HABER MERKEZİ-Kürt sorununda güvenlikçi politikalarla iktidarını koruyan AKP, Kürt seçmenden istediği desteği alamayınca da 1990’lı yılların politikalarına döndü. Bu politikaların başında da 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında devreye koyduğu kayyım sistemi geldi. Darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak gören AKP, ilan ettiği Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yasalar olması gerekenlerin dışında değerlendirerek belediyelere kayyım atanmasının önünü açtı. Darbe ile mücadele adı altında Kürtlerin kurumlarını kapatmayı, belediyelere de kayyım politikalarını devreye koydu. OHAL’in ikinci ayında 11 Eylül 2016’den itibaren Kürt seçmenin iradesi kayyımlar eliyle gasp edilmeye başlandı. Yerel seçimlerin yapıldığı 30 Mart 2014’te 102 belediye kazanan Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) 96 belediyesine kayyım atandı, eşbaşkanları tutuklandı.
Eşbaşkanlar “örgüte finans” sağlamak üzerinden hedef gösterilse de, belediye eşbaşkanlarına, katıldıkları basın açıklamaları, cenaze törenleri, basına verdiği demeçler suçlama olarak yöneltildi. Belediyelerde kayyımların ilk icraatları ise belediyelerde çalışanların ihraç edilmesi oldu. Çıkarılan KHK’lerle binlerce kişinin iş akdi feshedildi, Kürtçe tabelalar indirildi, Kürtlerin sembol isimlerinin yer aldığı tabelalar kaldırıldı, anıtlar yıkıldı. Halka yapılmayan hizmetler, kayyımların eş, dost akrabalarına verilen ihalelerle belediyeler borç batağına sürüklenirken, yapılan yolsuzluklar Sayıştay raporlarına kadar yansıdı.
tutuklandı.
Eşbaşkanlar “örgüte finans” sağlamak üzerinden hedef gösterilse de, belediye eşbaşkanlarına, katıldıkları basın açıklamaları, cenaze törenleri, basına verdiği demeçler suçlama olarak yöneltildi. Belediyelerde kayyımların ilk icraatları ise belediyelerde çalışanların ihraç edilmesi oldu. Çıkarılan KHK’lerle binlerce kişinin iş akdi feshedildi, Kürtçe tabelalar indirildi, Kürtlerin sembol isimlerinin yer aldığı tabelalar kaldırıldı, anıtlar yıkıldı. Halka yapılmayan hizmetler, kayyımların eş, dost akrabalarına verilen ihalelerle belediyeler borç batağına sürüklenirken, yapılan yolsuzluklar Sayıştay raporlarına kadar yansıdı.
İKİNCİ KAYYIM DARBESİ
Kayyım politikasını 2019 yılına kadar sürdüren AKP, 31 Mart 2019 seçimlerinde de Kürt seçmeni kayyımlarla tehdit etti. Seçim propagandasını “kayyım atama” üzerinden sürdüren iktidar, Kurdistan’da rejim haline getirmek istediği kayyım atamalarını sürdürdü. Kürt siyaseti Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile girdiği yerel seçimlerde iktidarın baskı politikalarına rağmen 3’ü büyükşehir, 5’i il, 45’i ilçe, 12’si belde olmak üzere kazanılan 65 belediye kazandı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 6 belediye eşbaşkanı ve 56 meclis üyesinin mazbataları, “KHK’li” oldukları gerekçesiyle verilmedi. Seçimi kazananların mazbataları, AKP’li isimlere verildi. Yerel seçimlerin ertesi günü 1 Nisan 2019’da Diyarbakır Valiliği, DBB Eşbaşkanı seçilen Selçuk Mızraklı henüz mazbatasını almadan, seçimden bir gün sonra, İçişleri Bakanlığı’na yazdığı yazıyla kayyım atanması talebinde bulundu. Yerel seçimler üzerinden 5 ay geçmeden AKP ikinci kayyım dönemi için düğmeye bastı ve Amed, Mêrdin ve Wan büyükşehir belediyelerine kayyım atandı. Ekim 2020’de Kars Belediyesi olmak üzere HDP’li 59 belediyeden 48’ine kayyım atandı. Tehdit ve şantajlarla birkaç belediye eşbaşkanı, HDP’den istifa ettirilirken, 31 Mart 2019’dan bu yana HDP’nin kazandığı ve kayyım atanmayan sadece 6 belediye kaldı. Şirnex’in (Şırnak) Sîlopya (Silopi) Belediyesi ile Gundikê Mele (Balveren) Belediyesi, Amed’in Çınar Belediyesi, Erzirom’un (Erzurum) (Qereçoban) Karaçoban Belediyesi, Agirî’nin (Ağrı) Patnos Belediyesi, Semsûr’un (Adıyaman) Kömür Belediyesi’ne kayyım atanmadı.
48 BELEDİYEDE KADIN MÜDÜRLÜKLERİ PASİFİZE EDİLDİ
Kayyım atamaları sonrasında bir kez daha kadın kazanımları, Kürtçeye yönelik saldırılar ve yolsuzluklar sürdü. İkinci kayyım darbesi ardından HDP’li 48 belediye eşbaşkanı görevden uzaklaştırıldı, 79’u farklı tarihlerde gözaltına alındı. Bu gözaltılarda 19’u kadın 39 belediye eşbaşkanı tutuklandı. Kayyımlar eliyle son kazanılan 48 belediyede bulunan kadın müdürlükleri ve kadın dayanışma merkezleri ya pasifize edildi ya da kapatıldı.
BELEDİYE EŞBAŞKANLARI GÖREVE İADE EDİLMİYOR
İkinci kayyım döneminin 4’üncü yılında da Kürt seçmenin iradesi, hizmete erişimi engellendi. Yolsuzluklar son bulmazken, kayyıma gerekçe gösterilen yargılamalarda beraat eden belediye eşbaşkanları da göreve iade edilmedi. Sadece bu yıl içerisinde Farqîn (Silvan) Belediye Eşbaşkanı Naşide Toprak, Pirsûs Belediye Eşbaşkanı Hatice Çevik ve Erxenî Belediye Eşbaşkanı Ahmet Kaya kayyıma gerekçe yapılan dosyalardan beraat etmelerine rağmen hala göreve iadeleri sağlanmadı. Oysa ki dönemin İçişleri Bakanı tarafından belediye eşbaşkanları sadece hukukta “şüphe” olarak belirtilen iddialardan dolayı dahi görevden alındı, ancak verilen kararlara rağmen eşbaşkanar göreve iade edilmedi.
SOYLU’DAN KAYYIM İTİRAFI
Kayyım politikasının iktidarın bir rejim yönetimi olduğunun itirafı da 14-28 Mayıs seçimlerinde dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından şu sözlerle itiraf edildi: “Ben İçişleri Bakanı oldum, cumhurbaşkanımız beni çağırdı, dedi ki Süleyman, ben bu Güneydoğu ve Doğu’daki HDP PKK’nın belediyelerinden rahatsızım. Çünkü bunlar çocukları alıp dağa götürüyorlar, çünkü devletin vergilerini PKK’ya gönderiyorlar, onlar da kurşun olarak bizim Mehmetçiğimize dönüyor. Bunları derhal görevden alacaksın. Benim istediğim bir göz, Tayyip Erdoğan verdi bana iki göz. İki gün geçti, sabah 08.00’de hepsine bir operasyon, hepsini görevden aldım” dedi.
YOLSUZLUK YAPAN ÜST GÖREVE ATANDI
Yolsuzluklarla gündeme gelen kayyımlar ve ortakları üst düzey görevlere getirildi. Cizîr Belediyesi’nin tarihi taşınmazını özel ofisi olarak kullanan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “manevi kızı” olarak tanınan Hatice Atan, bakan müşavirliğine atandı. Usulsüz ihaleler, işçi karşıtı tutumu ve ithal müdürlerle gündemden düşmeyen Amed Büyükşehir Belediyesi eski kayyımı Münir Karaloğlu, İçişleri Bakan yardımcılığına getirildi.
TMMOB’un yaptığı araştırmada, kayyımlar döneminde 13 il ve ona bağlı ilçe belediyelerinde, kadına yönelik hizmet veren 38 kadın kurumunun kapatıldığını, yine ikinci kayyım döneminde 8 bin 334 kadrolu ve hizmet alımı personel ile 923 memurun işten çıkarıldığı kaydedildi. Amed’de kayyımların 231 milyon 764 bin dolar değerinde pazarlık usulü ihale yaptığını tespit edilirken, Amed Büyükşehir Belediyesi’nin, kayyımlar döneminde 106 milyon dolar pazarlık usulü ihale yaptığı belirtildi.
Kayyımlar atandığı günden bu yana birçok usulsüzlük ve yolsuzluklara imza attı. Kayyımların Ağustos 2022-Ağustos 2023 aralığında kamuoyuna yansıyan usulsüzlükleri şöyle:
* Kayapınar Belediyesi’nde yol yapım malzemesi olarak kullanılan mıcır ihalesinde 20 milyon TL vurgun yapan Trabzon’dan ithal edilen Anıl Alper, görevden alındı.
* Amed’de kent ormanı arazisini de içene alacak şekilde 112 dönüm araziyi, 884 milyon TL’ye satışa çıkarıldı.
* Amed’te kayyım yönetimindeki belediyeler, şirketler üzerinden “hizmet alımı” olarak işe aldıkları en az 700 kişiyi, seçim öncesi yapılacak düzenleme ile kadro verilmesi için “sözleşmeli personel” yaptı.
* Kayyım yönetimindeki Yenişehir Belediyesi, Fabrika Mahallesi’ni 3 defa satılığa çıkardı.
* Kayyım yönetimindeki Erxenî belediyesi, 6 parseli satışa çıkardı.
*Yenişehir Belediyesi kayyımı, Dökmetaş mahallesinde bulunan 3 arsayı 79 milyon 873 TL’ye satışa çıkardı.
* Kayyım yönetimindeki Amed Büyükşehir Belediyesi, tarihi surların tanıtımı için yaptığı 365 bin liralık ihalenin ardından 535 bin liraya yeni bir ihale daha yaptı.
* Kayyım tarafından 1 milyon 950 bin TL harcanan ve bir gün dahi kullanılmayan Kulp İlçe Otogarı, zemininde oluşan göçükler nedeniyle yıktırılıp yeniden 17 milyon 485 bin TL’ye ihale edildi. KDV ile birlikte otogarın ihale maliyeti 20 milyon 600 lira olacak.
* Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) kayyımı Vali Ali İhsan Su ve yönetimi, yol yapım işleri için yapılan iki ihaleyi Ankara ve Mersin firmalarına verdi. Dicle ilçesine bağlı mahallelerin yol yapım işleri için 10 Ağustos’ta ihale yapıldı. Yaklaşık maliyeti 39 milyon 38 bin 810 TL olarak belirlenen ihale, 34 milyon 156 bin 173 TL’ye Ankara’da faaliyet yürüten SİGMA İnşaat ve Turizm İşletmeleri Ticaret A.Ş. adlı firmaya verildi.
* Cizîr Belediyesi kayyımları tarafından 3 kez ihalesi yapılan ve 104 milyon lira harcanan köprü, 7 yıldır bitirilmedi.
* Cizîr kayyımı tarafından parklara ekilen ve 637 bin TL harcanan palmiye ağaçları kurudu.
* Cizîr Belediyesi kayyımı, eski hizmet binasını 65 milyon TL’ye sattı.
* Cizre Belediyesi kayyımı, kaymakamlığın mobilya ve ağırlama giderlerinin belediye bütçesinden karşılanmasına karar verdi.
* Kayyım yönetimindeki Nisêbîn Belediyesi, Kobanê sınırında katledilen Kader Ortakaya’nın anısına yapılan parka verilen “Parqa Kader Ortakaya” Kürtçe ismi sildirdi.
* Wan Büyükşehir Belediyesi’nde parklara kurulmak üzere alınan malzemelerin birçoğunun kurulmadığı ve eksik kurulduğu ortaya çıktı. Savcılığa intikal eden usulsüzlüklerle ilgili valiliğin soruşturma izni vermemesi nedeniyle dosya kapatıldı.
* Îdir Belediyesi, borç batağına sokuldu. 450 milyon TL borcu olan belediyede, tüm ihaleler AKP’nin kentte 6 yıl boyunca il başkanlığını yapan Abdulcabbar Baştemur’un ailesine ait firmaya verildi. Baştemur’un ailesine ait firmaya, şimdiye kadar toplam 58 milyon 796 bin TL bedelle 15 ihale verildiği ortaya çıktı.
* Kayyım yönetimindeki Colemêrg Belediyesi, Haziran ayında 67 kişiyi “kura” ile işe aldı. İşe alınanların büyük bir bölümünün AKP il ve ilçe yöneticileri oldu.
*Sêrt Belediyesi’nde 18 taşınmazı satışa çıkarıldı. Kayyım Hacıbektaşoğlu’nun satışa çıkardığı 23 bin 630 metrekarelik tarla ve arsalardan oluşan taşınmazların 13’ü Evren, 3’ü Çal, diğer 2’si de Yağmurtepe ve Kooperatif mahallerinde bulunuyor. 34 milyon 163 bin TL değer biçilen taşınmazlar için kayyımın belirlediği encümenler, 22 Kasım’da belediye binasında “ihale” yaptı. Buradaki ihalede 8 adet taşınmaz satılırken, 10 taşınmaz ise satılamadı.
* Êlih Belediyesi’nin kayyımı, “Malazgirt Zaferi” adı altında kaldırdığı araçlar için 396 bin TL, TÜGVA’nın bir organizasyonu için ise aynı şirkete 272 bin TL harcadığı ortaya çıktı.
* Mêrdîn’de artan maliyetler nedeniyle sözleşmesini tek taraflı fesheden firmanın yarım bıraktığı iş, “ısmarlama ihale” ile aynı firmaya fiyatı 3’e katlanarak verildi.
* Kayyım yönetimindeki Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin yapmış olduğu yüz milyonlarca liralık yol yapımı için ihale verilen şirket isimleri değişse de sahipleri değişmedi. “Muhtelif Yollar” denilerek, Mazıdağı ve Derik’in yolları iki kez ihale edildi.
* Kayyım yönetimindeki Gever Belediyesi, 14 Mayıs Genel Seçimler öncesi 40 kişiyi işe aldı. Gever Belediyesi Anonim Şirketi aracılığıyla belediye bünyesinde kurum dışı işçi-şoför alımı ilanına yapılan başvurulara ilişkin değerlendirme sonucu 13 asil, 7 yedek işçi olmak üzere 36 personel alımı gerçekleştirildi. İşe alınanların büyük bir bölümünün AKP il ve ilçe yöneticilerinin akrabası, AKP Belediye Meclis üyesi ve kayyım yardımcılarının akrabası oldu.
31 Mart seçimlerinde Sur Belediye Eşbaşkanı olarak seçilen ve daha sonra yerine kayyım atanan Filiz Buluttekin, kayyım pratiklerini ve yarım kalan projelerini değerlendirdi.
‘KÜRT HALKINI İNKÂR VE İMHA PROJESİ’
Kayyım sisteminin 2016’dan beri planlandığına dikkati çeken Buluttekin, “Kayyım rejimi Kürdistan illerinde Kürt halkını inkar ve imha politikasının sürdürmek için bir özel savaş politikası olarak gündeme konulmuş bir sistemdir. Çünkü burada hedeflenen ve amaçlanan Kürt halkının iradesini gasp etmek, iradesizleştirmek, sindirmek ve pasifize etmektir. Kayyım rejim haline getirilmeye çalışılıyor. Kürt halkı üzerindeki bu tecrit, baskı, yok sayma ve inkâr etmeye karşı, varlığını en yüksek sesle ortaya koymak için elinden geleni yapıyor. Halk ne olursa olsun, onlara biat etmeyeceklerini, onların istedikleri gibi yaşamayacaklarını ve kendi iradelerine sahip çıkacağını her dönemde dile getiriyor” dedi.
‘İLK HEDEFLENEN KADIN MERKEZLERİ OLDU’
Kayyımlarla birlikte ilk hedeflenenin kadın merkezleri olduğunu söyleyen Buluttekin, “İlk hedeflenen Kadın Politika Daire Müdürlüklerini kaldırmak, başına bir erkeği atamak, kadını yok saymak, kadını hedef almak oldu. Kayyum atamaları aynı zamanda eşbaşkanlık sistemine de karşı olan bir hukuksuzluktur. Kadının yanı sıra gençliği, doğayı, kültürü, dili bir bütünen bunları hedefleyen bir düşünceyle yapılıyor. Gelir gelmez, sanki Diyanet’in hiçbir bütçesi yokmuş gibi küçük alanları din adı altında insanları dinsel bir deformasyona uğratmak için örgütlenme alanları açıyor” diye belirtti.
YAPILAN VE EKSİK KALAN PROJELER
Görevde oldukları 8 aylık süre içerisinde birçok projeyi hayata geçirmeye çalıştıklarını ancak kayyım atamaları sonrası yarım kaldığını dile getiren Buluttekin, yaptıkları çalışmaları ve yarım kalanları şöyle anlattı: “Kültür alanıyla Ma Music’le çocuk şenlikleri ve festivalleri yaptık, Amida Jin’i açtık, kayyumlar geldikten sonra onun da başına bir erkek atandı. Hemen orası değiştirildi, bir kahve gibi bir şeye dönüştürüldü. 6 mahallenin yıkılmasından sonra diğer kalan mahallelerin yıkılmaması için sokak sağlıklaştırılması projesini TMMOB’la devreye koyduk. Bir sokağı baştan sona yaptık, bunu da yaparken göç ettirmeden, deformasyona uğratmadan, yok etmeden, insanların yaşayabileceği alanları yaptık. Bütün seçim sürecinde halkı duyduk, onların talepleri doğrultusunda bu hizmetleri götürdük, köy halkı dengbejlere ulaşmakta çok zorlanıyordu, bizde bütün köylerde dengbej dinletisi yaptık. Amed Şehir Tiyatrosu’yla ulaşabildiğimiz köylerde 850 çocuğumuzu Şehir Tiyatrosu’nda oyunları izlemelerini ve oraya katılmalarını sağladık. Çocuklar müthiş haz duydular.
YAPILAMAYAN PROJELER
Çocuklar şehir merkezinden uzak oldukları için kültürel faaliyetlere ulaşmakta zorlanıyordu. Bizim gönlümüzden geçen oralarda da o tür merkezleri yapabilmekti. Sur tarihi ve kültürel olduğu için kadın ve çocuk endeksli çalışmalarımızı önümüze hedef olarak koymuştuk. Elbette ki yokluk ve yoksulluk projeleri de vardı. 300 aileyi hedefleyecek mantar projemiz vardı, sonrasında da kooperatifleşmesi ve ailelere teslim edilmesi üzerine düşünülmüş bir projeydi. Bunu yaparken de hem tarımı güçlendirmek, hem hayvancılığı aynı zamanda ailelerin buradan yararlanmasını sağlayacak, ekonomikmen kendi ayaklarının üzerinde durabilecekleri mekanizmaların oluşturulmasını sağlayacak, iş ve pazarlama noktasında da kendi pratikleri doğrultusunda kendiişlerinin sahibi olacaklardı. Aynı zamanda komünal bir yaşam olgusunu da ortaya koymak için hedeflenmişti. Hevsel bahçeleri yine aynı şekilde aracı olmadan üreticiden tüketiciye sağlansın diye uğraşıyorduk. Büyükşehir belediyesiyle birlikte kadın üreticilerle konuşmuştuk, Vedat Aydın Park’ında onlara Pazar yeri yapılacaktı.
Dört Ayaklı Minare’nin orada Tahir Elçi Anıtı yapacaktık, Tahir Elçi Vakfıyla da görüşmeler almıştık. Bunlar kayyumların gelmesiyle birlikte yarım kalan projelerimiz oldu.”
‘SUR’U HAFIZASIZLAŞTIRDILAR’
Sur’da inşa edilen yeni yapılara da değinen Buluttekin, “Deformasyonu, hafızasızlaştırmayı yaratan bir planlamayla yapılmış. ‘Her şeyi unut, düşünme, burada ne yaşandı, ne bitti unut’ bu düşünce hakim. Şu an Nişantaşı gibi lüks bir yer gibi görünen, oraya gittiğinde fotoğraflar çekilen bir alana dönüştü. Gençliği de bu deformasyonun içine sürükleyen bir tarzı görebiliyoruz” dedi.
‘TALAN ETME MANTIĞIYLA GELDİLER’
“Şimdi de aynı şekilde, halka bir hizmet yok” diyen Buluttekin, “Sur’un içine girdiğimizde bir temizlik yok, ama her ay 60-70 tane işçi alınıyor. Bir seçim yatırımı hazırlığı var. Bu insanlar oluşturulan yeni Kültür Merkezlerinde 60 kişi ne yapıyor? 60 kişi sürekli oturuyor ve bir bankamatik memurları gibi seçim yatırımı hazırlığı içindeler. Nüfusu 120-150 bin arası olan Sur ilçesinde köylere dair herhangi bir şey yapılmıyor. Bu kadar devlet olma olgusuyla gücün ve paranın olgusuyla yollar hala aynı, çöpler alınmıyor. Oy vermeyen kesimlere otobüs ya da yol hizmeti noktasında engel konuyor. Hizmet noktasında halkın çok büyük öfkesi var. Hizmet yok sadece kendi alanlarını, ihalelerini, rantlarını ve kendi yandaşlarını güçlendirecek bir sistemle çalışıyorlar. Her dönem her gelen kayyum kaldırımı kaldırıyor, öbürü geliyor yapıyor, diğeri geliyor tekrar kaldırıyor, tekrar yapıyor. Çünkü en kolay kazanılan yerler. İhale ile edilen rantlar yollardan, kaldırımlardan elde ediliyor. Bir talan mantığıyla yaklaşılıyor” ifadelerini kullandı.
‘GASP EDİLEN YERLERİ GERİ ALACAĞIZ’
“Kayyumların halkta karşılığı olmadı” diyen Buluttekin, sözlerini şöyle tamamladı: “Kayyumların karşılık bulmadı. Ne olursa olsun Kürt halkı kendi iradesi ve düşüncesine sahip çıktığını bir kez daha ortaya koydu. Halk elbette kendi düşüncesine, iradesine, yaşanmışlığına, bu kadar yok sayılmış varlığına bir kez daha sahip çıkacaktır. Bizler de çalışmaya devam edeceğiz. Birlikte hareket ederek çalışmalarımıza başlayacağız. Bir kapattılarsa iki, dört açacağız. Gasp edilen mekanlarımızı mahkeme kararıyla almıştık. Bizim tek bir parçamız, kökümüz gitmişse bunları tekrar alabilmek için hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz. Yapılan yıkılan yerlerin de dönüştürülmesi için de mücadele edeceğiz.”
MA