HABER MERKEZİ – Özel savaş, bir bütünen toplumun tamamına karşı yürütülen sınırsız, kuralsız ve ahlaksız bir savaşımı ifade eder. Mevcut karakteri ile tanımladığımız özel savaş gerçekliği, en başından itibaren gelenek ve kültür olarak köksüz, tarihsiz, talancı, gaspçı, komplocu ve hırsız olan faşist tc devletinin karakterine doğal bir uyum sağlamasında dolayı bu savaşı en ahlaksız ve sınırsız düzeyde yürütmesi hiç de şaşırılacak bir durum olmamaktadır. Sömürü, talan, gasp, soykırım, hırsızlık ve komploculuğu karakter olarak yaşayan bir devletin aslında tüm insanlık ve onun toplumsal değerlerinin düşmanı yapmaktadır. Faşist tc devleti tam da bu karakterin bir gereği olarak kendini pazarlama karşılığında özel savaşa öncülük eden diğer tüm güçlerin de bu özel savaş tecrübelerini kendinde toplamaya çalışmaktadır. Çünkü bu düzeyde yürüteceği özel savaşı kendisinin varlık koşulu olarak görmektedir.
Faşist tc gerçekliğinde özel savaş, Kurdistan’a yönelik soykırım, asimilasyon, inkâr ve imha politikaları biçiminde somutlaşmaktadır. Bu kapsamda halkın tarihsel birikimleri, toplumsal belleği, dili, kimliği ve kültürünü kırımdan geçirmek istemektedir. Asimilasyonla başkalaşıma uğratma, inkârla köksüzleştirme, korku ile köleleştirme ve açlıkla terbiye etmeye dayanır. Halkı özelde gençliği ve kadını; siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, fiziki, moral ve ahlaki yönden çökerterek soykırıma uğratmak, bir özel savaş stratejisi olarak uygulanmaktadır. Özel savaşın en temel hedef ve amaçlarından biri de toplumu özelde de gençliği ahlaki değerlerden mahrum bırakarak ve maneviyatsız bırakarak, gençlikteki direnme ve mücadele dinamiklerini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Çünkü mevcut kirli özel savaş rejimi bir toplumu çürütmenin, yozlaştırmanın temel dinamiklerinin gençliği bu temelde bozmak ve yozlaştırmaktan geçtiğini çok iyi bilerek bu savaşın hedef tahtasına gençliği koymaktadır. Tüm yönelimlerini buna göre gerçekleştirmektedir. Çünkü bu kirli özel savaş, bir soykırım savaşıdır. Bu temelde tarihsel gelişim aşamasında, toplumsal kimliğinden kopartılmış, köksüzleştirilmiş, kimliklizleştirilmiş ve her türlü kötülüğe açık kişilikler yaratmak istemektedir.
Bir insana veya topluma hükmetmenin, onu kendi egemenliği altına almanın ve köleleştirmenin belirgin iki temel yöntemi vardır. Bunlardan biri şiddet, zor ve korkuya dayalı olarak kişiyi sindirme-etkisizleştirme ve köleleştirmedir. Diğeri ise yalana, hileye ve kandırmaya dayalı ikna üzerinden düşünsel köleleştirmedir. Sömürgeci soykırımcı faşist tc, Kürdistan toplumu ve gençliği üzerinde bu her iki yöntemi de devlet olmanın tüm kudretini ve kerametini son kerteye kadar seferber ederek uygulamıştır ve bunu tüm savaş argümanları ile devam ettirmektedir.
Heval Abbas bir televizyon programında yürütülen özel savaşın düzeyi ve karakterini şu şekilde ifade etmektedir.
‘’90’lı yıllarda gerillaya katılımları Önderlik değerlendirirken özel savaş üzerinde çok durdu. ‘Özel savaş gençliği’ diye tanımlamalar yaptı. Özel savaş kişiliği, özel savaş özellikleri. Özel savaş sisteminin okulda, sokakta gençlere kazandırdığı zihniyet, tarz ve davranışlar vardı. Bunlar çok kötüydüler yani çok bireyci, çok bencil, toplumdan çok kopuk, çok maddiyatçı ve çok hileci; bahsedilen özel savaş böyleydi. Bunları eleştirdi ve eğitimi bunlara karşı geliştirdi. Şimdi de özel savaşa dair yapılan değerlendirmeler hâla da geçerlidir. Yine özel savaş var, daha da derinleştirilmiş bir özel savaş, ama bu uluslararası komployla, 15 Şubat komplosuyla İmralı işkence-tecrit ve soykırım sistemiyle birlikte yürütülen bir özel savaş. Onunla birlikte ele almak gerekiyor. Bu anlamda gençliğe dönük düşman saldırıları çok tahripkar, özel savaşın çok ötesinde, komploya dayalı bir özel savaş, İmralı işkence ve tecrit sistemine dayalı bir özel savaş; öyle ki hiçbir umut bırakmayan, gelecek göstermeyen, hep karamsar, kötümser kılan aşırı bireycileştiren, maddiyatçılaştıran bir özel savaş var. Bazılarını Türk kültürel soykırım ve asimilasyonuyla kendine alıyor tam bir köle gibi kullanmak üzere, onun dışındakilere de kendine karşı devrime katılmasın diye her türlü özel savaş saldırısını yapıyor, komplocu saldırısını yapıyor, uyuşturucu, fuhuş, bireycileşme, maddiyatçılık, her türlü yozlaştırıcı ve bitirici bir saldırı var.’’
Önder Apo “insanı insan yapan en büyük etkenlerden bir tanesi, yaşadığı toplumun kültürüne, tarihine, toplumsal ahlak ve geleneklerine yönelik duyduğu aidiyet olmaktadır” der. TC’nin uyguladığı özel psikolojik savaşın en önemli hedeflerinden biri de Kürt halkının aidiyet duyularını köreltmek, parçalamak, kendine, tarihine, kimlik ve kültürüne yabancılaşmasını sağlamak ve kendine düşman haline getirmektir. Kürdistan gençliğine bir toprak ve ülke gerçekliğine ait olmayı, bir halk ve toplum gerçekliğine tabi olmayı adeta özgürlüğün kısıtlanması olarak benimsetip köksüzlük ve aidiyetsizliği özgürlük diye kavratan bir duruma getirmeye çalışmaktadır. Kürdistan gençliği içerisinde belli bir sayıda da olsa ‘’Annem ve babam Kürttür diye, yada Kürdistan’da doğdular diye ben de Kürt yada Kürdistan’lı olacağım diye bir zorunluluk yok, bu benim tercihim değildi’’ diyecek duruma getirilmiştir. Hatta bunu kavramlar ve tanımlar düzeyine dahi indirgemiştir. ‘’ben dünya vatandaşıyım’’ gibi sahte ve uydurma tanımlarla özgürleştiği ve evrenselleştiği gibi çarpık ve ucube bir düşünce ve duygu inşa edilmek istenmektedir.
Önder Apo: “Asimilasyon kavramı uygarlık toplumlarında iktidar ve sermaye tekellerinin kölelik statüsü altına aldıkları toplumsal grupların üzerine uyguladıkları ve kendi eki, uzantısı durumuna indirgemek için tek taraflı ilişki ve eylemini ifade eder. Asimilasyonda esas olan, iktidar ve sömürü mekanizmasına en az maliyetle köle oluşturmaktır. Asimile edilen grubun öz kimliği ve direnci dağıtılıp kırılarak hakim elit içinde, hizmetlerine en uygun kölelerin derlendiği konuma düşülür. Burada asimile edilen köleye düşen temel işlev, efendisine mutlak benzeşme, eki veya uzantısı olma uğruna her tür çabayı göstererek kendini kanıtlamak ve böylelikle sistemde kendine yer yapmaktır. Başka hiçbir çaresi yoktur. Yaşayabilmek için eski toplumsal kimliğini bir an önce terk etmek, efendilerinin kültürüne kendini en iyi şekilde adapte etmek tek seçenek olarak sunulmuştur. Asimilasyonu yaşayan toplum en uysal, en çalışkan ve uşaklıkta yarışan vicdansız, ahlaksız ve zihniyetsiz insan taslaklarından oluşur. Özgürce hiçbir karar ve eylemi yoktur. Tüm toplumsal kimlik değerlerine ihanet ettirilmiştir. Hakim elit, asimilasyon toplumuna bu kimliksizliği dayatmak için iki temel silah kullanır; birincisi çıplak fiziki zordur. En ufak isyan ve başkaldırıda imha kılıcı başında sallanmaktadır. İkincisi açlıkla, işsizlikle yüzyüze bırakmaktır.”
Toplumu, özellikle gençliği ve kadını örgütsüz bırakmak, varolan özgürlüğünü dağıtmak iktidar güçlerinin en temel hükmetme yöntemidir. Şunun çok iyi bilincine varılmalıdır ki tanımladığımız ve ortaya koyduğumuz tüm özel psikolojik savaş yönelimleri, örgütlülüğü dağıtılmış bir toplum ve gençlik üzerinde ancak bu kadar etkili olabilir. Örgütlü yaşam, disiplin ve tutarlılık toplumun psikolojisini büyük oranda etkiliyor. Çünkü yaşamda bozukluk, örgütsüzlük, tutarsızlık ve sahte gündemler gençliğin ve toplumun da psikolojisinin bozulmasını sağlıyor. Bunun sonucu olarak gençlikte git-gel psikolojisi oluşurken, yaşamda amaçsızlık ve hiçlik bir felsefe gibi hayat buluyor. Ne için yaşadığına ve bir şeyi, kimin ve niçin yaptığına dair belirsizlikler oluşuyor. Sahte gündemler, gücün ve enerjinin düşman hizmetinde kullanılmasına neden oluyor. Kurdistan gençliği içerisinde bu kadar yaygınlaştırılan fuhuş, uyuşturucu, ajanlaştırma ve işbirlikçilik de bu örgütlülüğün zayıflamasının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yani örgütlülüğün zayıflamasının sonuç itibari ile ne kadar büyük tahribatlar yarattığı bu gerçeklikten çok net anlaşılmaktadır. Bu yüzden özel savaşı boşa çıkarmanın en temel gerçekliği kendini bilinçlendirme ve örgütlülüktür. Kendi örgütlüğünü sağlamış, bilinçlenmiş bir gençlik tüm bu özel psikolojik savaş saldırılarını bertaraf edebilir. Bilinçli ve örgütlü bir gençlik, kadın ve toplum özel savaşın yalan, hile, kandırma, korkutma ve şiddet saldırılarını her şekilde boşa çıkarabilir. Çünkü bilinçli insan ne bastırılıp kokrutulabilir ne de kandırılıp aldatılabilir. Bu yüzden kendini bu kirli özel psikolojik savaş karşısında her anlamıyla eğitip, donatmak, Önder Apo’nun düşünceleri ile kendini örgütlü ve eylemli kılmak Kürdistan gençliğinin ve tüm gençliğin en yaşamsal görevidir.
Köleleşme öz savunmasını kaybetmekle, öz savunmayı elden bırakmakla başlayan bir süreçtir. Öz savunmasını yapmayan, kendine yapılmaya çalışılanlar karşısında özsavunmaya geçmeyen kişi ve toplumlar köleleşmeye, çürümeye, yozlaşmaya ve bitmeye mahkumdur. Bu temelde Önder Apo’nun, “Devrimci Halk Savaşı; Varlığını Koruma ve Özgürlüğünü sağlama Savaşımıdır’’ belirleme ve tespiti tüm Kürdistan toplumu, gençliği ve tüm insanlık açısından kendi değerleri ve kökleri üzerinden var olmanın temel yaşamsal ilkesidir. Tüm bu kirli özel soykırım savaşı karşısında öz savunma temelinde kendini eğitip örgütlemek, yurtseverlik bilinci ve değerlerini edinmek, faşist soykırımcı tc devletine karşı kendini her an eylem halinde tutmak, Kürdistan gençliğinin en temel görevidir.
Şu gerçekliğin çok iyi bilince çıkarılması gerekir. Bu kadar yoğun ve kapsamlı özel savaş yürütmek durumunda kalmak bir güç ve güçlülük durumu değildir. Gerçeklik bunun tam tersidir. Çünkü tüm iktidar ve devlet güçleri tarafından yürütülen bu kirli savaş kendi varlıklarını sürdürebilmenin en temel argümanı olarak yaşamsal görülmektedir. Yani kendi varlıklarının devamı ve gerekliliği olarak böyle bir savaş yürütmeye mecburdur. Çünkü özel savaş, esas olarak güçler dengesinin egemen güçler aleyhine bozulmaya başladığı koşullarda ortaya çıkar, bu sebeple özel savaş yoluyla ‘istikrar’ yeniden oluşturulmak istenir. Bu gerçekliği en açık ve en güçlü biçimiyle PKK’nin 45 yıllık destansı direnişinde görmekteyiz. Tüm varlığını seferber ederek siyasi, askeri, teknik, istihbarat, ekonomi, diplomasi ve dahil olduğu tüm uluslararası örgüt ve devletlerin desteğine rağmen çöküşün eşiğine gelmekten kurtulamayan faşist tc nin durumu bu gerçekliğin en açık ispatıdır. Bilim ve teknik çağının ulaştığı, teknik ve teknoloji silahlarının en son biçimi ve zirvesi olan kimyasal silahları bu kadar yoğun kullanmak zorunda kalması bir güç değil çaresizlik ve aciziyetin son çırpınmalarıdır. O yüzden bu faşizmi, soykırımcı özel savaş rejimini bitirecek güç bilinçli, örgütlü ve eylemli öncü gençlik, kadın ve toplumdur. Bunun karşısında soykırımcı özel psikolojik savaş ve onun rejimi olan faşist tc devleti ve ihanetçi işbirlikçileri yıkılmaya ve bitmeye mahkumdur.
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi