BEHDÎNAN- Kadın iradesi ve örgütlenmesi olmadan siyasetin demokratikleşemeyeceğini belirten KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, “Devlete, erkeğe, 5 bin yıllık zihniyete karşı mücadele ediyoruz. Çok yönlü ve zorlu bir mücadeledir” dedi.
KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, Jin TV’nin eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemiyle ilgili sorularını yanıtladı.
Uygarlık tarihi bize kadının siyasette hiçbir zaman yer almadığını, siyasetin erkekler tarafından başlatıldığını öğretti. Kadınlar 17-18-19. yüzyıllardan sonra mı siyasi mücadeleye başladı?
Kadınların tarihi ve her şey, erkeklerin bakış açısına göre yazılmıştır. Ancak yazılı tarihten sonra kadınlar yaşamdan dışlanmıştır. Siyasette, toplumda, ekonomide ve savunmada dışlanmışlardır. Her ne kadar dışlanmış olsalar da bazı kadınlar tarih boyunca yerlerini almıştır. Kleopatra bunun bir örneğidir. Erkekler, tarihte kadınların varlığının belirgin olmasını istemez. Kadınların öne çıkmasını, öncülük yapmasını, dikkat çekmesini engelleyen bir erkek yaklaşımı vardır. 18. yüzyıldan önce de kadınlar vardı, özellikle 21. yüzyılda birçok kadın siyasetçi ortaya çıktı. Daha önce de Rosa Luxemburg, Emma Goldman, Clara Zetkin, Alexandra Kollontai gibi kadınlar vardı. Kadınlar her zaman var oldu.
Devlet koruyucu şehirciliğin başlangıcından günümüze kadar ilk kez kadınlar aynı haklara sahip oldu. Bu da Kürt Özgürlük Hareketi’yle başladı. İlk model bu. Bu sistem nasıl bir sistemdir ve Hareket’e nasıl dahil oldu?
Neolitik dönemde kadın kültürü vardı. İnsanlık için kadınlar öncü bir rol oynamıştır. Tanrı ve tanrıçaları görüyoruz, toplumu bir arada tutuyorlar. Bu temel, Mezopotamya’da 5 bin yıl önce vardı. Sümerler’de kadınlar toplum için öncü, komünal bir öncülük yapmıştır. Hareketimiz için Önder Apo’nun yaklaşımı, kadın haklarının PKK’de bu kadar öne çıkmasında etkili oldu. Önder Apo’nun hayatına bakarsak, çocukluğundan itibaren her zaman kadınların yaşamda yer almasını istedi. Kadınlar da devrimde yerini almalı, diyor. Tabii 5 bin yıl boyunca kadınlar siyasetten ve hayattan dışlandı. Bu nedenle bir hazırlık süreci gerekiyordu. Hem hayatta, hem siyasette hem de askeri alanda deneyim kazanmak için hazırlık gerekiyordu. PKK içinde Önder Apo’nun önderliğinde, Kürt kadınları olarak bu aşamaların hepsini yaşadık.
PKK’nin kuruluşunda, ordulaşmada, partileşmede ve savunmada her alanda Kürt tarihinin kadın başarıları vardır. İdeolojik alanda da ilerlemeler oldu. Aile ve kadın üzerine teoriler geliştirdi, kendi teorilerini oluşturdu. Fatma ile ilişkilerini dile getirdi. Önder Apo, kadın özgürlüğü, ideoloji ve zihniyet alanında, örgütlenme alanında teoriler geliştirdi. Kadınların daha özgür olabileceği bir yapı nasıl olur? Diğer devrimlerde böyle bir şey yoktu. Ne kadın örgütlenmesi ve iradesi ortaya çıktı ne de bu eşbaşkanlık sistemine rastlandı. Sadece ideolojik ve zihniyet değişikliği yeterli değil. Kadınların hayatta yer alabilmesi için bir form gerekiyor. 2000’lerden sonra kadınlar büyük bir deneyim kazandı. PKK içinde ve Ortadoğu’da kadınlar yavaş yavaş ilerledi. 6. Kongre’de ilk kez kadınlar PKK Merkez Komitesi’ne girdi. Bu yeterli değildi elbette. İlk kez 2005’te eşbaşkanlık sistemi gündeme geldi. O zaman Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk eşbaşkan oldu. PKK içinde de eşbaşkanlık sistemi denendi. 2000-2005 arasında bu konu gündeme geldi. Avrupa’da da bu sistem, örneğin Yeşiller Partisi’nde var ama sadece eşbaşkanlık var. Yukarıdan aşağıya eşit temsil ve eşbaşkanlık sistemi yok. 2012’den sonra Başûr ve Rojava’da PYD’de eşbaşkanlık sistemi uygulandı. 2014’te Rojhilat’ta bu sistem uygulandı. 2013’te KCK içinde bu sistem uygulandı. 2015’ten sonra eşbaşkanlık, yüzde 50 kadın yüzde 50 erkek oldu. Yani önceki sınırlar kalktı. Sistemin farkındalığı da önemli. Doğru, yüzde 50-50 ama kadınlar kadın meclislerinde yerini alıyor. Temsil olarak, kadın iradesi eşbaşkan oluyor.
Eşbaşkanlık kadının temsili olarak görülebilir mi?
Doğru. Her şeyde, özellikle siyasette tüm kararları tek kişi veriyor. Tek otorite var, her şey ona bağlı. Kadın ve toplum iradesi öne çıkmıyor. Eşbaşkanlık sistemi komünlerden meclislere, kooperatiflere, partilere kadar var. Kadın da kararlara katılıyor. Bu, demokratik siyasetin temelini oluşturuyor. Kadın iradesi, örgütlenmesi ve görüşü olmadan siyaset demokratikleşemez.
2005’ten bugüne bu sistem yaşam buldu. Evde tutsak edilen kadın bugün hayatın her alanında yerini alıyor. Bu sistem ne getirdi, kadına ne gibi bir rol verdi?
Tarih, 2005 gibi görünse de pratikte 2013’ten sonra oldu. Bu arada pratik vardı ama tam olarak yerleşmedi. Sığ kaldı. Komün ve meclislerde sadece parti düzeyinde vardı. Bu kararın pratikleştirilmesi de bir devrimdir. Erkekler bu şeyi hemen kabul etmez, çünkü 5 bin yıldır askeri, siyasi, yaşamsal alanda bu şekilde yetiştirildi. Kapitalist modernitenin hukuk, bilim vb. alanlarda geliştirdiği zihniyet bu şekildedir. Erkekler egemenlik öğrenmiştir. Kadınla paylaşmayı, onunla tartışmayı, karar vermek için onu dinlemeyi öğrenmediler. Birçok erkek için bu ölüm gibidir. Kendilerini etkisiz hisseder, bir yenilgi gibi görürler. Bu nedenle, bu sistemi uygulamak bir başarıdır. Elbette en büyük başarı Önder Apo’nun başarısıdır. Kürt kadınının başarısıdır. Kürt kadınlarının çalışmaları Kürt halkına inanç verdi. Tarihimizde kadınların halka yakınlığı daha iyidir. Egemen değil, toplumu daha iyi anlar, dinler ve tartışır. Askeri alanda da kadın arkadaşlarımız birçok isyanda öncülük etti. Binevş Agal, Zekiye Alkan vb. Önder Apo, toplumu bu konuda hazırladı. Onlarca yıl toplumumuz, kadın özgürlüğü alanında eğitildi, bu alanda değişim ve inanç gelişti. Eşbaşkanlık sistemi Önder Apo’nun önerisidir. Demokratik bir siyaset için, toplumu demokratikleştirmek için, yukarıdan aşağıya eşbaşkanlık sistemini uygulamamız gerekiyor. Kadınların siyasete katılması gerekir. Son yıllarda kadın mücadelesi yükseldiği için belki de bazı kadınlar öne çıktı ama bu sadece yüzeyde kaldı. Demokratik bir sistem olmalı, kadınlar katılmalı, eşit örgütlenmeler olmalı, kadınlar karar almalı ve eşbaşkan bu temelde çalışmalıdır. Birçok kez bu kadınlar, erkekleri taklit ediyor. Toplumumuz Önder Apo’ya, kadınlara inandığı için sistem kuruldu ama tabii ki erkeklerden zorluklar da geldi. Yine de toplum hızla kabul etti. Zihniyet alanında tam bir değişim olduğunu söyleyemeyiz ama kadın eşbaşkanlığı kabul ediliyor. Hatta kadınlara daha fazla inanç veriliyor. Kadınlar arasında da zorluklar var. Binlerce yıl bu işleri yapmadılar. Bazen inançsız oluyorlar, bazen erkekleri taklit ediyorlar, bazen egemen gibi öne çıkıyorlar. Ama bu da mücadelenin bir alanıdır.
Bu sistemin bir parçası da erkeklerin değişimi, egemenlik anlayışının değişmesidir. Erkekler bu sistemle beraber kendi mücadelelerine, değişime başladı mı?
Büyük bir değişim yarattığını söylüyorum. Kabul etme konusunda bazı zorluklar olabilir. Ancak şimdi kendilerini değiştirmeye mecbur hissediyorlar.
Tüm Kürt kurumlarında bu sistem uygulanmıştır. Sayısal olarak yeterli olup olmadığı konusunda endişeler var mı?
Doğru, sistem kuruldu ama içeriğini ne kadar doldurduğumuz önemli. Hem kadınlar hem erkekler bu sisteme göre nasıl çalışıyor, bu alanda bazı sorunlar var. Bazı yerlerde eşbaşkanlık sistemi var ama yine de erkekler önceliklidir. Bazı yerlerde erkekler, eşbaşkan kadını bir ortak yerine bir yardımcı olarak görüyor. Sözde değil ama pratikte bu şekilde ortaya çıkıyor. Önemli olan bir sistemi kurduğunuzda, onun içini doldurmanızdır. Şu anda birçok yerde kadınların fikir, örgütlenme, ideoloji, teknik ve deneyimleri erkeklerden daha ileridedir. Daha ileri, daha dinamik, toplumu daha iyi anlıyor, daha aktif. Yani adım adım ilerleme oluyor. Öncülük ve farkındalık konusunda daha iyi olmaları gerekiyor. Bazen kadınlar tarafından da sorunlar ortaya çıkıyor. Kapitalist sistemin etkisi var. Erkekler nasıl görüyorsa, aynı şeyi yapmak istiyorlar. Amacımız siyasetin tarzını ve rengini değiştirmek. Yeni, demokratik bir siyaset kurmak istiyoruz. Kolektif bir sistem kurmak istiyoruz. Kadınlar ve erkekler birlikte çalışabilmeli, tartışabilmeli. Bazen eksiklikler ortaya çıkıyor ama bu da mücadelenin bir parçasıdır. Binlerce kadın komün ve meclisler yoluyla siyasete katıldı. 5 bin yıl boyunca kadınlar evde tutuldu. Dışarı çıktıklarında da sadece işçi olarak çalıştılar. Çok düşük ücretle çalıştılar. Stratejik hiçbir alanda yer almadılar. Eşbaşkanlık sistemi gelişimi getirdi, ileri bir toplum, ileri bir sistem, demokratik bir sistem kurdu.
Doğru, bu sistem yaşam alanını genişletiyor. Avrupa’da eşit temsil adı altında kadınlara kota veriliyor. Kadın sayısı çok, ancak çalışmalar nasıl yürütülüyor, kadınlar nasıl örgütleniyor? Örneğin Avrupa’daki birçok ülkede kadın intiharları çok yüksek.
Avrupa’nın en ileri olduğu söyleniyor. Her ne kadar ileri olsa da orada da erkekler öncü. Demokratik toplantılarda, işlerde birkaç kadın olabilir ama esas olarak erkekler öncülük ediyor. Şekil olarak kadın görünüyor, ancak temelde kadın örgütlenmesi yok. Avrupa özgürlüğü bireyde görüyor. Kadınların özgürlüğünü, toplumun özgürlüğünü görmüyor. Bir toplumda tüm kadınlar özgür değilse, intiharlar bu kadar yüksekse, bu orada yaşamın anlamının çok düşük olduğu anlamına gelir. Avrupa sisteminde kadın varlığı sadece şekilsel. Kadınlar için bir sistem, bir örgütlenme yok. Bazı kadınlar kadın örgütlenmelerini dinlemiyor. NATO kararlarına göre, kendi ülkelerine göre hareket ediyorlar. Toplumlarına göre hareket etmiyorlar. Her kadının böyle olduğunu söyleyemeyiz ama az sayıda kadın toplumlarını temel alıyor. Bu bir yanılsamadır. Kadınlara ‘bakın, kadın özgürleşti, başbakan bile olabilir. Bu yüzden mücadele etmenize, sesinizi yükseltmenize, kadın haklarını talep etmenize gerek yok. Kadın her şey olabilir’ deniliyor. Gerçekte orada toplumsal bir bağ yok.
Eşbaşkanlık sistemi dünyada nasıl bir etki yarattı, kadınlarla ilişkileriniz nasıl veya kadınlar bu sistemi kendilerine model olarak görüyor mu?
Kadınlar ve toplumlar bunu çok ilgi çekici buluyor. Birçok kişi bu modeli örnek almak istiyor. Diğer organizasyonlardan birçok kadın bizden bu sistemi nasıl uyguladığımızı soruyor. Erkeklerin bu sistemi kabul edip etmedikleri konusunda sorular var. Kadınların ilgisi çok fazla. Özgürlükçü ve demokrasi yanlısı insanlar bu sistemi ilerletmek istiyor. İlgi büyük. Ancak bu sistem, ulus devletlerde büyük bir tehdit yaratıyor. Zihniyet açısından bu sisteme karşı çalışıyorlar. Biz ne kadar bu sistemi ilerletmeye çalışsak da, devlet de bize karşı çalışıyor. Erkekler kendi çıkarlarını daha da güçlendiriyor, devlet kadınlara karşı kendi çıkarlarını güçlendiriyor. Örneğin, kürtaj hakları konusunda bazen hak veriyorlar, bazen engelliyorlar. Örneğin, Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ne öncülük etti, sonra diğer devletlerle tartışarak geri çekildi. Dünyanın geri kalanında ne kadar özgürlük ilerlerse, biz Kürt Hareketi olarak bu sistemi ne kadar güçlendirmek istersek o kadar çok saldırıya uğruyoruz.
Kapitalist sistem bu sisteme karşı özel bir savaş mı başlatıyor?
Kesinlikle. Erkek sistemi bu şekildedir. Her zaman tek kişi merkezli kurulmuştur. Kendine karşı başka bir sistem gördüğünde ya da bir erkek eşbaşkan olduğunda, diğerlerini küçümser. Kesinlikle özel savaşlar var. Bizim sistemimize karşı antipropaganda yapıyorlar. Mevcut sistem, kadınların siyasi ve askeri alanda eşit olarak yer almasını istemiyor. Bizim içimizde de var. Kendi içimizde, erkek arkadaşlarımıza karşı, devlete karşı, toplumun geri kalmışlıklarına karşı, 5 bin yıllık zihniyete karşı mücadele ediyoruz. Esas mesele ne? Kadınlar kendi içlerinde iyi örgütlenirse, özgür bir zihniyet geliştirirse, gerçek bir kadın dostluğu kurabilirse egemen sisteme, erkek arkadaşlarına ve devletlere karşı mücadele edebilir. Bu çok yönlü ve zorlu bir mücadeledir.
Farkındalık öncelikle ailede ve evde değişiyor. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?
Kürt Kadın Hareketi olarak, aile ve toplumda değişiklik yapmak istiyoruz. Demokratik bir aile ve toplum yaratmak istiyoruz. Eşbaşkanlık sistemi sadece siyasi bir model değil, aynı zamanda toplumsal bir modeldir. Ailede erkek baş olarak görülür. Tüm çocuklar ve kadınlar bu erkeğe aittir. Aile sistemi bu temel üzerine kurulmuştur. Eşbaşkanlık sistemi ile yeni bir model yaratmak istiyoruz. Bir model ki, kadın ve erkek özgürce çalışabilir, tartışabilir. Yaşam ve siyaset konularında birlikte karar alabilir. Ailede de erkek ve kadın demokratik olarak birbirlerine yakın olmalı, eşit olmalıdır. Aile erkeğe ait değildir. Herkesin hakkı vardır. Birbirlerini dinlemek, birlikte tartışmak, birbirlerini sevmek ve güçlendirmek gerekir. Her bireyin kendi özgür düşüncesi olmalıdır. Demokratik bir siyaset yarattığımızda, bu etki aile ve yaşam üzerinde de olur. Daha önce erkek ailenin başıydı. Bu da yeni zihniyetle kırılıyor. Bu sistem yaşam üzerinde büyük bir etki yaratıyor. Önderliğimiz sadece Kurdistan için değil, tüm dünya için bu sistemi önerdi. Bu şekilde tüm yaşamı demokratikleştirebiliriz.