İSVİÇRE – İşgalci Türk devletinin kimyasal silah saldırılarında şehit düşen 17 gerillanın kimlik bilgilerini 18 Ekim 2022’de açıklayan HSM Karargah Komutanlığı, uluslararası kuruluşların sessiz kalan veya destekleyen tutumundan dolayı kimyasal saldırıların yoğunlaştığını belirtmişti.
Türk işgal saldırılarını Şikefta Birîndara’da karşılayan ve 6 ay süren direnişini şehadetle taçlandıran HPG komutanlarından Sedat Demhat, işgal saldırısını karşılamaya hazırlanırken iddiasını, büyüklüğünü ve kararlılığını vurguluyordu.
Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’ne 2015’te katılan Sedat Demhat, Mêrdîn’in Stewrê (Savur) ilçesine bağlı Barman köyünde dünyaya geldi. Yurtsever değerlere sahip bir aile ortamında büyüdü. Gerilla saflarına katıldığı günden şehadet anına kadar haklı mücadelesinin bir emektarı oldu. Medya Savunma Alanları’nın birçok yerinde görev aldı. En son Zagros bölgesindeydi. Şikefta Birîndara bölgesinde, 17 Nisan 2022’de başlayan saldırılara karşı 6 ayı aşkın süren destansı direnişin içindeydi. Türk ordusunun kimyasal saldırısı sonucu Ekim 2022’de Şikefta Birîndara’da şehadete ulaştı.
Ekim ayında Zap, Metîna, Avaşîn’e yönelik başlattığı saldırılarda kimyasal silahlarla katledilen HPG gerillası Ferhat Güneş’in (Sedat Demhat), yaşamını, mücadeleye olan bağlılığını, gerillaya olan sevgisini ve Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’ne katılımını, İsviçre’de yaşayan amcası Ercan Güneş’e sorduk.
Ercan Güneş kendi yaşamında da Türk devletinin bastırma ve yıldırma politikaları ile karşı karşıya kaldığını ve bu süreçte hiçbir zaman mücadeleden koparamadığının altını çizdi
Şehit Sedat Demhat’ın sürekli gerillaya bağlı olduğunu ve her yerde Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nin yanında aldığını anlattı.
Nûçe Ciwan Ajansı olarak İsviçre’de yaşayan Şehit Sedat Demhat’ın amcası Ercan Güneş ile yapmış olduğumuz röportaj ise şu şekilde;
Adım Ercan Güneş. Mêrdîn’in Stewrê (Savur) ilçesine bağlı Barman köyündenim. 1994’e kadar köyde yaşıyorduk. PKK ve Türk Devleti arasında çıkan çatışmalar arttığında, Türk Devleti tarafından köylerin boşaltılması ve bizlere koruculuk dayatılmasını ailecek olarak red ettik. Köyden çıkma mecburiyetinde kaldık ve Mêrdîn’e geldik. Mêrdîn’de de biraz zahmet çektik. O dönem köyler boşaltılıyordu. Herkes şehirlere geliyordu. Şehirlerde evler yoktu. Çalışma imkanları da yoktu. Her şeyimiz köyde kaldı. İmkanlarımız vardı 3 dolmuşumuz vardı. Mêrdîn’e gelince o işimiz hepsi köyde kaldı. Mêrdîn’de de yurtseverliğimizden hiçbir zaman taviz vermedik. Yine örgütün siyasi mekanizmasının içinde yer aldık. Çalışmalarımızı sürdürdük.
TÜM BASKILARA RAĞMEN ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRDÜK
O dönem HADEP vardı. Babam da 1999’a kadar HADEP’in çalışmalarının içerisindeydi. 1999’dan sonra ben o çalışmayı yaptım. 1999’da Mêrdîn’de HADEP’in yönetiminde yer aldım. O dönem belediye seçimlerde Mêrdîn de vardı. Mêrdîn’in encümanı olarak yer aldım. Seçimi cidden kazandık ve devlet bilerek bize vermedi. Hatta halk yürümek, eylemler de yapmak istedi ama engel oldular. Uzun bir sürenin ardından Ergenekon belgelerinde ortaya çıktı ki Mêrdîn’de HADEP kazanmış ama verilmemiş. Mersîn ve diğer bölgeler gibi. Bir döneme kadar o çalışmaları yürüttüm. Önderlik tutuklandığında, Mêrdîn’de yürüyüşler ve etkili eylemler yapıldı. Çünkü Önderliğin tutuklanması, kolay ve normal bir şey değildi. Toplum üzerinde büyük bir etki bıraktı. Ondan sonra da örgüt içerisinde çalışmalarımızı yaptık. 2004’te ki seçimlerde Barman Belediyesi’nin üyesiydim. Orada seçimi kaybettik. Yüzde yüz kazanacak iken kaybettik. 2009’a kadar çalışmalarımızı sürdürdük. 2009 yılından sonra iki şehit annesi olan bir kadın arkadaşa üyelik verdik ve yüzde doksan kazandık. O günden bugüne kadar da hala çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2009-2010 yıllarında DEHAP’ın Kongresi vardı. Demokratik Bölgeler Partisi idi o dönem. O dönem partinin eş başkanı oldum. Kongre yaptığımız günün akşamı tutuklandım. 22 siyasetçi arkadaşla tutuklandık. Mêrdîn’de ne kadar eş başkan varsa, hoca, öğretmen ve muhtarlar tutuklandı. O dönem FETÖ operasyonu adı altında Kürt hareketini tasfiye etmek istediler. Ve gerçekten de yüzlerce operasyon yaptılar, ancak ne kadar tasfiye etmek isteseler de edemediler ve edemeyeceklerde. Çünkü Parti gücünü halktan alıyor, halkın partisidir. Bizde 2010’dan 2014 kadar zindanda kaldık. Ben tutuklandığımda bir kardeşimde İran’da tutuklanmıştı oda PKK gerillasıydı daha sonra Türk Devletine teslim edildi orda da 1o yıl zindanda kaldı. O dönemde kız kardeşim, erkek kardeşim ve benle birlikte 3 kişi bir aileden zindandaydık. Tabi ki bir ailede 3 kardeş zindanda olması, psikoloji açısından, ekonomik açıdan aile ve çocuklar üzerinde de etkileri oluyor. Belki biz zindanda olduğumuzda fazla bir zorluk çekmedik içeride çünkü eğitimler vardı, tartışmalar ve bu şekilde zaman geçiriyorduk ancak aile ziyaretimize gelmede, ekonomik açıdan ve devletin baskılarından zahmet çekiyorlardı. 2014’de kız kardeşim çıktığında Ömerli ilçesinde eş başkan oldu. Bende o dönem çıktığımda Stewrê alanı bana verildi ve ben o dönem demiştim gerçekten de biz Ömerli alanını kazanmamız gerekiyor çünkü Stewrê zaten bizim o konuda zaten sorun yoktu, emek sahibiydiler Şehitleri olan, Örgütlü olan bir beldeydi zaten. Ama Ömerli’de biz birkaç arkadaşla çalışmalara başladık ve iyi bir sonuç aldık. O dönemde birçok siyasetçi geldi oraya, Leyla Zana ve Ahmet Türk oradaki gelişimi gördüklerinde çok şaşırdılar. Çünkü bizlere Ömerli’yi kazanmak gerçekten de hayal gibi geliyordu. Çünkü Arap çok fazlaydı Ömerli’de. 2007 de broşür dağıtığımızda bile gizli gizli alıyorlardı. Feodal ve devlete bağlı bir yerdi. Bir kardeşimde ekonomik sorunlardan dolayı Türk metropollerine gidip çalışmak zorunda kaldı. Biz Mêrdîn’de kaldık. Yani aile olarak örgüte ve ideolojisine bağlı bir aileyiz. 2014’de çıktıktan sonra 2015 ve 2017 de tekrar tutuklandım. Burada da sordular dediler neden KCK dosyan var bende dedim ilk dosyamı FETÖ operasyonlarında bizleri de tasfiye etmek istediler. Diğer dosyada AKP-MHP iktidarı dosyamı tekrar KCK dosyasıyla açtı Kürt hareketini komple ortadan kaldırmak istiyorlardı ve iki dosyamı da KCK üzerine açtılar. Bizden korkuyorlardı çünkü biz toplum içinde çalışmamızı yürütüyorduk, siyasi, ekonomik, hukuksal ve ahlaksal çalışmalarımız toplumda etki yaratıyordu. Kurdistan gerçekten de sistemin eliyle talan edilmişti, ahlaksızlık ve uyuşturucularla şehirlerimizi talan etmek istiyorlardı. Biz toplum içerisinde çalışma yürüttüğümüz de bunların önünü alıyorduk. Hatta iki kişi birbiriyle kavga ettiğinde gidip onları barıştırdığımızda dosyamızda bunun suç olduğunu söylediler. Biz yapmadığımızda görüyorsunuz örnek Amed’de 9 kişi öldürüldü her ne kadar söylemesi basit gibi görünse de aile mağdur oldu çocuklar mağdur oldu böyle olmaması gerekiyordu, neden oluyor çünkü elini topluma atan kimse yok ve devlet bilerek müdahale etmiyor çünkü Kürtlerin birbirini öldürmesini istiyor. Bu konuda bizim etkimiz vardı yani gidip barıştırıyorduk.
2019’da da artık mecbur kaldım dosyalardan ötürü yaşam benim için zorlaştı güvenlik için Avrupa’ya geldim. O çalışmalarım yarım kaldı. Burada da devam etmek istedim bu iki dönemdir İsviçre’nin Luzern şehrinde eş başkanlık yaptım. Şu anda farklı bir arkadaş eş başkan ancak çalışmalara devam ediyoruz.
ŞEHİT SEDAT’A BAKINCA HER ZAMAN MORAL ALIYORDUK
Şehid Sedat Demhat (Ferhat Güneş) ailesi yurtseverdi. Bundan dolayı büyük bir etki üzerinde yaratmıştı. Daha çok küçük yaşlarda Mêrdîn’den çıktı. Türkiye metropollerinde büyümek zorunda kaldı. Orada okullarda hep onların sisteminde büyüdü. Tabi ki zahmet çekiyordu çünkü ana dili Kürtçe, ancak Mêrdîn’e gelip gidiyordu hatta bizde zindan da olduğumuzda ziyaretimize de geliyordu. Ve çelişkileri o zamandan başladı hep soruyormuş neden bu kadar kontrol var ve biz çıkıyoruz dışarı neden onlar içerde kalıyor tabii ki yaşı ilerledikçe anlam vermeye başlamış. Yurtseverlik ruhu ve duyguları gelişmiş. İstanbul’dan 2-3 arkadaşına sordum gerçekten çok mutlu oldular ismini duyunca. Dediler biz 6-7 arkadaştık gerçekten de bizim öncümüz gibiydi bizi o yönlendirirdi sürekli, kavga çıktığında hep en önde giderdi cesaretliydi. Gerçekten de her zaman mutlu ve ona baktığında moral alıyordu insan. Ve annesi hep diyordu kadınlara ve çocuklara hep farklı bir önem veriyordu.
2014 de Mêrdîn’de belediye seçimleri bittiğinde İzmir’e kardeşimin görüşüne gittikten sonra İstanbul’a gittim. O zaman o garsonluk yapıyordu bir gün sabah erken kalkıp gideceğim zaman benim cebime 100 TL kattı ve ihtiyacın olur dayı demişti. Yani benden çok küçük olmasına rağmen bu düşünceleri erken yaşta olgunlaşmıştı, O ve bu uzun süre aklımda kaldı böyle olgun düşünmesi beni çok etkiledi. Kobanê döneminde çok fazla etkilenmişti yani annesi de, arkadaşları da röportajda söylüyor, bir gün Kadıköy’de Kobanê eylemleri olduğunda asla oradan gitmek istememiş. Gaz atmalarına ve saldırmalarına rağmen hep orda kalmış ve aslında orda bir şeyler yapmak istemiş. O eyleme bu amaçla gitmişti. Annesine DAEŞ’in, annelerimizi, çocukları katlettiğini kafalarını kestiğini, bizim hep onlara yardım etmemiz gerektiğini annesine hep söylerdi. Bir günde farklı bir odada elini duvara vuruyor annesi de ne olduğunu sorunca; Kobanê’de halkımız katlediliyor bir şeyler yapmamız gerek diyor. Yani hep bir şeyler yapmak istiyor isyan ediyor aslında ancak sanki çaresiz kalıyor gibi hissediyordu. Ve annesine ben dışarı çıkmak istiyorum değince annesi hayır diyor sen küçüksün gitme böyle şeyler söyleme. Oda hayır gideceğim değince, annesi de feodal bir söylemle, sen tek erkek çocuksun diyor yani bizde Önderliğin felsefeni tam tanıyana kadar feodaldik ama Önderliğin felsefesinden sonra bir çok şey değişti. Bu bizim gerçekliğimizdir önceden böyleydi. İşte o zaman bekliyor iki erkek kardeşi daha oluyor, toplamda 5 kişi oluyorlar 2 genç kadın 3 erkek, bu sefer de annesinin yanına gidip; sen bana tek erkek çocuğu diyordun şimdi 3 erkek, 2 si sana biri de Kurdıstan için olsun diyor. Annesi de tekrar diyor oğlum sen küçüksün, orası ağır bir yüktür zahmetlidir, yani gerçekten de zahmetlidir. Şehid Demhat ise ‘’ben senin oğlunum ben yapabilirim’’ diyerek annesini de biraz övüyor. Bir günde arkadaşıyla konuşurken gerilla nasıl oluyor da bu gücü kazanabiliyor, acaba nerden alıyor bu gücü gibi sorular soruyor. O zaman gerilla olacağını ve gerillanın yeri benim evimdir yaşayacağım yer orasıdır demiş ve zaten ondan sonra o arkadaşıyla beraber gidiyorlar.
HER ZAMAN NASIL GERİLLA OLABİLİRİM DİYORDU
Yaşamında ve sorularında her zaman gerilla yaşamı vardı ve onları sordu araştırdı ve onların cesaretinden hep bahsetti. Oda Kürt halkını savunan gerillalar gibi militan olmak istiyordu. Hedefi buydu. Ve gitti, gittiği yol normal bir yol değil inançlı ve güven isteyen bir yol, kutsal bir yol ve herkes karar veremez bu yolda yürümeye ama o karar verdi cesaretliydi bizde umutluyuz. Gittikten sonra birkaç sefer videolarda gördük iyiydi durumu moralli ve coşkuluydu.
Bir gün şehadet haberi geldi, geçen seneydi 2022 Ekim ayındaydı bir güne onun şehadet haberi ile uyandık, 17 arkadaşıyla beraber basında şehit düştükleri açıklanmıştı ve o zaman partinin açıklamasıyla basında bu sözler yer alıyordu;
17 yoldaşımız yasaklı silahlar ve kimyasal silahlarla katledildi, şehit düşürüldü bütün halkımız şehitlerimize sahip çıkmalı çağrısını yapmıştı. 17 kişiden biride benim yeğenim Şehid Sedat Demhat’tı ( Ferhat Güneş). Beni de etkiledi çünkü katıldığında 16 yaşındaydı ancak sadece o değil diğer 16 arkadaşın şehadeti de beni çok etkiledi. 2 gün sonra videosu çıktı, konuşması, duruşu, halka çağrısı hepimizin üzerinde büyük bir etki yaratı.
Normal savaşarak Şehit düşürülmemişti, kimyasal silahlarla şehit düşürülmüştü. Ondan önce 6 ay direniyorlar Şikefta Brindara’da şehit düşüyor. Zagros alanında zaten 6 ay öncesinden bir video çekmişler ve o yayınlandığında ‘’düşman üzerimize normal saldırmıyor kimyasal silahlarla saldırıyor ve dağlarımızı bombalıyor, ancak biz hazırız her şeye göre kendimizi hazırladık, her ne kadar teknikleri olsa da, gerilla yaratıcıdır ve yaratıyoruz ona göre de kendimizi hazırladık. Sayıları ne kadar bizden fazla olsa da, bizim yüreğimiz onlardan daha büyük. Bombaladıkları dağlar bizim, ağaçlar bizim onlar ülkemizi işgal etti ve bizim bir ağacın bile hesabını düşmandan sormamız gerekiyor, soracağız da iddialıyız kararlıyız.’’ demişti.
MÜCADELESİ İLE HERKESE ÖRNEK OLDU
Bu videoyu bizler izlediğimizde gururlandık ve duygulandık, Bütün dünyada halk ayaklanmıştı 17 arkadaşın şehit düşmesi üzerine Düsseldorf’ta da yapılan eylemlerde anneler resimlerini kaldırmıştı. Bir anne onun resmini başka bir anneden istemişti Şehit Sedat Demhat’ın resmini taşıyan anne de vermemişti o fotoğrafı, bende sordum dedim bu kişiyi tanıyor musun, anne de dedi hiç tanımıyorum televizyonda konuşmasını görmüştüm ve duruşu, konuşması, cesareti ve ülke sevgisi beni çok etkilemişti ondan bu resmi kaldırıyorum havaya dediğinde ben tekrardan çok duygulandım ve anlandım ki gerçekten de Şehîd Namirin.
Ekim ayında şehit düştüler ve ekim ayı önemli bir tarihtir. Heval Berîtan, Heval Arîn Mirkan ve yüzlerce öncü arkadaş ekim ayında şehit düştü. Bunu için her yıl ekim ayında şehitleri anıyoruz. Tekrar Ekim ayı ve bütün şehitler karşısında saygıyla eğiliyor ve anıyoruz.
Kaç gün önce biliyorsunuz ki Lozan yıldönümüydü tekrar Kuzey Kurdistan’da da Avrupa’da da halk bu antlaşmayı tanımadıklarını söylediler. Katliam kefenini Kürtler yırttı artık. Kürt Örgütleri Lozan da 2-3 gün yan yana kaldıklarında Kurdıstan’i bir konferans düzenlediler güzel bir çalışma ve tartışma çıkardılar.
TOPLUMUMUZ SESSİZ KALMAMALI
KDP’ye de sesleniyoruz kimyasallarla şehit düşen gerillalarımızın kanında onlarında elleri var. Onlar itirafçılık yapıyor ajanlık yapıyor bir ihanet içerisindeler. Bunlar kabul edilemez. AKP-MHP’nin yandaşı konumundalar. Onlarında kendilerine dönmesi gerekir. Kürtleri düşmanın eliyle katlediyorlar. Bunun kabul edilmemesi gerekir.
Toplumumuza da sesleniyoruz, Çocuklarımız şehit düşüyor, düşman eliyle katlediliyor. Şehit annelerinin dediği gibi benim çocuğum değil Kurdıstan’ın çocuğudur. O zaman Kurdıstan halkı çocuklarına sahip çıksın eğer sahip çıkmazsak asimile, inkar ve imha devam edecektir. Zaten şehit Sedat Demhat şöyle diyordu; ‘’halk bizi bekliyor, toplumun bizden beklentileri var bu istekleri yerine getirmemiz gerekiyor ve bu hesabı düşmandan soracağız’’ diyordu.
KANLARI İLE BU TOPRAKLARI SAVUNDULAR VE SAVUNUYORLAR
ANF’de bir arkadaşının kaleme aldığı ‘’HAZIRIZ HEVAL’’ başlıklı yazısı vardı yani savaşa hazırız.
Bu dönemde bu savaşı kazanıp düşmana kaybettirmemiz gerekiyor ve Önder APO’yu özgürleştirmemiz gerek. Yani Önder APO üzerinde uzun süredir ağır tecrit var yani bu savaşı kazanıp Önderliğimizi fiziki olarak özgürleştirirsek, bu düşmanı topraklarımızdan çıkarırsak ancak Önderliğe karşı özeleştirimizi verebiliriz. Çünkü Önder APO bütün yaşamını Kürt ve Kurdıstan’a adadı. Önder APO’dan iki buçuk yılı geçen, 28-29 ayı bulan bir süredir hiç kimseyle görüştürülmüyor bu en büyük işkencedir. Onun için bütün insan hakları, CPT, AİHM, BM kuruluşlarına sesleniyoruz uzun süreli böyle ağır bir tecridi kabul etmiyoruz. Edilemezde, kendi kanunlarında bile siyasi tutukluların ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı vardır. Ancak Önderliğimiz yaklaşık olarak 3 yıl önce kardeşiyle 2-5 dakika telefon görüşmesi yapabildi. Ondan başka bir görüşme yapılmadı. Biz yaşamından, durumundan çok endişeliyiz. Neden tecrit altında bunu da açıklamak gerek. Tecritten önce görüşmelerde yaptığı değerlendirmeler sayesinde bir çok şeyi düzeltebiliyordu Ortadoğu’da, çözüm süreci yapabiliyordu, ancak bugün sistem istemiyor sesini çıkmasını çünkü demokratik düşünceleri, barışçıl düşünceleri Ortadoğu’da yayılmaması için tecrit altına aldılar. Onun şahsında aslında bütün Kürtler tecrit altına alındı, bütün toplumumuz tecrit altına alındı. Avrupa’da veya Kurdistan’da partilerimizi kapatarak veya halkımıza dönük saldırılarında bunları öne çıkarıyorlar böyle bir yaklaşım var. Zaten bu şekilde tecrit başlıyor ve dağlarımızı bombalama hatta Avrupa’da bile arkadaşlarımızı tutuklamaya kadar devam ediyor.
Şehitler üzerine çok şey söylemek istiyoruz ancak ne gücümüz nede kuvvetimiz buna yetiyor. Çünkü şehitler görevlerini tamamlayanlardır. Ondan dolayı ’’Şehitler Partisiyiz’’ diyoruz. En üst mertebeye ulaşanlardır. Onların isteklerini, bu mücadele bayraklarını yerine ulaştırmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Sadece ‘’Şehîd Namirin’’ demeyeceğiz onların fikir ve düşüncelerinin üzerinde de duracağız. Şehit Sedat Demhat’ın da dediği gibi, ‘’Dağlarımızı, ağaçlarımızı, doğamızı bombalıyorlar. Bu kabul edilemez.’’
Kanları ile bu toprakları savundular. Bugünde onların yerinde o mevzilerde yer alanlar, o doğayı ve ormanları koruyorlar. Sonuna kadar da onlar inancımız var. Onlara minnettarız. Savaş cephelerinde, şehit olanlar, kendi dili ve toprakları için canından vazgeçenlere hepimiz borçluyuz. M. Hayri Durmuş’ta diyor ‘’Mezar taşıma halkına borçlu olarak öldü yazın.’’ Canını feda edenlerin hepsi de bu gerçeklikle varlar. Yani gerçekten de bizler onlara borçluyuz. Ülke içinde ve dışında halkımız elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Yakın süreçte tecride karşı eylemler olabilir. Herkes katılmalıdır. Bugün tecrit altında olan, neden kim için tecrit altında bunları görmek gerekir.
Amcasının Şehit Sedat Demhat için kaleme aldığı şiir,
Bir kuş olup, özgürlüğe uçan Sedat Demhat Heval’ın anısına;
Seni anlatabilmek kolay mı be cigerim,
Seni yazmak ne zor be yeğenim,
Seni yazmak Cudî Dağı’nın ağırlığı kadar zor be delalım,
Senin o güzel bakışlarını mı anlatayım.
Yoksa o güzel gülen gözlerini mi.
Dilinden tane tane düşen o güzel sözcüklerini mi anlatayım.
Yoksa Dünya’nın bir ucunda,
Senin ve 16 Hevalın resmini taşıyan, gözü yaşlı anaları mı anlatayım.
Hele birde yürekleri dağlayan şarkı söyleyişini mi anlatayım.
Oy delalım,
Sen dilimden düşmeyen bir şiir,
Okuduğum, uzun uzadıya bir destansın sen.
Gözümden akamayan son damla yaş.
Unutabilecek miyim özgürlüğe tercüman gözlerini,
Özgürlüğün gelişini müjdeleyen o güzel gülüşünü,
Yüreğin hatırına, kaç beste yazılır.
Ey Heval,
Sen hep yüreğimizde kalacak küçük kahramanımızsın,
Seni ve tüm Kurdistan şehitlerini saygı ve özlemle anıyorum.
AZAD ÊRÎŞ / İSVİÇRE