HABER MERKEZİ – Milyonlarca insan onun tuzağına düşmüş ve her yıl binlerce insan ölmektedir. O ölümün ikinci adı olarak anılmaktadır. İşgalci devletlerin gençleri köleleştirip toplumu yok eden bir maşasıdır. Kullanılan uyuşturucu madde türlerinden; Haşhaş, Kokain, Eroin, Morfin, LSD ve Flaka ve daha onlarca türü büyük bir tehlike yaratıyor. 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre 2 milyon kişi uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle AIDS virüsüne yakalanıyor ve her yıl 60 bin kişi bu hastalıktan ölüyor. 5 yıl sonra bu istatistik çok daha yüksek olacak. Ortadoğu’da; bu ülkelerden (Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Afganistan ve Pakistan…) uyuşturucu maddelerin kullanımı, ticareti ve üretimi için ilk sıralarda yer alıyor. Ayrıca Suriye ve Irak, Türkiye ve İran’a ile sınır olduğu için, artık ticari bir koridor ve uyuşturucu maddelerin satışında kullanılıyor. Türkiye bir uyuşturucumadde üreticisi ve koridorudur! Tarihsel olarak, Osmanlı İmparatorluğu en ünlü uyuşturucu madde üreticilerinden biri olarak kabul edilmiştir.Türk tüccarlar uyuşturucu maddeleri (afyon) 6. ve 7. yüzyıllarda Çin’e getirip ticaretini yapmışlardır. Asıl sorun; daha sonra Osmanlı Devleti’nin gölgesinde uyuşturucu maddelerin ticareti ve dağıtımı yasal hale geldi.
Şimdi tıpkı 6. ve 7. yüzyıllarda olduğu gibi uyuşturucu maddeleri seçme, kullanma ve satma konusunda en ünlü ülkelerden biri olan Türkiye, Kürt halkı ve bizzat Kürdistan’ın işgal ediyor. Devlet bol miktarda afyon, esrar, eroin ve kokain üretiyor ve dağıtıyor. Bu maddelerin sıcak pazarı Türk kaçakçıları ve mafyaları tarafından kontrol edilmektedir.Türk hükümeti her yıl Latinlere en az 60 milyon dolar değerinde morfin ve kokain göndermektedir. Amerika ülkelerinden resmen ve sağlık adına Afrika’dan Türkiye’ye getiriliyor ve bu maddelerin tüccarları aracılığıyla Avrupa ve Orta Doğu’ya taşınıyor. Afganistan, Lübnan ve Arnavutluk’ta haşhaş maddeleri Türkiye’ye getiriliyor. 2015 yılında bir Rus kanalının araştırma raporuna göre, afyon Afganistan’dan Türkiye’ye getiriliyor. Türk laboratuvarlarında eroine dönüştürülüyor ve ardından Avrupa ve Orta Doğu’ya dağıtılıyor. Kürdistan uyuşturucu maddelerin tehdidi altındadır. Uyuşturucu maddeler Kürt düşmanlarının elinde bir araç olarak kullanılıyor. İran, ve Suriye çok sessizler, toplumumuzu yok etmek istiyorlar.
Bu maddelerin ticareti ve kullanımı Kürdistan’da MİT aracılığıyla yapılmaktadır. Binlerce yıldır Kürdistan halkı, bu işgalci devletlerin işgaline karşı çok yönlü bir direniş sergilemiştir. Şimdi bu madde bu direnişe karşı özel bir savaş silahı olarak kullanılmaktadır. İşgalci Türk devleti ve ona bağlı çeteler; ahlaki olamayan yolla, yani “uyuşturucu maddelerle” gençleri kandırıyor ve onlar üzerinde iş yürütüyorr, diğer bir adla (ajanlık) gençler arasında uyuşturucu maddelerle yayılıyor. Hücrelerine kadar hapsederek toplumumuzun sosyal, sağlıklı, ekonomik ve güvenliğini, felç etmek istiyor. Türk devleti bu savaşla yüz yıllık hayalini gerçekleştirmek, Osmanlı’yı yeniden inşa etmek, Kürdistan’ı tamamen işgal etmek ve Ortadoğu’yu kontrolü altına almak istiyor. Bunu da akıllara durgunluk veren politikalarla, toplumu ve özellikle gençliği ahlaki ve sosyal sorunlarla boğmak istiyor.
Sadece kendini düşünen, toplumdan ve sorumluluktan uzak insanlar yaratıyor. Bununla her yerden toplanan paralarla çetelerin istilasına uğrayabilecek korumasız bir toplum ve ülke bırakıyorlar! Gençler bu durumu ne kadar biliyor Kürdistan’daki en büyük tehlike birkaç noktada uyuşturucu madde ticaretinin işgalci devletlerin liderleri düzeyinde program ve planlarla yapılması toplumda yozlaşma ve kaos yaratılmasıdır. Ajanlar, istihbarat yoluyla doğrudan veya dolaylı olarak, devlet adına yapılan tüm hukuksuz ve vicdansız işleri kurup onlara yaptırıyorlar. Örneğin; DAİŞ “kaptakun” malzemeleri üretip çeteleri arasında dağıttı ve halka karşı savaştı.
Türk devletinin amacı Kürdistan’ı tamamen işgal etmektir ve bunun için elinden geleni yapmaktadır. Kürt halkına ve Kürt halkına karşı savaş başlatILmıştır. İnsanlık bundan uyanmazsa Kürdistan için çok tehlikeli sonuçlar doğucak. Öncelikle gençleri yanıltmak ve aldatmak istiyorlar. Gençler her toplumun kalkınmasının ve korunmasının dinamiğidir. Gençleri yoldan çıkarmak, toplumu ve ülkeyi korumasız bırakmak istiyorlar. Diğeri ise toplumun ahlaki ilkelerini zayıflatmak, sorgulamalarını zayıflatmak ve sonuç toplumun yıkımına yol açmak, toplumu tehditlerden ve işgal planlarıyla cahil tutmak istiyorlar.
Bu maddelerin kullanıcıları, bu maddelerin dağıtım ağlarının kölesi oluyorlar. Mesela uyuşturucu maddelerle bağlantısı olan bunu elde etmek için her şeyi yapıyor. Eğer toplumumuz bu durumun farkında olmazsa geleceği büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır. Riskler kültürel yıkım, kimliksizleştirme, gençliği köleleştirme. İşte bu nedenle Kürdistan’da ve özellikle Rojava Kürdistan’da kültürel ve zihinsel devrim her zamankinden daha acildir. Kültür devriminin görev ve sorumluluğu, toplumun bilinçlenmesi ve gençlerin eğitilmesidir. Gençlik devrimi böyle tanımlanacaktır.