HABER MERKEZİ – Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin her geçen gün daha da ağırlaştırıldığını belirten Bayık, AKP-MHP’nin iktidarını devam ettirmek ve faşist sistemini kalıcılaştırmak için Abdullah Öcalan’a baskı yaptığını vurguladı. Tecridin sona ermesi için geçtiğimiz günlerde yapılan Gemlik yürüyüşünün yarattığı etkiye değinen Bayık, Türk devletinin yürüyüşü engellemek istediğini fakat başaramadığını söyledi. Yürüyüşün tüm baskılara rağmen herkese cesaret verdiğinin altını çizen Bayık, AKP-MHP iktidarının toplumda yarattığı korku perdesinin de bu yürüyüş ile yıkıldığını ifade etti.
30 Haziran 1996 yılında fedai eylem yapan şehit Zîlan’ı anan Bayık, “Heval Zîlan Rêber Apo’nun geliştirdiği çizgiyi çok iyi anladığı için bunu yaşamsallaştırdı. Heval Zîlan soykırımcı devletin harekete, Rêber Apo’ya ve Kürt halkına yönelik saldırılarını çok iyi anlamıştı. Buna karşı nasıl duracağı, halka, hareketin militanlarına nasıl bir mesaj vereceği üzerine yoğunlaştı ve pratikte de bunu hayata geçirdi. Bundan dolayı şehit Zîlan’ın geliştirdiği pratik bu hareket ve halk için bir ölçü oldu. Bu hareketin militanları da bu fedai çizgisini esas alıyor. Zap, Avaşîn, Metîna’da heval Zîlan’ın ortaya koyduğu fedai çizgisini en üst aşamada uyguluyorlar” dedi.
Türk devletinin her gün Bakur, Başûr ve Rojava’ya saldırdığını hatırlatan Bayık, şehit Ferhat Şiblî ve arkadaşlarının katledilmesinde KDP’nin de rolü olduğuna değindi. KDP istihbarat vermediği takdirde MİT’in böyle katliamlar yapamayacağını kaydeden Bayık, “KDP ve KDP istihbaratı Parastin Medya Savunma Alanlarında ve dışında MİT’e bilgi topluyor, istihbarat veriyor, arkadaşları, özellikle sorumlu arkadaşları, yerleri, evleri, araçları tespit ediyorlar ve bu bilgilerin hepsini MİT’e veriyor. MİT de bu bilgilerle saldırılar yapıyor, katliamlar gerçekleştiriyor. Eğer KDP, Parastin Türk devleti ile işbirliği yapmazsa, Türkiye Kelar’ı bırakın Başûr’un hiç bir alanına bir adım atamaz” diye konuştu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın ANF’ye verdiği röportajın birinci bölümü şöyle:
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Abdullah Öcalan’dan hiç bir şekilde haber alınamıyor, sürekli disiplin cezaları veriliyor. AKP-MHP bu tecrit ile neyi amaçlıyor? Tecride yönelik tepkiler de sürüyor. Bu tepkilerden biri de Gemlik yürüyüşüydü. Gemlik yürüyüşünü, halkın tutumunu ve tecride karşı geliştirilen eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rêber Apo’ya yönelik tecride karşı Gemlik yürüyüşü yapıldı. Türk devleti bu yürüyüşü engellemek istedi ama başaramadı. Bu yüzden Gemlik yürüyüşü büyük bir etki yarattı. Bundan dolayı bu yürüyüşte yer alan, emek veren herkesi selamlıyor, hürmetlerimi sunuyorum. AKP-MHP iktidarının toplumda yarattığı korku perdesi bu yürüyüş ile yıkıldı. Gemlik yürüyüşü herkese cesaret verdi. Yürüyüşün ardından hem olumlu tartışmalar hem de psikolojik savaşa hizmet eden tartışmalar yürütüldü. Fakat bu Rêber Apo’nun gücünü ve etkisini gösteriyor. Eğer Rêber Apo böyle etkili olmasaydı bu tür tartışmalar yürütülmezdi.
Rêber Apo’ya yönelik tecridin her geçen gün ağırlaştırılmasının sebebi var. AKP-MHP iktidarını sürdürmek, faşist sistemini kalıcılaştırmak için tecridi sürdürüyorlar. AKP-MHP, Rêber Apo’ya iktidarını devam ettirmek ve faşist sistemini kalıcılaştırmak için baskı uyguluyor. Önderlik de bunu kabul etmiyor ve direniyor. Rêber Apo’nun iradesini kırmak istiyorlar. Bu yüzden tecridi daha da derinleştiriyorlar. Rêber Apo’nun bir hakikati var. Kürt halkı için, Ortadoğu halkları için özgürlük mücadelesi yürüttüğünden dolayı esir alındı. Rêber Apo dışardayken de, esir alındıktan sonra da Türkiye’nin demokratikleşmesini ve bu temelde Kürt sorununun çözülmesini esas aldı. Rêber Apo Türkiye’de devrimcilerin, sosyalistlerin ve demokrasi güçlerinin yarattığı değerlere sahip çıktı, savundu, büyüttü.
Rêber Apo demokrasi ve özgürlük savaşı veriyor
Eğer Türkiye’de demokrasi değerleri yaşatıldıysa burada Rêber Apo’nun rolü çok büyük. Rêber Apo Türkiye’de demokratik bir sistemi geliştirmek istiyor. Bu sistemde tüm halkların, farklı inançtan insanların sorunlarını çözmek istiyor. Bu yüzden mücadele ediyor. AKP-MHP demokrasiye karşı ve faşist sistemini kalıcılaştırmak için de Türkiye’nin tüm imkanlarını kullanıyor. Onların önündeki en büyük engel de Rêber Apo’dur. Bu yüzden İmralı’da psikolojik savaş da yürütülüyor. AKP-MHP faşizmi kabul ettirmek ve buna hizmet etmeyen herkesi tamamen ortadan kaldırmak istiyor. Rêber Apo da bunun karşısında duruyor, demokrasi ve özgürlük savaşı veriyor. İmralı’da bu temelde bir savaş yürütülüyor. AKP-MHP iktidarının Kürtlere, Türkiye halklarına, sosyalistlere, demokrasi ve özgürlük güçlerine karşı yürüttüğü savaş İmralı’da gelişiyor.
Halkımız bunu çok iyi anlaşmış durumda, Türkiye’deki sosyalistler, aydınlar da gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Yine Türkiye halkları yavaş da olsa bunu anlamaya başladı. Bu yüzden herkesin tecride karşı durması lazım. AKP-MHP’ye karşıyım, Türkiye’de demokratik bir Cumhuriyet sistemini kurmak, sorunları demokratik yollarla çözmek istiyorum diyen herkes tecride karşı durmalıdır. Bugün demokrasi ve özgürlüğün ölçüsü tecride karşı çıkmadır. Rêber Apo’nun sesinin herkese ulaşması içindir bu. Tecride karşı durmayan demokratım, sosyalistim, faşizme karşıyım, Türkiye’de demokrasiyi geliştireceğim diyemez.
Şehit Zîlan’ın 30 Haziran 1996 yılında yaptığı fedai eyleminin 26. yıl dönümüydü. Şehit Zîlan’ın öncülüğünde gelişen fedailik çizgisi Özgürlük Hareketi’nde nasıl yaşatılıyor? Fedailik nasıl anlaşılmalı?
Rêber Apo Kürdistan’da fedai bir hareket ortaya çıkardı. Çünkü fedailik dışında hiç bir şey Kürdistan’da yapılanlara karşı cevap olamaz. Kürt halkını ölümden döndürüp diriltemez. Bu yüzden daha hareketin başından bugüne kadar mücadele fedailik üzerinden geliştiriliyor. Bu hareketin militanları ve Kürt halkı her gün fedaice mücadele ediyor. Heval Zîlan, Rêber Apo’nun geliştirdiği çizgiyi çok iyi anladığı için bunu yaşamsallaştırdı. Rêber Apo bu yüzden heval Zîlan üzerinde çok durdu. Çünkü heval Zîlan çizgiyi çok iyi anlamıştı ve buna göre fedai bir eylem yapmıştı. Soykırımcı devletin harekete, Rêber Apo’ya ve Kürt halkına yönelik saldırılarını çok iyi anlamıştı. Buna karşı nasıl duracağı, halka, hareketin militanlarına nasıl bir mesaj vereceği üzerine yoğunlaştı ve pratikte de bunu hayata geçirdi. Bundan dolayı şehit Zîlan’ın geliştirdiği pratik bu hareket ve halk için bir ölçü oldu. Bu hareketin militanları da bu fedai çizgisini esas alıyor. Zap, Avaşîn, Metîna’da heval Zîlan’ın ortaya koyduğu fedai çizgisini en üst aşamada uyguluyorlar.
Bu eylemcilerin çizgisini anlamak istiyorsak Rêber Apo’nun çizgisini iyi bilmemiz gerekir. Çizgi iyi anlaşılırsa fedailik temelinde mücadele gelişir. Rêber Apo’nun yarattığı fedailik çizgisi bazen yanlış da anlaşılıyor. Fedailiği esas alan gidip eylem yapacak ve orada şehit düşecek gibi bir algı doğru değil. Rêber Apo işgalci Türk devletinin Kürdistan’da geliştirdiği felsefeye karşı durdu. Düşmanın geliştirdiği felsefe ölüm felsefesidir. Halkımıza yapılanlardan dolayı insanlar ‘Allah canımızı alsa da kurtulsak’ diyordu. Yani çözümü ölümde görüyorlardı. Çünkü işgalci Türk devleti toplumumuzda ölüm felsefesini geliştirmişti. Rêber Apo buna karşı yaşam felsefesini geliştirdi. Bu felsefe ile işgale karşı, soykırıma karşı duruldu. Bu felsefe Kürt halkını ölüm döşeğinden çıkardı.
Rêber Apo’dan daha büyük fedai yok. Çünkü bütün yaşamını halkların özgürlüğüne adadı. Demokrasi ve özgürlük için yaşıyor. Bunun dışında bir hayat yaşamıyor. Özgür ve demokratik olmayan bir yaşamı kendisine, halkına haram etmiştir. Bu temelde tarihi bir mücadeleyi geliştirmiştir. Heval Zîlan da o çizgiyi iyi anladığı için fedai eylem yaptı. Zîlan bundan dolayı bugün hala yaşıyor. Hareketi, militanları ve halkı yaşatan da bu direniş çizgisidir.
17 Nisan 2021 yılından bu yana Zap, Avaşîn ve Metîna’da çetin bir savaş yaşanıyor. Savaşta son durum nedir ve HPG-YJA Star gerillalarının direnişini nasıl değerlendiriyorsunuz? Zap, Avaşîn ve Metîna’da savaşan gerillalara mesajınız nedir?
Medya Savunma Alanlarında büyük bir savaş yürütülüyor. AKP-MHP savaş iktidarıdır. Türkiye’de yazılı olmayan bir kanun var, kim Kürt halkına karşı savaş yürütürse iktidara gelebilir. Bunun dışında mümkün değil. Eğer gelen iktidar Kürt halkına karşı verdiği savaşta başarılı olamazsa ayakta duramaz. AKP-MHP iktidarı da kendilerine verilen görevi yerine getirmek için Türkiye’nin bütün imkanlarını kullanıyorlar. Çünkü PKK hareketini, gerillayı tasfiye edemezse soykırımı tamamlayamaz. O zaman iktidarda da duramazlar. Hatta onlardan hesap da sorulacaktır. Bunu çok iyi biliyorlar. Bu yüzden bütün imkanlarını kullanarak Rêber Apo’ya, PKK’ye, gerillaya ve özgür Kürt’e saldırıyorlar. Bu şekilde faşist sistemlerini devam ettirmek ve Türkiye’yi Kürtler için, halklar için, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, sosyalist ve demokrasi güçleri için bir zindana çevirmek istiyorlar.
Bu yüzden her türlü saldırıyı yapıyorlar. Ahlakı, savaş kanunlarını, anayasayı, uluslararası hukuku bir kenara atmış durumda. PKK’yi ve Kürt halkını yok etmek için gece gündüz çalışıyorlar. Bu konuda kendilerine hizmet etmeyen herkesi de hain ilan ediyorlar. Böyle bir siyaset yürütüyorlar. NATO’nun kendilerine verdiği bütün tekniği kullanıyorlar. Yetmiyor bir de kimyasal silah, taktik nükleer silah, termobarik bombalar kullanıyorlar. Gece gündüz ara vermeden bunlarla saldırıyorlar ve bu şekilde sonuç almak istiyorlar. Bütün bu silahları kullanmalarına rağmen kimsenin ses çıkarmaması Türk devletinin gücü ile alakalı değil. Bazı devletler çıkarları gereği bu silahların hepsini Türk devletine veriyor, Türk devleti de kullanıyor. Türk devletine bu silahları kullandıklarında ses çıkarmayacaklarına dair söz de vermişler. Türk devleri bunun iznini aldığı için bu silahları sınırsızca kullanıyor.
Türk Devleti svaş ahlakını ayaklar altına almış durumda
Basında kimyasal silahların kullanıldığı, patlamaların olduğu belirtildi. Fakat bu patlamaların ne olduğunu kimse bilmiyor. Halbuki bu patlamaların neden ve nasıl olduğu da halka açıklanmalıdır. Türk devletinin kullandığı bombalar normal bombalar değil. Patlattıkları yerde mağaraları yıkıyor, mağarada ne varsa öldürüyor. Yani Türk devleti gerilla karşısında normal bir savaş yürütmüyor. Savaş kanunlarını, savaş ahlakını ayaklar altına almış. Yasaklı tüm silahları kullanarak sonuç almak istiyor. Gerilla da bu saldırılara karşı kahramanca, fedai bir şekilde savaşıyor. Tarihi bir direniş veriyor. Gerilla Türk devletinin amacının biliyor. Bu yüzden Türk devletine ve kimyasal silahlara karşı canını siper ederek savaşıyor. Ellerinde büyük silahlar ve imkanlar yok. Gerilla zor koşullarda destan yazıyor, düşmana darbe üstüne darbe vuruyor.
İşgalci Türk devleti ne yapacağını şaşırmış durumda. Çünkü büyük darbeler yiyor. Bunu da Türkiye halkından ve kamuoyundan saklıyor. Yaşadıkları zayıflığı kimsenin anlamasını istemiyorlar. Birçok asker öldürülüyor ama basında görünmüyor. Çünkü Türk devleti, AKP-MHP iktidarı hepsini bu ölümleri yazmayacaksınız diye uyarmıştır. Biri yazdığı takdirde ortadan kaldırılacaktır. Zap, Metîna ve Avaşîn’de yaşananları bu şekilde gizliyorlar. Bu vesile ile Kürt halkının, Ortadoğu halklarının, Zap, Metîna, Avaşîn fedailerini kutluyorum, hürmetlerimi sunuyorum. Onlar sadece Kürt halkı ve PKK için değil, insanlık için mücadele ediyor, şehit düşüyorlar. Hepsi Kürt halkının ve insanlığın büyük şehitleridir. Bu mücadelede şehit düşen arkadaşları saygı ile anıyorum. Onlar canlarını veriyor, Kürt halkı, insanlık da onların değerlerini savunuyor. Halk onların verdiği mücadeleden güç alıyor. İşte o kahramanlar, o fedailer böyle tarihi bir rol oynuyorlar.
İşgalci Türk devleti Medya Savunma Alanların yanı sıra Maxmur, Şengal ve Başûr’da birçok bölgeye saldırıyor. Kelar’a yönelik saldırıda Ferhat Şiblî şehit düştü. Türk devleti bu saldırıları istihbarat yardımı olmadan yapabilir mi? Türk devletini kimler destekliyor? Bu saldırılara karşı Güneyli siyasi partilerin ve Irak devletinin tepkileri hangi düzeyde?
Ferhat Şiblî ve yanında şehit düşenleri saygı ile anıyorum. Ferhat Şiblî, Rojava Devrimine öncülük eden biri. Rojava halkımıza büyük bir hizmet verdi. Bütün hayatını Kürt halkının özgürlüğü için yaşadı. Ömrünü halkının hizmetine adadı. DAİŞ’e karşı mücadele etti. İnsanlık için büyük bir bela olan DAİŞ ortadan kalkmışsa, zayıflamışsa, heval Ferhat’ın verdiği emeği, mücadeleyi görmek gerekir. Şehit düştüğünde Rojava halkımız şehit Ferhat’a güçlü bir şekilde sahip çıktı. Sadece Kürt halkı değil, Kuzey-Doğu Suriye’de yaşayan tüm halklar heval Ferhat’a sahip çıktı. Bu o halklar için verdiği hizmeti ispatlıyor.
MİT KDP işbirliği ile katliamlar yapıyor
Türk devleti her gün Bakur, Başûr ve Rojava’ya saldırıyor. Açık bir şekilde, ‘Kürt halkının özgürlüğü için kim mücadele ediyorsa benim düşmanımdır’ diyor. Çünkü Kürtlerin kökünü kazımak istiyor. Bu yüzden Kürtler için mücadele eden herkesi hedef yapıyor. Şehit Ferhat ve arkadaşlarını Süleymaniye’nin Kelar ilçesinde katletmeye Türk devletinin gücü yetmez. Eğer KDP, KDP’nin istihbaratı, onlarla işbirliği yapanlar MİT’e bilgi vermeselerdi, MİT de Kelar’a gidip böyle bir katliam yapamazdı. Halkımız bunu çok iyi biliyor. KDP ve KDP istihbaratı Parastin Medya Savunma Alanları’nda ve dışında MİT’e bilgi topluyor, istihbarat veriyor, arkadaşları, özellikle sorumlu arkadaşları, yerleri, evleri, araçları tespit ediyorlar ve bu bilgilerin hepsini MİT’e veriyorlar. MİT de bu bilgilerle saldırılar yapıyor, katliamlar gerçekleştiriyor. Eğer KDP, Parastin Türk devleti ile işbirliği yapmazsa, Türkiye Kelar’ı bırakın Başur’un hiç bir alanına bir adım atamaz. KDP her anlamda MİT’le çalışıyor. MİT bundan dolayı böyle katliamlar yapıyor.
Türk devleti Kürtleri ortadan kaldırmak için MİT’e büyük bir görev ve imkan vermiştir. MİT de KDP işbirliği ile bu katliamları yapıyor. Bakur’da da işbirlikçileri var ve onlar üzerinden saldırılar yapıyor. Irak devletinin duruşu gözler önündedir. Türk devletine karşı hiç bir tavır almıyorlar. Türk devleti Başur’u işgal ediyor, askeri üsler yapıyor, her yerde katliamlar gerçekleştiriyor ama Irak hükümetinden bir ses yok. Demek ki katliamlara ortaklar ki ses çıkarmıyorlar. Türk devletinin Başûr’daki, Irak’taki katliamlarına tepki veriyorlarsa buna karşı durmalılar. Ama sessizler. Bunun anlamı da Türk devletinin yaptıklarını doğru görmektir. Tabii Irak halkı ve bazı partiler Türk devletinin işgaline karşıdır. Fakat onların da hükümetlerine baskı kurmaları gerekiyor. Eğer baskı yaparlarsa hükümet böyle sessiz kalamaz. Çünkü Irak için de büyük tehlikeler var.
Başur ve Irak için tehlike büyüyor
Başûr’da zaten KDP sessiz, hükümet de sessiz. KDP, Başûr partilerini de baskı altına almış. Hem Türk devleti hem de KDP, Başûr partilerine işgale karşı sessiz kalmaları için baskı yapıyor. ‘Ben Kürt halkı için, demokrasi ve özgürlük için mücadele ediyorum’ diyen herkes bu işgale karşı durmalıdır. Bu anlamda KDP’ye baskı yapılmalıdır. O zaman Kürt halkı ve insanlık için rollerini oynamış olurlar. Bazıları tepkilerini açıklama yaparak gösteriyorlar ama bunların daha da güçlü olması lazım. Eğer ‘Bu saldırılar sadece PKK’ye karşı yapılıyor’ denilirse bu kendi kendini kandırmadır. Bugün MİT’in, PKK üzerinden katliamlar gerçekleştirmesinin sebepleri var. Çünkü PKK’yi amaçları önündeki en büyük engel olarak görüyorlar. Fakat bu PKK ile sınırlı kalacaklar anlamına gelmesin. Başûr hatta Irak için her geçen gün tehlike daha da büyüyor. Bu vesile ile hem Irak partilerine, hem Irak halkına, hem de Başûr’daki siyasi partilere çağrım; Türk devletinin işgal saldırılarına karşı durun. Eğer bugün işgale tepki verilmezse yarın daha büyük darbeler yiyecekler.
MİT, Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da ne yaptıysa Güney’de de aynısını yapıyor. Yurtseverleri, mücadele eden insanları tehdit ediyor, teslim olmaları için para teklif ediyor, gençlere ajanlığı dayatıyor. MİT’in bu çalışması ne anlama geliyor ve buna karşı toplum ne yapmalı?
Hareketimize karşı tasfiye, halkımıza karşı soykırım saldırıları yürütülüyor. Bu siyasette Türk devleti ve AKP-MHP iktidarı MİT’e büyük bir rol vermiş durumda. MİT soykırım siyaseti yürütüyor. MİT özel psikolojik savaş merkezidir. Özel psikolojik savaşı esasında MİT yürütüyor. Özel psikolojik savaş temelinden fiziki katliamlar da yapıyor. Bakur’da, Rojava’da, Başûr’da ve Avrupa’da yapıyor. Bu katliamları. MİT böyle bir rol üstlendiği için devlet birçok imkan sağlamış durumda. MİT de bu imkanlarla katliamlar yapıyor. MİT’in elinde güçlü bir teknik de var. Bundan da faydalanıyor.
MİT’in en büyük işbirlikçisi Barzani’dir. Bunu herkes biliyor. Eğer Barzani MİT ile işbirliği yapmasaydı, Kürt halkının durumu bugün çok daha iyi olurdu. Çünkü Kürtler ellerindeki imkanlarla Ortadoğu’da güçlü bir yaşam sürdürebilir. KDP ve Barzani bunun önünü alıyor. Türk devletine hizmet ediyorlar. Bu yüzden gün geçtikçe Kürt toplumu gerçek yüzlerini görüyor. Nasıl ki Türk devleti, AKP-MHP iktidarı teşhir oldu, Barzani ve KDP de teşhir oldu. MİT telefon kullanıyor. Bu temelde bir ekip oluşturmuşlar. O ekibin bir kısmı Bakur, bir kısmı Başûr, bir kısmı Rojava üzerinde duruyor. Bu şekilde çalışma yürütüyorlar. Kanunları, yasaları, ahlakı ayaklar altına almışlar.
Yurtsever şerefli hiçbir Kürt onurunu paraya değişmemeli
Özellikle telefonlar üzerinden yurtsever insanlara ulaşıyorlar. Şehidi olan, mücadele eden, çalışma yürüten yani Türk devletine karşı olanlarla iletişime geçiyorlar. İmkanlar yaratıyorlar, para vereceğiz, size iş ayarlayacağız, suçunuz varsa yok edeceğiz, Kürtlerle sorunumuz yok, biz PKK’ye karşıyız, eğer PKK’yi ortadan kaldırırsak rahat edersiniz, o zaman Kürt sorununu da çözeriz, diyerek kendilerini şirin göstermeye çalışıyorlar. Herkesin kafasını karıştırmak istiyorlar. Yani Kürtlerin dostu, PKK’nin düşmanıyız mesajı vermek istiyorlar. İnsanları bu şekilde PKK’den uzaklaştırmayı amaçlıyorlar. Onların hizmetine girmeyen insanları ölümle tehdit ediyorlar, bazılarını katlediyorlar. Onlara hizmet edenlere de PKK ve gerillaya karşı durmazsanız sizi de öyle ortadan kaldırırız’ diyorlar. Aileleri ile konuşuyorlar, tehdit ediyorlar, ‘Akrabalarınızı getirin, getirmezseniz sizi de öldürürüz’ diyorlar. Eğer çalışıyorlarsa işten atıyorlar, tutukluyorlar. Sürekli baskı kuruyorlar. Böyle özel psikolojik bir savaş yürütüyorlar. Amaçları insanların kafasını karıştırmak, hareketten uzaklaştırmak ve Kürt halkına karşı kullanmak.
Ben Kürt’üm, yurtseverim, demokratım, sosyalistim, faşizme karşıyım, insanlık değerlerinden uzaklaşmak istemiyorum, diyen herkes MİT onları aradığında tartışmaya girmemeliler. Hatta onlara karşı sert konuşmalar yapıp telefonu kapatmalılar. MİT’e karşı arkadaşlarını, komşularını uyarmalılar. MİT’in böyle bir yaptığını buna karşı herkesin dikkatli olması gerektiğini söylemeliler. MİT herkesi kandırıyor. Sadece kandırmıyor, çok kötü şeyler de yaşatıyor. İnsanlarımız onlardan etkilenmemeli, taleplerini kabul etmemeli. MİT birçok maddi imkan da sunabilir, yurtsever, şerefli bir Kürt insanlığını, onurunu paraya değişmemelidir. Bu yüzden MİT’in yürüttüğü bu savaş soykırım siyasetinin bir parçasıdır. Bu şekilde hareketi ortadan kaldırmak ve Kürt soykırımını gerçekleştirmek istiyor. Her insanımız bu gerçeği bilmeli, MİT’e karşı örgütlü olmalı, etrafındaki herkesi örgütlemeli. Herkes MİT’e karşı cesaretli ve kararlı bir şekilde durursa, MİT kendisine işbirlikçi bulamaz, ajanlık dayatamaz ve katliamlar yapamaz.