HABER MERKEZİ –
Önder Apo’nun çözümlemelerinden …..
– Bugün 18 Mayıs, anlamlı bir şehitler günüdür. Genelde Mayıs ayı, şehitler ayıdır. Mayıs’ın 18’i bizim açımızdan ve Türkiye devrimcileri açısından da şehitler günüdür. Her gün şehitlerimiz var. En son 15 Mayıs tarihli saldırıda da şehitlerimiz oldu. Fakat Cumhuriyet tarihinin Türkiye’sinde ilk kez bir saldırıda iki bölük düzeyinde gücünün kesin kaybedildiği anlaşılıyor. Bu, ilk saldırıda kaybedilen güçtür. Bizim de on üç şehidimiz var. Özellikle Gundi arkadaşımızın sergilediği kahramanlık var. Saldırıda kahramanca bir rol oynamış. Yine her gün çatışmalar var, şehitlerimiz var.
Şehitsiz bir gün olmadığı gibi, bir güne artık çok şehidi yerleştirme dönemi içerisindeyiz. Ama ilk şehitlerimiz de bildiğiniz gibi bu baharın sıcaklığında, yaşama çekilmesinde verilmişti. Haki Karer şahadetinin on beşinci yıldönümü neye ulaşmıştır? Olumlu bir kişiliğin yoldaşça anılması, ona bağlı kalınmasının, bir büyük davanın oluşmasında ne kadar büyük bir rol oynayacağını gösterir. Bir yoldaş sana güvendi, gereğini sonuna kadar yaptı, hayatını verdi. Kalan bir yoldaş da ona bütün öz benliğiyle yaşadığı sürece bağlılığını gösterdi, kendini mücadele amaçlarına sınırsız yatırdı ve sonuçta şehidin anısına gereken büyük karşılığı verdi. Bunu kanıtlıyor bu on beşinci yıldönümü!
İnsan şunu ister; bir dava uğruna kendimi adayayım, ama sağ kalan yoldaşlarım da benim davamı kesin, kusursuz bir savaşımla başarıya götürsünler. Buna inananlar, kendilerini şahadete vermekten çekinmezler. Yoldaşlığın temsilinde, yol arkadaşlığında bir inançsızlık, bir tereddüt belirdiğinde isterse bir ordu gitsin, bu davadan fazla hayır gelmez.
O zaman bir elin parmak sayısından daha azdık. Cep harçlığı bile olmayan, doğru dürüst bir tabancası bile olmayan ve adına grup bile diyemeyeceğimiz, birbirlerine inanmış küçük bir arkadaşlar topluluğuyduk. Ortada billurlaşmış bir dava, aman billahi, yemin billahi dedirten bir dava yoktu. Dost olanlar da yol arkadaşıyız diyordu ve öyle bir arkadaşlık ki, kaçma yok, tek bir sözcükle de olsa zora sokma yok. Her şey gönüllü, her şey özgür ve doğrular ne söylüyorsa onun gereklerini esas almak kaydıyla iyi anlaşıyorlar birbirleriyle. Ulus farkı da göz önüne getirilmiyor. Doğrular var, haklının yanında olma var.
Bunun saflığı, temizliği tartışmasızdır. Başlangıçta hiçbir kişisel hesap da yok! Doğrularda kişisel yarar diye bir şey de yok. Sadece doğru olduğu için insanlar kendilerini adıyorlar. Sorun bana ne getiriyor; ölüm mü, yarar mı; asla bu düşünülmüyor. Bu doğular temelinde insanların birliği, iyi ve güzel bir birliktir. Bizim o dönemde kurduğumuz buna benzer bir birliktir. Haki, böylesine bir ilk oluşum şehididir. Hiçbir çıkar gözetmeksizin doğruları yüreği ile savunuyordu. Ancak böyle doğruların şehitlerinin anısı büyük olacaktır.
Bu birlikte biraz çıkar olsaydı, hatta politik grup çıkarı olsaydı, böylesine bir anıyla yürümenin imkanı yoktu. Tertemiz, doğruyu esas alan bir yaşam arzusu olduğu için zedeletmedik. Her dönem gerekleri esas alındı. Doğrular partileşsin dediler. Daha şahadetinin üzerinden yarım sene geçmeden, doğruların partileşmesi gerektiğini söyledik. Bir anıya en doğru karşılık budur. Karanlık güçlerin, doğruların düşmanı olan güçlerin üzerine yürümek gerekir dedik. İlk intikam eylemimizi yaptık. Daha fazlası, bütün doğrular halkın malıdır dedik. Hilvan’ı biraz kitleselleştirdik. Giderek bunu daha fazla o ajan kişi ve kuruluşları hedefleme biçimine bir tavırla karşıladık. Bir yıl böyle geçti.
İkinci yıl, daha büyükleri ortaya atıldı. Halil Çavgun şehit olmayla karşılık verdi. 1979’da Siverek’i de hamle içine katarak, Batman, Mardin vb. yerlerde ve hatta birçok Kürdistan ilinde de eylemlilikle karşılık verdik. 1980’e geldiğimizde, düzen çatırdamaya başladı ve fikrimiz kısaca rejimi değiştirerek karşılık verebileceğimizdi.
Demek ki, bir şahadetin hakkı verilemezse, karanlığa götürdüğü gibi, hakkı verilmişse beklenmedik bir gelişmeye de yol açabilir. Haki’nin şahadeti biraz böyle anlaşılmalıdır. Eğer sağlam yol arkadaşları olursa, onlar kendi arkadaşlıklarının anısına böylesine gelişmelerle de karşılık verebilirler. Biz bunları başarmaya çalıştık. Hikaye uzun ve çok kapsamlıdır. On beş yıla on beş yüzyıldan daha fazla işler sığdırıldı. Kürdistan tarihi düşünülecek olursa, on beş yüzyıllık baş aşağı gidişat, bu on beş yılda aşıldı. Dost da, düşman da bunu itiraf etti.
Buna layık olmuşsak, bu on beş yılın şahadetlerine gerçekten bir karşılık verildiğindendir. Unutulan, ayak altındaki bir halk, en ilerlemiş devrimci halkların başında yer alabilir. Bu on beş yıl, kişilerde ve bir halkın kişiliğinde, yaşam ve ölümün bu kadar iç içe geçtiğini, düzen ve düzen karşıtlığının bu kadar iç içe olduğunu ölümle kanıtlar. Hem de en zayıf koşullarda, en umutsuz yıllarda. Bunun başka örneğinin olduğunu sanmıyorum. Ne müthiş yıllar, ne yürek çarpan yıllar; içinde ne ararsan bulabileceğin yıllar! Biz bu yılları böyle kılmaya çalıştık. Bir insan yaşamı nasıl vakıf eder, bu yaşamı nasıl işler; onun örneğini göstermeye çalıştık.
İnsana bu on beş yılın deneyimleri temelinde inanıyoruz. İnsana büyük inanç, onun eylemine büyük değer biçme var. Teknikmiş, zorba güçmüş, düzenin konumunun ağır etkisiymiş, gelenekmiş, görenekmiş; bütün bunlara öyle bir karşılık verildi ki, insanı yüce kılma, insanı esas alma, onun devrimci soylu eylemini esas alma hepsinden büyüktür. Bu yıllarda biz bunu ispatladık. Büyük ispat budur!
Büyük inanç kaynağı ortaya çıkıyor. Yüzyıllardır “bir türlü adam olamam, ben aşağılık yaşamdan kurtulamam” diyen kişiliğin, beş para etmezliği anlaşılıyor. Büyük bir insanın nasıl insanlığını ortaya koyacağını gösterir. Bir halk kendisine “bu kadar insanlığından uzaklaşmak, bu kadar kendini koyuvermek, her şeyi sineye oturtmak yakışmıyor, ayağa kalkacaksın” diyor. Büyük başarının sahibi, bu başarının inadı olmak istiyor. Başarıya gidiş karşısında, sağa-sola kıvrılışların inatçısı olmak kaç para eder? Tutuculuk, kendini yaşamakta, basitlikte, sefillikte, “yürüyemem” demekte inat kaç para eder?
Büyük gelişme yılları karşısında ne söyleyebilir? Biz devrim diyoruz, ama bunu tek başımıza yaptığımızda, insanın büyüklüğüne inandık. Milyonlar da olsa, aşağılık durumu da yaşasa, onların üzerinde dünya da bu aşağılık durumu dayatsa, bir halkın büyük kalkabileceğine inandık. Bu haksızlığın kabul edilemez olduğuna açıklık getirdik ve doğruyu dayatmanın, başarıyı sağlamanın mümkün olduğunu gösterdik.
Mutlaka bu işte her önemli aşama, büyük insanlığın gereğidir. Böyle insanlar ortaya çıkmadan da, bu insan yaşamı denilen yaşam olamaz. Dediğimiz türden bir çıkış oluyor. Ölüm her zaman var. En kötüsü de yaşarken ölümdür. Biz buna karşı gerçekleri ortaya koyduk. Bugün, en çok yaşamı bilen halk içinde onay gördü. En birleşmez olanı birleştirmiş, en güç-kuvvet sahibi olmayı kendilerine yedirmeyenlere güç-kuvvet sahibi olmanın, hak talep etmenin gerçeğini göstermiştir. Demek ki, bu yılların şahadetleri bu anlamdadır. İnsanlık kadar değerlidir.
Buna ortak olmak istiyorsanız, bu yüceliği biraz göstermek zorundasınız. Büyük yıllara doğru katılmayı başarırsanız, insan olma niteliklerinden dem vurabilirsiniz ve bu gereklidir. En sığ insanlığı yaşarken, en basitin ne anlama geldiğini bile kendinize izah etmekte güçlük yaşarken, siz bu yılların şanına, onuruna sahip olamazsınız. Bu yıllar, büyük mücadele ve onun büyük şehitlerinin yıllarıdır. Sizden de büyük insani yaklaşım ister. Bunun da adı başarıdan başka hiçbir şeye şans tanımayan savaşın yaşamıdır. Ne lazımsa onu bulan, ne kadar olanaksızsa, onda bile bir gelişme fırsatı yakalayabilen, en imkansız gibi görüneni başarmakta engel tanımayan, yürüdüğü her yerde bir gelişmeyi sağlayan kişiliğin sahibi olmayı gerektirir. Bu yıllara layık olmak, bunun şehitlerini anlamaktır. Biz böyle anladık, böyle karşıladık, böyle yaşamayı dayatarak yaşamaya özen gösterdik ve bu iyi olmuştur. Anıların karşılığı verilmiştir. Halen bu temelde yaşamak isteyenlere, gerekenin nasıl yerine getirilmesi gerektiğini öğretmiştir.
Diyarbakır zindanında Kaypakkaya’nın işkencede katledilişi, Ferhat’ların yakılış destanı, yine Haki Karer’in ilk büyük şehidimiz olması, daha sonraki bütün bu haftalarda, bu ayda ve bütün zamanlarda verdiğimiz şehitler bu temelde anılıyor. Bundan sonra da büyük duyarlılıkla iyi yol gösteren mücadelemizin desteği ışığında, şehitlerimizin anılarının gereğinin yerine getirilmesi isteniliyor. Biz her zaman olduğu gibi, bundan sonra da bu büyük şehitlerin emir ve komutası altında olmaya, gereklerini tam bir zaferle, insanlığın en soylu eylemi ve başarısıyla yerine getirmeye, yaşamı buna bağlamaya, bütün görevlerin özüne bunu oturtmaya, mücadele ruhunu güçlü kılmaya, herkesin böylesine değerlerin emrinde olmasına özen göstereceğiz, anılarına bağlılığın bir gereği olarak söz vereceğiz ve her zaman bu sözün sadık bir uygulayıcısı olacağız.
Planlama gruplarının ayrışmasına geçiliyor. Ayrıca bir kez daha bağlılık sözü vermek gerekir. Ülkeye yönelmenin temel direktifi açıklamalı olarak gösterilmiştir. Ülkenin her alanına, hatta mücadelenin her alanına ayrı şen bir ruhla, başarı azmiyle gidilme gereği çok net bir biçimde konulmuştur. Talimat düzeyi çok nettir. Açıklık vardır. Alan neresi olursa olsun, mücadelenin kendisi ne biçimde olursa olsun, burası ana karargah veya önderlik otoritesinin en çok kendini konuşturduğu, yürüttüğü bir saha olarak, başarılı çıkışlar yapmanıza imkan sunuyor. Dolayısıyla görevlendirmelerin alanlarla ilgisi, mücadele biçimleriyle ilgisi ikinci plandadır.
Her alanda, her mücadele biçimi mevcuttur. Artık bundan sonraki yeteneklerinizle, temel talimata, perspektife uygun olarak davranacaksınız. Aynı zamanda planlamayı hayata geçirmeyi bileceksiniz. Bunun son bir kararlılık sözü de verilebilir. Semboliktir, aslında söz verilmiştir, karar da kesinleşmiştir. Bunu anlamalısınız. Biz, bir kez daha olmasında sakınca yoktur diyoruz. Büyük kararı çoktan vermiş ve yürütüyoruz.
Son kez de olsa, buraya söz vermeden önce bir şeyler söylemek ister misiniz? Bu büyük mücadele günlerine doğu yol alıyoruz. Eğer anlayabilirseniz, eğer çıkışın gerçekleştiği nokta kadar başarının gerçekleştiği noktayı iyi ayrıt ederseniz, ikisi arasındaki büyük mesafeyi büyük bir çabayla kat etmenin nasılını şimdiden nefes nefese kendinize yedirirseniz, yaşatırsanız komuta yürüyüşleri sizlerle gerçekleşebilir. Acaba bu şansı kullanacak mısınız? Bütün zamanı, zemini çok iyi ölçüp biçerek, her yere gerekeni vererek yürütebilir misiniz? Bu konuda artık sizi kendinizle baş başa bırakmak en doğrusu olacaktır.
Ali İhsan arkadaş, gençlik hamlesi içinde ortaya çıkan, partinin sorunlarının en yoğun biçimiyle tartışıldığı, çözüme götürüldüğü dönemde buraya gelen, genç bir devrimci konumunda olan birisi. Özü fazla PKK dışı değil veya PKK’nin objektif-sübjektif ortamına fazla yabancı değil. Fakat bunu yoğun yaşaması bu sahada olmuştur.
PKK’lileşmenin tarihine bakarsak, katılımların sakat, eksik ve yanılgılı yönlerini biliyoruz. Bunları çok iyi bilince çıkardı. Yani herkesin bir anlamda yıllarca denediği, sağ-sol sapmayı, sonuç getirmeyen, siyasi yaklaşım gücünden yoksun ve bir anlamda da başarı düzeyi çok sınırlı bir devrimcilik yerine; bunlardan ders çıkararak yaklaşmalıdır. Asıl parti tarihinden, tecrübesinden yararlanma da budur. Bunları çok ustaca kavrayarak, geçmişte düşülen her türlü kabul edilmez, yetmez tutumlara girmeyerek, başarılı yürümeyi mümkün kılan, doğru devrimcilik, doğru çalışma tarzını çok ustaca, biraz sistemlice yakalayarak disiplinli yürürse, sanırım alınması gerekeni almış demektir ve bu temelde vermesini bilecektir. Buna çok dikkat ederse, benzer durumda olan bir çoğu gibi, hemen hemen büyük bir kısmına bu tarzda yaklaşımı gösterirse başarır. Yani alınması gerekeni alır, vermesini de aynı sorumlulukla yerine getirmeye çalışırsanız, büyük parti teorilerini çok iyi yakalamış ve kendi başarılarınızla da güçlendirmiş olacaksınız. Özce bunlar belirtilebilir.
Ali İhsan: Ben partiye katılımı gençlik faaliyetlerinde sağladım. Daha önceleri eski yaşamdan kaynaklanan belli yetmezlikleri yaşadığımı belirtebilirim. Yönetime seçilirken, daha çok pratikten gelen, pratik tecrübe sahibi olan arkadaşlardan belli deneyimler kazandım. Özellikle döneme denk düşecek militan kişiliği yakalamada Parti Önderliği’nin perspektif ve çözümlemeleri doğrultusunda belli bir yoğunlaşmayı sağladım. Süreç içerisinde yapı ve yönetimdeki arkadaşlara karşı üslup konusunda ve bazı olaylar karşısında daralmalar yaşadım. Bu anlamdaki sorunları belli oranda bilince çıkardım. Pratiğe yönelirken Önderliğin perspektifleri doğrultusunda bu yetmezlikleri aşacağıma inanıyorum.
– Amatör bir devrimci; otorite konusunda durumu karıştırıyor, yoldaşlarla ilişkilerde ölçüyü karıştırıyor, tutturamıyor. Bütün bunların sorun teşkil eden yönünü ve doğru çözümünü gösterdik. Burası bunu çok verdi. Eğer gereken sonuçları çıkarmamışsa, geçmişte benzer birçok öğenin içine düştüğü duruma düşer. On yıl da yaşasa, parti içinde sert parti gerçekleriyle karşılaşır ve olan yıllarına, çabalarına olur, yüz geri olur ve düşer. Bunu anlamanın yolu, iyi biçip-biçmediğine bakmaktır. PKK’de her şeyin çok belirgin bir mantıkla, çabayla hazırlandığını görmeden, gelişmenin olamayacağını kavramalı. Buna nüfuz etmesi, benimsemesi, kendisiyle adeta savaşarak kendisine uygulaması şart.
Benzer durumda olan birçoklarınıza söylüyorum; PKK’lileşme denilen, gençlik heyecanlarıyla çevreden edinmiş olduğunuz izlenimlerle, otorite anlayışlarıyla veya politik manevralarla olmuyor. Ben bu konuya çok değindim. Askerileşmenin, politikleşmenin anlam ve öneminin tanımını bütün yönleriyle yaptım. Bu söylenenleri tam anlamayanların incelemesi gerekir. Pratik şans vereceğiz, fakat çok dikkat etmesi gerekiyor.
Şehit düşen Ali İhsan çalışkandı, yürümek istiyordu, çaba sahibiydi. Ama beklediğimiz biçimde çok büyük işler becermesi gerekirken, beklemediğimiz bir şahadete ulaştı. Sanırım genç devrimcilerin birçok yetmezliğinden de ders çıkarmasını iyi bilmelidir. Anılara bağlılığın nasıl gösterilmesi gerektiğini belirttik. Bütün bunların bilincinde olduğunu sanıyorum. Kendini biraz daha tanıyacak, dışla değil kendisiyle ilgilenecek, otoriteyi doğru uygulayacak. Kolektivizmi doğru değerlendirecek, yüksek değer için kendisini katacak ve başaracak. Burada aldıklarının özü de budur. Sen ne diyorsun?
A.İh.: Yoldaşların eleştirileri, pratikte benim için bir ışık olacak. Yalnız emeğe karşı saygılı davranmama konusundaki eleştiriye tam olarak katılmıyorum. Bazı yetmezlikleri yaşamış olabilirim, ama ben emeğe karşı mümkün olduğunca duyarlı olmaya çalışıyorum. Yine de dikkat edeceğim. Pratiğe yönelirken, gerek Parti Önderliği’nin yaşam tarzından ve gerekse perspektif ve çözümlemelerinden aldığım gelişmeleri ülkeye, pratiğe doğru bir şekilde uygulayacağıma, başta Parti Önderliği’ne, partiye, direnen yoldaşlara, şehitlere, Kürdistan halkına ve platformdaki arkadaşlara söz veriyorum.
– Komuta yürüyüşünün irade-azim yönü ve kestirme gücü kesindir. En önemlisi de komutan, güncele bir pratiği sığdırmak için, ince eleyip sık dokuyabilen kişidir, ayrıntıya kadar değerlendirebilen kişidir. Hiç şüphesiz taktik önderlik, karşı karşıya bulunduğunuz önderliktir. Stratejik önderlik perspektiflerini, taktik önderlikle karıştırmayın. Daha çok stratejik yaklaşımlara boğulmuşsunuz, ama sizi ilgilendiren taktik önderliktir. Bu da kısa pratik hedefleri planlayabilme, o planı da mevcut olanaklar ölçüsünde çok uygun bir biçimde hayata geçirilişini sağlayabilmelidir. Bunu yapanlar taktik önderlerdir.
Sizin konumunuzda olanların uğraşısı temel önderlik uğraşısıdır. Halkımız ilk defa, böyle önderlerle, sizlerle tanışıyor. Böyle önderler istiyor bizden. “Bize iyi önderler gönder” diyor. Ben de bütün gücümü ortaya koyarak, sizlerden önder denilen bazı tipleri çıkarmaya çalışıyorum. Buranın temel görevi; taktik önderler ve kadrolar geliştirmektir. Dolayısıyla, biz her şeyi ortaya koyduk ve kendimizi daha fazla güvenle başarıya yakınlaştırdığımıza, başarıyı sağlayabilecek duruma ulaştığımıza inanıyorum. Gerisini, gerçekten hepinizin söylediği gibi, pratik tamamlar, açığa çıkarır.
Stratejik önderlik, gereken yönetim, yönlendirme, denetim gücünü gösterecektir tabii. Taktik önderliği, stratejik önderlik yönlendirir, denetler. Bu devam edecektir. Fakat sizlerin de, stratejik önderlikle kendi önderliğinizi karıştırmamanız kadar, birisini diğerinin yerine koymamayı, önderliğin hakkını vermeyi, öz göreviniz olan taktik önderlik görevini bize yaptırtmamayı bilmeniz gerekir. Sizin alanlarınıza ben fazla müdahale etmemeliyim; bizim alanımıza da siz fazla müdahale etmemelisiniz. Bu karışıklığı da bundan sonra iyi önleyeceğiz. Ve sizler ilk defa taktik sahanın önderlik şansını kullanmayla yüz yüzesiniz. Bu, çok gelişme ve başarı sağlayabileceğinizi gösteriyor. Gerçek halk ordusunun kuruluş önderleri, onun bütün sorunlarına çözüm getiren ve aynı şekilde yürüten, yani sevk ve idaresini de iyi bilen önderler olabileceğinize inanıyoruz..
Tarihi tecrübe yoktu, çocuktunuz, ama bunlar şimdi az-çok giderildi. Haklı olarak, bu sefer ulaşılan her sahada taktik önderlere ulaşılmıştır. Ahmaklığa gitme, çok rahatlıkla karşılanabilecek gelişmeleri sağlayamama, gelişmeleri kendisinden kaynaklanabilecek hata ve eksikliğe kurban etmeyi asla beklemeyeceğiz ve affetmeyeceğiz. Bu cezasız da kalmayacak. Taktik önderlik sahasının bütün görevlerine, yüksek bir azimle, yüksek bir moralle sahip çıkılır ve her yerde sonuna kadar verebileceğinize dair bir görev anlayışınız tam olmalıdır.
Bundan sonrası, partinin kural ve nizamını sağlayacak güçtedir. Parti bu konuda hakimdir. Kısaca, taktik önderliği yürütme de bir hamle gücüne kavuşuyor. Hiçbir dönemle karşılanamayacak siyasi-askeri taktikleri, planlı ve sonuç alıcı bir biçimde yürütecek güce kavuşmuştur. Bunun en temel odaklarından oluyorsunuz. Namusla oynanmaz, buna göre de görev her şeyden önce gelir. Namusların namusudur. Onsuz hiçbir namusun, onsuz hiçbir kıvancın, onurun olmayacağı bilinmelidir. Sadece herkese benimsetmek zorundayız. Bir taktik önderlik bunu benimsedi mi, bu halkın ordusunu hiçbir güç yenemez ve bugün de halkımız bu seviyeye gelmiştir. Yengiden, başarıdan başka hiçbir şey kabul etmez, edemez.
İmkanlar, koşullar vardır ve bundan temelde biz sorumluyuz. Önderlik budur. Hepiniz bu temelde söz vereceksiniz. Yürüyüş sözüdür, taktik önderlik sözüdür. Çerçevesi, içeriği, hedefi böyledir. Üslubu, temposu, morali böyledir ve sadece artık pratik sahada başarı beklenir.