STENBOL – Suruç Katliamı’nın 8. yıl dönümü öncesi gençlik örgütleri tarafından yürütülen kampanya kapsamında 17 Temmuz’da Kadıköy’de bildiri dağıtımı yapan gençlere polis saldırdı ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Gamze Toprak, SGDF’li Berkan Deveci, Gençlik Komiteleri’nden Ebru Gürsoy, Öğrenci Kolektifleri’nden Ali Taha Sarıbıyık, Kaldıraç Üniversite’den Ayşe Beliz İnce ve Merve Yeşilyurt “2911 sayılı kanuna muhalefet” ve “polise mukavemet” suçlamalarıyla tutuklandı.
Suruç Katliamı’nın 8. yıl dönümü anmasında ise Dev-Güç’ten Yakup Bulut ve Birleşik İşçi Hareketi’nden (BİH) Ramazan Canpolat işkenceyle gözaltına alındı ve aynı suçlamalarla tutuklandı.
SGDF üyesi Mazlum Ortaç, gençliğe dönük artan gözaltı ve tutuklama saldırılarını, bu saldırıların sebeplerini ve izlenmesi gereken mücadele hattını ETHA’ya değerlendirdi.
Gençlik örgütleriyle beraber tutsak 8 genç için yeni bir kampanya örgütlediklerini dile getiren Ortaç, bu kampanyanın çalışmalarını da birleşik mücadele perspektifiyle emekçi mahallelerde, kampüslerde, kent meydanlarında yürütmeyi planladıklarını dile getirdi.
Son dönemde artan saldırıların 12 Mart Gazi Katliamı’nın yıl dönümü öncesi SGDF’ye dönük operasyonla başladığını hatırlatan Ortaç, “Bu saldırılara baktığımızda seçim sürecinde iki burjuva blok vardı ve antifaşist mücadeleyi yaratabilecek gençliğe devlet süreç boyunca saldırdı” dedi. Devletin Suruç Katliamına ve yıl dönümü etkinliklerine ilişkin özel bir politika gerçekleştirdiğini kaydeden Ortaç, 8. yıl dönümü çalışmalarının bu gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla zayıflatılmak istendiğini dile getirdi.
Ortaç, şöyle devam etti: “Bize şu mesajı da vermek istiyor devlet; Suruç’u sahiplenmeyin. 33 düş yolcusunu sahiplenmeyin. Onların isimlerini, onların düşlerini kampüslerde, kent meydanlarında, emekçi mahallelerde yaşatmayın. Eğer siz Suruç’u sahiplenirseniz, 33 düş yolcusunun düşlerini yaşatırsanız sizi gözaltına alırız, tutuklarız, işkence de görürsünüz. Seçimden sonra bir umutsuzluk etkisi de var gençler açısından. Devlet devrimci ve sosyalistlerin bu gençleri antifaşist mücadeleye katacağını da biliyor. Devlet gençliğin çeteleşmesini, mafyalaşmasını, yozlaşmasını istiyor. Ama devrimci gençlerin gençliği devrim ve sosyalizm saflarına katmasına, sokaklarda Suruç’u anlatmasına izin vermiyor.”
Tarihsel olarak da devletin devrimci ve sosyalist gençlere dönük sürekli bir katliam, işkence, gözaltı, tutuklama politikası yürüttüğünü söyleyen Ortaç, gençlik örgütleri olarak bu saldırılara sokaklarda, kampüslerde, kent meydanlarında, emekçi mahallelerde işsiz gençleri, göçmen gençleri, semt gençliğini, üniversite gençliğini devrim ve sosyalizm saflarına katmak, antifaşist mücadeleyi büyütmek ve bunu birleşik bir zeminde gerçekleştirmek gerektiğini vurguladı. Suruç Katliamının bu coğrafyada gerçekleşen en büyük gençlik katliamı olduğuna işaret eden Ortaç, “Bu coğrafyada gençleri devrim ve sosyalizm saflarına katarsan devlet sana saldırıyor” dedi.
Devrimci gençlere dönük saldırılarla halk gençliğine de bir mesaj verilmek istendiğine işaret eden Ortaç, mücadele etmek isteyen gençler için de bir korku iklimi yaratılmaya çalışıldığını kaydetti. Ortaç, şöyle devam etti: “Gençlik örgütleri olarak kampanyayı daha da güçlendirmeyi ve büyütmeyi, sesimizi ulaştırabildiğimiz her yere ulaştırmayı düşünüyoruz. Buradan da tüm gençliğe çağrı yapıyoruz: Tutuklamalara, gözaltılara, baskılara, işkencelere tüm gençliği devrim ve sosyalizm saflarına, tutuklanan arkadaşlarımızın sesine ses katmaya çağırıyoruz.”