HABER MERKEZİ – Paris Komünü’nün ve Efrîn’deki direnişin ruhuyla Kurdistan’ı savunmaya çağıran Defend Kurdistan, “Devletler devrime karşı mücadelede birleşiyorlarsa bizler de devrim için daha fazla kenetlenmeliyiz” dedi.
Defend Kurdistan, ‘Suçlarınızı görüyoruz – Kurdistan’da kimyasal silah kullanımını durdurun!’ başlığıyla yaptığı açıklamada, Halepçe Katliamı’nın yıl dönümünde (16 Mart – 19 Mart 2023) uluslararası eylem günlerine çağırdı. Defend Kurdistan’ın açıklaması şöyle:
“Yeni yılın ilk haftaları, Kurdistan devrimine yönelik saldırıların tüm şiddetiyle devam edeceğini ve önümüzdeki haftalarda ve aylarda daha da yoğunlaşacağını şimdiden gösteriyor. AKP-MHP rejimi ve siyasi destekçileri, Kurdistan’daki öz yönetimi ezmek için bir sonraki adımları şimdiden planlıyor, çünkü bir düşman imajı yaratmadan ve sürekli bir savaş hali sürdürmeden Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarı elinde tutamazdı. Bu şekilde savaşlar, Türk devletinin krizini gizlemeyi ve mevcut kaos durumuna alternatif teşkil eden demokratik güçleri ezmeyi amaçlamaktadır. Türk devleti katliam politikalarıyla kendi çıkarlarını korumak için her gün acımasız suçların işlendiği savaş teçhizatını tedarik eden uluslararası güçlerin desteğini alıyor.
SOYKIRIM POLİTİKASININ DEVAMI
Yakın tarihe bakıldığında, bugünkü saldırıların Kürt toplumuna yönelik soykırım politikasının bir devamı olduğu görülmektedir. Zehirli gaz kullanımı, özellikle Kurdistan’da hazin bir geleneğe sahiptir. Bu anlamda Atatürk, Saddam Hüseyin ve Erdoğan tarihsel olarak aynı çizgide durmaktadır ve bunun bu şekilde anlaşılması gerekir. Atatürk, 1937-38 yıllarında Dersim Soykırımı’nda Nazi Almanyası’ndan satın aldığı uçakları ve zehirli gazları kullanmıştır. Saddam Hüseyin, 16 Mart 1988’de Güney Kurdistan’ın Halepçe şehrinde binlerce insanı Alman üretimi zehirli gazla katletti. Erdoğan da bugün Kurdistan dağlarında kimyasal silahlarla büyük savaş suçları işliyor. Bugün İran’da devrime yönelik acımasız baskının da gösterdiği gibi, egemenler Ortadoğu’daki halkların özgürlük özlemlerine karşı mücadelelerinde her zamanki gibi en acımasız araçlara başvurmaktadır.
SADECE YAS DEĞİL, BAŞKALDIRI DA VAR
Mart ayı tarih boyunca sadece yas ve öfkeye neden olması gereken günlerle değil, aynı zamanda umudun ve baskıya karşı başkaldırının ifadesi olan sayısız anla da doludur. Yaklaşık 152 yıl önce 18 Mart‘ta Paris Komünü ilan edildi. İki ulus devlet arasında neredeyse iki yıl süren ve yüz binlerce insanın hayatına mal olan savaşın ardından toplum ayaklanmanın provasını yaptı. Paris halkı silahlarını işkencecilerine karşı çevirdi ve bize önemli bir örnek teşkil eden, dersler çıkarabileceğimiz bir öz yönetim için mücadele etti. Nasıl ki uluslararası güçlerden oluşan bir koalisyon halkların kendi kaderini tayin etme arzusunu kırmaya ve onu binlerce insanın kanında boğmaya çalıştıysa, şimdi de devletler devrime karşı mücadele için tekrar bir araya geliyor. Kuzey-Doğu Suriye’deki Kobanê’nin DAİŞ‘e karşı savunulmasının ve sonraki yıllarda Reqa ve Dêrazor’un kurtarılmasıyla devrimin Arap şehirlerine yayılmasının ardından Ankara ve Şam’ın yanı sıra Moskova ve Washington da bu çok etnisiteli devrimin kendi egemenliklerini tehdit ettiğini gördü.
Türk ordusu, Ocak 2018’de, tam da öz yönetimin en büyük zorluklara karşı kendini yaşatmaya çalıştığı bir anda uluslararası hukuku ihlal ederek sınır ötesi bir askeri operasyon başlattı. ‘Zeytin Dalı Harekatı’ adı altında, öz yönetimin en batıdaki kantonu olan Efrîn’e yönelik işgal başlatıldı. Tıpkı ABD’nin bir yıl sonra Serêkaniyê ve Girê Spî üzerinden yeni bir işgal için hava sahasını açması gibi, 2018’de de Rusya, Türk devletine cihatçılarla birlikte Alman yapımı Leopard 2 tanklarıyla öz yönetime saldırma fırsatı verdi. İki ay süren benzersiz direnişin ardından Efrîn, 5 yıl önce 18 Mart‘ta işgal edildi ve yüz binlerce kişi göç etmek zorunda kaldı.
HÜKÜMETLERİMİZ SUÇ ORTAĞIDIR
Bu savaşta hükümetlerimizin suç ortaklığını görmezden gelmeyeceğiz. Gelin bugün Kurdistan’ı Paris Komünü’nün ve Efrîn’deki direnişin ruhuyla savunalım! Halepçe Katliamı’nın yıl dönümü olan 16 Mart’tan başlayarak, Paris Komünü’nün ve Efrîn’in işgalinin yıl dönümü ve aynı zamanda Siyasi Tutsaklar Günü olan 18 Mart‘a kadar harekete geçmeye çağırıyoruz! Eğer uluslararası devletler devrime karşı mücadelede birleşiyorlarsa bizler de devrim için daha fazla kenetlenmeliyiz. Kurdistan‘daki savaş, özgürlük hareketinin temsilcisi Abdullah Öcalan‘a uygulanan tecride karşı uluslararası sessizlik, Kürt kadın hareketine yönelik saldırılar ancak birlikte ve ortak bir iradeyle kırılabilir.”