BEHDINAN – 9 Ekim Uluslararası Komplosunun 25’inci yıl dönümünde bir makale kaleme alan Cemil Bayık; Kürt halkının, Önder APO’a yönelik yürütülen komploya karşı verdiği mücadele, Önder APO arasındaki bağ ve İmralı’daki direniş konularını değerlendirdi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bayık’ın değerlendirmeleri şöyle:
Önder Apo’nun öne çıkan temel özelliklerinden biri Kürt halkıyla arasında oluşturduğu bağdır. Genel bir gözlemle Kürt halkıyla Önder Apo arasında çok güçlü bir ilişkinin olduğu rahatlıkla anlaşılabilmektedir. O kadar güçlü bir bağ oluşmuş ki Kürt halkı Önder Apo olmadan varlığını düşünemiyor. Önder Apo’yla kurduğu ilişkiyle varlığını tanımlıyor ve anlamlandırıyor. Varlığını ve özgürlüğünü Önder Apo’nun varlığı ve özgürlüğü olarak anlamaktadır. Önder Apo’ya olan yaklaşımı kendisine olan yaklaşım olarak görmektedir. Önder Apo da kendisini tümüyle halka ait kılmıştır. Zaten Kürt halkı bunu bildiği için Önder Apo’ya bu şekilde yaklaşmakta, kendisini onunla özdeşleştirmektedir. Bu durum halkın eylem ve söylemlerine yansımıştır. Önder Aposuz Yaşam Olamaz; Bê Serok Jiyan Nabe söylemi, Kürt halkının yarattığı bir slogandır. Kürt halkı her gün bu sloganla, bu sloganın ifade ettiği anlamla yatıp kalkmakta, onunla yaşamaktadır. En çok bu sloganı haykırmakta, onun etrafında bir araya gelmekte, varlığını onunla ifade etmektedir. Sloganlar önemlidir. Bir halkın sloganı haline gelmek öyle sıradan bir durum değildir. Sloganlar ideolojik, siyasi bir anlam ifade ederler. Toplumsallıkla, toplumun varlığı ve özgürlüğüyle yakın bir ilişkisi vardır. Özgürlük arzusunun ifadeye kavuştuğu söylemlerdir sloganlar. Dolayısıyla bir fikirdir. Kürt halkının da varlık ve özgürlük sorunu vardır. Kürt halkı soykırım tehdidi altındadır. Bu tehdidi ortadan kaldırmak, dilini, kimliğini, kültürünü özgürce yaşamak, iradesini özgürce yansıtmak ve yaşamak istiyor. İşte bunun mücadelesini veriyor. Bunun için bugüne kadar çok büyük bedeller ödemiştir. Şimdi de bedel ödemeye devam ediyor. Çünkü mücadele olmadan özgürlük de olamıyor. Bunu en iyi Kürt halkı bilmektedir. Bundan dolayı da ne pahasına olursa olsun mücadeleden vazgeçmiyor. İşte Kürt halkı bunun merkezine Önder Apo’yu koymaktadır.
ÖNDER APO’YLA KÜRT HALKI ARASINDAKİ BAĞ ANCAK DESTANLARDA BULUNUR
Kürt halkıyla Önder Apo arasında oluşan bu bağın nasıl geliştiğini anlamak Önder Apo’yu anlamak, Önder Apo’nun düşünce ve felsefesini anlamak bakımdan çok önemlidir. Öyle ki, bu anlaşılmadan Önder Apo’nun doğru ve bütünlüklü anlaşılması mümkün değildir. Çünkü bu ilişkinin tüm gelişmeler üzerinde belirleyici bir etkisi olmuştur. Özgürlük mücadelesinin çizgisi ve gelişimi üzerinde de bu ilişkinin çok belirleyici bir etkisi vardır. PKK ve özgürlük mücadelesinin gelişmesinde ve şekillenmesinde Önder Apo’nun halka yaklaşımı ve halkın da bunun karşısındaki tutumu belirleyici bir rol oynamıştır.
Önder Apo örneğinde olduğu gibi halkla gerçek bağlar kurmak öyle sıradan ve kolay değildir. Hele ki Kürt gerçeğinde bunu istemek ve başarmak çok zordur. Bir taraftan sömürgeciliğin yarattığı korku, aşınma ve yabancılaşma öbür taraftan kapitalist modernitenin bireyci yaşam kültürünün etkisi böyle bir ilişkinin geliştirilmesi önünde ciddi bir engeldir. Tüm bunları aşmak, soykırımcı sömürgeciliğin korku, baskı ve dayatmalarına göğüs germek ve kapitalist modernitenin bireysel yaşam imkanlarını reddederek halk gerçeğini esas almak, onun yaşamını ve kültürünü tercih etmek kolayca karar verilecek ve üstesinden gelinecek bir şey değildir. Bu, kararlı ve ilkesel bir yaklaşımı gerektirir. Bundan dolayıdır ki Önder Apo’nun Kürt halkıyla arasında oluşturduğu ilişkinin örneğine çok fazla rastlanmaz. Özellikle böylesi ilişkiler günümüz dünyasında pek yoktur. Bunun benzerleri daha çok tarihte, halkın türkülerine ve destanlarına konu ettiği olaylarda görülmektedir. Zaten görülüyor ki; Kürt halkı Önder Apo’yu yoğun bir şekilde türkülerine, destanlarına, kültür ve sanatına konu etmektedir. Bunlar çok önemli hususlardır ve bir toplum için ifade ettiği anlamı üzerinde durmak, bunu anlamak ve anlaşılır kılmak gerekiyor.
HALK SÖZ İLE YAŞAM ARASINDAKİ UYUMU ÖNEMSER
Kürt halkıyla Önder Apo arasındaki ilişkinin temelinde hiç kuşkusuz Önder Apo’nun halka yaklaşımı vardır. Önder Apo doğruluğu halkta görmüş ve bundan dolayı halkı esas almıştır. Doğruluğun ölçüsü olarak halkı görmüştür. Önder Apo’nun bu yaklaşımı önemlidir. Bunu herhangi bir yaklaşım olarak görmemek gerekir. Bu yaklaşımın içerisinde derin tarihsel ve toplumsal anlamlar vardır. Toplumu, halkı esas almak bir düşünceyi, yaklaşımı ifade etmektedir. Hatta ekseriyette de aykırı olmayı ve de bunu göze almayı gerektirir. Derin bir düşünce, yoğunlaşma ve kişilik yapılanması olmadan bunu yapmak olamaz. Önder Apo tüm bunları yapan ve yaşayan biridir. Kişiliğini ve yaşamını buna göre oluşturmuştur. Yoğunlaşma, düşünce ve kişilik yapılanması bu demektir. Yani düşündüğün, inandığın gibi olmak, buna göre yaşamak, yaşamını ve kişiliğini buna göre oluşturmaktır. Bunları şunun için belirtiyorum. Birçok insan, bu arada kendini önder veya lider olarak görenler, halktan çokça bahseder, fakat buna göre olmazlar. Yaşamları, kişilikleri, yoğunlaşmaları buna göre olmaz. Söylemleri ile yaşamları birbirinin tutmaz. Kişiliklerini sözlerinde dile getirdikleri biçimde oluşturmazlar. Böyle yapmadıkları için de buna göre yaşamazlar. Elbette halk da bunu görüyor, değerlendiriyor ve buna göre yaklaşıyor. Halkın en çok dikkat ettiği, önemsediği nokta bu olmaktadır. Halk söz ile yaşam arasındaki uyumu önemsemektedir. En temel değerlendirme ölçüsü budur. Doğruyu ve yanlışı bununla ayırt etmektedir. Kime nasıl yaklaşacağını buna bakarak belirlemektedir. Kürt halkı Önder Apo’ya da buna göre yaklaşmıştır. Önder Apo’da bu uyumu gördüğü için O’na inanmış, O’nu önder olarak kabul etmiş ve O’nun izleyeni olmuştur. Dikkat edersek bu ölçü, yani söz ile yaşam arasındaki ilişki ve uyum, Önder Apo’da da temel bir ilkedir. Bize hep bunu söylemiş, böyle olmamızı istemiştir. Böyle olmamızı engelleyen özelliklerimizi şiddetlice eleştirmiş, çözümlemiş ve aşmamız gerektiğini belirtmiştir. Kendisi de böyle olmuştur, böyle yaşamıştır. Hepimiz de bunun tanığıyız. Bu Önder Apo’da o kadar somuttur ki, Önder Apo’ya karşı olanlar bile bunu inkar edememiş, bu teslim etmek zorunda kalmıştır.
HALK NEYİN DOĞRU OLDUĞUNU EN İYİ BİLENDİR
Önder Apo, halkın içerisinde yetişmiş, halkın içinden çıkmış biridir. Önder Apo’daki bu özelliğin her şeyin belirleyeni olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla bu çok önemli bir özelliktir. Önder Apo gerçeğini oluşturan ayırt edici bir özelliktir bu. Belki bu birçok kişi için söylenebilir, fakat bu gerçeklikte derinleşmek ve buna göre yaşamak apayrı bir durumdur. Birçok kişi halkın içerisinden çıkmış olabilir, fakat önemli olan buna göre yaşamaktır, buna göre yaşayabilmektir. Bunun olması için ilke gerekiyor, yaklaşım ve bağlılık gerekiyor. Hem de büyük bir bağlılık gerekiyor. Büyük ilke, büyük bağlılık olmadan bunu başarmak mümkün değildir. Bu neden bu kadar gereklidir, neden insanın olduğu gibi yaşaması, yani içerisinde yetiştiği gerçekliğe göre yaşaması zordur? Çünkü yaşam sorunlu kılınmıştır da ondan. Yaşamın tüm öğeleri sorunlu kılınmış, insanlar arasında egemenlik ilişkileri yaratılmıştır. Yani birbiri üzerinde üstünlük kurmak, birbirini sömürmek, zayıfı güçlüye bağımlı kılmak biçiminde bir zihniyet ve kültür geliştirilmiştir. Eski tarihlerden başlamak üzere egemenler böyle bir sistem geliştirmiş ve bunu sürekli toplum içerisinde yaymaya çalışmışlardır.
Bir de Kürt halkının yaşadığı durum vardır. Kürt halkının inkar ve imha sistemi altında yaşadığı soykırım gerçeği vardır. Halkın değerlerini savunmak, egemenlik ilişkilerini reddetmek, özgürlük ilkelerini esas almak bu kadar zorken bir de Kürt halkını savunmak, onun varlığını ve özgürlüğünü savunmak, bu amacı gütmek ve bunun mücadelesini vermeyi düşünmek çok daha zordur. İşte Önder Apo bunu yapmış ve başarmıştır. Önder Apo gerçeğini, Önder Apo’yla Kürt halkı arasındaki diyalektiği anlamak açısından bu gerçeği bilmek ve anlamak önemlidir. Bazıları halkı anlamaz veya duygusal yargılarla hareket eden olarak görürler. Bu son derece yanlış bir yaklaşımdır. Tam bir sapmadır. Gerçeklik kesinlikle böyle değildir. Halk kesinlikle doğrunun ne olduğunu en iyi bilen ve belirleyendir.
Kürtlerin halk ve toplum olarak yaşadığı durumu anlamak önemlidir. Önder Apo’nun mücadeleyi başlattığı dönemlerde Kürtlerin halk ve toplum olarak içerisinde bulunduğu durum çok kötüydü. İnkarcı ve soykırımcı siyaset toplumsal dokuları tümüyle bozmuş, büyük bir tahribata yol açmıştı. Bugün bile Kürt toplumu tümüyle kendine gelebilmiş, soykırımcı sömürgeciliğin etkilerini aşmış değildir. Zaten halk olarak hala yok olma tehdidi altındayız. Bunun saldırıları altında bulunuyoruz. AKP – MHP iktidarı bunu yapıyor. Biz de halk olarak buna karşı direniyor, mücadele ediyoruz. Tabii bunu bunca yıllık mücadelenin, deneyimin ve gelişmenin temeli üzerinden yapıyoruz. Bugün bir halk gerçeği var. Kürt halkı bilinçlenmiş, kendini yeniden var etmiştir. Baş eğmez bir iradesi oluşmuştur. Önder Apo’nun başlattığı mücadele bu gerçeği ortaya çıkarmıştır. Önder Apo’nun mücadeleyi başlattığı süreçte ise bu gerçeklerin hiçbiri yoktu. Kürt halkı yok olmanın eşiğine gelmişti. Önder Apo halk olarak yaşadığımız gerçeği yok olmanın eşiği, biçiminde tanımlamıştır. Kürtlerin yaşadığı gerçeklik tam olarak bu şekilde olmuştur. Soykırımcı sömürgecilik böyle bir durum yaratmıştı. Zaten hep denildiği gibi Kürt halkının düşmanları Kürtlüğün bittiğine inanmışlardı. Türk devlet şefleri Kürtlüğü Ağrı Dağı’na gömdüklerini belirterek bununla artık Kürtlüğün bitirildiğini söylemek istemişlerdir. Kürtlük öyle zayıf kılınmıştı ki, Kürt insanı vebadan kaçar gibi Kürtlükten, kendi gerçeğinden kaçar duruma gelmiştir. Kürt halkının ve bireyinin yaşadığı durum bu şekilde olmuştur. İşte Önder Apo böylesi koşullarda mücadeleyi başlatma kararı vermiştir.
ÖNDER APO’NUN MÜCADELESİ SAHİP OLDUĞUMUZ HER ŞEYİ ORTAYA ÇIKARDI
Bu süreçte başkaları da özgürlükten, mücadeleden bahsetmişlerdir. Fakat başlangıçta bu düşünceleri dile getirenler bu tutumlarını sürdürememişlerdir. Ya daha işin başlangıcında bundan vazgeçmişlerdir ya da zorluklarla karşılaştıklarında bu tutumlarını sürdüremeyip mücadeleyi bırakmışlardır. Çünkü Kürt gerçeğiyle yüzleşmek, kendini buna göre oluşturmak ve adım atmak çok ama çok zordur. Öncelikle ne yapılacaksa bu halkla yapılabilirdi. Bu halkın gücü, iradesi dışında bir şey düşünülemezdi. İstenseydi de böyle bir şey bulunamazdı zaten. Değil Kürt’e yardım etmek, herkes Kürt’ün ölümünü onaylamış, bunu gerçekleştirmek isteyen siyasete destek veriyordu. Birçok kişi durumun böyle olduğunu gördükçe, bunu kavradıkça söz konusu tutumlarını değiştirmiş, mücadeleden vazgeçmişlerdir. Önder Apo ise tümüyle halka inanmış, güvenmiş ve dayanmıştır. Ne olursa olsun halka dayanılırsa, bunun çabası verilirse sonuç alınacağına inanmıştır. Kendini tümüyle bu gücü açığa çıkarmak, halkı mücadele eden ve özgürlüğünü sağlayan duruma gelmesi için oluşturmuştur. Önder Apo yaşamını buna göre oluşturmuştur. Yani tümüyle mücadele çizgisini esas almıştır. PKK’yi de böyle oluşturmuştur. Önder Apo’nun bu yaklaşımı Kürt halkının geleceği üzerinde çok belirleyici olmuştur. Bu yaklaşım esas alınmasaydı hiçbir gelişme sağlanamazdı. Nitekim böyle bir yaklaşımı esas almayanlar, özgürlük ve mücadele söylemine sahip olmalarına rağmen, bir gelişme yaratamamışlardır. Sadece başkaları açısından belirtmiyorum bunu. O süreçte Önder Apo’ya yakın olup bu duruma düşenler de vardır. Kürt bireyi için böyle bir karar vermek, gerçekliği kavradıktan sonra özgürlük ve mücadele tutumunu sürdürmek kolay değildir. Birçok kişi, başlangıçta Önder Apo’ya yakın duran bazı kişiler de dahil Kurdistan’a gelmeyi, burada yaşayıp mücadele etmeyi zor görüp bunu yapmamışlardır. Bazıları için halka dönmek, Kurdistan’a gelmek geriye gitmek olarak anlaşılmıştır. Böyleleri için o süreçte Ankara’da olmak, işte Türkiye’nin diğer metropollerinde olmak, okul okumak ya da iş edinmek bir kurtuluş olarak görülmüştür. Çünkü bireysel kurtuluş yolunu seçmişlerdir. Kürt bireyi için ise bu halktan kopmakla, Kürtlükten kopmakla, kendi gerçeğinden vazgeçmekle, soykırımcı sömürgeciliği kabul etmekle olabilmektedir. Bireysel kurtuluşun kaçınılmaz sonu budur.
Mesela Önder Apo’da bunun tam tersi bir durum yaşanmıştır. Önder Apo şehre gelmeyi kendisi açısından sıkıntılı bir süreç olarak tanımlamış ve anlatmıştır. Savunmalarında Önder Apo şehri, makineleri, şehrin ışıklarını, bunlarla ilk karşılaştığı anları nasıl tarif ettiği bilinmektedir. Önder Apo şehirde kaldıkça, şehir yaşamını daha yakından gördükçe bu kanaati daha da gelişmiştir. Çünkü şehir yaşamı halk gerçeğinden, Kürtlükten daha fazla uzaklaşan bir gerçekliğe sahiptir. Önder Apo bundan dolayı bunu olumsuz olarak değerlendirmiştir. Daha sonraki süreçlerde Önder Apo’nun kapitalist modernite sistemini güçlü çözümlemelere tabi tutması ve gerçeğini ortaya koyması, O’nun bu yaklaşımıyla çok yakından bir ilişkisi vardır. Mesela daha o süreçlerde birçok kişi veya örgüt çevresi Kurdistan’da kapitalizmin gelişmesini olumlu olarak değerlendirmişlerdir. Önder Apo ise bunun olumlu olmadığı, toplumsal ilişkileri ve dokuyu bozduğu, Kürt soykırımına hizmet ettiğini belirtmiştir. O süreçte, daha 1970’li yıllarda, Önder Apo’nun böyle tespitleri olmuştur. Zaten PKK’nin ilk programında bu tespit yer almıştır. Buradan şunu demek istiyorum; Önder Apo’nun şehir kültürüyle, kapitalist moderniteyle bu kadar derin çelişkiler yaşaması, tarihsel çözümlemelerle bu uygarlık sisteminin gerçeğini ortaya koyması, halk kültürünü doğru görmesinin, ona değer vermesinin sonucudur. Yani Önder Apo’nun devlet sistemiyle çelişkisinin temelinde halka olan yaklaşımı ve bağlılığı vardır. Bakın, dikkat edin, o süreçte böyle olmayanlar çarçabuk devlet sistemi içerisinde kendisine yer bulmaya, onun içine karışmaya çalışmışlardır. Bu da Kürt soykırımına giden bir yoldur zaten. Egemenlerin Kürtler için hazırladığı her şey Kürt’ü soykırıma götüren bir tuzaktır. Önder Apo baştan beri bunun bir tuzak olduğunu görerek buna girmemiştir. Sadece girmemekle kalmamış tabii. Bunun tuzak olduğunu hepimize, halka, tarihe anlatmış ve ispatlamıştır. Mücadeleyi başlatarak ve bugün sahip olduğumuz tüm bu gelişmelerin ortaya çıkmasını sağlayarak bunu yapmıştır.
ÖNDERLİĞİN DİLİ VE ÜSLUBU HEP HALKA GÖRE OLMUŞTUR
Yaşam tarzı bakımından da Önder Apo tümüyle halkın kültürünü, ölçülerini esas almış ve yaşamıştır. Kürt halkıyla Önder Apo arasında bu kadar güçlü bir ilişkinin olması, birbiriyle özdeşleşmeleri bununla yakından bağlantılıdır. Bu ilişkinin oluşmasında mücadele boyutu, ideolojik, siyasi boyut üzerinde durulmaktadır. Bunlar tabii ki doğrudur. Fakat Kürt halkıyla Önder Apo arasındaki güçlü ilişkiyi sadece bu boyutlar çerçevesinde düşünmek biraz eksik kalır. Bu ilişkinin oluşmasında Önder Apo’daki bu tarzın etkisi de vardır. Hatta diğerlerine yol açan, kaynaklık eden bu özelliktir. Böyle ifade etmek yanlış olmaz. Önder Apo halkın yaşantısını, yaşam biçimini daha doğru, gerçekçi ve özgürleştirici bulmuş ve buna göre yaşamıştır. Yaşamıyla, oturuşuyla, yemek yemesiyle, yatıp kalmasıyla, konuşmasıyla, dili ve üslubuyla hep halkın kültürüne göre olmuştur. Başkalarının özendiği, değer verdiği şeylere Önder Apo hiçbir zaman değer vermemiş, özentili yaklaşımları hep eleştirip reddetmiştir. Pek çok devrimcinin bile halk kültüründen uzaklaşmayı, işte egemen sınıfların kültürüne göre yaşamayı bir gelişme olarak gördüğü bilinmektedir. Fakat Önder Apo bunu doğru görmemiş, hatta tüm yanlışların temeli olarak görmüş ve buna karşı çıkmıştır. Bu gerçeği bize hep anlatmış ve bundan sakınmamız gerektiğini kavratmak istemiştir. Kürt halkı Önder Apo’nun bu gerçeğini görüp tanıdığı için söz konusu yaklaşım içerisine girmiştir. Kendini Önder Apo’ya, Önder Apo’yu da kendine bu kadar yakın görmesi bu gerçeklikle çok yakından bağlantılıdır. Kürt halkıyla Önder Apo arasında bu kadar güçlü bir ilişkinin olmasında bunun payı belirleyicidir.
Tabii Önder Apo yaptığı her şeyi Kürt halkı için yapmıştır. Daha doğrusu bu halkın bir evladı olarak halkı için yapabileceği her şeyi yapmıştır. Bir kişinin yapabileceğinin çok çok fazlasını yapmıştır. Bunu, yaşamını tümüyle halka, mücadeleye adayarak, yaşamını ve kişiliğini buna göre oluşturarak yapmış ve başarmıştır. Mesela Önder Apo kişisel bir yaşam arayışına girmemiştir. Ev, mal, mülk arayışında olmamıştır. Tümüyle mücadeleyi, Kurdistan davasının gelişmesi ve başarıya ulaşmasını düşünmüştür. Yaşam ölçüleri tümüyle halkın davası ve özgürlüğü çerçevesinde olmuştur. Bunlar son derece önemli hususlar olmaktadır. Kolayca yapılabilecek, başarılabilecek şeyler değildir. Kürt halkı da bu gerçekliği çok iyi bilmektedir. Kürt halkı sağlanan tüm gelişmelerin kaynağını Önder Apo’nun bu derin bağlılığı ve özgürlük ölçülerinden aldığını bildiğinden, Önder Apo’ya büyük bir tutku ve inançla bağlanmıştır. Yani Önder Apo’nun kendisine yaklaştığı gibi kendisi de Önder Apo’ya öyle yaklaşmıştır. Öyle ki, Kürt halkı Önder Apo’nun söylediği bir şeyi anlamaya çalışmıştır. Onun sorgulamasına girmemiştir. Doğru mu, yanlış mı, diye düşünmemiştir. Bunu nasıl anlarım, nasıl uygularım diye düşünmüş, bunun gayreti içerisinde olmuştur. Mesela Önder Apo zindanda olmasına rağmen, 25 yıldır İmralı adasında tutulmasına rağmen, Kürt halkı, Önder Apo’nun söylediği her sözü anlamak ve buna göre yaşamak için büyük bir gayret içerisinde olmuştur. Neden? Çünkü Kürt halkı Önder Apo’nun bütünüyle halk için düşündüğünü biliyor da ondan. Kürt halkı bunu yüzlerce, binlerce, milyonlarca defa görmüş, deneyimlemiştir. Kadınlar, gençler, halk ve toplum olarak, her şeyiyle Kürt halkı bunu deneyimlemiş ve böyle bir sonuca varmıştır. İşte Kürt halkının Önder Apo’ya yaklaşımı böyledir.
Kürt halkıyla Önder Apo arasında oluşan bu bağ, özgürlük mücadelesiyle halk arasındaki ilişkiyi de belirlemiştir. Çünkü Önder Apo PKK’yi tümüyle halk gerçeğine göre, mücadele ve özgürlük ölçülerine göre oluşturmuştur. PKK’de kesintisiz bir mücadele çizgisinin esas alınması Önder Apo’nun halkı esas alan yaklaşımının sonucudur. Kürt halkı da tıpkı Önder Apo’ya yaklaştığı gibi özgürlük mücadelesine yaklaşmış, ona bağlanmış ve katılmıştır. Eğer Kurdistan devriminin karakteri belirtilecekse, halk-Önderlik-mücadele birliği biçiminde ifade edilebilir.
KÜRT HALKI ÖNDER APO’YA YAKLAŞTIKÇA ÖZGÜRLEŞMEKTEDİR
Bu gerçekliği yeterince bilmeyenler için Önder Apo’nun Kürt halkı tarafından neden bu kadar önemsendiği kavranamıyor. Onlara bunu kavramak için Kürt halkıyla Önder Apo arasındaki bu bağı anlamaları gerektiği söylenmelidir. Bu bağı anlarlarsa bu gerçekliğini de anlayacaklardır. Nitekim böyle de oluyor. Dünyada Önder Apo’yu tanıdıkça, fikirlerini öğrendikçe Önder Apo’nun özgürlüğü için çaba içerisine girenler oluyor. Kürt halkının yanında yer almaya başlıyorlar. Bu sayı gittikçe artmaktadır. Bunlar çok önemli gelişmelerdir ve buna çok değer vermek gerekiyor. Özellikle düşmanın Kürt halkıyla Önder Apo arasındaki ilişkiyi koparma, zayıflatma girişimlerine karşı dünyada ezilen halklar, kadınlar, demokrasi ve özgürlük arayışında olanlar tarafından böyle bir tutumun gelişmesi çok anlamlıdır. Düşman Kürt soykırımının bir boyutu olarak Kürt halkıyla Önder Apo’yu birbirinden koparmaya çalışmaktadır. Bazıları eliyle bu ilişkiyi sorgulatarak, sözüm ona bunun yanlış olduğunu, Kürt halkının özgürlüğü ile Önder Apo’nun özgürlüğünün aynı olmadığı, tecride karşı tepki göstermekten vazgeçilmesi gerektiği söylenerek bu yapılmaya çalışılıyor. Sanki Kürtler böyle yaparsa tüm dertleri sona erecek, Kürt sorunu çözülecek, Kürt soykırımı bitecek. Bu tam bir yalan ve çarpıtmadır. Kürt halkına yönelik bir operasyondur. Gerçek ise bunun tam tersidir. Bununla Kürtlerin özgürlük mücadelesinden vazgeçmeleri ve soykırım sistemi altında yaşamayı kabul etmeleri amaçlanıyor. Dolayısıyla bu türden bir faaliyet içerisinde olanlar ya bizzat Kürt halkının düşmanlarıdır ya da düşmana teslim olmuş, Kürt soykırımından nemalanan, bundan para ve servet devşiren kişiliklerdir. Tabii ki böylelerine Kürt bile denemez. Bu söylemleri geliştirenler iktidar ve devletin yanında yer alan, zenginlik içerisinde yaşayan, bu mücadele için parmaklarını kımıldatmamış kişiliklerdir. Böylelerine Kürt denilebilir mi? Tabii ki denilemez. Bunların düşmandan daha düşman olduğu çok açıktır. Kürt halkı Önder Apo’ya yaklaştıkça, onunla özdeşleştikçe, ulusal ve toplumsal özüne kavuşmakta, özgürleşmektedir. Düşman ise bu gerçekliği bildiğinden, bunun ortadan kalkması için büyük bir faaliyet içerisine giriyor, özel savaş yöntemlerini devreye koyuyor. Yaşananların özü böyledir.
Şimdi uluslararası komplonun 27’nci yılına girmiş bulunuyoruz. Önder Apo’ya yönelik gerçekleşen uluslararası komplo gerçeğini anlamaya çalışıyor ve buna karşı mücadele ediyoruz. Dikkat edilirse uluslararası komployu en iyi ve en çabuk anlayan ve buna karşı tutum geliştiren Kürt halkı olmuştur. Uluslararası komplo devreye girince, Kürt halkı, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerine katılarak uluslararası komploya karşı yapılması gerekenleri net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu, Önderliksiz yaşamın asla kabul edilmeyeceğinin ilanı ve tutumu olmuştur. Şüphesiz Kürt halkının uluslararası komployu hemen anlaması ve Önder Apo’yu sahiplenen bir tutum içerisine girmesi, Önder Apo’yla olan güçlü bağlarının neticesidir. Zaten uluslararası komplo Kürt halkıyla Önder Apo arasındaki bağları koparmak için gerçekleştirilmiştir. Düşman ve uluslararası güçler komployla bunu amaçlamışlardır. Fakat Kürt halkı tahmin edilenin çok çok üstünde bir tepki ve tutum ortaya koyarak komplocuların bu beklentisini boşa çıkarmıştır. Düşman ve komplocu güçler uluslararası komployla Kürt halkıyla Önder Apo’yu birbirinden koparmaya çalışırken, tersi bir şekilde, bu ilişki daha da güçlenmiştir. Kürt halkı uluslararası komploya karşı tutum içerisinde olarak ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için sürekli eylem halinde olarak Önder Apo’yla olan bağını daha da kuvvetlendirmiştir. Bu yönüyle Kürt halkı Önder Apo’yu güçlü bir sahiplenmeyle uluslararası komplonun amacına ulaşmasını engellemiştir. Bu kesinlikle böyledir. Öte yandan aynı tutum Önder Apo tarafından da geliştirilmiştir. Önder Apo uluslararası komployla esas amaçlanan Kürt halkının özgürlük mücadelesi olduğu bilinci içerisinde olarak İmralı esaretini Kürt halkının özgürlük fikrinde ve duruşunda daha fazla derinleşmesi için değerlendirmiştir. Devletin ve uygarlığın tarihsel köklerine inerek tarihteki tüm sömürüleri, kölelikleri, komploları deşifre etmiştir. Kapitalist modernitenin insan gerçekliğini aşındıran, toplumsallığı ortadan kaldırarak yaşamı ve doğayı yaşanmaz hale getiren sistemine karşı demokratik modernite sistemini geliştirerek sadece Kürt halkı için değil, tüm insanlığa kurtuluşun yolunu göstermiştir. Yine Kürtlerin evrensel tarih ve insanlık değerlerinin yaratımındaki yerini ortaya koyarak hak ettiği değeri vermiş ve kendi gerçekliğinin farkına varmasını sağlamıştır. İnsanlık için, bir halk için bundan öte yapılacak başka bir şey olabilir mi? Hiç şüphesiz bu en kıymetli çalışma olmaktadır. Önder Apo’nun uluslararası komploya ve İmralı esaret sistemine karşı tutumu işte böyle olmuştur.
MÜCADELE ÖNDERLİĞİ ÖZGÜRLEŞTİRECEK
Kürt halkının İmralı tecrit ve işkence sistemine karşı tutumu da net olmuştur. İmralı tecrit ve işkence sistemi uluslararası komplonun bir parçası olarak geliştirilmiştir. Uluslararası komployla Kürt halkı ile Önder Apo arasındaki bağ koparılamayınca, düşman ve komplocu güçler, bunu gerçekleştirmek için İmralı sistemini geliştirmişlerdir. Fakat Kürt halkı dört parça Kurdistan’da ve bulunduğu her yerde kesintisiz bir eylem içerisinde olarak düşmanın ve komplocu güçlerin bu amacını da boşa çıkarmıştır. 25 yıldır Kürt halkının bu tutumu sürmektedir. Birçok kampanyayla, hamleyle, sürekli bir tutum ve eylemle bunu yapmıştır. Öte yandan Önder Apo’yu sahiplenme eylemleri gittikçe yayılmış, dünyanın hemen her yerinde kendilerini Kürt halkının dostları olarak gören kesimler de Önder Apo’ya yönelik tecride karşı ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için harekete geçmişlerdir. Böylece Kürt halkının Önder Apo’yu sahiplenme davası tüm dünyaya yayılmış ve dünyanın her yerinden destek görmüştür. Bu tabii ki büyük bir gelişmedir. Şimdi Kürt halkı son olarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedeflediğini ve bundan vazgeçmeyeceğini belirterek ve böyle bir süreci başlatarak uluslararası komployu temellerinden söküp sonlandırma iradesini ortaya koymuştur. Kürt halkının bu tutumu Ortadoğu’da ve dünyada ezilen halklar, kadınlar ve tüm demokrasi güçleri tarafından coşkuyla desteklenmektedir. Kürt halkı ve dostları yeni bir atılımla bu süreci daha da ilerletme ve sonuca ulaştırma tartışmaları yapmaktadır. Kesinlikle bu tutum Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacak ve uluslararası komployu tümüyle bitirecektir. Hareket olarak biz de sonuna kadar bu tutumun destekçisi olacağız. Düşmanın mutlak tecrit dayatmasına karşı yapmamız gereken şey bu tutumu daha da geliştirmek ve en güçlü şekilde ortaya koymaktır.