HABER MERKEZİ – İşgalci Türk ordusunun Kürdistan Özgürlük gerillalarına karşı kullandığı yasaklı silahların ve kimyasal gazların gerçekte nereden geldiği sorusuna ilişkin dördüncü bölümün ikinci kısmında taktik nükleer bombalar konusu ele alınıyor. Türkiye’nin NATO’nun nükleer paylaşımı çerçevesinde nükleer patlayıcı cihazlara ve silahlara erişimi olmasına rağmen, bunları bağımsız olarak imha etmesine resmi olarak izin verilmiyor. Bu nedenle haber ajansımız bu bölümde işgalciTürk askerlerinin Zap, Metîna ve Avaşin direniş alanlarında gerillalara karşı çok sayıda kullandığı taktik nükleer silahların nereden geldiği sorusunu araştırıyor.
- 4.4.1 TAKTİK NÜKLEER SİLAHLAR NATO’NUN SİLAHIDIR
İşgalci Türk devleti defalarca kendilerinin de nükleer silah edinmek istediklerini vurguladıktan sonra, bu NATO ortakları tarafından açıkça reddedildi. Ancak AKP lideri faşist Erdoğan bununla yetinmedi ve Sivas’ta düzenlenen ekonomik forumda şunları söyledi;
“Bazı ülkelerin sadece bir ya da iki değil, nükleer başlıklı füzeleri var. Ama bize bunlara sahip olamayacağımızı söylüyorlar. Ben bunu kabul etmiyorum.” Erdoğan, nükleer silahlar olmadan “dünyada gelişmiş bir ülke” olmayacağını belirtti. Türkiye’nin 1980’lerde Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını imzalamış olmasına rağmen, faşist devlet başkanının bu anlaşmaya uymaya niyeti olmadığı açıktır. Bu konudaki gelecekteki eylemleri hakkında daha spesifik bir açıklama yapmadı, bunun yerine Türk silah araştırma ve endüstrisindeki gelişmeleri övmekle yetindi ve “Şu anda çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
Bu Eylül 2019’daydı, bugün işgalci Türk devleti dağlardaki gerillalara karşı yeni bir formatta taktik nükleer silahlar kullanıyor. Uluslararası kamuoyu gerillaların kanıtlarına inanmak istemese de, işgalci Türk devletinin gerillalara karşı, gerillalara karşı bu savaş için özel olarak geliştirilmiş yeni taktik nükleer silah biçimleri kullandığı açıktır.
Türk işgal güçlerinin Medya savunma alanlarında gerillalara karşı savaşta kullandığı ve geçmişte de kullandığı taktik nükleer silahlar nereden geliyor?
Nükleer silah araştırmaları, stoklar, silahların nerede, nasıl ve ne kadar depolandığına ilişkin daha kesin bilgiler kamuoyuna ancak çok sınırlı ölçüde açıklanmaktadır.
Bu silahların tam olarak nereden geldiği bilinmemektedir. Ancak, bir yandan NATO’nun “nükleer paylaşımı” çerçevesinde ABD nükleer silahlarının Türk Hava Kuvvetleri’nin İncirlik askeri üssünde depolanması nedeniyle Türkiye’nin nükleer silahların kullanımı konusunda bilgi sahibi olduğu bilinmektedir.
Öte yandan, Türkiye’de nükleer enerji santrallerinin Rus devletine bağlı Rosatom şirketi aracılığıyla işletildiği de bilinmektedir ve buradan Türkiye’nin en azından uranyuma sahip olduğu sonucuna varılabilir. Nükleer santrallerin planlanması ve inşası sırasında, Türkiye’deki nükleer santrallerin, Türkiye’de güneş ve rüzgar enerjisiyle çok daha verimli bir şekilde sağlanabilecek enerji üretiminden ziyade, nükleer silah üretme seçeneğiyle ilgili olduğu zaten kamuoyunda şüpheyle karşılanmıştı. Bu bağlamda, günlük taz gazetesi şunları belirtmiştir:
“Projenin gerektirdiği maliyetler ve Rusya’ya bağımlılık göz önüne alındığında, eleştirmenler nükleer santrallerin inşa edilmesinin gerçek nedeninin enerji ihtiyacı olmadığı görüşündeler. Daha ziyade, nükleer bomba yapma seçeneğini açık tutmak istiyorlar. Sonuçta, amaç daha fazla yerli enerjiyi hızlı ve ucuz bir şekilde sağlamak olsaydı, güneş ve rüzgar enerjisi çok daha verimli olurdu.”
Rusya’nın hatırı sayılır bir nükleer silah çeşitliliği ve stoku var. Özellikle bu yılın Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal savaşının patlak vermesinden bu yana Türkiye, bir NATO ülkesi olarak net bir cephe göstermesi gerekirken Rusya’ya yakınlaşıyor. Türkiye’nin belirsiz bir oyun oynadığı ve siyasi güçler arasında kendisi için mümkün olan en iyi seçenekleri bulmaya çalıştığı iyi bilinmektedir, ancak bunu yapmak için sürekli olarak çizginin dışına çıkmakta ve Rus füze savunma sistemini satın almak veya Türk Bayraktar’ın (başta Alman üretim şirketleri olmak üzere NATO ortaklarının büyük teknik desteğiyle üretilen ve Kürt halkına ve onların özgürlük direnişine karşı mücadelede Türk işgalci devletinin önemli bir cinayet aracı haline gelen) drone satışlarını müzakere etmek gibi NATO’da onaylanmayan şeyleri yapmalarına izin vermektedir.
ABD’nin bu silahların geliştirilmesinde Türkiye’yi büyük ölçüde desteklediği ya da bizzat bu silahları Türkiye’ye transfer ettiği varsayılabilir. Ancak İngiltere ve Almanya da bu savaşa dahil olmayacak ve oyunda parmakları olacaktır. Sadece nükleer santrallerin işletilmesinden bile Rusya’nın rolünden şüphelenilebilir.
PKK yönetimleri, NATO ve ABD yönetimlerinin yanı sıra ilgili ülkelerin hükümetlerinden bu konuda yorum yapmalarını ve taktik nükleer silahların kullanımından haberdar olup olmadıklarını ve bu silahların üretimi ya da kullanımı konusunda Türkiye’ye ne ölçüde destek verdiklerini açıklamaları gerektiğini defalarca belirtmiştir. Ancak irtibata geçilen devletlerden hiçbiri bugüne kadar konuyla ilgili yorum yapmamış ve sessiz kalmıştır.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, “büyük nükleer silahların” şehirlere karşı kullanıldığını, ancak küçük versiyonunun bir binaya, bir odaya denk gelecek şekilde kullanıldığına değinmişti. Hatta bir ila iki kilogram ağırlığında nükleer mermiler olduğunu anlatıyor. Etkilerinin aynı olduğunu açıkça ifade eden Kalkan, “bu bombalar her şeyi yok ediyor, eşit derecede suçlular” dedi.
Ayrıca Duran Kalkan şunları söyledi:
“Bunları Türkiye yapamıyor; Amerika yapıyor, Fransa yapıyor, İngiltere yapıyor, Almanya yapıyor. Onlardan alıyor TC devleti. Rusya yapıyor, Rusya’dan alıyor herhalde bunları artık. Yani kimden ne kadar alıyorsa orasını bilemeyiz tabii. Ama açığa çıkartılması gerekli bu durumun. Bu suçun üzerine daha fazla gitmek gerekli. Birçok değerli aydın siyasetçi bu gerçeğe değiniyor. Uluslarası kurumlar görevlerini yerine getirmeye çağırdılar, çağırıyorlar. Önemli, anlamlı ama daha fazla tepki vermek lazım. Bununla ilgili kurumları daha çok harekete geçirmeye çalışmak, bu durumu daha çok teşhir etmek, deşifre etmek gerek. Bu TC devletinin suç işleme hakkı yoktur. Kürt’ü soykırıma uğratmak hiç kimsenin hakkı değil. Kürtler ufak bir şey yaptığında hemen açıklama yapıyorlar; TC’’nin güvenlik sorunlarını anlıyoruz, diye. Ama TC çocuk, kadın, yaşlı demeden katliam üzerine katliam yapıyor; Başûr’da yapıyor, Rojava’da yapıyor, Bakur’un zaten her yerinde yapıyor, Rojhilatlıları da katlediyor; çıt yok hiç kimseden. Bu dünya Kürtlere ne veriyor, Kürtlerden ne isteyecek, onu insan merak ediyor. Kürde ne verdi de ne isteyecek? Kürtlere terörist, şu bu diyorlar. Ne derse desinler, kendileri Kürt’e ne vaat ediyorlar ki Kürtlerin neye uymasını istiyorlar? Adeta Kürt’ün katledilmesi TC’ye serbest edilmiş. Destek veriyorlar sonuna kadar, çıkar elde ediyorlar. Buradan sömürü yapıyorlar, şunu bunu alıyorlar.”
(kaynak:https://www.nuceciwan117.xyz/tum-haberler/kalkan-kurtlerinde-kaderini-belirleyen-bir-savas/)
Ayrıca taktik nükleer silahların daha spesifik özelliklerine de değinerek şunları söyledi:
“Diğer bir şey, örneğin 4-5 kiloluk bir bombayı patlattın mı, 20 tonluk patlayıcının etkisi kadar etki yapıyormuş. O kadar enerji çıkarıyormuş yani. Hem sesi o kadardır hem de etkisi o kadar. 4 kilo, 5 kilo, 20 tonluk bombalarla…
Gerilla bilgi veriyor; patlayıcılarla patlatıldı, diye. Bunlar C4 ya da TNT olamazlar herhalde. Çünkü oralara uçakla tonluk kazan bombası atıyor. Hayır, 4 tonluk kazan bombası atıyorlar birden. O zaman 5-10 kiloluk patlayıcı götürüp patlatmanın bir faydası olmaz. Yani bir mantığı yok.
Yani bu patlayıcıda bir mim var, şüphe var. Bu taktik nükleer silah çeşitleri onlarcadır; kimyasal silah gibi bir çeşidi yok. Örneğin patladığı an, orada anında bütün oksijeni yok ediyor. Dolayısıyla bütün canlıları, diğer yandan sinir sistemini parçalıyor. Yakıyor, yıkıyor bazıları. Bu tür birçok farklı özellikleri olan taktik nükleer silah türleri var. Dikkat edelim bunları kullanıyor. Oksijeni yok edeni kullanıyor, alev yakan, gêj eden (sersemleştiren) kullanılıyor. Biz de inceledik. Avaşîn’deki Tepê Sor’daki savaş tünellerinden çıkan arkadaşlar şunu söylediler: “En son öyle bir patlama oldu ki, deprem oldu sandık, hiç öncekilere benzemiyordu, biz bir yerde kapalıydık, biraz kaldık, sonra bir de çıktık ki diğer yerdeki arkadaşların hepsi şehit düşmüş. Kapıya geldik, asker yok çıktık.” Belli ki nükleer silah atmışlar, etkili olmasın diye uzaklaşmışlar. Bunun böyle kimyasal silah da olmadığı, başka herhangi bir patlayıcı olmadığı, incelendiği zaman taktik nükleer silaha işaret ettiği kesindir. Bunu net ifade edebiliriz. O halde bu açığa çıkarılmalı.”
Duran Kalkan, işgalci Türk ordusunun kullandığı bu silahların nereden geldiğine de değinerek, işgalci TC devletinin kimyasal silah ürettiğini ve satın aldığını belirtti. Sorumluluğu sadece işgalci Türk devletine yükleme çabalarının aksine Duran Kalkan, taktik nükleer silahların NATO silahı olduğu için alınıp satılamayacağını açıkça ifade etti. Duran Kalkan, Rusya ve Çin’in de nükleer silahlara sahip olmasına rağmen, NATO’nun bu silahların çoğuna sahip olduğunu açıkladı.
Savaş hukukuna göre bu silahların kullanılması suçtur ve savaşı tetikleyebilir ancak TC bu silahı iki yıldır kullanıyor. Kalkan, TC’nin 2022’den beri Avaşîn, Zap ve Metina’da günde 15-20 kez bu silahları kullandığını ve bunun Türkiye’nin değil NATO’nun bir silahı olduğunu belirtti.
Duran Kalkan bu bağlamda NATO Genel Sekreteri’ne şunları sordu
“Türkiye bu silahları sizin bilginiz dışında mı yoksa izninizle mi kullanıyor? Kamuoyu sizden cevap bekliyor. Eğer böyle bir şey ortaya çıkarsa, bu NATO’nun suçlu olduğu anlamına gelir. Bu, NATO’nun bu savaşı yürüttüğünün en açık belgesidir. Böyle olma ihtimali çok yüksektir.”
Kalkan ayrıca şunları söyledi:
“Aynı soru ABD yönetimi için de geçerli. Bir süredir ABD çevrelerinin savaşla çok yakından ilgilendiğini, bilgi almaya çalıştıklarını, böyle çok telaşlı olduklarını gözlüyorduk aslında. Biraz hayret ediyordum ya, ABD ilk kez bir savaşta bu kadar telaşlı oluyor. Yani PKK bilgileri açığa çıkarır ve suçüstü yakalanır mıyız telaşı olmasın bu durum? Bu ihtimal vardır. TC devletinin taktik nükleer silah kullanmasına izin mi veriyorlar? Yoksa gizli mi kullanılıyor? Gizli kullanıyorsa o zaman ne yapacaklar. İzin vermişlerse Kürt soykırımını bizzat yürüten değiller mi? Kürtler ne yaptı ABD’ye? NATO’ya ne yaptı? PKK ne yaptı? Bizim ne ABD ne NATO’yla savaşma, karşı karşıya gelme gibi ne anlayışımız var ne de kararımız var. Aslında sorunları demokratik siyaset yöntemiyle çözmekten yanayız. Şimdiye kadar tutumumuz hep böyle oldu. Bu temelde de hep çağrılar geliştirdik. Fakat ABD ne yaptı, NATO ne yaptı? Uluslararası komployu yaptı, İmralı tecrit ve işkence sistemini ortaya çıkardı. Önder Apo’yu imha etmek, tecrit etmek üzere saldırı yaptılar. Bizi düşman ilan etmişler, terörist diyorlar ve üzerimize taktik nükleer silahlar kullanan düşmanları saldırtıyorlar. Yani böyle olmaz ki. Bu durum gerçekten de daha net ve açığa çıkmalı. Yani ağır bir durumdur. Böyle yaparız, yanımıza kar kalır değil; artık takke düştü, kel göründü. “