HABER MERKEZİ-Komite tarafından yapılan açıklamada AKP-MHP iktidarı döneminde şehit cenazeleri ve şehitliklere yönelik saldırıların daha ahlaksız ve insanlık dışı bir düzeye ulaştığı belirtilerek, “Çok açık ki faşist Erdoğan’ın Türkiye ve Kurdistan’da oluşturduğu bu psikopat, sapık düzen tüm dünya için büyük bir tehlikedir” denildi.
Komite açıklamasında şunlar belirtildi:
CENAZELERE İŞKENCE YAPMA, MEZARLIKLARI TAHRİP ETME BİR İNSANLIK SUÇUDUR
Hiç şüphe yok ki faşist AKP-MHP iktidarı döneminde bu politikalar daha ahlaksız, insanlık dışı bir düzeye vardırılmıştır. Soykırım suçuna yeni suçlar eklenmiştir. 12 Eylül 1980 faşist darbesini katbekat aşan uygulamaları AKP faşist iktidarı döneminde hepimiz yaşadık, yaşıyoruz. Özellikle Kurdistan Özgürlük Mücadelesi karşısındaki yenilmişliğini gizlemek, daha fazla katliam yaparak başarı sağladığına inandırmak, böylece iktidarları etrafında faşist bir güruhu devşirmek için gerilla cenazelerine işkence yapma, tacizde bulunma, yakmayı bir devlet politikası olarak geliştirmektedir. Kaldı ki bu faşist iktidar Zap, Avaşîn, Metîna’da sergilenen tarihi gerilla direnişi karşısında yaşamlarından olan askerlerinin bile cenazelerini yakmış bir zihniyete sahiptir. Ailelerin cenaze merasimi düzenlemesini engelleyerek toplumu sindirmeye çalışmaktadır. Her koşulda şehit düşen, işgalci Türk devletinin katlettiği çocuklarına sahip çıkan ailelere cenazeleri vermemekte, yıllar sonra en alçakça bir şekilde çocuklarının kemiklerini torbalarda, kutuların içinde posta yoluyla ailelere göndermekte, bu şekilde tüm topluma onursuzluğu, değerlerinden vazgeçmeyi dayatmaktadır. En son 2015 yılında Silopi’de cenazesini bir hafta boyunca sokakta bıraktıkları Taybet Ana’nın, Cizre bodrumlarında diri diri yaktıkları kızı Heznê İnan’ın yanmış elbiselerini zalimane bir şekilde zarflar içinde ailesine verdiler. Bu uygulamalar faşist Erdogan-AKP iktidarının nasıl bir sadist, psikopat, hastalıklı ruh halini taşıdığını ortaya koymaktadır. Son günlerde şehitliklere, katledilen yurtsever ve gerilla arkadaşlarımızın cenazelerine dönük artan saldırılar bu vahşi gerçekliklerini, hastalıklı ruh halini yaşadıklarını açıkça ifade etmektedir. En kötüsü de bunların açıkça tüm dünyanın gözü önünde yapılması, bunun bir insanlık suçu, savaş suçu olduğu bilinmesine rağmen karşı çıkılmamasıdır. Tüm dünya adeta Kürt’e yapılan insanlık dışı uygulamalar karşısında insanlığını unutmuş, vicdanını bağlamış gibidir.
AKP-MHP FAŞİZMİ DAİŞ ZİHNİYETİNİN ASIL TEMSİLCİSİDİR
Kurdistan’da çok ahlaksızca bir soykırım savaşı yürütülmektedir. Kürt halkını soykırıma uğratmayı amaçlayan işgalci Türk devleti ve faşist Erdoğan-Bahçeli iktidarı, Kürt halkının kutsallarına dönük her türlü ahlaksızca saldırıyı geliştirmekte ve bununla yürüttüğü savaşta başarılı olduğuyla övünmektedir. Türk devleti, özellikle faşist Erdoğan-Bahçeli iktidarı kadar insanlık dışı uygulamalarıyla övünen bir zihniyet yoktur. Her gün Kürt, Arap, Türkmen, Süryani çocukları katledilmekte ve bunu tüm dünyaya servis etmektedirler. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî’yi işgal edip yerli halkı bin yıllardır kadim kültürlerini sürdürdükleri yerlerinden ederek tüm dünyada insanlığa karşı işlenen suç olarak kabul görmüş soykırım siyaseti yürütmektedir. Bölgenin demografik yapısını değiştirerek Kurdistan ve Ortadoğu’yu cihadist DAİŞ, El Nusra, Tahrir El Şam gibi tüm dünya için büyük tehlike oluşturan çete örgütlerine ortam hazırlamaktadır. Yaptıklarıyla bölgede sürekli bir istikrarsızlığa neden olarak insanları yerlerinden göç etmeye zorlamaktadır. Kurdistan Özgürlük Gerillası karşısında yaşadığı yenilgileri gizlemek için yasaklı silahlar kullanmakta, gerillanın kaldığı alanlara kimyasal gazları doğrudan uygulayarak sonuç almak istemektedir. Bu da sonuç vermeyince halkların kutsallarına dönük saldırılar yaparak toplumu teslim almaya çalışmaktadır.
ÖNDER APO ÜZERİNDEKİ MUTLAK TECRİT KÜRT HALKINA DAYATILAN SOYKIRIM SİYASETİDİR
İnsan olmanın erdemlerini dillerine pelesenk etmiş faşist şef Erdoğan ve şürekası Kürt halkının kutsallarına dönük geliştirdiği saldırılarla DAİŞ zihniyetinin asıl temsilcisi olduklarını açıkça ortaya koymaktadırlar. Geçmişten günümüze, yarım asrı aşan Kurdistan özgürlük mücadelesi tarihinde işgalci, soykırımcı Türk devleti Kurdistan Özgürlük Gerillası’na, yurtsever Kurdistan halkına, Türkiye’deki devrimci demokratik çevrelere karşı her türlü insanlık dışı saldırıyı geliştirmekten geri durmamıştır. Mezopotamya halklarını soykırıma uğratmanın yanında, öncülerinin cenazelerini kaçırmış, idam sehpaları kurmuş, zorunlu göçü dayatarak asimilasyonu en yıkıcı şekilde hayata geçirmiş, katlettiği halk öncülerinin cenazelerini kaçırarak toplumun hafızasında sürekli bir korku yaratmaya çalışmıştır. Üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen halen kaçırdığı cenazelerin akıbetini ifşa etmemiştir.
Şêx Saîd, Agirî, Geliyê Zîlan, Dersim tertelesinden bu yana yürütülen bu soykırımcı uygulamalar, Türkiye’de bir devlet politikası olarak icra edilmiştir. Bugün de Önder Apo üzerinde mutlak tecrit uygulayarak tarihi soykırımcı politikalarını nihayete vardırmak istemektedirler.
CENAZELERE İŞKENCE YAPMA, MEZARLIKLARI TAHRİP ETME BİR İNSANLIK SUÇUDUR
Hiç şüphe yok ki faşist AKP-MHP iktidarı döneminde bu politikalar daha ahlaksız, insanlık dışı bir düzeye vardırılmıştır. Soykırım suçuna yeni suçlar eklenmiştir. 12 Eylül 1980 faşist darbesini katbekat aşan uygulamaları AKP faşist iktidarı döneminde hepimiz yaşadık, yaşıyoruz. Özellikle Kurdistan Özgürlük Mücadelesi karşısındaki yenilmişliğini gizlemek, daha fazla katliam yaparak başarı sağladığına inandırmak, böylece iktidarları etrafında faşist bir güruhu devşirmek için gerilla cenazelerine işkence yapma, tacizde bulunma, yakmayı bir devlet politikası olarak geliştirmektedir. Kaldı ki bu faşist iktidar Zap, Avaşîn, Metîna’da sergilenen tarihi gerilla direnişi karşısında yaşamlarından olan askerlerinin bile cenazelerini yakmış bir zihniyete sahiptir. Ailelerin cenaze merasimi düzenlemesini engelleyerek toplumu sindirmeye çalışmaktadır. Her koşulda şehit düşen, işgalci Türk devletinin katlettiği çocuklarına sahip çıkan ailelere cenazeleri vermemekte, yıllar sonra en alçakça bir şekilde çocuklarının kemiklerini torbalarda, kutuların içinde posta yoluyla ailelere göndermekte, bu şekilde tüm topluma onursuzluğu, değerlerinden vazgeçmeyi dayatmaktadır. En son 2015 yılında Silopî’de cenazesini bir hafta boyunca sokakta bıraktıkları Taybet Ana’nın Cizre bodrumlarında diri diri yaktıkları kızı Heznê İnan’ın yanmış elbiselerini zalimane bir şekilde zarflar içinde ailesine verdiler. Bu uygulamalar faşist Erdoğan-AKP iktidarının nasıl bir sadist, psikopat, hastalıklı ruh halini taşıdığını ortaya koymaktadır. Son günlerde şehitliklere, katledilen yurtsever ve gerilla arkadaşlarımızın cenazelerine dönük artan saldırılar bu vahşi gerçekliklerini, hastalıklı ruh halini yaşadıklarını açıkça ifade etmektedir. En kötüsü de bunların açıkça tüm dünyanın gözü önünde yapılması, bunun bir insanlık suçu, savaş suçu olduğu bilinmesine rağmen karşı çıkılmamasıdır. Tüm dünya adeta Kürt’e yapılan insanlık dışı uygulamalar karşısında insanlığını unutmuş, vicdanını bağlamış gibidir. Çok açık ki faşist Erdoğan’ın Türkiye ve Kurdistan’da oluşturduğu bu psikopat, sapık düzen tüm dünya için büyük bir tehlikedir.
FAŞİST ŞEF ERDOĞAN, AKP-MHP HÜKÜMETİ İNSANLIK DEĞERLERİNE DÜŞMANDIR
DAİŞ bir yere saldırdığında ilk olarak o yerin kutsallarını hedeflemekteydi. Kesilen kafalar, yok edilen tarihi eserler, imha edilen inanç değerleri hafızalarda halen tazedir. En son Dêrazor’da DAÎŞ ve işgalci Türk devletinin öncülük ettiği çeteler mezarlıkları tahrip etmiş, Arap halkımızın şehit düşen çocuklarının yattığı şehitlikleri talan etmiştir. Aynı şeyi faşist Erdoğan-Bahçeli iktidarı da Kuzey Kurdistan’da gerilla cenazeleri ve mezarlarına karşı yapmaktadır. Bunu sadece Kuzey Kurdistan’da yapmadı; Efrîn’de, Girê Spî’de, Serêkaniyê’de yaptı. Garzan’da yüzlerce cenazeyi yerinden çıkararak Kilyos’ta bir yol kenarına gömdü. Amed’te, Sêrt’te, Wan’da, Colemêrg’te saldırdı. Nerede Kürt halkının bir kutsalı varsa oraya saldırdı. Gerilla cenazelerine dünyada eşi görülmemiş vahşi uygulamalarda bulundu. Çok açık ki tüm bunları büyüyen Kurdistan özgürlük mücadelesinin önünü alma, Önder Apo’nun geliştirdiği ve bugün evrenselleşen demokratik ulus paradigmasının yaşamsallaşmasını engellemek için yapmaktadır. Halkımız şunu çok iyi görmelidir, Şehitlerimiz büyük direnişleriyle zafere giden yolu sonuna kadar açmıştır. Faşist Erdoğan, soykırımcı Türk devleti şehitlerimizin bu gücünden korkmaktadır. Bu yüzden de en vahşi uygulamalardan geri durmamaktadır. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Nasıl ki DAİŞ vahşeti binlerce şehidimizin gösterdiği büyük fedakarlıklarla yenilgiye uğratıldı, faşist Erdoğan ve soykırımcı Türk devleti de yenilgiye uğramaktan kurtulamayacaktır. Önünde sonunda Kürt halkının haklı davası zaferle sonuçlanacaktır.
İNSANLIK DEĞERLERİNDEN BAHSETMENİN ÖLÇÜSÜ KÜRT HALKINA DAYATILAN SOYKIRIMA KARŞI DURMAKTIR
Kuşkusuz bu ancak ve ancak daha fazla örgütlenme, değerler etrafında daha fazla kenetlenmeyle, faşizmin yaratmaya çalıştığı korkuyu kırarak toplumsal bir direnişe geçmekle mümkün olacaktır. Yurtsever halkımızın şimdiye kadar onursuz kılma, değersiz yığınlar haline getirme politikalarına karşı gösterdiği tutum takdire şayandır. Fakat bu saldırıları kıracak örgütlü bir toplumsal refleks geliştirmek elzemdir. Hiçbir topluluk “ölülerine” yapılan saygısızlık, hakarete rıza gösteremez. Bu, soykırım kıskacında olan Kürt halkı için çok daha hayatidir. Bir gerilla cenazesine yapılan işkenceye sessiz kalan, şehidin gözlerinin çıkarılmasını görmezden gelen, mezarlıkların tahrip edilmesini korkuyla karşılayan hiç kimse ne kendisine insanım diyebilir ne de Kürt olduğuyla, devrimci demokratik değerleri savunduğuyla övünebilir. Kurdistan’da, Türkiye’de insan olmanın, demokratik olmanın ilk koşulu Kürt soykırımına karşı durmaktır. Faşist AKP-MHP iktidarının geliştirdiği saldırılar soykırımı tamamlama saldırılarıdır. Bütün Kurdistan’ın işgali temel politikalarıdır, Önder Apo’nun fikirleriyle özgür yaşam yoluna giren Kürt toplumsallığını dağıtarak sonuca ulaşmak istemektedirler. Şehitliklere, gerilla cenazelerine yapılan saldırılar, zindanlarda yürüttükleri katliamlar, gerillaya karşı kullandıkları kimyasal silahlar, Rojava, Maxmur, Şengal, Başûr’da çocuk, yaşlı, kadın, erkek demeden gerçekleştirdikleri katliamlar bunu amaçlamaktadır. O halde tam da şimdi buna dur demeli, şehitlerimize, şehitliklerimize yapılan saldırıları insanlığımıza, onurumuza yapılan saldırı olarak görüp karşı çıkmalıyız. Soykırımcı Türk devleti değerlerimize her türlü saldırıyı yapmayı kendisine hak olarak görüyorsa bizim de buna karşı her türlü eylemle değerleri koruma hakkımız ve sorumluluğumuz vardır. Ancak bunu yaparsak şehitlerimizi sonsuz yolculuklarında huzura kavuştururuz. Bunu yapabildiğimiz oranda insan olduğumuzu, erdemli ve vicdanlı olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu temelde insanlık değerlerini özümsemiş, vicdanı kirlenmemiş herkesi DAİŞ zihniyetinin öncüsü faşist Erdoğan-Bahçeli iktidarının, soykırımcı Türk devletinin bu vahşetine dur demeye, tüm toplumu ayağa kaldırarak şehitlerimizi, kutsal değerlerimizi daha güçlü sahiplenmeye çağırıyor, her türlü eylemle kutsallarımızı korumanın varlık yokluk gerekçemiz olduğunu ifade ediyoruz.”