BEHDÎNAN-HPG son bir aylık savaş bilançosu yayınladı.
Sıcak savaş sahasında günlük ve aylık verilerin açıklanması hayati önemde olduğu kadar, özellikle savaşın nasıl bir evreden geçtiğini ve günün sonunda nasıl bir resimle karşılaşacağımızı görmemizi sağlıyor.
Son 3 yılın savaşını farklı bir açıdan, özelde gerilla açısından resmetmeye çalışacağız. Öncelikle HPG’nin son bilançosuna bakalım.
Güncel savaşın boyutunu sağlıklı bir şekilde anlamamız gerekiyor. Çünkü Türk özel savaş medyası şu günlerde vites yükselterek hızlanmış durumda. Bunun da bir nedeni var. Buradaki hakikati ya yok saymaya veya ters yüz etmeye çalışıyorlar. Bunun için en doğru veri, HPG’nin günlük açıklamaları ve aylık toplamıdır.
Bilançoların özeti şu şekilde: İşgalci Türk devleti Bakurê Kurdistan’daki saldırılarını kapsamlı operasyonlar düzenleyerek sürdürürken, Medya Savunma Alanlarını da sürekli havadan ve karadan bombalamıştır. Ağustos ayı içerisinde Medya Savunma Alanları 113 kez savaş uçakları, 40 kez saldırı helikopterleri, yüzlerce kez obüs, tank ve ağır silahlarla bombalanmıştır. Direniş alanlarındaki mevzilere karşı 1 kez taktik nükleer bomba ve 2 kez de yasaklı patlayıcılarla saldırmıştır. Ayrıca Başûrê Kurdistan’daki bölge halkının yerleşim yerlerini ve araçlarını karadan ve havadan bilinçli bir şekilde bombalamış, şehit düşenler olmuştur. Buna tepki göstermeyen Başûrê Kurdistan hükümeti ve işbirlikçi-ihanetçi çizgi, Türk devletinin bu insanlık dışı savaş suçuna ortak olmuş, sivil insanlarımızın göz göre göre katledilmesine ses çıkarmamıştır.
Güçlerimiz de Ağustos ayı boyunca 323 eylem gerçekleştirmiştir. Bu eylemler sonucunda 134 işgalci cezalandırılırken 23 işgalci de yaralanmıştır. Ayrıca birçok askeri malzeme imha edilmiş, el konulmuş ve darbelenmiştir. Ağustos ayında tarihi 15 Ağustos Hamlesinin ruhu, bilinci ve inancıyla savaşan 10 yoldaşımız şehadete ulaştı. Bu savaşın karakteri bakımından son 3 yılı güncel haliyle birlikte değerlendirmek gerekiyor. Ancak bu şekilde tam tabloyu görebiliriz.
2021 YILI SAVAŞ ÖZETİ
2021 yılın başında Türk devleti yeni bir imha ve soykırım saldırısı başlattığında, hedef en fazla bir yıl sürecek şekilde gerillayı tamamen tasfiye etmek ve sırasıyla Rojava ile Şengal’e yönelmekti. Yani ilk olarak hedefin başında en önemli direnç merkezi olan gerillayı yok etmesi gerekiyordu. Teknik üstünlüğüne güvenerek büyük bir savaş başlattı ve dört günlük Garê fiyaskosu sonrası bu sefer sınırdan emin adımlarla yürümeyi daha isabetli buldu. 23-24 Nisan 2021 günü Avaşîn merkezli Zap ve Metîna’yı da kısmen kapsayan yeni bir saldırı başlatıldı. Mamreşo, Girê Sor, Mervanis ve Werxelê direnişleri bu saldırı dalgası karşısında ilk bariyerlerdi. Bu yüzden buralardaki direniş ve kararlılık, nihai savaşın ilk adımı olduğundan her yönüyle önemliydi. Sonraki yıllarda, yani 2022 ile 2023 yıllarında yaşanacak savaşa da bu direniş ve kararlılık, direnişin her alanına rengini verecekti.
Elbette bu savaşın başlangıç noktasında dört günlük Garê destanını yaratan Şoreş Beytüşşebap ve yoldaşlarının direnişinin bu savaşta ilk işaret fişeği olduğunu özellikle belirtmekte yarar var. Yaşanan savaşın boyutları kimi yönleriyle kamuoyuna yansıdı. Şu günlerde gerilla güçlerinin nasıl bir direniş sergilediğini daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz. 2021 yılı savaşı, gerillanın taktiksel açılımları uygulama savaşına dönüştü ve gerilla sabırla, inatla yıllarca teorisini kurduğu dönem gerilla taktiklerini kısmi uygulamayı ve sonuç almayı başardı. Yıl sonunda gerilla güçleri yaptıkları eylem ve devrimci operasyonlarla taktiklerini uygulama ve sonuç alma düzeyini test ediyordu. 2021 yılının son aylarında Zap bölgesinin Şehit Munzur Tepesinde konumlanan Türk askerlerine yönelik yeni taktikler içeren bir devrimci operasyon gerçekleştirildi.
Sonuç, tahmin edilenden daha olumluydu. Ancak gerilla güçleri pratik uygulamada halen ciddi noksanlıklar olduğunu ve sabit bir taktik kümesine dönüşmemesi için en ince ayrıntısına kadar değerlendiriyordu. Her seferinde yeni bir tarz ve taktikle eylem yapma, her mevsime ve gece-gündüz koşullarına uyarlama temel bir hedef haline getiriliyordu. Sabırla ve büyük bir iradeyle, emsalsiz bir emekle ilmek ilmek bu direniş ve faşizme karşı var olma yöntemleri bu şekilde örüldü. Nice bedeller ödendi ve nice zorluklar yaşandı ancak hiçbiri gerillanın odağını şaşırmasına hedefine yürümesine engel olmadı. Gerilla kararlılıkla teorisini uyguladı ve 2022 yılında yaşanan o tarihi savaşı böyle karşıladı.
2022 YILI SAVAŞ ÖZETİ
Türk ordusu, Nisan 2022’de Zap eyaletini merkeze alan ve Avaşîn ile Metîna’yı da kapsayacak şekilde tarihinin en kapsamlı işgal harekatını başlattı. Nitekim Erdoğan, ‘cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı savaşı’ diye tanımlamıştı harekatı. Buradaki amaç, önceki yıllarda planlanan fakat başarıya ulaşmayan hedefi kısa zamanda gerçekleştirmekti. Bunun için de her türlü saldırı yöntemi kullanıldı hatta bununla da yetinmeyerek NATO envanteri Türk ordusuna tahsis edildi. Nükleer silahlardan kimyasal silahlara varan tüm mühimmatlar buradan temin edilerek gerilla karşısında kullanıldı. Türk devletinin temel motivasyonu kısa sürede her türlü imkanı seferber ederek bir ezme ve yok etme harekatına odaklıydı. Bundan dolayı her türlü saldırı yöntemi uygulandı.
En önemlisi de yasaklı silahların bir taktik olarak süreklileştirip gerillaya karşı kullanılması, Türk devletinin nasıl bir sonuç amaçladığını yeterince açıklıyordu. Böyle bir saldırı karşısında gerilla savunma ve aktif savunma savaşı verdi. 2021 yılında gerilla uyguladığı taktiklerden önemli sonuçlar çıkarmıştı, devrimci operasyon ve çeşitli eylemler gerçekleştirmiş, olumlu sonuçlar almıştı. Çıkan bu sonuçlar temelinde gerilla güçleri operasyonel potansiyelin farkına varmıştı. Yani hangi düzeyde ve nasıl sonuçlar alacağının daha iyi farkındaydı. Üstelik Zap eyaleti hem coğrafi olarak uygun bir yerdi hem de hazırlık bakımından iyi bir hazırlığa sahipti. Dolayısıyla hem zaman, hem mekan açısından doğru bir zaman ve doğru mekandı, hem de askeri gücü bakımından hiç olmadık kadar profesyonel ve uygulamalarını pratikte test etmiş bir gerilla gücü vardı. Artık bu taktiklerin genişletilmesi ve her türlü koşula, zamana ve mekana uyarlaması kalıyordu.
Uzun bir parantez olarak bu detayları biraz anlatmaya çalışalım. Şimdi Zap’ta iki yılı geride bırakacak olan direniş alanları var. Buraların konumu şu şekildedir. Türk ordusu ile gerilla aynı tepede savaşıyor. Bu tepeler kimi yerde 5, kimi yerde 10 kilometrelik alanlardan oluşuyor. Buralarda genelde gerilla güçlerinin savaş tünelleri var ve hemen yanında veya karşısında Türk ordusu var, bu durum bazı bölgelerde birkaç metreyi bulacak şekilde her iki gücün mevzileri birbirlerine yakındır. Yani neredeyse süngü savaşına girişecek şekilde. Çevredeki coğrafyada ise bu savaş tünellerini tamamlayan hareketli ve profesyonel gerilla timleri sürekli hareket halinde ve Türk ordusuna darbe vuruyorlar. Ortalama direniş alanları bir merkezden yayılacak şekilde 15-20 kilometreye veya daha geniş 100-200 km kadar da çıkan bir coğrafyaya tekabül ediyor. Zap’ta devam eden savaşın mevcut konumu ve gidişatı özetle bu şekildedir.
TÜRK ORDUSU SAVUNMA POZİSYONUNDA
Şimdi burada şu soruyu sormak gerekir. Nasıl olur da bunca tekniğe ve sayıca katbekat daha büyük bir güce karşı bu kadar dar bir alanda hatta çoğunlukla burun buruna diyebileceğimiz birkaç metrede bu savaş veriliyor? Dahası bunca hazırlık ne zaman yapıldı, bunca emek nasıl verildi? Tüm bunların cevabı yılların tecrübesi ve mücadeleye olan bağlılıktır, her zaman diri olan inanç ve kararlılıktır.
Gerilla DAİŞ çetelerine karşı savaşırken aynı zamanda onların sahiplerine karşı yakın zamanda nihai savaşı vereceğinden emindi. Bunu öngörüyordu. Bundan dolayı her alanı mevziye dönüştürdü, büyük fedakarlık göstererek hazırlık yaptı. Cephane, erzak, su depoladı tünel kazdı, mevzi inşa etti. Yeraltı sistemleri geliştirdi. Yer üstü taktik beceri denemeleri yaptı, profesyonel olmak için günlerce, aylarca uğraştı. Alışkanlıklarından vazgeçti, ne kadar aç kalabileceğini test etti. Günlerce hiç hareket etmeden heykel gibi hareketsiz nasıl sabredileceğini öğrendi. Her şeyden önemlisi tüm bunları yaparken ve savaşta emeğinin meyvesini toplarken diğer yandan kendisini ve gücünü keşfetti. Bu faktörler gerillanın 2022 yılında yapılan saldırıları bertaraf etmesini ve Türk ordusunu birçok yerden söküp atmasının temelleriydi.
Bugünlerde savaş sahasını gözlemleyip değerlendirdiğimizde gerillanın taktikleri ve bu taktikler çerçevesinde geliştirdiği direnişin Türk ordusunu çöküş aşamasına getirdiğini rahatlıkla görüyoruz. Evet, Türk ordusu teknik üstünlük avantajına dayanarak Zap eyaletine asker indirdi, birçok noktayı hedefledi, kimi yerlere şimdilik üs kurmuş sağlamlaştırmaya çalışıyor. Fakat ordu bir tepe için ne kadar güç seferber ediyor ve ne kadar teknik kullanıyor? En önemlisi de hedeflenen tepenin ve bölgenin kontrolünü alabilmiş mi? Bu detayları destekleyecek net bir cevap ve kanıt yok. Çünkü savaş tüm şiddetiyle devam ediyor ve Türk ordusu sonbahar-kış mevsimlerinde birçok bölgeden çekilmek zorunda kalıyor veya gerilla tarafından süpürülüyor. Dahası birçok bölgede önce saldırı pozisyonunda olan Türk ordusu şimdi savunma pozisyonunda ve öyle ki bu savunma pozisyonunda bile şimdiden dökülüyor.
Ancak Türk devleti ve ordusunun açıklamalarına bakılırsa gerilla diye bir güç kalmamış. Ama her gün uçak filoları havada ve tonlarca bombardıman yapılıyor, ‘taciz’ ateşlerinde onlarca asker ölüyor, yurt içinde geçen sene son kalan ‘terörist’ sayısı 80 altındayken, bu sene en son 120’nin üzerinde bilmem ne. Yani nereden baksanız tutarsızlık. Dün ile bugünkü açıklamalar ve verilen sınırlı bilgiler bile birbirine uymuyor. Soralım o zaman madem o kadar başarılısınız, nokta konumunu bildiğiniz ve biraz ötenizde olan askerinizin (Naci Kaygısız) cenazelerini neden alamıyorsunuz? Türk ordusu bu soruma cevap verebildiği zaman, ne kadar başarılı veya başarısız olduklarını o zaman tartışabiliriz. Onlar ‘inlere girmeye, başları ezmeye taş üstünde taş bırakmamaya’ söyleye dursun biz soğukkanlılıkla yolumuza bakalım.
Bu savaşın zirve yılı diyebileceğimiz 2022 yılı, her anlamıyla tartışılması gereken bir yıl olacaktır. Özelde Kürt özgürlük gerillası açısından derslerle dolu tarihi bir yıl oldu. Gerilla bu savaşı alnının akıyla büyük bir özveriyle karşıladı, kazanımları yanında eksik kalan yanlarını da en ince ayrıntısına kadar her gün tartışıyor ve ölümsüz gerilla komutanı Atakan Mahir’in tanımını yaptığı gibi; adım adım Uzay Çağı Gerillası oluşuyor. Gerilla savaşı ve dönemin gerilla taktikleri Kürt halkı için bir meşaledir. Kürt halkı bu meşaleyi bıraktığı an zifiri karanlıkta kalacaktır. Kesinlikle böyle bir dönemde bu cevheri korumamız ve işlememiz gerekiyor. Koruduğumuz ve işlediğimiz ölçüde var olabiliriz. Canımızdan bir parça olan bu cevherin ucuz kişisel çıkarlar uğruna satılmasına kimsenin kabullenmemesi gerekiyor.
2023 YILI SAVAŞI
Ve nihayet felaketlerle başlayan 2023 yılı, bir dizi sıcak gündemden sonra savaş sezonu yeniden başlatıldı. Türk devleti ve özel olarak AKP-MHP faşist rejimi için Kürt katliamı olmazsa olmaz bir gerçekliktir. Kürtler varlığıyla ve mücadelesiyle faşizm için bir beka meselesine dönüştüğü doğrudur. Böyle bir durumda faşizm için hangi felaket yok olma felaketinden daha önemli olabilir ki? Deprem halklar için felakettir, rejim için esas felaket savaşı durdurmasıdır. Zaten savaş bakanı olan zat ne demişti ‘Irak’ı Suriye’yi boşaltmamızı mı istiyorsunuz?’ Dolayısıyla bu faşist rejim saldırması gerekiyor saldırıyor; katletmesi gerekiyor katlediyor, çünkü bir an durmanın imha olmaya götüreceğini çok iyi biliyor. Ancak karşı taraf da direndikçe direniyor ve tam bitirdim, yok ettim derken bir bakıyor tekrar yeşermiş, boy vermiş arkasından onu kovalıyor.
Gerilla savaşı ile Türk ordusu arasındaki savaş tamda böyle bir duruma geldi. Burada Türk devletinin artık koşacak ve bu direniş gücünden kurtulacak mecali kalmamıştır. Her seferinde biraz güç toplayıp bir iki salvo yaparak kendini kurtarmanın derdinde. Bunun en iyi örneğini Girê Cûdî’de gördük. Öyle ki gerillalar teknolojiden yararlanarak eserlerini bir sinema filmi gibi kaydetmeyi de ihmal etmemişler. Bu sayede tam olarak ne olup bittiğini daha iyi görüyoruz. Öyle görünüyor ki buradaki savaş daha çok Türkiye gündemine gelecektir.
Fakat sorun şu ki, şimdilerde Türkiye’de en ucuz ne diye sorarsanız, bir an bile düşünmeden “Türk askeri” diyeceğim. Çünkü Türk askerinin ne kadar ucuzladığını geçen yıl hep beraber şahit olduk. Kendi askerinin cenazesini yakan ve gerillanın elindeki asker cenazelerine sahip çıkmayan bir ülkede Türk devleti çöp poşetinin bile askerlerden daha kıymetli olduğunu bizzat kanıtladı. Kısmen bunların belgeleri kamuoyuyla paylaşıldı. Hiçbir kıymeti yok, beş kuruşluk çöp poşeti gibi harcanıp atılıyor. Dikkat edilirse zaten haber değeri bile yok. Zaman zaman rejim, faşist güruhu motive etmek için bir iki haber yaptırıyor o kadar.
Böyle bir durumda faşist Türk rejimi çaresizce geçen sene çekilmek zorunda kaldığı ve gerilla karşısında tutunamadığı Girê Cûdî’ye 20 ile 21 Temmuz akşamı tekrar saldırmak zorunda kaldı. İlk günden şimdiye kadar savaş bütün şiddetiyle devam ediyor ve Türk ordusu şimdiye kadar ağır kayıp vermekten ve teknik kaybetme dışında fazla bir şey yapmamış. Ağır bombardımanlar yapılıyor. Uçaklar 7/24 saat havada. Her akşam saldırı helikopterleri bombardımanlar yapıyor. Yanı sıra sınır karakollarından kara bombardımanları da belli aralıklarla devam ediliyor. Fakat kime neye karşı bu bombardımanlar yapılıyor? Cevap; dağa taşa karşı. Ya oralarda bir gerilla varsa, ya tutarsa, ya bir gerillaya denk gelirse mantığıyla yapılıyor.
İçerideki ırkçı güruhu sürekli diri tutma amacıyla Kurdistan dağları her gün bombalanıyor. Biraz da kendi askerini motive etmek ve psikolojisini rahatlatmak için bu bombardımanlar yapılıyor. Özetle şiddetli bir savaş yaşanıyor ve şimdiye kadar inisiyatif gerillada, saldırı konumundan tutalım arazi hakimiyetine kadar psikolojik üstünlükten her alanda gerilla güçleri Türk ordusu karşısında üstünlük kurmuşlar. Türk ordusu ise yerleşmeye ve tutunmaya çalışıyor. Türk devletinin saldırılarını genişletmesi muhtemeldir. Ancak savaşın bu aşamada genişletilmesi ve daha geniş alanlara sıçraması gerilla açısından dezavantaj değil avantajdır. Gerilla giderek görünmez ve hayalet şekline bürünüyor. Dahası tüm tekniğe rağmen her an gerilla içlerinde hayalet gibi belirme korkusu ağır basıyor ancak korkunun ecele faydası yok. Korkulan oluyor. Zap Türk devleti için bir kara deliğe dönüşüyor.