HABER MERKEZİ – Önder Apo’nun çözümlemelerinden …..
– Bu devreyle temastayken, yönetim adı altında bir grubu, bu işe daha fazla seferber etmek istedik, yoğunlaştırdık. Şüphesiz tüm çalışmalar için belli bir işbölümüne ihtiyaç vardır. Fakat iş bölümü gelişirken, görev ve sorumluluklarla her şeyi yerli yerine oturtmaktan kaçmamak büyük önem taşır. Çünkü baş, ayak yerine konulamaz. El, ayak yerine konulamaz. Her birisinin belli özelliklerine göre, yerine getirmesi gereken görevleri vardır.
Toplumsal organizasyonda ve özellikle onun en üst ifadesi olarak devrim organizasyonunda bir işbölümüne ihtiyaç vardır. Bu işbölümünün çok yeni şekillenmekte olan bir olay, bir ilişkiler bütünü olduğu açıktır. Bizim gibi yeni organize edilmeye çalışılan ve daha tam kurumsallaştırılamamış bir devrim ve bu temelde bir toplumsal-ulusal örgütleniş söz konusuysa, işin başında sağlam yönetimlerin olmasına büyük ihtiyaç vardır. Bunu kavram olarak tartışacak değiliz, fakat işbölümüne kesin ihtiyaç vardır.
İşbölümü geliştirilmeden, organizasyon geliştirilemez. İşbölümünü doğru tayin etmek, bir yapılanma için çok önemlidir. Fakat daha da önemli olan, işbölümünden sorumlu organı geliştirmektir. Görevi yerine getirecek organ olma, -yani bu konuda yalnız soyut bir belirleme yetmez- aynı zamanda organların görevlerini hakkıyla yerine getirecek şahıslaştırmayı, somutlaştırmayı da gerçekleştirmesi demektir. Soyut belirleme de, somut belirleme de gereklidir ve doğru gerçekleştirmeye özen göstermeyi gerektirir.
Dağıtılmış bir topluluğuz ve dağıtılan bir halkın kaos durumunu yaşadığı, organizeden uzak bırakıldığı, el ve ayaklarının birbirine dolandığı ve herkesin kendi işlevi dışında roller üstlenmek konusunda kendini aldattığı, kolaya kaçtığı doğal bir sonuçtur. Baş olamayanın, kendini hemen baş ilan ettiği; bir ayak bile olamayacak olanın kendini el ilan ettiği çokça görülen hususlardandır. Toplumsal-ulusal koşullarımız, kesinlikle yeniden organizeye büyük ihtiyaç gösterir. Devrim bir anlamda yeniden örgütlenmedir. Başı-sonu birbirine karışmış olanı ayrıştırıp yerli yerine oturtmadır. Bu konuda büyük dağınıklık, büyük karışıklık yaşıyoruz.
Ulusal düzeyde, toplumsal düzeyde beyinleşememe, organize olamamanın her türlü baskıya, sömürüye sonuna kadar açık olma durumunu ifade ettiğini biliyoruz. Böyle bir durumun doğal sonucu, organizeyi yitirme ve başı boş olmaya gitmedir. Bizim koşullarımızın tahrip edilerek bu duruma sokulduğunu iyi biliyoruz. Dolayısıyla devrimin bunu aşma meselesi olduğu, bunun bir örgütlenme adımından geçtiği, bu açıdan örgütlenmenin çok belirleyici rol oynadığı ve örgütlenmenin de bir anlamda işbölümüne giden yolda derli-toplu bir başlangıç olduğu açıktır. Bu, ulusal düzeyde baş olma, dil olma, göz olma, kulak olmadır aynı zamanda.
Örgütlenme, duyarlılık kazanma ve cevap teşkil etmedir. Savaşımımız bir örgütlenme savaşıdır. Örgütlenme de bilinç yoğunlaşmasıdır. Örgütlenmenin kesin bilinç ve kavrayış işi olduğunu, bu anlamda sadece teknik mesele değil, bir siyasi yoğunluk meselesi olduğunu; onun için de düşmanın her zaman örgütlenmeleri takip ettiğini, örgütlenmenin vücut bulmaması için elden gelen her şeyi yaptığını, bunu her şeyin başına aldığını hemen her operasyonda “belini kırdık, beynini çökerttik, beynini dağıttık” biçiminde yaklaşımından anlamaktayız. Bu aynı zamanda başsız, beyinsiz bırakılan bir toplumun, bir halkın, baş kazanma, beyin kazanma olayıdır ve bu da yönetimdir. Yönetim baş olmayı bilebilmektir.
Başta da çok önemli organlar vardır. Düşünme yeteneğinden daha fazla görme, duyma, işitme vardır. Bu sadece insanlara özgü değildir, hayvanlarda da aynen böyledir. Duyu organlarının hepsi başta toplanmıştır. Bu sebepsiz değildir. Dolayısıyla örgütlenmeye çalışırken, aynı zamanda baş olmaya çalıştığımız, yönetim olmaya çalıştığımız kendiliğinden anlaşılır. Bunu bütün parti tarihine de uygulayabiliriz, ulusal kurtuluş sürecine uygulayabiliriz. Ve bunu yaptığımızda göreceğiz ki, bizde en temel sorun yönetim olabilme, baş olabilme sorunudur. Bunun da düşünce ve onun en belirgin ifadeleri olan görme, duyma işitmeye bağlı olduğu açıktır.
Görmek, ulusal-toplumsal yapının tarihi ve güncel gerçekliğini anlamaktır. Yönetim, bir nevi toplumsal-ulusal düzeyde en temel olan organizenin başı olmaya doğru gitmedir. Bu henüz tam sağlanmış olmaktan uzaktır. Tüm gücümüzle başarmaya çalıştığımız, ama aynı zamanda düşmanın da “başını bulup ezmek gerekiyor” biçiminde engellemeye çalıştığı bir husustur. Aynı zamanda hem imha ve hem de bozmayla boşa çıkardığı bir durumdur. Bırakalım düşmanın faaliyetini, en çok kendi koşullarımız karşısında zorlandığımız durumlar oluyor.
Bugün en başat sorun diyoruz ki, ordulaşmada komuta kademesi, yani baş kademesidir. Örgütlenme de yönetimdir; yani örgütsel yönetimdir, siyasal yönetimdir. Yalancı önderlikler, o çok iri gövdelerinin üzerindeki soğan başı olma gibi bir durumu ifade ederler. Kendi toplumsal koşullarımızda geleneksel önderlik, gövdesini zor idare eden veya zor yürüten gelişmemiş beyinleri ifade ediyor. Onunla yaşamı idame ettirmek mümkün değildir. Bu nedenle yeni önderlik baş olmayı gerektirir. Bu bütün toplumsal düzey için böyle olduğu gibi, örgütün içinde de gerçekleştirilmeyi şart kılar ve bütün çalışmalar için bir baş olma kaçınılmazdır.
PKK’nin önderlikselleşmesi, yönetimselleşmesi, baş kazanma olayıdır, beyin olabilme olayıdır. Merkezileştirme de bu anlama gelir, her türlü yönetim de bu anlama gelir. Nereden bakılırsa bakılsın yönetim olmak çok önemli bir çalışmadır. Tüm çalışmaların özüdür, fakat bu konudaki sakatlığın, yetmezliğin bütün çalışmaların boşa çıkması anlamına geleceğini de gösterir. Gövdenin bütün diğer yanlarını ne kadar iyi inşa edersen et, başını iyi tutturamazsan kolay dağılmaya mahkumdur. Denge gerekiyor, organize olmayı hemen her sahada dengeli götürmek önemlidir. Bunu ne kadar büyük bir çabayla geliştirmek istediğimiz parti tarihinde de biliniyor.
Zorlanıyoruz, örgütsel düzeyde, daha doğrusu her düzeyde zorlanma var. Komuta yönüyle gelişmeme durumu var. Bu nedenle şu anda en çok bu alanda yoğunlaşıyoruz. Hemen her düzeyde halka gözcülük etmek, komuta etmek kendini dayatıyor. Dolayısıyla burada sizin en temel olarak değerlendirmeniz gereken bir ders de idare dersidir, önderlik dersidir. Size bu konuda kavram düzeyinde, uygulamada ilerleme sağlattırmak isteniyor ve en temel başarmanız gereken husus bu oluyor.
Genel olarak partiye veya bu alana geldiğinizde önderlik, yönetim, idare konusunda en zayıf en yetmez konumu yaşadığınız biliniyor. Bizim amacımız tüm gücümüzle sizi doğru yönetebilen bir konuma getirmektir. Bu konuda disipline etmek, sabırlı kılmak, iddialı kılmak, düzenli kılmak, üslubu, hitabı geliştirmektir. Bunlar olmadan da yaşamın düzenlenemeyeceği açıktır. Değil savaşı, alelade bir çalışmayı bile düzenlemek mümkün değildir. Dolayısıyla dayattığınız yetersizlik, öyle sıradan bir yetersizlik değil, gerekleri karşılanmazsa ölümcül bir yetersizliktir. Yöresel düzeyde yaşadığınız zayıflık, öldürücü etkilere yol açıyor ve halen de her gün yönetim yetersizlikleri imhaya götürüyor.
Yönetimsel yetersizlikler, en temel imha nedeni oluyor ve çok önemli çalışmaları ayağa kaldıramıyor. Beyinleşememek demek; yönetim olamama demektir, ki bu da bizdeki her türlü geriliğin temel nedenidir. Burada az-çok bu kaldırılmaya çalışıldı. Alıştırılmışsınız güdülmeye, yönetim bağımsızlığınızı yitirmişsiniz. Bu çok belirgin bir özeliğinizdir. Ve bu yüzden de yönetim konusundaki yüksek çabaya gelinemiyor. “Evet efendim, ne dersen öyle gider” tarzında çok ucuzundan bir yaklaşımı eksik etmiyorsunuz kendinizde.
Maalesef, her düzeyde yönetim yetersizliği en temel noksanlıktır. Kimsenin fazla kendini zorlamadığı bir çalışmadır. Eğer burası da yönetim sanatında belli şeyler vermezse, karma karışıksınız demektir. Kaos düzenin toplumdaki biçimlerinden daha tehlikelisini parti içinde yaşatacaksınız demektir.
Daha önceden de vurguladığım gibi, bizde kafa, kol, ayak, el birbirine girmiştir. Tahliller, ayrıştırmalar bunun için öncelikle gerekli oluyor. Sağlam ve doğru kavga yürütmek bunun için gerekli oluyor. Biliyorsunuz, toplumsal koşullarda insanlar çok anlamsız nedenlerle birbirlerine girerler. Kafa, göz kırarlar. Örgüt içinde birbirini dinlememe, organize olamama aynı toplumsal gerçeği yaşatma demektir. Biz buna birçok anlam vermeye çalıştık. Düşman etkilerinin karıştırdığı kişilikler, fosilleşmiş, kemikleşmiş davranışlar, yapılar dedik, tahrik edilmiş, provokasyona gelmiş toplum dedik. Ama sonuçta bunlar karıştırıyor, organize olmayı önlüyor.
Biz savaşı yeni muhteva üzerine, yeni amaçlar ve yeni talepler üzerine alabildiğine geliştirmek istedik. Bunun bir parçası olarak hemen bütün çalışmalara elimizden geldiğince belli bir yönetsel tecrübe kazandırmak istiyoruz. Şimdiye kadar yaptığımız, bazı deneme imkanlarını vermekti ve şu anda da gerçek yönetsel güç, baş olma durumundan ziyade, tam bir denemeyi yaşıyor. Bütün desteklemelere rağmen, halen bütün yönetsel sahalar sağlam, sonuna kadar kalıcı olmak yerine, çoğunlukla hızla kabuk bağlayıp cüceleştirmeye götürüyor.
Her gün kırma ve yeniden yapma hareketi ile karşı karşıyayız. Bizim için bu aynı zamanda başlı başına bir bilimsel savaştır da. Gerçekten üstün bir bilinç kadar iradenin iç içe olan müdahalesini istiyoruz. Bir yandan tabanı geliştiriyoruz, diğer yandan da tepesine oturtmaya çalıştığımızda, hata yapmamak için, kısaca omuzların başına soğan dikmemek için büyük bir çaba gösteriyoruz. Bazıları “ben teorik yönden güçlüyüm” diyor. Bu ne demektir? Başım büyüktür, ayağım yoktur demektir. Bazıları da “askeri yönüm güçlüdür, siyasi yönüm yoktur” diyor. Bu da ayaklarım güçlüdür, fakat başım yoktur demektir. Bunlarla bir organizeyi ne kadar ileriye götürebiliriz? İşin kötüsü neredeyse herkes de durumu normal görüyor.
Eğer PKK bugün biraz gelişiyorsa ve PKK’de önderlik kurumu çok destekleniyorsa, bilin ki bunun temel nedeni, bizim bu derin toplumsal ihtiyacı görüp değerlendirmemizden ve gereklerini layıkıyla yerine getirmeyi az-çok becermemizdendir. Toplumlar aptal olmaz, halklar kolay aldatılmaz. Ve halkımız bunca aldatılmasına rağmen, bugün böylesine bir önderliksel çıkışı tüm gücüyle destekliyorsa bunun nedeni; en tarihi ve vazgeçilmez ihtiyaçlarına bizim cevap teşkil etmemizdendir. Bu nedenle parti olarak, partinin içinde de önderlik olarak bizler aşırı bir güç veya aşırı bir destek biçiminde değerlendirilmek isteniyoruz.
Sizler de bu çerçeve dahilindesiniz. Halen de tüm gücümüzle böyle bir önderliksel gelişimin, teorik ve pratik çabaları içindeyiz. Soyut ve somut, teorik ve pratik gelişmeleri sağlam götürmeye çalışıyoruz. Biliyorsunuz, bu sahada bunun teorik olduğu kadar pratik çözümlerine de gidiyoruz. Bütün toplum için doğru önderlik, teori kadar onun temsilciliğini de yapabilecek kişiliklerin çözümlenmesi, yeniden yapılanması ile oluşur. Buranın gidermekle karşı karşıya olduğu en temel görevi budur. Onun için burası herkes tarafından önemle değerlendiriliyor, düşman bütün gücüyle bozmak istiyor ve onun için halk da her şeyiyle destekliyor, en temel çalışma olarak değer biçiyor. Buradaki çözüm giderek topluma mal oluyor. Eğer anormal gelişmeler olmazsa, doğal sonuca gitme şansı da yüksektir.
Yönetim gerçeğini kısaca böyle değerlendirdikten sonra, gerek buralardaki, gerekse de bütün mücadele sahalarındaki yönetim sorunlarına hayli eleştirisel bakıyoruz. Bunu gelişme sorunlarıyla iç içe yürütüyoruz. Toplumu temsil edebilecek yönetim gücünün henüz tam çıkamadığını da görüyoruz. Bunun gerçekten savaşın en önemli yönü olduğunu biliyoruz.
En çok zorlandığım konu da budur. Bütün çabalarımıza rağmen sınırlı bir gelişme sağlıyoruz. Burayı bütünüyle bir yönetimsel güç haline getirmek istememize rağmen, ne kadar sınırlı kaldığı görülüyor ve en çok da eleştirdiğimiz buranın yönetimsel gerçeği oluyor. Hemen her grup belli bir yönetim adı altında yoğunlaştırılmaya tabi tutulduğunda, gerek kendilerini, gerek bizleri yanılttıkları mevcut geçmiş pratiklerinden ortaya çıkmıştır. Doğru yönetime dayanamıyorlar, doğru yönetimin hakkını veremiyorlar; ya abartılı sonuçlar çıkarıyorlar ya da cüceleşiyorlar. Değişik duygu ve davranışlar içine giriyorlar. Toplumun ulusal gerçeği ve ihtiyacına göre bir şekillenme yerine, kendilerini yapay organlar gibi oldukça dayatıyorlar. Gerçek ayak yerine yapma ayak, gerçek baş yerine yapma baş! Tabi onun da ne kadar yetmez olduğu ortadadır, ama yine de denemeyle, tecrübeyle, eğitimle güçlendirmek istiyoruz.
Gerçeğin bu olduğunu göz ardı edemezsiniz. Böylesine bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzda mutlaka gereklerini yerine getirmemiz gerektiği göz ardı edilemez. Bir denemeyi yaşıyorsunuz. Bunu başarmak savaşı kazanmak demektir.
Burada da yönetim diye bir olay var. Ama ağırlıklı olarak bu görevi ben temsil etmeye çalışıyorum. Düşünüyorum da acaba ben olmazsam ne kadar yürüyebilir? Bütün mücadele gerçeği için de bu böyledir. Artık kurumlaşmışlardır, kendi kendilerine yeterli olabilirler, diyemiyorum. Bu konuda toplumun da, düşmanın da halen büyük ve özenli değerlendirmeleri var. Halk “bir an önce kurumlaşsın” diyor. Düşman “bir an önce baş olmaktan çıkarılsın” diyor. Yönelimler vardır. O açıdan da bu ihtiyacın giderilmesi için en yüksek seviyede çaba göstermek tartışmasızdır.
Her devrede bütün çalışma alanlarında olduğu gibi, burada da genel olarak hepinize, özelde ise daha yoğunlaşmış bir gruba bu çerçevede yaklaşım gösterildi. Yönetim açısından ne kadar yetenek kazandıklarını, bundan sonraki pratik tecrübeden biraz daha iyi görebileceğiz. Pratik tecrübe biraz daha iyi gösterilebilir. Mutlaka bir şeyler almışlardır. Şüphesiz olumsuz yönleri de vardır, olumlu yönleri de. Hepiniz için bu böyledir.
Belli bir yönetim gücü, örgüt gücü kazandınız. Bazılarınız için bu sahadan alınabilecek şeyler herhalde yeterli görülüyor. Daha da yetkinleşme, pratik sahalara ihtiyaç gösteriyor veya başka sahalara, başka görevlere ihtiyaç gösteriyor. Onu da gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Umarım bu konuda hiç biriniz kendinizi yanıltmazsınız. Kararlılıklarınız, sözleriniz bu gerçeğe göre bir anlam ifade eder. Buradan aldığınız kadar, bu konudaki ihtiyacın giderilmesi gerektiğini bileceksiniz. Geleneksel kaostan, karışıklıktan düzene ve kurumlaşmaya güç getireceksiniz. Bu kuralı bozmayacaksınız. Düzeltme kabiliyetiniz, yönetme kabiliyetiniz biraz gelişmeli artık. Biz üzerimize düşeni yaptığımıza inanıyoruz, gerisi size düşer.
Bu çalışmalara yüksek bir değer biçtim, en başta da önderlik gücü olmanız için çok çeşitli yöntemlerle sizleri desteklemeye çalıştım. Umarım bunun farkındasınız veya gittikçe bu temelde gelişiyorsunuz. Hiç şüphesiz gelişme vardır. Herhalde ihtiyacı tümüyle karşılama, ağırlıklı olarak kendine yüklenmeyle mümkündür. Buna yüksek bir değer biçecek ve başarılması için kendinizi vereceksiniz. İlk defa yaşamınızda kazandığınız bu imkanı iyi değerlendirmenin, desteklenmeye layık olmanın, büyük avantaj yakalamış olmanın -ki bu bir nevi özgürleşmedir- gereklerini yerine getirecek, bu şansı çok iyi kullanıp değerden düşürmeyeceksiniz. Bu size altın değerinde bir güç kazandırmadır. Onu kolay ve boşa çarçur edip harcayamazsınız. Burada aldığınız altın değerinde bu gelişme özelliğine, gittiğiniz her yerde yüksek değer biçerek hem kendinizi yetkinleştirecek ve hem de aynı yetkinleşmeyi bütün çalışmalara, savaşıma vereceksiniz.
Bu temel belirlemelerin ışığında, bu yönetim tecrübesi neler verdi? Sizler ilerde bu aldığınız gerçekleri ne kadar başarabilirsiniz?
Jiyan arkadaş, en karmaşık katılım sürecini yaşayan arkadaşlardan biridir. Partiye cesurca katılmak istemiş, ama bunun hangi çerçevede ve hangi ölçüde olduğu başlangıçta oldukça bulanıktır. Bu bizleri de, kendisini de çok zorlayacaktır. Bulanıklık uzun süre görüldü. Bu durum hem kendisinin yapıya katılımında ve hem de yapının kendisine yaklaşımında kuşkulara kadar götürdü. Fakat ısrarlı, inatçı bir tarzda partiden vazgeçmemesi, parti içinde kalma gücünü göstermesi ve bunu pratik sahaya da taşırması, kararlılığını oldukça sürdürmesi değerlidir. Yeniden bu sahaya geldiğinde, geçmiş ilgisinden, katılımından geri durmak şurada kalsın, ilgisini ve katılımını daha da arttırması, ilerletmesi görülmüştür.
Partiyle yaşamayı yaşamak olarak bilmektedir. Bunu daha da yaşamaya çalışacağı kesin. Ayrıca çok da birikim edinmiştir. Eskinin birçok durumunu da netleştirmiş, iradesini kesinleştirmiş, bilincini pekiştirmiştir. Bu haliyle sanıyorum, daha iyi durumda. Hem kararlı ve hem de epey birikim sahibidir. Bu devrenin daha da güçlendirici yönlerini çarpıcı bir şekilde gördü. Özellikle pratiğe giderken, bu kendisi açısından çok olumludur. Bu temelde pratiğe yönelirken, daha inisiyatif sahibi olması, daha açıklayıcı olması, çekinmeden ortama özlü aktarması, örgütleyici olması beklenir. Sanırım iddia da vardır. Kararlılığı, aynı zamanda yetenekleri gelişmiştir.
Jiyan: Partiye 1988’de katıldım. Parti Önderliği’nin de belirttiği gibi, epey yanılgılı yaklaşımlarım vardı. Çocuksu, duygusal, romantik, hayalci… Yani birçok karmaşıklığı kişiliğimde yaşıyordum. Belli bir süre devam eden bu durum, özelikle bir ara çok zorlanmama yol açtı. Gerek eğitime yaklaşımda, gerekse de parti ortamına yaklaşımda yapıyı epey de uğraştırdım, bu anlamda partiyi gerçekten uğraştırdım. Daha sonraki süreçte en azından, partiye katılımdaki yanılgılı yaklaşımları aştığıma inanıyorum. Bu saha, aşmada benim için belirleyici oldu.
1989’da bu sahaya geldiğimde, belli bir eğitim sürecinden sonra net bir şekilde pratiğe yöneldim. Başlangıçtaki yanılgıları aşmış olsam da, pratikte köklü bir dönüşümü sağladığımı, köklü bir devrimciliğe ulaştığımı söyleyemem. Bu, pratikte kendini açıkça gösterdi. İnisiyatifsiz kalma, liberal olma, olayları yönlendirememe anlamında eksiklikler yaşandı.
Daha sonraki dönemde, yani yeniden bu alana geldikten sonra, yönetime seçilmeme rağmen, bu eksiklikleri tam olarak yaşamasam da üzerimden atamadım ve yer yer bunlar kendini gösterdi. En önemli eksiklik de, üslup ve hitapta ortaya çıktı. Düşünceyi sistemli ve net bir şekilde açıklayamama, hitapta net olamama yaşandı, fakat bu noktalarda önemli yönelimlerim de oldu. Bundan sonraki süreçte de bir bütün olarak kişiliğimle savaşım sürdüreceğime ve bu temelde yürüyeceğime inanıyorum.
– Jiyan arkadaş, zorlanarak da olsa PKK’ye özlü katılmayı, onunla yürümeyi esas almıştır. Bunu yaşamında göstermiştir. Ama dirayet kazanmamış, biraz zayıf kalmış. Bütün iyi niyetine rağmen, biraz ürkek, içe kapanık kalıyor, ama yine de hep iddialı, aslında başarmak istiyor. Kendisiyle bir savaşım içinde ve kendini dönüştürüyor da sanırım. Kavrıyor, üslubu tutturmaya çalışıyor. Tam bir politik yaklaşım göstermenin de farkında. Kendini iyi toparlamak istiyor. Aslında kof değil, bilinçli ve hakkını vererek de yaşamak istiyor, ama tam beceremiyor, güç getiremiyor. Buna rağmen iddiasını da yitirmemiş, kararlılığı da var. Özellikle bu yönetim deneyimi ona bu yönüyle güç verdi. Hiç şüphesiz, partiyi bu yönleriyle yaşamada olsun, onu geleceğe ve yapıya aktarmada olsun güç kazanmıştır. Mevcut yetersiz durumlarını aşma ustalığını gösterecektir. Tam ve yetkin yaklaşım biçimlerine, her yerde, her zaman ve her koşul altında yeterlilikle cevap vereceğine inanıyoruz.
Ji.: Yapılan eleştirileri bundan sonraki yaşamımda ve mücadele yaşamım boyunca esas alacağım.
– Partinin en son tecrübelerini de özetleyerek, yönetimde mesafeyi nasıl almanız gerektiğine epey açıklık getirdim, bunu yansıttım. Hem de hiçbir devreyle kıyaslanmayacak bir biçimde bunu bu devreye yansıttım. Umarım, çok duyarlı bir biçimde değerlendirmeleri izlediniz. Aslında çok duyarlı demenin de anlamı yok. Çünkü böylesine bir önderlik gerçeği içinde olmak önemlidir, hatta sizin için zorunludur. Bunun gereklerine, ister emir, ister tavsiye biçiminde anlayın, sonuçta doğru yaklaşım göstermeniz gerekir. Sizi son derece çok dikkatli, yeterli bir yaklaşım sahibi olmaya zorlamak durumundayız.
Ancak bu şekilde gerekleri hakkıyla yerine getirilebilir. Bunu başka türlü değerlendirmek, buradaki yaşamı başka türlü anlamak, bu yaşama tarzını sorumsuz bir biçimde harcamak özellikle affedilemez. Verilen sözlerle çelişme, geleceğe yönelik belirlemelerin pratik adımlarla birlikteliğini boşa çıkarıcı sahte adımların, yetersiz adımların sahibi olmak affedilemez. Umarım asla bu durumlara düşmezsiniz. Bu çok önemli.
Başka odaklarda, başka yerlerde bu sanatı öğrenemezsiniz. Halkımızın binde birine ancak nasip olabilecek bir yönetimsel güç olabilmeyi böyle olumsuz bir biçimde gözden ve değerden düşüremezsiniz. “İnandık ve kendimizi verdik, bu işin takipçisi olacağız” diyeceksiniz. Ben söz vermenin, karar düzeyi tutturmanın her anını en sağlıklı yaşamak durumunda olan birisi olarak söylüyorum; doğru ölçüleri bundan sonra da yalnız size değil, halka da dalga dalga yayarak sürdüreceğiz ve onun önder gücü olmaya da mutlaka güç getireceğiz.
Siz halkın öncü gücü olarak, rol oynayacaksınız. Verdiğiniz sözün çerçevesi, muhtevası, biçimi ve üslubu bellidir. Verilen sözler, söze sadakatli kişinin tutarlılık ölçüsüdür. Sözünün yanı sıra, kişinin yaratıcı ve geliştirici yaklaşımı, bu kişinin büyüklüğünü gösterir. Bu, yeni bir söz verme biçimi oluyor.
Toplumumuzda, görünüşte çok iyi niyetli, ama özünde çok sahte söz vermeler var. İnsanlar çok söz verir, ama yüzde birini bile yerine getirmezler. Biz Kürdistan tarihinde PKK gerçekliğiyle, kesinlikle bu biçimde düşürülmüş, geri bıraktırılmış, ahlaki yönü çok bozuk olan, kendisiyle alay eden, kendisini gülünç duruma düşüren, saygıdan eser bırakmayan, ciddiyetten eser bırakmayan tutumlara çözüm olmak istiyoruz.
Bizimkilerde çok söz verdiler ve gittiler, ama umulanın oldukça gerisinde kaldılar. Yine söz veriyorsunuz. Yönetimin şahsında hepinizin sözünü alıyoruz. Benzer sözleri sizler de vereceksiniz. Ama bu sözler başarıyı doğrultacak kadar iyi sözler olmalı. Tüm pratik yaşamınız onun aynası olmalı, sadakat tam olmalı, pratik inandırıcılık olmalı. Biz böyle söz verenlerin takipçisiyiz ve böyle olanlara sonuna kadar sözlerinin gereklerini yerine getirmelerine göz-kulak olacağız. Bundan sonra sözleri bu temelde vereceksiniz ve başarının çok önemli bir başlangıcı olarak, sizleri sözünüzde tutarlı olmaya ve mutlaka başarmaya çağırıyoruz. Buna bağlı kalmanızı her koşul altında sizden isteyeceğiz.
Tekrar belirteyim; yeni katılanların da kararlılık sözü, başarıyı doğurtacak bir söz olmalıdır. Bütün eylemleri günlük olarak izlemeli ve gerçekten başarıyı doğurtmayı esas bilmeliyiz. Bundan sonra yöneleceğiniz her sahanın sözü ve adımı, çok bütünlüklü ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır. Şimdiye kadar tam başaramadıysanız, kusur ve hatanız çok büyükse bile, eğer bundan sonraki başlangıcı doğru yaparsanız, sözle pratiğinizi birleştirirseniz, günahınız ne kadar büyük olursa olsun bunu affettirme, yine borçlarınız ne kadar büyük olursa olsun bunları ödeme fırsatını iyi yakalamışsınız demektir. Umarım bu temelde yaşamı yeniden ele geçirmek için, yaşamda hem de tam özgürlük amacıyla savaşma fırsatını ele geçirmek için, sözün içeriğinde ne varsa bunu elde etmeye gidersiniz.
Geçmişinizden ürkmeyin, gelecekten de endişe duymayın. Fakat yaşamınızı acımasız katın, çok özgürce katın. Göreceksiniz ki, arzulanan başarılıyor ve hemen herkesin yaşamsal anlamda muhtaç olduğu şey kazanılıyor. Bundan başka bir şey ne bizi tatmin eder ve ne de bize fırsat tanır; düşman da tanımaz, PKK de tanımaz.
O halde, bu şansı bir daha kolay kaybedilmeyecek ve sürekli kazanımı mümkün kılacak bir biçimde karar düzeyinizde, yeniden söz kestirme düzeyinizde yaşatın. En anlamlısı da bu şansı yaratıcı pratik adımlarla tamamlamanızdır.
Hepimizin yaşamında sağlam başarıların yer etmesine, bunun sahibi olmanıza, tam bir sorumlulukla üstün bir yer verelim ve mutlaka büyük başarıların sahibi olalım!