HABER MERKEZİ – KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Bakurê Kurdistan’da ve Türkiye’de 14 Mayıs günü gerçekleşecek seçimlere ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
AKP-MHP iktidarının seçim çalışmalarını halklara düşmanlık temelinde yürüttüğünü belirten Bayık, savaş olmadığı takdirde varlıklarını sürdüremeyeceğini bilen iktidar güçlerinin kaybedeceğini, ellerindeki tüm imkanların alınacağını ve yargılanacaklarını belirtti. Bunu gören AKP-MHP’nin bütün gücüyle kirli bir savaş yürüttüğünü belirten Bayık, “Önderlikle görüşmelerin yapıldığı süreci PKK’nin bozduğunu, Kürt halkına PKK’nin zarar verdiğini iddia ediyorlar. Her gün televizyonlarında, gazetelerinde bu hikayeleri anlatıyorlar. Halkları bu şekilde kandırarak tekrar iktidar olmak istiyorlar. Şovenizmi ve faşizmi güçlendirmeye çalışıyorlar. Bu yüzden insanları katlediyorlar, tutukluyorlar, yalan söylüyorlar, ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Bilindiği gibi son günlerde birçok avukat, gazeteci, sanatçı, siyasetçi tutukladılar. Bu şekilde bir mesaj verdiler. Başta da Kürt halkına verdiler bu mesajı. Yani Kürt halkının iradesini kırmayı hedefliyorlar. Yine Kürt halkı şahsında Türkiye halklarının, demokrasi güçlerinin iradesini kırarak herkesi korkutmak istiyorlar. Herkesin geri adım atmasıyla sonuca ulaşmayı hedefliyorlar. Fakat kimsenin geri adım atmadığını, daha cesaretli bir şekilde ilerlediklerini gördüler. Doğru olan da budur. Kürt halkı da, demokrasi ve özgürlük güçleri de saldırılara karşı cesaretli ve kararlı bir şekilde mücadele ediyor” diye konuştu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile yapılan röportaj şöyle:
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ilişkin birçok tartışma yürütülüyor. Fakat Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit hala devam ediyor. Bu tartışmalara ve tecride ilişkin neler söylemek istersiniz?
Rêber Apo’ya ilişkin yürütülen tartışmalar ahlak ve vicdandan yoksun tartışmalardır. Rêber Apo, Kürt halkının ve insanlığın lideridir. Rêber Apo’ya ilişkin tartışmalar yürütenler bunu göz önünde bulundurmalıdır ve bu şekilde tartışmalar yürütmelidir. Eğer bunu göz önünde bulundurmaz ve kendilerine göre tartışmalar yürütürlerse bu kabul edilemez. Herkesin bunu bilmesi lazım. Rêber Apo ağır bir tecrit altında. Hem Rêber Apo üzerinde böyle bir tecrit uygulayacaklar, hem de bu şekilde tartışmalar geliştirecekler. Bu büyük bir vicdansızlıktır. Mademki Önderliğe ilişkin tartışmalar yürütecekler o zaman Rêber Apo’ya da tartışma olanakları sağlamalılar. Hem bu imkanları vermeyecekler, hem de Rêber Apo için her şeyi söyleyecekler. Bunu da seçimi kazanmak için yapıyorlar. Özellikle de AKP-MHP iktidarı bu tartışmaları geliştiriyor. Rêber Apo’nun Kürt halkı, Türkiye halkları, demokrasi ve özgürlük güçleri ile kadın ve gençler üzerindeki etkisini kırmak istiyorlar. Bu şekilde seçimi kazanmak istiyorlar. Bundan daha çirkin, daha ahlaksız, daha vicdansız bir şey yok. Bu tartışmaları yürütenler bu durumu kabul etmediğimizi bilsinler.
Bu tartışmalarla Rêber Apo’yu zayıflatıp etkisizleştiremezler. Belki etkisini kırıp sonuç almayı hesaplıyorlar ama halkımız, Türkiye halkları, demokrasi ve özgürlük güçleri, kadınlar, gençler Rêber Apo hakikatini çok iyi biliyor. Rêber Apo yaşamını halkların hizmetine sundu ve bunun mücadelesini veriyor. Rêber Apo, Kürt halkına karşı nasıl sorumluluk hissediyorsa Türkiye halklarına ve insanlık için de o kadar sorumluluk hissediyor. Çok zor koşullarda ve mutlak tecrit altında bu sorumluluğunu yerine getiriyor. Türkiye’nin faşizmden kurtulmasını, demokratikleşmesini istiyor. Türkiye’de yaşayan tüm halkların kendi dilleriyle, kültürleriyle, inançlarıyla özgür bir şekilde yaşaması için mücadele ediyor. AKP-MHP Türkiye’deki sorunların çözülmesini istemiyor. Kaderini savaşa bağlamış, savaşla iktidarını sürdürmek istiyor. Şehirlerdeki yıkımların sebebi kendileridir. Kürt sorunun, Türkiye halklarının sorunlarının çözülmemesinin sebebi AKP-MHP rejimidir. Çünkü demokrasiye ve halklara karşılar. Kendilerine hizmet etmeyen herkesi düşman olarak görüyorlar. Hepsini ortadan kaldırmak istiyorlar. Bunun için de savaşı, işkenceyi, tutuklamayı esas alıyor.
Artık kimseyi kandıramazlar. Eskiden kandırıyorlardı, Önderliğe düşmanlık yapıyorlardı, Kürt halkına, PKK’ye düşmanlık yapıyorlardı, Alevilere, kadınlara düşmanlık yapıyorlardı. Bu şekilde bazılarını kandırıyorlardı fakat bugün her anlamda gerçek yüzleri ortaya çıktı. Bunu saklayamıyorlar. Saklamak için yine düşmanlık yapıyorlar ama bu şekilde kendilerini yok ediyorlar. Eğer bugün Türkiye’de AKP-MHP’nin sonu geldiyse, Türkiye’de siyaset dengeler değiştiyse, bu da Rêber Apo’nun geliştirdiği paradigma, yürüttüğü mücadele sayesindedir. Bu gerçeği görmeyenler sonunda kaybedecektir. Bundan dolayı herkes sürece doğru yaklaşmalı. Şu an Kürt halkı, dostları, özgürlük ve demokrasi isteyenler, kadınlar, gençler, hepsi artık Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü istiyor. Hem de en kısa zamanda bunun yapılmasını istiyorlar. Önderliğe yönelik bu zulmün artık sona ermesini istiyorlar.
Uluslararası siyasi güçler ve uluslararası hukuk kurumları artık Türk devletine yardım etmemelidir. Kendi kanunlarına uymaları lazım. Demokrasiye hizmet etmeliler. Bahsettikleri kanunlara ve kriterlere uymaları gerekir. Elbette anlıyoruz; Türk devleti NATO üyesi bir devlet fakat bu güçler artık Türk devletine sınırsız bir şekilde yardım etmemelidir. Kürt halkının ve insanlığın taleplerini duymalı ve ona göre sorumluluklarını yerine getirmeliler.
Bakur’da ve Türkiye’de yapılacak seçimlere birkaç gün kaldı. Seçim süreci boyunca Türk devletinin Kürt halkına karşı tutumunu nasıl gördünüz? Bakur’da hala OHAL çerçevesinde kapsamlı bir savaş yürütülüyor. Bunun sebebi nedir?
AKP-MHP’nin Kürt halkına, demokrasi güçlerine, sosyalist hareketlere karşı tutumunu herkes biliyor. Kaderini, iktidarını, geleceğini Kürt halkına, Rêber Apo’ya, PKK’ye, demokrasi ve özgürlük güçlerine karşı düşmanlığa bağlamış. Seçim çalışmalarını bu temelde yürütüyorlar. Daha doğrusu seçim adı altında özel savaş yürütüyor. Sadece özel savaş değil, askeri savaş da yürütüyor. Bilindiği gibi deprem zamanında bir tutum sergiledik ve eylemlerimizi durdurduk. Fakat bu kararımızı kendileri için fırsat olarak gören AKP-MHP rejimi askeri saldırılarını daha da arttırdı. Bütün silahları kullanıyor. Rêber Apo, PKK ve Kürt halkına karşı aralıksız bir özel savaş yürütüyor. Yine demokrasi ve özgürlük güçlerine, halklara, kadınlara ve sosyalist hareketlere karşı da bu kirli savaşı yürütüyor. Savaş olmadığı taktirde varlıklarını ve iktidarlarını sürdüremeyeceklerini biliyorlar. Kaybedecekler, büyük darbe yiyecekler, ellerinden tüm imkanlar alınacak hatta belki yargılanacaklardır. Bunların olmaması için bütün güçleriyle kirli bir savaş yürütüyorlar. Her gün bir PKK sorumlusunu öldürdük. Hemen hemen her gün bu tarz haberler veriyorlar. Karargahımız bu haberlerin hepsinin yalan olduğunu açıkladı.
Karargahımız deprem zamanı halklara ve insanlığa karşı sorumluluğunu yerine getirdi. Fakat AKP-MHP iktidarı kirli savaşı gün geçtikçe daha da büyütüyor. Çünkü halklara ve insanlığa karşı bir sorumluluk hissetmiyor. Her yeri nasıl daha fazla talan edeceklerini düşünüyorlar. Rêber Apo ve PKK’ye ilişkin birçok açıklamalar yapıyorlar. Görüşmelerin yapıldığı süreci PKK’nin bozduğunu, Kürt halkına PKK’nin zarar verdiğini iddia ediyorlar. Her gün televizyonlarında, gazetelerinde bu hikayeleri anlatıyorlar. Halkları bu şekilde kandırarak tekrar iktidar olmak istiyorlar. Şovenizmi ve faşizmi güçlendirmeye çalışıyorlar. Bu yüzden insanları katlediyorlar, tutukluyorlar, yalan söylüyorlar, ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Bilindiği gibi son günlerde birçok avukat, gazeteci, sanatçı, siyasetçi tutukladılar. Bu şekilde bir mesaj verdiler. Başta da Kürt halkına verdiler bu mesajı. Yani Kürt halkının iradesini kırmayı hedefliyorlar. Yine Kürt halkı şahsında Türkiye halklarının, demokrasi güçlerinin iradesini kırarak herkesi korkutmak istiyorlar. Herkesin geri adım atmasıyla sonuca ulaşmayı hedefliyorlar. Fakat kimsenin geri adım atmadığını, daha cesaretli bir şekilde ilerlediklerini gördüler. Doğru olan da budur.
Kürt halkı da, demokrasi ve özgürlük güçleri de saldırılara karşı cesaretli ve kararlı bir şekilde mücadele ediyor. İktidar ne yaparsa yapsın sonuç alamayacaktır. Her gün tehdit üstüne tehditlerde bulunuyorlar. Süleyman Soylu, Erdoğan, Hulusi Akar, Binali Yıldırım, hepsi tehditlerde bulunuyorlar. Eğer kazanamazlarsa seçimi kabul etmeyecekleri mesajını veriyorlar. Yani savaşacaklar. İktidarı teslim etmeyecekleri mesajını veriyorlar. Bu geçmişten beri halklara karşı kullanılan bir tehdittir. Bu tehditlerle herkesi korkutup, geri adım attıracaklarını ve rahat bir şekilde sonuca ulaşacaklarını zannediyorlar. Artık Türkiye’de tüm halklar, demokrasi güçleri bu taktikleri anlıyor. Bu yüzden AKP-MHP iktidarının tehditlerine karşı demokrasi güçleri, sosyalist güçler, Kürt halkı, daha güçlü bir cevap vermelidir. Tehditlerinin para etmediğini görmeliler. Herkes daha cesaretli ve kararlı bir şekilde mücadele etmelidir. Bu şekilde iktidarın sonunu gelir ve Türkiye’nin demokratikleşmesi sağlanır.
HAKİKİ MÜSLÜMANLAR AKP’NİN İSLAMİYET’E VERDİĞİ ZARARI GÖRÜYOR
AKP-MHP’nin Türkiye halklarına vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Onlar asla demokrasi ve özgülük getirmeyeceklerdir. Halkın yaşamını güzelleştirmeyeceklerdir. Amaçları, nasıl iktidarlarını sürdürecekleri, nasıl ülkeyi talan edecekleri ve nasıl ceplerini dolduracaklarıdır. Tek düşündükleri bu. Türkiye’yi ne hale getirdiklerini herkes gördü. Eğer Türkiye halkları, demokrasi güçleri Türkiye’nin daha da kötüleşmesini istemiyorlarsa, yaşamlarının daha da kötüleşmesini istemiyorlarsa AKP-MHP iktidarına son vermeliler. Bu imkan ellerine geçmiş durumda. Bu fırsatı iyi değerlendirmeli ve tarihi rollerini de yerine getirmelidir.
AKP-MHP İslamiyet’i kullanarak Müslümanları kandırıyor, bütün pisliklerini bu şekilde saklıyorlar. Belki bir döneme kadar gerçek yüzlerini bu şekilde sakladılar. Herkesi İslamiyet adı altında kandırıyorlardı ama artık İslam dini ile bir alakaları olmadığı da ortaya çıktı. İslam dinine, Müslümanlara büyük zarar veriyorlar. Çünkü İslamiyet zulmü kabul etmiyor, adaleti, birlikte yaşamı, kardeşliği kabul ediyor. Fakat bunların İslamiyet adına geliştirdikleri her şey İslamiyet’e karşıdır. Hakiki Müslümanlar bunu görüyor. Çünkü büyük bir zulüm yaşatıyorlar. Toplumu parçalıyor, birbirine düşman ediyor, kardeşliği, birlikte yaşamı ortadan kaldırıyor. Müslümanların bunu kabul etmesi mümkün değil. İnanıyorum ki hakiki Müslümanlar bu seçimde AKP-MHP rejimine büyük bir ders verecektir. Müslümanlara çağrım; AKP-MHP İslam dinine, Müslümanlara büyük bir zarar verdi, ne zamana kadar gözlerinizi kapatacaksınız, ne zamana kadar bunlara oy vereceksiniz? AKP-MHP Müslümanları da ‘Biz sizler için imkanlar yarattık, eğer iktidarı kaybedersek bu imkanları elinizden alırlar’ diyerek Müslümanları korkutuyorlar, tehdit ediyorlar. Bu şekilde herkesin yapılanlara göz yummasını istiyorlar. Fakat inanıyorum ki Müslüman halkımız artık yeter diyecektir. İslamiyet adına onlardan hesap soracaktır.
Kürt halkı, özellikle sanatçılar, bilmelidir ki AKP-MHP Kürt halkına ve kadınlara ne kadar karşıysa aynı şekilde sanatçılara da karşıdır. Kürt sanatçı Cihan Aymaz, İstanbul’da AKP’ye karşı bazı şarkılar söylemiş. Yani eleştirmiş, gerçeklerini dile getirmiş. AKP-MHP faşizmi bu şarkıları değil faşist bir şarkı söylemesini istemiş, o da kabul etmediği için bıçakladılar, denize atıp şehit ettiler. Bu vesileyle Cihan Aymaz’ı saygı ve minnetle anıyorum. Kürt halkı, demokrasi ve özgürlük için mücadele eden güçler, sosyalistler, sanatçılar, yazarlar, sanatçı Cihan Aymaz’a sahip çıkmalıdır. Cihan’a sahip çıkmak kendine sahip çıkmaktır. Sanatçısına sahip çıkmayan kendine de, geleceğine de sahip çıkamaz. Bu vesileyle Cihan Aymaz’ın ailesine, Kürt halkına ve tüm sanatçılara başsağlığı diliyorum.
BOTAN’DA DURUŞ ÇOK GÜÇLÜDÜR
Düşman özellikle Botan bölgesini ekonomik, siyasi, kültürel her anlamda yok etmek istiyor. Bu saldırılarla karşı karşıya kalan Botan halkına ne söylemek istersiniz?
Botan, Kurdistan’ın kalbidir diyebiliriz. Botan dediğimiz zaman Bedirxan Paşa, Meleyê Cizirî, Mem û Zin, Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Ahmedê Xanî ve onlar gibi binlerce devrimci, şehit geliyor aklımıza. Botan bu kahramanlarla, onların direnişleriyle, kimlikleriyle, kültürleriyle, dilleriyle tanınıyor. Bu yüzden Botan tarihte her zaman Kürt kimliğini, dilini temsil etmiştir, direnmiştir ve büyük bedeller ödemiştir. İşgalcilere, soykırımcılara hiçbir zaman boyun eğmemiştir. Her zaman onlara karşı mücadele etmiştir, bundan dolayı Kürt kimliğini, dilini, kültürünü savunmuştur. Botan’da bazı toplumsal değerler de güçlü bir şekilde yaşanıyor. Botan toplumu, toplumsallığı esas alıyor, buna sahip çıkıyor. Yine doğaya sahip çıkıyor. Bunlar için bedel ödüyor. Bu yüzden halkımız Botan halkını böyle tanıyor. Yani kalbi gibi görüyor, sahip çıkıyor. Bilindiği gibi heval Egîd öncülüğünde gerillacılığı Botan’da geliştirdik, yine 15 Ağustos Atılımı’nı Botan’da gerçekleştirdik. Bu tesadüf değildi. Çünkü Kürt halkını esas aldık. Kürt halkının özgür bir şekilde yaşaması için Kürtlerin tarihini esas aldık. Kürtlerin tarihini esas alan Botan’ı esas alır. Çünkü Kürt halkının tarihi ne kadar zayıf düşse de Botan’da her zaman yaşatılıyordu. Bu yüzden Botan’ı esas aldık.
Botan’da yurtseverlik, toplumsallık, işgale, soykırıma karşı duruş çok güçlüdür. Kürt halkı için mücadele etmek isteyenlerin kaynağı Botan’dı. Bu yüzden 15 Ağustos Atılımı’nı Botan’da gerçekleştirdik. İnanıyorum ki Botan halkı bugün de tarihine sahip çıkacaktır. Çünkü Botan halkı, hem Kürt halkının tarihinde hem de PKK’nin tarihinde özel bir yere sahiptir. Her şart ve koşulda işgale, zulme karşı durmuştur. Bu yüzden çok ağır bedeller ödemiştir. Botan’dan PKK mücadelesine de binlerce savaşçı katılmıştır, çok büyük komutanlar ve kahramanlar çıkmıştır. Botan halkı bu yüzden sadece kendilerine değil tüm Kürt halkına büyük hizmetler etmiştir. Büyük değerler yaratmıştır. Hakkari’den tutun Şırnak’a kadar her köyü, kasabası mücadelede yer almıştır. Botan dediğim zaman sadece Şırnak’ı dile getirmiyorum, Botan bir gölgedir. Hakkari’den Şırnak’a kadar tüm şehirlerini, köylerini temsil ediyor. Bundan dolayı halkımız nasıl ki bugüne kadar yurtseverliklerine, geleceklerine, dillerine, kültürlerine, değerlerine, şehitlerine sahip çıktıysa bundan sonra da sahip çıkacaktır. Tarihi rollerini bugün de yerine getireceklerdir. Bu yüzden Botan’ı Türk işgaline mezar yapacaklardır.
İşgalci Türk devleti Botan’ın Kürt halkı için ne ifade ettiğini çok iyi biliyor. Bu yüzden şu an Botan’a ağırlık vermiş durumda. Binlerce askerini, polisini, özel güçlerini, memurlarını, korucularını Botan’a yerleştirmiş. Hatta bazı yerlerde oranın halkından daha fazlalar. Seçimlerde Botan halkına kaybettirmek istiyorlar. Yürüttükleri siyaseti Botan’ın; yani Kürtlerin kabul ettiğini, bu yüzden kendilerine oy verdiğini herkese kabul ettirmek istiyorlar. Botan halkımız bu oyunlara güçlü bir şekilde cevap vermeli. Bu yüzden tüm Botan halkı Yeşil Sol Parti’ye oy vermelidir. Botan halkına çağrım budur.
KÜRT AŞİRETLERİ KENDİLERİ İÇİN MÜCADELE ETMELİ
Seçime ilişkin Botan toplumuna, aşiretlere ve aynı zamanda Botan’daki koruculara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Bilindiği gibi aşiretler doğal toplumların kökenleridir. Kurdistan’da aşiretlerin hala var olması zayıf da olsa doğal toplum değerlerin, kültürlerin yaşatılmasından dolayıdır. Eğer Kürt halkı düşmanın baskısı, işgali, zulmü altında kaybolmadıysa aşiretlerin burada rolü vardır. Aşiretler doğal toplumu yaşatmışlardır. Yani Kürtlerin hakikatini, gerçeğini yaşatmışlardır. Böyle önemli bir rol oynamışlardır. İşgalci Türk devleti Kürtleri yok etmek için aşiretleri esas alıyor, hedef yapıyor. Aşiretler arası düşmanlığı geliştiriyor. Bu şekilde Kürt toplumu ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bunun için çok çabaladı ama başaramadı. Belki aşiretleri zayıflatıp, sorunlar çıkarabilir ama bu gerçekliği tamamen ortadan kaldıramaz. Aşiretler dürüstlüğü, yurtseverliği esas alır. Daima bu değerler üzerinden kendini savunmayı esas alır. İşgalci Türk devleti hem tarihte hem de günümüzde aşiretlere karşı kirli bir savaş geliştirmiştir. Aşiretlere ve Kürt halkına büyük bir zulüm yaşatmıştır. Tarihi çok iyi bilen biri, Türk devletinin gerçekliğini de bilir. Seyid Rıza’yı idam ettiklerinde son isteğini soruyorlar. Seyid Rıza da, “Son isteğim; oğlumu gözümün önünde asmayın, benden sonra idam edin” diyor. Sadece bunu istiyor. İşgalci Türk devleti ise, onun gözü önünde oğlunu idam ediyor. Yani idama giden yaşlı bir insana bile son dakikalarında büyük bir zulüm yapıyorlar.
Yine Ağrı ayaklanması var. Biroyê Heskê Telî, işgalci Türk devletinin nasıl vahşi bir düşman olduğunu çok iyi biliyor. Eşini ve çocuklarının Türk devletinin eline düşmesini istemiyor. Bu yüzden bir tutum sergiliyor. Yine Rustemê Zal hikayesi var. Baba-oğul birbirlerini tanımıyorlar. Düşman bunları birbirine karşı savaştırıp öldürtüyor. Oğlunu Rustemê Zal’ın karşısına çıkarıyorlar. Halkımız bu örnekleri iyi anlamalıdır. Tarihimizde böyle örnekler çok fazla. Hatta Türk devletine çalışıp da halkına ihanet edenleri bile ortadan kaldırdılar. Çünkü halkına düşmanlık eden, bize daha büyük düşmanlık eder, diyerek ortadan kaldırdılar. Türk devleti budur. Hiçbir Kürt, Türk devletinin laflarına kanmamalıdır. Halkına düşmanlık etmemelidir. Bu şekilde hiçbir şey kazanamazlar hatta insanlıklarını kaybederler. Bu yüzden Kürt aşiretleri kendileri için mücadele etmeli. Ancak bu şekilde ayakta kalabilirler. Bu yüzden Rêber Apo’ya, şehitlere, verilen mücadeleye inanmalılar. Onları savunacak, geliştirecek olan bu mücadeledir.
ARTIK KORUCULUĞA YETER, HALKIMIZIN HİZMETİNDEYİZ DEYİN
Koruculara da bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bugüne kadar koruculuk yaptılar, fakat artık bu seçimde kendileri için yeni bir başlangıç yapmalılar. Seçime böyle yaklaşmalılar. Halkına düşmanlık etmemeliler. Hizmet etmeyi esas almalılar. Geleceklerini, çocuklarını düşünmeliler. Dediğim gibi belki birçok sebepten dolayı düşmanın silahını alıp korucu olmuşlar, fakat Türkiye’de bu seçimle birlikte artık yeni bir sayfa açılacaktır. Korucular için de bu bir şanstır ve bu şansı iyi değerlendirerek koruculuktan kurtulmaları lazım. Artık düşmana değil halkınıza hizmet edin. Bakın, düşman başta “silah alın, sadece köyünüzü koruyacaksınız” dedi ama şimdi bakın, korucuları savaşa gönderiyorlar. Hatta her gün savaştalar ve öldürülüyorlar. Korucuları öne sürüyorlar, en tehlikeli yerlere gönderiyorlar. Çünkü Türk devleti için onlar bir şey ifade etmiyor. Belki korucular da bunu anlamıştır. Bu yüzden koruculara çağrım; artık koruculuğa yeter, halkımızın hizmetindeyiz deyin. Seçimde bu adımı atmalılar. Onlardan istenen budur. Bu yüzden Yeşil Sol Parti’ye oy vererek kendilerini de savaştan kurtarmalıdırlar.
TÜRK DEVLETİ DERSIM’İN DÜŞMANIDIR
Dersim ve Alevilerin önemi biliniyor. Devlet ve farklı partiler özel bir politika yürütüyor. Aleviler ve Dersim için ne söylemek istersiniz?
Dersim halkı Kurdistan tarihinde son direnişçi halk olarak biliniyor. Besê, Zarife, Seyid Rıza, Alişêr, soykırımcı Türk devletine karşı büyük bir direniş sergiledi. Dersim’den binlerce komutan, savaşçı şehit çıktı. Hala mücadelede yer alıyorlar. PKK Besê, Zarife, Seyid Rıza ve Alişêr’in devamıdır. Bu şehitlerin intikamını almak istiyor. Bu yüzden mücadele ediyor. İşgalci Türk devleti Dersim’in düşmanıdır. Çünkü Dersim, hem Alevi, hem Kürt’tür. Tarihte de daima işgale karşı durmuştur. Dersim sadece Kürt Aleviler için değil, tüm Aleviler için merkezdir. Hem Kürt Aleviler hem de Türk Aleviler içindir. Aleviliğin ocağıdır. Bundan dolayı Dersim’e düşmanlık yapıyor. Erdoğan bu yüzden sürekli ‘Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek din’ diye tekrarlıyor. Türkiye’de büyük bir Alevi nüfusu var; hepsini Sünnileştirmek istiyorlar. Olmayanları da etkisiz kılmayı hedefliyorlar. Dersim üzerinde böyle kirli bir siyaset yürütüyorlar. Aleviliği sonunu getirmek için Dersim’de özel bir savaş yürütüyorlar. Kürt halkına karşı kirli bir siyaset yürütüyorlar ama özellikle de Dersim’e özgü kirli bir siyaset yürütüyorlar. Özel politikalarla Dersim’de yaşam olanaklarını ortadan kaldırmak istiyorlar.
Dersim’de eskiden 2 vekil çıkıyordu sayı azaldığı için şimdi 1 vekil veriyorlar. Dersim halkımızın bunu görmesi lazım. İşgalci Türk devleti sadece Dersim insanlarına değil, Dersim doğasına da karşıdır. Dersim’in doğasını yok ediyorlar. Böylelikle yaşam olanaklarını bırakmıyorlar. Bu yüzden Dersim halkımızdan isteğim; tarihine, değerlerine, dinlerine, kültürlerine sahip çıkmalarıdır. Ancak bu şekilde AKP-MHP iktidarından, Türk devletinden hesap sorabilir. Dersim’in çok güçlü bir tarihi var. Tüm Aleviler için, Kürt halkı için büyük değerler yaratmıştır. İnanıyorum ki Dersim halkımız tarihine, dinine, kültürüne, değerlerine sahip çıkacaktır.
DERSIM, HAKİKATİNE GÜÇLÜ SAHİP ÇIKACAKTIR
Dersim halkımız, Dersim’i çok seviyor. Çünkü gerçekten sevilecek bir yerdir. Hem coğrafyası çok güzel hem de halkı hiçbir zaman zulmü kabul etmeyen bir halktır. Adaletlidir, birlikte, kardeşçe yaşamı, paylaşımı esas alır. Yalana, kandırmaya, kötülüğe karşıdır. Ahlaklı, politik toplumu esas alır. Bu yüzden ahlaklı ve vicdanlıdırlar. İnanıyorum ki Dersim halkı, her ne kadar özel savaşa maruz kalsa da hakikatine daha güçlü bir şekilde sahip çıkacaktır. Başta da kadınlar ve gençler olmak üzere Dersim halkımız özgür bir gelecek için seçime katılacak ve başarı sağlayacaktır. Hepsi seçime gidecek, sandıklara, oylarına sahip çıkacak ve oylarını Yeşil Sol Parti’ye verecektir. Bu şekilde AKP-MHP’ye büyük bir cevap vereceklerdir.
SERHAT HALKI GELECEĞİNE SAHİP ÇIKIYOR
Serhat bölgesi çok önemli bir bölgedir. Her yerde halkın seçim heyecanı, coşkusu ve katılımı görünüyor. Serhat için ne söylemek istersiniz?
Bilindiği gibi Rêber Apo, Kurdistan yürüyüşüne Serhat’tan başladı, Antep’te tamamladı. Yani ilk adımı Serhat’ta attı. Serhat’ı esas aldı. Nasıl ki bu hareketin temelini Newroz’da attı, ilk adımı da Serhat’ta attı. Sebebi nedir? Çünkü Serhat bölgesi yurtsever, Kürt kimliğine, Kürt değerlerine, kültürüne, diline sahip çıkan bir bölgedir. Eğer sen bir hareketin temelini Newroz’da atarsan, Serhat’ta örgütlersen o hareket güçlü bir şekilde gelişir. PKK’nin de güçlü bir şekilde gelişmesinin temelinde bu hakikat yatar. Serhat işgali hiçbir zaman kabul etmeyen bir bölgedir. Soykırımcılara karşı her zaman kararlı ve cesaretli bir şekilde durmuştur, mücadele etmiştir. Bilindiği gibi İhsan Paşa ayaklanması var. O ayaklanmada birçok aşiret yer almıştır, kahramanlık sergilemiştir. Özellikle Celalî aşireti büyük bir rol oynamıştır. Serhat’ta yurtseverlik duyguları çok güçlüdür. Bu yüzden her zaman direnmiştir ve büyük şehitler vermiştir. Bundan dolayı PKK hareketine katılım da çok olmuştur. Birçok komutan, kahraman savaşçı çıkmıştır. PKK, Serhat’ta gelişen direnişleri, değerleri esas aldı ve bu temelde mücadele yürüttü.
Düşman Serhat’ta zulüm yaptı, özel savaş politikaları yürüttü, koruculuğu, ajanlığı, asimilasyonu geliştirmek istedi ama istediği sonucu alamadı. Bu da Serhat’ın yurtsever olmasından dolayıdır. Düşman maddi imkanları kullanarak, dini istismar ederek sonuç almak istedi ama alamadı. Serhat halkımız kimliğine, Kürtlüğüne, değerlerine, kültürüne, tarihine, diline sahip çıktı. Bunu bugün de görüyoruz. Serhat’taki seçim çalışmalarında halkın moralini, coşkusunu görüyoruz. Hem çok güçlü bir şekilde hem de heyecanlı, coşkulu ve moralli katılım sağlıyorlar. Bu şekilde geleceklerine de sahip çıkıyorlar. Serhat’ta sadece Kürt halkı yaşamıyor, diğer halklar da yaşıyor. Onlar da artık Türk devletinin, AKP-MHP’nin gerçekliğini anlamış durumda. Yine PKK, Rêber Apo ve Kürtlerin de gerçekliğini anladılar. Bu gerçekliği anlayanlar Rêber Apo’nun paradigmasını esas alıyorlar. Yani halkların kardeşliğini, demokrasiyi, özgürlüğü esas alıyorlar. İşgalci Türk devleti zozanları (yayla) yasaklayarak Serhat halkının bölgede yaşamasını engellemek istedi. Sadece Serhat’ta değil tüm Kurdistan’da böyle kirli bir politika yürüttü. Tüm zozanları yasakladılar ki insanlar aç kalsın ve Türk devletine muhtaç olsun diye. Fakat halkımız bu kirli siyasete karşı direndi, teslim olmadı. Belki aç kaldı, acı çekti, zorluklar yaşadı ama hiçbir zaman Türk devletine teslim olmadı, Kürtlüğünden, değerlerinden vazgeçmedi.
Bu vesileyle halkımızı, özellikle de zozanlara çıkan Koçerleri selamlıyor, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Onlar için de iyi bir fırsat var. Bu seçimde AKP-MHP’den intikamlarını alacaklardır. Bu şekilde bir kez daha yönlerini zozanlara verecek, özgürce bir yaşam sürdüreceklerdir. Bu yüzden büyük bir hesap soracaklardır. Belki herkes hesap soracaktır ama en büyük hesabı Koçerler soracaktır; çünkü onların elinden yaşam hakları alındı. Bundan daha kötü bir şey yoktur. Bu yüzden seçimde AKP-MHP’ye karşı durarak oylarını Yeşil Sol Parti’ye vereceklerdir.