BEHDÎNAN- HELİN HARUN ÇEKDAR
Önder Apo, yaşayan, büyük bir hakikatin gerçekliğidir. Asla yıkılmayan bir eylem kalesi, asla kurumayan bir fikir denizi, asla kırılmayan çelik gibi bir iradenin sahibi ve asla hakikatin peşinde olanları yarı yolda bırakmayacak insanlar topluluğudur. Soluksuz yürüdüğü bu amansız yılların en büyük bilge insanıdır. Halkların umut kapısı, ana kadın kültürünün savunucusu ve koruyucusu olarak tüm dünya kadınlarının tek dayanak gücüdür. Tüm ahlaklı ve adaletli insanların yüreğindeki yaşam enerjisi, tüm çocukların gelecek yaşamlarının gerçek kurucusudur. Tüm bilimlerin, en temel hakiki değerini ortaya koyan, somut ve sonsuz bir bilgi dergahıdır. Her canlının, her yaradılışın yoldaşı olandır. Tüm güzelliklerin toplamı, yaradılışta eşsiz olandır.
Asla bir Tanrı veya bir peygamber olamayacak kadar yaşayan bir gerçekliktir. Önder Apo, uğrunda fedailiğin ruhta bütünleşmiş hali, kendini adamanın en samimi ifadesi ve yüreği büyük bir insanın en saf halidir. O, tüm insanlığa karşı duyduğu gerçek sevgi ile aşkların en kutsalını yaşayan kişiliğin en somut halidir. O, milyonların yüreğini kendi yüreğine, kendi yüreğini de milyonların yüreğine ulaştırabilen engin kişidir. O, tüm diktatörleri ve çılgına dönmüş iktidar Tanrılarını bile kıskandıran, insanlık sevgisini yaşayan kişi olarak, etrafında renk, dil, ırk, kabile, cins ayrımı yapmayan sevgi deryası olmayı başaran ve hepsini bir arada ve eşit yaşar hale getiren insandır. Bundadır ki ona karşı bu büyük öfke, bu büyük işkence, bu büyük zulüm, adaletsizlik, hukuksuzluk ve ahlaksızlık. Önder Apo’nun siyaseti bugün tüm dünya halklarının haklarını koruma üzerine bir politika oluşturmaktadır. Engin bir bilgi dünyası ile tüm hakların durumlarını tahlil etmekte ve her insanın demokratik haklar çerçevesinde kendi kültür ve dillerini özerkçe yaşamalarını sağlamaya çabalamaktadır.
Halkaların eşit ve özgür bir yaşam yaşamaları için kendi kural ve kanunlarını halkın kendisinin oluşturması gerektiğine inanan ve bunun için proje geliştiren bir Lider olmaktadır. Devletler için halklar, onların bilinçsiz köleleridir ve onlara göre her insan, devleti besleyen birer sermaye aracıdır. Onlar olmadan devlet kendisini büyütemez ve iktidarını kalıcı olarak sürdüremez, kendi saltanatını dayatamaz. Devlet her daim ezilen ve sömürülen halkların varlığıyla kendisini var etmiştir. Devlet literatürün de, halkların geleceğine, çıkarına hizmet eden hiçbir şey olamayacağı gibi tam tersi halk onlar için bir hizmet aracı konumundadır. Halkların kendi gelecekleri üzerine ne karar verme hakkı, ne de hükmü vardır. Halklar, iktidar devletlerinin gözünde, onların istekleri ve arzularını tatmin etmek için sürekli hizmet halinde olan, başları önlerinde, efendilerinin her istediğini sorgusuz, sualsiz yerine getiren konumda olanlardır. Yapmaları gereken tek şey, ses çıkartmadan verilene şükredip var olanla yetinmeyi bilmektir. Bu sınırların dışına çıkan her insan, her topluluk ve her halk teröristtir ve katli helaldir.
Devletler bunu bir ferman olarak ele almaktadır ve bunun dışına çıkanlara karşı da, devletin tüm askeri gücünü ve polisini seferber etmektedir. Tümüyle ağzı var dili yok, gözü var görme yetisi yok ve kulağı var duyma yetisi yok, olan haklar en hayırlı halktır, onlara göre. Tüm bu yanılgılı ve tarihsel yanlışlıklarla dolu sisteme karşı Önder Apo, halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi gerektiğini savunmuş ve bu proje ile tüm dünya devletlerini karşısına alan bir savaşı yürütmüştür. Tüm devlet sistemlerini darağacına götüren bir proje sunduğu için ona karşı bu saldırı da tüm ulus devletler bir olup komplo uygulayarak ondan kurtulmak istemişlerdir. Fakat Önder Apo yıllara varan bir mücadele ile tek başına İmralı zindanında büyük bir irade ile savaşarak evrensel bir lider olduğunu göstermiştir.
TEK BAŞINA MİLYONLARIN YÜREĞİYLE YAŞAYAN BİLGE İNSAN
Ve Önder Apo’yu her gün türlü türlü tecrit sistemi ile imha etmeyi amaçladılar. Psikolojik, fiziki işkence sistemlerini uygulayarak iradesizleştirmek istediler. İmralı zindanında tecrit sisteminin en ağır koşullarını uyguladılar. Bu işkencenin amacı doğru anlaşılmalıdır. Önder Apo’nun orada yaşadıklarını hissetmek gerekmektedir. Her insani kurum ve kuruluşun kendisini buna karşı sorumlu görmesi gerekmektedir. İmralı Adasında yapılan işkence, hiçbir şekilde yürütülen hukuk ve adalete sığmamaktadır. Hatta tam tersi, bir hukuksuzluk sistemi yürütülmektedir. Böylelikle tümüyle keyfi yaklaşılmaktadır. Ve her devletin isteklerine göre muameleler ile hukuk sisteminin çiğnendiği ve kendi adalet kuralları ve kanunlarını boşa çıkarttıkları dünyaca görülmektedir.
Böylesi ağır koşullar ve yaptırımlar dünyada hangi lidere karşı uygulansa, şimdiye kadar orada kıyametler kopar ve karşı koyuşlar gerçekleşirdi. Fakat tüm dünya Kürt, Kürdistan ve Kürt Lideri söz konusu olunca bir kaplumbağa kadar bile hareketlilik ve refleks göstermemektedirler. Bu davaya el atmak şöyle bir kenarda dursun, en ufak bir kabullenme durumu dahi yaşanmamaktadır. Onlar da Önder Apo’nun fikirlerinden ve siyasetinden korktukları için, en ufak bir refleks dahi göstermemektedirler. Önder Apo, bugün yaptığı siyaset tarzıyla, dünyaya hakim maskeli kralların tüm maskelerini düşürerek onların gerçekliklerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bu siyaset tarzına karşı bir karşı koyuş gerçekleştiremiyor olmaları, onları tümüyle Önder Apo’nun üzerine vahşice yöneltmektedir. Önder Apo’dan bu şekilde intikam almak istemektedirler.
Tarih, bu gün dünyada eşi benzeri görülmemiş bir lidere karşı, yine tarihte eşi benzeri görülmemiş bir işkence, hukuksuzluk ve adaletsizlik sistemi ile karşı karşıyadır. Bunun trajik yanı şudur ki; bütün dünya bu adaletsizlik, hukuksuzluk ve ahlaksızlığa karşı olmadığı gibi, tam tersi buna ortak olmaktadır. Neden mi ortak olmaktadırlar diyoruz? Çünkü eğer bu gün dünya üç maymunu oynamaya devam ediyor ve yıllar üzerinden geçmesine rağmen en ufak bir şey yapmıyorsa, bu şu demek oluyordur, “sen bu işin başından beri bu yapılanlara ortaksın.” Bu gün Önder Apo, kendi kişiliğinden başlayarak gerçek bir yaşamı tüm insanlığa armağan eden mutlak bir gerçekliği temsil ediyor. Evrensel bir bilgelikle kendini donatıp, tüm insanlığın yaşamına doğru bir rota kazandırmak için kendisinden her türlü feragat ta bulunuyor. Fikirleri açık ve gerçeğe dayalı bir ideoloji yarattığı içidir ki tüm devletler kendi yarattıkları sahte yaşam standardına karşı onu bir tehdit olarak görüyor ve onu her türlü engelle sınırlandırmak istiyorlar. Önder Apo yıllar süren bir saldırıya karşı büyük bir mücadele yürütüyor. “Önder Apo, Zafer Ordusu Şehitlerinin Aşılmaz Bir Lideridir.” Kürt halkı ve Kurdistanlı halklar gibi bu gün dünya Liderliğine aday bir Lider’dir.
YOLA ÇIKTIĞINDA TEK BAŞINAYDI
Kurduğu yaşam modeli, yarattığı ideoloji ve felsefesi ile asla çürütülemeyen, kazanan ve kazandıran bir tez ortaya koydu. Kendisinin olanı, herkese mal etti. Özgürlüğü halklara en layık bir şekilde veren kişi olarak, milyonların güven ve inanç dayanağı oldu. Özgürlük uğruna büyük bedelleri vermek, bunun acısını her şekilde karşılayabilmek ve bunları karşılayabilecek kadar cesur, yürekten ve risk göze alabilmek ancak özgür insanın işiydi. Ve O bir özgürlüğün bedelinin paha biçilmez olduğunu bilmesine rağmen bu bedeli göğüslemekten bir saniye bile geri durmadı. Yola çıktığında tek başınaydı ve onun ardından ilk gelenler Türk ve Kürt halkına mensup birkaç kişiydi. Birkaç kişi ile ne yapıla bilinir dememek lazım. Bazen bir halk topluluğu bile “biz zavallı, yoksul, gücü olmayan bir halkız elimizden ne gelir, bir devlete kafa tutmakta ne demektir” derler. Ama bu büyük yanılgı olayı ve olgusu Önder Apo şahsında ve onun ilk yoldaşları olan Kemaller, Hakiler, Hayriler, Mazlumlar, Sakineler şahsında boşa çıkarıldı. Demek ki “insan istese neler yapamazdı ki.” Ama her insan da hedeflediğini başarmak ve yapmak için kendinde belli bazı kriterleri göz önünde bulundurup, gerçekleştirmesi gerekiyor.
Buna örnekler vermek istersek; önce hedefinde ciddi ve net olmak gerekiyor. Diğer bir husus; hedef belirlediğinde bilgi ve birikim sahibi olmak gerekiyor. Başka ve sonuç alacak kısa bir diğer husus ise; fikir, zikir ve eylemini yapabilecek kapasite ve donanımı kendinde yaratman gerekiyor. İşte Önder Apo, hedefine giden bu mayınlarla dolu yolu böyle ilmik ilmik dokuyarak, en ince ayrıntısına kadar hesaplayarak, büyük bir emek ve sabrın sahibi olarak hedefe ulaştı ve başardı. En büyük güç ve desteği gücü halkın iradesinden ve kararlılığından aldı. Bu herkesin başarabileceği tarzdan bir durum değildir. Bu yaşanan bir gerçekliktir. Önder Apo aynı temelde kadın özgürlüğüne de çok cesaretli bir başlangıç yaptı. Her şeyi ile silik olan; varlığıyla, bedeniyle, emeğiyle, yaratımıyla, adaletiyle, kimliğiyle, kişiliğiyle, aklıyla, eylemiyle silikleşen ve bir hiçe dönüştürülen kadına, yeniden can verdi. O dipsiz kara kuyulardan çıkarıp, sonsuz güneşli ve aydınlık günlere kavuşturdu. İlk ondan çalınan kutsal ana kimliğini yeniden onlara armağan etti. Önder Apo, canlı şekilde mezarlara konulan, sermayeleştirilen, kapalı kapılar ardında bırakılan, çürümeye yüz tutmuş kadınların bedenlerini, duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, hayallerini “Xwebun” kimliği ile yeniden onlara veren en yüce gönüllü insan ve liderdir.
Tarihe bir bakalım, hangi lider veya bir başka insan kadına bu denli gerçekçi yaklaşmıştır. Onu asıl konumuna kavuşturmuştur. Tanrıça kültüründe ve toplumsallıkta bu denli ısrar etmiştir. Hiçbir aydın, demokrat veya bir lider dahi bu denli bir düzeyi kendisinde yaratamamıştır. Ve kadınları hiçbir erkek bu denli güzel ve gerçek bir duyguyla sevmemiş ve saymamıştır. İşte Önder Apo’yu eşsiz kılan liderliği de buradadır. Kadını kendi kimliği için savaşa teşvik eden ve onu en büyük koruyucu mertebesine yükselten kişi de yine Önder Apo’dur. Bu dünyayı ancak, bu şekilde huzurlu bir gerçekliğe kavuşturur insan. Onun bu çabalarıyla özgürlüğü yaşayan kadınlar bir melek güzelliğine eriştiler. Bunun her gün somut örneği Kurdistan özgürlük dağlarında kahramanca savaşıp şahadete ulaşan YJA Star gerillalarıdır. YJA STAR gerillaları bu gün Önder Apo’nun felsefesi ile yaşamın gerçek yaratanları olarak, toplum kurtarıcıları olarak, gerçek yaşamın simgesi olarak, onun etrafında özgürlük zinciri oldular. Büyük ve asla parçalanmayacak kutsal bir bağ ve bağlılıkla ona kenetlendiler. Ve fedaileşen o melekleri aşmadan, asla Önder Apo’ya ulaşamayacak ve ona zarar veremeyecekler. Çünkü; onlar, Önder Apo ile özgürleşen YJA Star ordusu olarak, özgürlüğün hakiki temsilcileridirler.
BU SAVAŞTA DOĞRULUK, AHLAK, İRADE VE HAKİKAT ZAFERLE TAÇLANDIRILACAKTIR
Bugün özgürlük dağlarında çok şiddetli bir savaş yürütülmektedir. Ve Önder Apo’nun fikir ve ideolojisinden korkan TC faşist iktidarı tüm teknolojik imkanları ile özgürlük gerillalarının, Apo’cu büyük ruh sahibi militanların üzerine gitmektedir. İşgal ve talandan doymayan, kendi kurtuluşunu Önder Apo’nun, PKK hareketinin ve Kürt halkının imhasında arayan TC faşist iktidarı gözlerini kan bürümüş, çıldırmış bir şekilde saldırı gerçekleştirmektedir. Yıllar var ki; Önder Apo mücadele ediyor, yıllardır Kürt halkı direniyor ve yine yıllar var ki; bu devletin saldırılarına karşı PKK hareketi büyük bir savaş yürütüyor. Fakat hala TC faşist hükümeti inkar ve imhada ısrar ediyor. Bu güne kadar süre gelen zaman içerisinde TC devleti bu savaştan en ufak bir kazanç elde edememiştir. Ne de Türk halkına bir fayda sağlayabilmiştir. Tam tersi her gün asker cenazelerini vatanın sağ olması adına baba ocaklarına yollamaktadır. Bu kocaman bir yalan ve kandırmadır. Kör olmayan görür.
Yıllarca askerler öldü bu dağlarda ve Türkiye ne elde etti, ne kazandı? Faşist devletin başı Erdoğan ve çeteleri, yandaşları hep mülk ve keyfiyet içerisinde yaşadı. Ama Türk halkı Erdoğan sarayında rahat yaşasın diye kendi çocuklarını ölümün kucaklarına gönderdi. Gün gelir Erdoğan da gider ama Erdoğan uğruna kurban edilen sözümona Türk askerleri bir daha geri gelmez. Türk halkı şunu asla anlamadı, Kürt halkı ile en büyük imhayı, asimilasyon ve inkarı kendileri de yaşadılar. Önder Apo’nun tutsak edilmesindeki en büyük amaç Kürt ve Türk halkının özgürlüklerinin birlikte tutsak edilmek istenmesinden kaynaklıydı. Önder Apo’nun esareti ve bugüne kadar yürütülen tecrit sisteminde TC devletinin amacı halkın tümüyle gözlerini kör etmek ve gerçeklerden uzaklaştırmak içindir. Artık bu devletin kirli oyunlarından korkmadan ona dur deme zamanı Önder Apo’nun özgürlüğünü talep etmekten geçmektedir. Türk halkı ancak bu şekilde yalanlar ve sahtekarlıklardan kendi çocuklarını koruyabilirler.
Önder Apo’nun mücadele tarzı ve ruhu bu gün savaşan her gerillaya verilmeye çalışılmaktadır. İnsanın kanını donduran bir irade ve bağlılıkla bu savaş ısrarla yürütülmektedir. “Asla kimse topraklarımızı bizden alamaz, almaya geleni de öylece kolay göndermeyeceğiz” kararlılığıyla büyük bir öfke ve intikam ruhu ile mevzilerde, tünellerde savaşlar yürütülmektedir. Apocu militanlıkta ısrar ve inanç dalga dalga büyümekte ve yakan bir top alevine dönüşüp düşmanın üzerine yönelmektedir. Tarih ve insanlık böylesi bir olaya canlı canlı şahitlik yapmakta ve bu olay karşısında insan iradesi karşısında şaşkın kalmaktadır. Ve bu savaşta doğruluk, ahlak, irade ve hakikat zaferle taçlandırılacaktır. Önder Apo yıllarca büyük bir tecrit sistemi ile engellenmek istense de, bugün Önder Apo’nun yürüttüğü insanüstü irade mücadelesi ile güç ve moral alan bu kahraman gerillalar canlarından fazlasını vermekten geri durmamaktadırlar. Bir kere daha çağın en ilerlemiş teknolojisine, gözü dönmüş diktatörlerine karşı kazanan yine Önder Apo ve onun yaratımı olan PKK ve tüm halklar olmaktadır. Başarının gerçek sahibi ve hakikatin lideri Önder Apo yıllardır yürütülen Uluslararası Komployu bir kez daha boşa çıkartmış oldu.