BEHDÎNAN- Helin Harun Çekdar
‘’Bir yoldaşım var zorluklarla mücadele etmemi sağlayan, ağladığımda başımı omuzuna yaslayıp da derin derin ahlar çektiğim. Bir yoldaşım var sesini duyuca bile heyecanlanıp gülüşünde yaşamın umudunu gördüğüm. Gözlerinden evrenin güzelliklerini anlayabildiğim. Sevgisi ile tüm dünyayı kucaklayabildiğim. Samimiyetini saflığında bulduğum. Bir yoldaşım var, cesareti ile yüreğimi coşturan. Ve öyle bir yoldaş ki bu; tüm dünyayı karşıma alacak gücü kendimde bulmamı sağlayan bir Egîd misali. Halkının büyük kahramanı bu yoldaşla son nefese kadar yaşamında onun yanında yer alacağım ve son nefese kadar birlikte savaşacağım.’’
Bu dağlar öyle büyük değerlerle dolup taşmaktaki, bunlara tanıklık etmek bile başlı başına büyük bir nimet ve büyük bir şans aslında. Kurulan büyük, güçlü bağlar, sevginin kutsallığının eriştiği muazzam anlam, tarifi imkansız bir duygu seline dönüşüyor. Bu duyguyu yaşayan insanlar eriştikleri bu mertebede, sadece birbirlerinin gözlerinin içine bakarak da birçok şeyi ifade edebiliyorlar birbirlerine. Biri bir şeyi seviyorsa, diğeri de seviyor, biri bir şeyi sevmiyor ve kabul etmiyorsa o da sevmiyor ve kabul görmüyor. Yanlışlıkları, doğruluklarını birbirinden böylelikle ayırt edebiliyor ve birbirlerini böyle eğitiyorlar. Birbirlerini böylelikle cücelikten, yüceliğe davet ediyorlar. Birinin sıkıntısı, sorunu, her birinin sıkıntı ve sorunu oluyor. Birinin gelişmesi diğerlerinin de gelişmesi oluyor ve bu kutlanması gereken en asil davranış oluyor. Ve insanın şuna inancı daha çok gelişiyor, bu dünya asla değişmez, yenilenmez, gelişemez denilemez. Bunu onlar başarabiliyor ve güzelleştirebiliyor ve herkesin de yapabilmesi için büyük bir çaba harcıyorlar. Zor olan sadece insanın kendisidir. Kendini aşan ve herkesin olan insanın yapamayacağı, başaramayacağı ve hatta yaratamayacağı hiçbir şey yoktur. İnsanın önünde sadece insanın kendisi engelmiş bunu bu dağlı gerillaların her gün yaşadıkları güzel duygularından görmekte, şahitliğini yapmaktayız. Bizler dahi onların yaşamından, yaşamı ele alışlarından, kocaman hayallerin peşinde koşuşlarından gelişecek daha güzel bir dünyanın tablosunu görebiliyoruz.
İLKESEL YAŞAMA KAVUŞMAK VE İLKELİ BİR İNSAN OLMAK
Önder Apo’nun yaratımı olan, PKK’deki ilkesel yaşam felsefesinin, insan üzerindeki pozitif enerjisinin etkisini, bu vesileyle daha iyi anlayabiliyor insan. Bir derya misali pak olan bu yaşamda insanların yeniden öz benliklerine dönüşlerinin tarihine tanıklık ediyoruz. Tüm insanlığa, yeniden var olma yolundaki bedeli, hiçbir güç vermemiş ve böylesi büyük, kutsal bir hizmette bulunmamıştır. Bu denli insanlığı değerli bir varlık olarak ele alıp ta sosyolojik tahlillerde bulunmamıştır. İnsanlığa huzur veren ve yaşama azmi yaratan bu hakikate erişmede nasılda engeller olarak konulan tabular bir bir yıkılmaktadır insan şahsında. İşte bizde bunu gerillanın yaşam ve savaş tarzında hemen hemen her gün hissederek, yaşayarak görmekteyiz.
GELECEKTEKİ GERÇEĞE UMUT KAPISI OLMAK
Onlar gelecek hayallerini görüyorlar, hissediyorlar, arzuluyorlar ve bunun için her şeyleri ile varlıklarını ortaya koyuyorlar. Doymadan, bıkmadan, pes etmeden amaçlarına ulaşmayı başarıyorlar. Onlar tüm herkesin hayalleri, amaçları ve yaratılan özgürlüğün tam da kendisi oluyorlar. Nefes almak asla boş olmamalı onların yaşamlarında ve mutlaka yaşadıkları ana ve mekana bir anlam katmalılar, bir iz bırakmalılar kendi yaşamlarında. Her adımları zamana bir vasiyet bırakmalıdır. Birlik, bütünlük dünya düzenini yeniden yaratan ilkesel bir yaşam standardında oluşacaktır onların fikrinde. Bunun kıymeti bilinmesi gereken en değerli anlayış ve arayış biçimi olduğunu anlıyoruz. Daha doğru bir toplum anlayışı için bu ekolojik, komünal ve demokratikleşme düşüncesini benimsemek ve tüm dünya ya yaymak gereklidir. Yoksa ulus devletlerin toplum kırımları ve diktatörlerin tekel anlayış sistemi dönemi devam edecektir. Fakat toplum PKK’nin sunduğu yaşam modeliyle bilinçlendikçe kendi kendini yönetme hakkında ısrarcı olacaktır. Çünkü; dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir insanın efendisinin olmasına gerek yoktur. Ve her insan kendi fikir ve zikriyle yaşamını yaşamaktadır. Hem de acısı, tatlısıyla, zorluk ve rahatlığıyla, sıkıntı ve huzuruyla bir bütün kendi kararları doğrultusunda, kendi seçimleri doğrultusunda yaşamalıdır. Her insan kendisi hakkında kendi kararlarını verebilir. Devlet olmadan da yaşam standartları olabilir. Bunun en gerçek ve sade biçimini bu dağları asilikleriyle temsil eden gerillalardan anlayabiliyoruz.
PILING VE BAGER İKİ BEDENDE YAŞAYAN, İKİ FARKLI RUHTULAR
İşte Bager ve Pılıng da böyle bir bilincin tamamlayıcı nesilleri oldular bu dağlarda. Kendilerini, ruhsal ve bedensel olarak bu dağların şartlarıyla geliştirdiler, yetiştirdiler. Her kapıya umut olabilmek için Önderliği anlama ve uygulama amaçlarında nettiler. Kendilerini adadıkları bu yol onların tek mutluluk kaynağıydı. Hakikate duydukları aşkı büyük bir elzemle korudular. Savaşçılıkları dillere destan bir efsane yarattı. Amaçlarında bir bütünen merttiler, samimiydiler, ciddiydiler. Gerçek bir Apo’cu ruhla donattılar kendilerini. Birde birbirlerine karşı duydukları bambaşka bir sevgi ile doluydular. Bu sevgi onları yüceltiyor, geliştiriyordu. Onlar birbirleri için her şeydiler. Her şeyin en güzel ifadesiydiler birbirleri için. En değerli olan olmak ve bunun gereklerine göre gerçek yoldaşlık sevgisine bağlı olmak, sadık olmak ve özümsemek onlarda örnek alınması gereken en güzel özellikti. Bir lokmada olsa birbirleri ile paylaşmasalar asla o lokma boğazlarından geçmez, helal olmazdı onlar için onların yaşam felsefeleri böyleydi. Yaşamlarının neden bu kadar hayranlık uyandırdığını anlamak o kadar da zor olmasa gerek. İnsanın yüreğine işleyen sevgi mekanları adeta bir müziğin ahenk içerisinde birbirini tamamlaması gibi büyülüyor gerçekten de insanı. Oysaki PKK’ye katılmadan önce hiç de birbirinden haberdar olmayan bu iki genç gerilla nereden birbirlerinden haberdar olacaklardı. Birbirlerine bu denli benzediklerini nereden bilebileceklerdi. PKK bu yaratılışa imza atan ilk ve tek harekettir. Bundandır insan yaratan bir hareket deniliyor PKK için. Önder Apo olmasaydı ve PKK’yi kurmasaydı onlar Kemallerin, Hayrilerin, Saraların varlıklarından ve yaşamsal duruşlarından nasıl haberdar olup da bugünün Kemalleri, Hayrileri ve Saraları olma hayallerini gerçekleştireceklerdi.
FİKİRDE, ZİKİRDE VE EYLEMİN DİLİNDE BİR OLMAK
Pılıng, Bager için Bager, Pılıng için aynı derecede bir anlamı ifade ediyor, fikir, zikir ve eylemlerine kadar birlikte, bir ve bütündüler. Ölüm bile gelecekse, birlikte aynı dava için savaştıktan sonra, yoldaşlıklarının onlarda yarattığı bağlılık uğruna varsın sefa gelsin, hoş gelsindi. Bu çok da onları korkutmuyordu çünkü ancak şerefli bir ölüm olan halkı için savaşarak Şehit olmak onlar için yaşamın anlam bulmuş haliydi. Tabi tek korkuları birinden önce bir diğerinin bunu daha erken karşılamış olabilme ihtimaliydi. Sonuç ta yoğun bir savaş yürütülüyor ve amansız bir direniş gerçekleşiyordu. Bu kaygı onların önünde engel teşkil etmiyor, tam tersi birbirlerini daha fazla duyarlılığa davet etmeye sevk ediyordu. Bu şekilde birbirlerini korumak için eksikliklerini tamamlayıp, askeriyette birbirlerini daha çok geliştirmelerine vesile oluyordu.
BOTAN’IN ATAN KALBİ OLDULAR
Botan topraklarının iki yiğit evladı, iki büyük cevher. Biri Van’ın Başkale topraklarından bir diğeri Şırnak’ın Silopi ilçesinden geliyordu. PKK sayesinde yeniden doğuşa, yeniden yaratılışa, yeniden can bulmaya başlamış ve tüm güzelliklerin en sade halini yaşamaya başlamış ve bu yaşam onlarda uğruna ölecek kadar değer kazanmıştır. PKK ile örgütlenmiş, bilinçlenmiş kişiliklerini yeni davalara yatırmışlardır. Kendilerinin çektikleri acıları daha fazla çocuğun çekmemesi ve canlarının yanmaması için, hayatları ve hayalleri karartılmasın diye yönlerini verdikleri dağlarda yarınların intikamı olmuşlardır. Bir fert olarak yapabileceklerine inanmış ve gelecek hayallerini gerçeğe dönüştürerek gönül verdikleri bu yolu, o çocukların umut bahçesi yapmışlardır. Aşılmaz olan aşılmış, yapılmaz denilen yapılmıştır artık. Artık onlar Kürt halkının ve tüm insanlığın tek kurtuluş umudu olmuştur. onlar bu biliçle her gün kendilerini adadılar ve bu şahadete kadar ulaştı. Onlar şahadete bile gerçekten birbirleriyle sözleşmişçesine birbirinin ardı sıra gittiler. Biz onların her anına neredeyse tanıklık ettik ve onlarla yaşadık. ‘’Bir insan istese neler başarmaz ki’’ sözü, söz olmaktan çıktı ve hakikate dönüştü. Toprak ana onlara kucağını açarken, yer gök zafer çığlıklarıyla inledi. Çnkü; onlar sıradan olmayan bir yaşam yaşadı ve sıradanlığı reddeden bir yaşamı kucakladırlar genç bedenlerinde. Şahadet onlarda yeniden anlam buldu ve kıvanç duydu bu iki yiğit evladı ile.
EFSANELEŞEN YÜREKLER, ASLA UNUTULMAZLAR
Siz, tarih de büyük bir miras ve asla unutulmayacak bir roman, bir şarkı oldunuz umut dolu atan kalplerde. Siz, karşılıksız bu hayata başlayıp karşılıksız bu hayattan ayrılanlarsınız. Yaşamı nasıl ki dolu dolu yaşayarak birçok şey bıraktınız tarihe, işte şahadeti de öylece asil ve mertçe iki farklı bedende tek ruh olarak karşıladınız. Tüm insanlık sizinle yeniden doğdukça size her gün ibadet edercesine minnettarlıklarını sunacaktır. Bu asla inkar edilemeyen, üstü kapatılamayan ve karalanamayan bir yemindir size karşı.
ANF