HABER MERKEZİ – Yazılı bir açıklama yapan Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH) Genel Konseyi, “Türkiye ve Kurdistan’a yayılan tecrit, baskı ve terör rejimini alt edecek, zafere ulaşacaklarını” vurguladı.
Açıklamada şunlar ifade edildi: “9 Ekim 1998’de, Kurdistan Özgürlük Mücadelesi önderi Abdullah Öcalan yoldaş şahsında Kürt varlığını ve özgürlüğünü hedefleyen ABD, İngiltere, İsrail ve TC’nin planlayıcı ve uygulayıcılığıyla başlayan uluslararası komployu ve bu planının devamı olarak 24 yıldır İmralı’da rehin tutulmasını, mutlak tecrit ve işkence sistemini kınıyoruz. Kadınlar öncülüğünde, halklarımızın birleşik mücadele ve devrimiyle, Türkiye ve Kurdistan’a yayılan tecrit, baskı ve terör rejimini alt edecek, zafere ulaşacağız.
Amed ve Suruç’tan sonra 10 Ekim 2015’te Ankara’da gerçekleşen Gar katliamının üzerinden 8 yıl geçti. Beklendiği gibi hukuksuzluk ve adaletsizlik işledi ve failler yargılanmadı. Devlet terörüyle Türkiye ve Kurdistan halklarını tebaalaştırmaya çalışanlar; halkların birleşik devrim güçleri tarafından yargılanarak tarihe gömüleceklerdir. Şehit aileleri, demokratik güçler ve halklarımız da bilmelidir ki suçları sabit olan fail AKP-MHP hükümeti ve çetelerinin hesap vereceği gün gelecektir.
Yine 9 Ekim günü seçilerek, 2020 yılında Şengal’de DAİŞ karşısında halkı katliama, kadınları tecavüzcü çetelere terk eden KDP’nin de dahil olduğu kirli bir anlaşma hayata geçirilmeye çalışılmıştı. Şengal halkı o gün olduğu gibi bugün de tüm bileşenleriyle teslim alma dayatmalarına karşı öz savunma ile özgür yaşamı inşa kararlılığı ile durmaktadır.
Emperyalist çelişki ve çatışmaların yeniden savaşlarla aşılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ortadoğu da hegemonik güçlerin müdahaleleri ve komplolarıyla savaşların bitmediği bir coğrafya olmaya devam ediyor.
Bir yandan açık ya da örtülü devlet politikalarıyla sürdürülen sömürü sistemi ve savaşların yol açtığı siyasi sosyal ve ekonomik krizler, işsizlik, yaşam alanlarının yıkımı ve göçe zorlamayla ezilen, bastırılan toplumun kadınları, diğer yandan yaratılan egemen erkekliğin şiddet, tecavüz, taciz ve katliamı altında tutulan kadınlar gerçekliği var.
Faşist sömürgeci bir devlet olarak TC’nin son 20 yılında iktidarda olan AKP-MHP hükümeti; kadın düşmanlığında oldukça yol kat ediyor. Kadın özgürlük mücadelesi öncülerini suikast ve tutuklamalarla devlet terörünün hedefine koyarken, tüm kadınlara yönelik şiddeti ve katliamı teşvik eden, tırmandıran karar ve uygulamaların sahibi oldu. Politikaları erkek egemenliğini güçlendirerek kadınları her yerde çok yönlü bir şiddet sarmalına alan saldırılara alan açtı. Bir yandan siyasal islamla dini inancı suistimal edip çarpıtarak toplumu manipüle ederken, kanunları kadınlar aleyhine daha da güçlendirme hazırlığı ve pazarlığı içindedir.
AKP-MHP savaş hükümeti; kadınlar olarak hesap soracağımız, çok fazla suç işledi, işlemeye de devam ediyor. Halkların savunma gücü gerillaya karşı kimyasal ve taktik nükleer silahlarla saldırılarını sürdürüyor, Başur ve Rojava Kurdistan’a soykırımcı terörünü ve işgal yönelimlerini kapsamlaştırıyor. Sivil halkı hedef alıyor, yaşam kaynaklarını yok etmeye çalışıyor, zindanlarda işkenceleri arttırıyor, hasta devrimci tutsakları şehit düşürüyor… Sömürü, hırsızlık, rant ve talanla beslenen, çete ve mafya devleti olan AKP-MHP faşizmi; soykırım savaşını tırmandırdıkça Türkiye toplumu fakirleşiyor, ekolojik ve sosyal yıkımlar artıyor.
Kürt halkına karşı geliştirilen soykırım stratejisi ve Türkiye halklarının siyasi-ekonomik cenderede tutulması; topyekûn savaş hali ve faşizmin normalleştirilmesi çabasıdır. Bu saldırılara karşı Kurdistan dağlarında gerilla TC işgal ordusunu çıkmaza sürüklemekte, Türkiye’de baskı, hukuksuzluk ve katliamlara karşı kadınlar, hakları gasp edilen işçiler ve emekçiler, doğa talanına karşı köylüler ve ekoloji gönüllüleri direniş halinde. Ekim ayının ilk günü; TC faşist rejiminin başkenti Ankara’da, özel savaş merkezi İçişleri Bakanlığına yönelik fedai eylem gerçekleştirildi.
Faşist sömürgeci iktidar intikam hırsı ve zevahiri kurtarma telaşıyla da; beklendiği gibi Türkiye ve Bakur Kurdistan’da gözaltı ve tutuklama terörü estirdi. Diğer yandan Başur ve Rojava Kurdistan’a yönelik planlı hava saldırılarını pervasızca, insani hiçbir hukuk ve yasa tanımaksızın yoğunlaştırdı. Kürk halkının tarihi, kültürel ve fiziki yok oluşunu kendileri için varlık amacı olarak görenler için 1 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen fedai eylemi; halklar üzerinde sömürü çarkını döndürenlerin en güvendikleri yerde dahi varlıklarının güvencede olmayacağının, zulmün kalelerinin yıkılacağının işareti oldu.
Diğer yandan yürütülen özgürlük mücadeleleriyle kadınlar artık; erkek egemen iktidarların kirli çarkları dönsün diye yaşatılan toplumsal, ekonomik, ekolojik krizlerin, savaşların ağır yükü altında yaşam savaşı veriyor. Erkek aklın şiddeti ve saldırılarının da kurbanı olmaya da, ölümden beter bir yaşam ya da ölümün reva görülmesine de örgütlenerek, daha yüksek sesle karşı çıkıyor.
Jina Êmînî’nin katledilmesinin ardından Rojhilat Kurdistan’ı ve İran sınırlarını aşarak dünyaya yayılan, kadınlar öncülüğünde başlayan Jin Jiyan Azadî serhildanları tüm saldırılara rağmen bir yılı geride bırakarak sürüyor. İran rejim polisleri bu kez Tahran’da 16 yaşındaki Armita Grawand’ı başörtüsü yasasını ihlal ettiği gerekçesiyle darp ederek komalık duruma getirdi. Kadın, yaşam ve özgürlük düşmanlığı sürdükçe, direnişler sürecek, büyüyerek zafere doğru yol alacaktır. Böylece başka bir sonuç bekleyenler de yanıldıklarını er-geç anlayacaklardır.
Faşizm ve sömürgeciliğin kadınları, gençleri, işçi ve emekçileri yani tüm toplumu hedefine alan topyekûn savaşı ancak topyekûn direniş ve devrimci savaşla alt edilebilir.
KBDH olarak kadın devrimi için, halkların birleşik devrimi için; egemen erkek aklın ürünü olan faşizme, sömürgeciliğe, soykırımcılığa, cinsiyetçiliğe karşı savaştayız. Sara ve Rukenlerin, Kader Ortakaya, Ceren Güneş, Berçem Rênas, Aynur Ada ve Hêlîn Qereçoxların inancı, kararlığı ve devrimci ruhuyla dağlardaki direniş mevzilerinde, sokaklardaki başkaldırılarda, direniş örgütlenmelerindeki onurlu yerimizi almaya devam edeceğiz. Daha da büyüyeceğiz, her kadına gideceğiz, bilinçlendireceğiz, örgütleyeceğiz. Her kadını özgürlük mücadelesinde eylemle buluşturacağız. Her kadını ideolojik, siyasi, askeri silahlarla donatarak savaşımızı zaferle taçlandıracağız. Çünkü biliyoruz, özgür eşit ve adil bir geleceği kazanmak sadece bu yolla mümkündür.”