HABER MERKEZİ –ANF’ye değerlendirmelerde bulunan KODAR Eşbaşkanı Fuad Berîtan, “Her ne kadar görmezden gelinip inkâr edilse de, Kürt halkının insanlık tarihinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır. İnsanlaştıran ve toplumsallaştıran tarihin en büyük devrimi olan neolitik devrimin gerçekleştiği topraklar bu topraklardır. Yaratıcıları da Kürtlerin ana ve atalarıdır. Tarım ve hayvancılığın geliştirildiği, yerleşik yaşama geçildiği, insanlık tarihinin en temel ilklerinin yaşandığı topraklar Kürtlerin üzerinde yaşadığı topraklardır. Daha da önemlisi, Kürtlerin derinlemesine yaşadığı neolitik toplum, tarihte bozulmamış ilk ve gerçek toplumdur” dedi.
‘KURDİSTAN TEMEL DİRENİŞ ODAĞI’
“Toplumsallaşmada bir sapma olarak gelişen hiyerarşi ve ardından ortaya çıkan devletçi sisteme karşı da yine Kurdistan temel direniş odağı olmuştur. Teslim olmamakta, özgürlüğünden ödün vermemektedir” vurgusunda bulunan Berîtan, “Köleleştiren devletli uygarlığın yayılımını engelleme ve etnisite denilen toplumsal yapısını koruma temelinde tarihin tanık olduğu en görkemli özgürlük duruşlarından birini temsil etmiştir. Kürtlerin tarihi aslında bu yönüyle özgür yaşamda ısrarın tarihi oluyor” diye belirtti.
Berîtan, şöyle devam etti: “Bu direnişçi halk geleneği içinde bir de dış güçlere eklemlenmeye çalışan, onlara uşaklık eden ve aslında egemen bile olamayan Kürt egemenlerinin kraldan daha kralcı gerçeği var. Kürt halkı kendi aşiretsel, ailesel ve hatta bireysel çıkarları için halkını satan, halkına sırt çeviren pek çok sözde önderi de görmüş, herhangi bir programa dayanmayan, kimi çıkarlar karşılığında davasından vazgeçen, genelleşemeyen, öngörüden yoksun sözde önder tiplerinin yol açtığı acıları çokça yaşamıştır. Dolayısıyla Kürt halkı öncüleri konusunda bilinçlidir ve kimin kendisini temsil ettiğini ve edeceğini çok iyi bilmektedir. Bugün Önderliğimizle halk arasında son derece güçlü ve sarsılmaz bir bağın kurulduğu ortadadır. Halk ve Önderlik et ve tırnak gibi birbirine bağlıdır.
Halkımız Önder Apo’yu kendi önderi olarak kabul etmişse, bunun çok temel nedenleri bulunmaktadır. Her şeyden önce halkımız Önder Apo’nun tamamen halkı ve insanlık için yaşadığının bilincinde ve bunu da tüm saldırılara rağmen bağlılığını defalarca büyük bir kahramanlıkla ortaya koyarak göstermiştir.
Fakat halkımızın yol göstericisi olarak bağrına bastığı Önder Apo bugün tutsaktır. Önderliğimiz kendi toplumunu yaratmak isteyen bir önderdir. Önder Apo, toplumsal gerçekliklerin inşa edilen gerçeklikler olduğunun bilinciyle hareket ederek, ‘Yaşam yeni toplumsallığımızdır’ dedi. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum paradigması temelinde yeni bir toplum kurarak özgürlüğü gerçekleştiren bir halk yaratmak istedi. Önder Apo esas olarak da toplumu kendi kendine yeten bir güç haline getirmek suretiyle özgür kılmak istiyor.
Özcesi, topluma irade kazandırarak, kendi sorunlarını kendisi çözebilen bir toplum yaratarak, kendini toplumun zayıflatılması üzerinden büyüten devletçi ve iktidarcı yapıların toplum yaşamından uzaklaştırılmasını amaçlıyor. Özgürlük ve gerçek eşitliğin ancak böyle yakalanabileceğini belirtiyor. Önderliğimiz sistem karşısında farklı ama sonuç yaratan ve devletçi yapıları tedirgin eden bir mücadele tarzıyla Kurdistan’dan başlamak üzere, Ortadoğu ve tüm insanlık için bir yeni yaşam ve toplum modeli öngörüyor. İşte Kürt halkı tarihinin özgürlükçü şanına da layık olacak bir şekilde bugün bunun öncülüğünü yapma göreviyle karşı karşıyadır.”
‘ÖNDERLİĞİMİZİ SAHİPLENMEK KENDİNE SAHİP ÇIKMAKTIR’
Berîtan, Önder Aapo’ya sahip çıkmanın önemine işaret ederek, şunları dile getirdi: “Önderliğimizi sahiplenmek, onun düşüncelerinin pratikleştirilmesini gerektirir. Önderliğimizi sahiplenmek kendine sahip çıkmaktır; Önderliğimizin özgürleşmesi için çalışmak, esasında kendini özgürleştirmeye çalışmaktır.
Önderliğimizin çok zorlu koşullarda geliştirdiği düşüncelerinin yaşamsallaşması, Önderliğimizle birlikte Kürt halkını ve esasında da tüm insanlığı özgürleştirecektir.
Önderliğimizin düşünce sisteminde yaşadığı büyük derinleşmenin özgür yaşamdaki ısrarla bağını da iyi görmek gerekir. ‘Olacaksa bir yaşam ya özgür olacak ya da hiç olmayacak’ diyen ve bunu tüm ilkelerin anası olarak kabul eden bir Önderlik gerçeğimiz vardır. Sorun böyle konulduğunda, gerçeğin yaşamsal önemi çok daha çarpıcı bir biçimde görülür. Çünkü gerçek olmadan yaşam olmaz. Önderliğimiz en son ‘Hakikat aşktır, aşk özgür yaşamdır’ dedi. Dolayısıyla düşünce sistemindeki derinlikle hakikate ulaşma arasındaki bağı görebilirsek, özgür yaşamda ısrarın ne anlama geldiğini daha iyi anlamış oluruz.
İmralı işkence ve tecrit sisteminin her açıdan olanaksızlığı ifade ettiği kesindir. Bu sistem, insanın varoluş halini yok eden bir sistemdir. Zaten tecridin anlamı da budur; insanın, hatta her canlının sosyal bir varlık olduğu düşünülürse tecrit yaşam diyalektiğine en büyük saldırı, dolayısıyla düşmanlık ve zulüm de insana dönük geliştirilen en büyük saldırı durumudur. Bunun içindir ki, Doğu kültüründe ‘Yalnızlık tanrıya mahsustur’ denilir. Ancak insanda varolan tanrısallığı açığa çıkarmak da bu yalnızlığa dayanma gücünü göstermekle mümkündür. En soylu yaşam hali anlam ve duygu gücüne dayanarak yaşamak ve anlamda sürekli derinleşmektir. Önder APO’nun İmralı sürecinde sergilediği duruş budur. Sistem seni öldürmüyorsa, sergilediği her türlü insanlık dışı uygulamayı kendini güçlendirmenin gerekçesi yapacaksın. Bunun için de anlam gücünde sürekli derinleşeceksin. İnsan ancak uçurumun kenarında kanatlanır. Anlayan için en soylu bir ilke de budur. Burada sözü edilen uçurum esasında İmralı sistemi değildir; bir paradigmanın bakış açısının yanlışlıklarla yüklü olduğunun anlaşılmasıdır. İmralı sistemi bu uçurumu sadece biraz daha derinleştirmiştir.
‘Halkınız bütün umutlarını size bağlamış ve kendisini özgürlükle buluşturmanızı bekliyor. Oysa siz henüz kendinizi bile yeterince tanımamışsınız. Bu durumda halka nasıl özgürlük verebilirsiniz?’ Önderliğimiz aynen böyle söyledi. Her şeyin adeta donup kaskatı kesildiği böyle bir anda yine mucizevi olanı başaran Önder Apo, adeta kanatlanan bir düşünce gücüyle kendisini yeni ve çok daha sağlam bir bakış açısıyla donattı. Sonrası ise gürül gürül bir akış sevinci oldu. Önüne çekilen tüm setlere rağmen özgürlük bilincine doğru bu akış kesintisiz devam ediyor.”
İMRALI SİSTEMİ
Önder Apo’nun kapitalist moderniteden köklü kopuşunun kendisine yönelik saldırıların da yoğunlaşmasına yol açtığını söyleyen Berîtan, “Kuşkusuz bu saldırılar İmralı süreciyle başlamadı. Mücadele tarihimiz boyunca Önderliğimizin tasfiye edilmesi temelinde hareketimizin sistem içine çekilmesi için çok yoğun bir çaba harcandı. Bağımsızlıkçı ve özgüce dayanan bir duruşu esas alan Önderliğimizin sistem içileştirilerek eritilemeyeceği bilindiği için, bu defa İmralı sürecini doğuran ve adeta hiyerarşik devletçi sistemin tümüyle seferber olduğu uluslararası komplo gerçekliği ortaya çıktı. Egemenlikçi sistem esir aldığı Önderliğimiz üzerinde uyguladığı baskıyla kendisini teslim almaya, bağımsızlıkçı ve özgürlükçü çizgisinden vazgeçirmeye çalıştı. Bunun için elinden geleni yaptı ve halen yapmaya devam ediyor. Önderliğimiz ise kendisini esir alan bu sistemle güncelde olduğu kadar tarihsel açıdan da bir hesaplaşmayı yaşıyor” dedi.
Berîtan, “İmralı sistemini herhangi bir devlete özgü bir sistem olarak ele alamayız” diyerek, şunları belirtti: “İmralı, tamamen hiyerarşik-devletçi sistemin bir ürünüdür; daha doğrusu küresel kapitalist sistemin bir buluşudur. Bu sistemin uygulanması için yapılan görevlendirmede Türkiye Cumhuriyeti’ne düşen, Önderliğimizin de belirttiği gibi, esasta gardiyanlık görevidir. Önderliğimizin bu denli hedef alınması ve görülmemiş bir tecrit altında tutulmasının nedeni de onun temsil ettiği çizgi, sistem içileşmeyen, sistem içinde erimeyen ve alternatif bir sistem kuran ideolojik gerçeğidir.
Sistemsel düzeyde en genel anlamda bunlar söylenebilirken, Önderliğimizin bu kadar saldırıya maruz kalmasının daha özel nedenleri de bulunmaktadır. Bugün Kurdistan’da iktidarcı-tekelci güçlerle tarihin her aşamasında dış güçlere uşaklık etme ve kendini satma temelinde gelişim gösteren ve devlete koşan Kürt egemenleri, Kurdistan’da milliyetçi çizgiyi hâkim kılmak istemektedirler. Bu anlamda devletçi ve milliyetçi Kurdistan projesiyle Demokratik Kurdistan projesi çatışma halindedir. Önderliğimiz, toplum içinde bir üst toplum yaratan bu güçlere karşı alt topluma dayanan, kendi kendine yeten, söz, karar ve tartışmada belirleyici olan ve devlete koşmayan, ondan kopuşu özgürlük için bir zorunluluk olarak ele alan bir gerçekliği temsil etmektedir. Önderliğimiz devletleşmeden uluslaşmak anlamına gelen demokratik ulus ve bunun örgütlenme biçimi olarak demokratik konfederalizmle aslında toplumu ve onun her türden işi anlamına gelen politikayı, egemenlerin ellerinden alıyor. Egemenler her zaman sömürecekleri, iradesizleştirip kendilerine bağımlı hale getirecekleri bir topluma ihtiyaç duyar. Önderliğimiz de toplumu kendi ayakları üzerinde durabilen, egemenlik ve tahakküm yaratmadan kendini yöneten örgütlü bir düzeye kavuşturmak istediği için, bu durum genelde tüm egemenlerin ve özelde de onların en kötüsünden bir müsveddesi olan Kürt egemenlerinin öfkesine neden oluyor. Bu da işbirlikçi, kendini satan ve dış güçlere uşaklık eden Kürt egemenleri ile Kürt etnisitesinin hiyerarşik-devletçi sistem karşısındaki özgürlükçü duruşta ısrar anlamına gelen mücadelesinin günceldeki yansıması biçiminde şekilleniyor.
‘TESLİM OLMADIĞI İÇİN SALDIRI ALTINDA’
Uluslararası güçlerin bizzat neden olduğu Kürtlerin statüsüz köleliği üzerinden kendi devletleşmelerini sağlayan ulus-devletçi bölge gericiliği de Önder Apo üzerindeki saldırıların bir diğer kaynağıdır. İnkârcı ve imhacı güçlere karşı Önderliğimizin şahsında gerçekleşen güçlü karşı duruş rahatsızlık yaratmakta ve bu da saldırılara neden olmaktadır. Önderliğimiz Kürt olgusunu yok sayan, inkâr eden ve imha etmek için ellerinden geleni yapan Arap, Fars ve Türk resmi ideolojilerine karşı onların maskelerini düşürdüğü, yenilmediği, kendi alternatif sistemini yarattığı, bilinçli ve özgürlüğü anda gerçekleştiren bir halk gerçeğini ortaya çıkardığı için tepki topluyor. Bu nedenle hiyerarşik-devletçi sistem tüm çelişkilerini bir tarafa bırakıp bir bütün olarak Önderliğimize ve hareketimize karşı saldırıda birleşiyor; Önderliğimizi ve hareketimizi ortak düşman ilan ediyor.
Önderliğimizin öteden beri maruz kaldığı ve İmralı sürecinde daha da artan ve her çevrenin katılmakta adeta seferber olduğu saldırıların temel nedeni, hâkim sisteme benzeşmemesi, onlara teslim olmaması, onların maskelerini düşürmesi ve bununla da yetinmeyerek kendi alternatif halk sistemini kurmasıdır; sistem dışı olması, evrensel çapta tüm insanlık için yeni bir umut ve yol gösterici olmasıdır denilebilir. Tüm bu saldırıların anlamı irade kırmaktır. 24 yılını geride bırakacağımız o korkunç tecrit ve izolasyon uygulamaları, hücre ve disiplin cezalarıyla varılmak istenen nokta aslında budur. Ancak en büyük güç kaynağını anlam ve duygu gelişiminin yetkinleşmesinde gören, ‘Anlamın ve hissin yaşattığı insan en güçlü insandır’ diyen ve pratikte bunun temsili olarak ortaya çıkan ‘Özgür İnsan’ın iradesini kırmak olanaksızdır.”
‘HERKES HAMLEYE KATILMALI’
KODAR Eşbaşkanı Fuad Berîtan, Önder Apo’nun özgürlüğü için başlatılan hamleyi sahiplenmeye çağırarak, “Dem Dema Azadiye hamlesine zirve yaptıran Küresel Özgürlük Kampanyasına her yerden çok daha güçlü bir şekilde Rojhilatlı kadınlar, gençler, tüm Kurdistan ve İrani halklar katılım göstermeli. ‘Jin Jiyan Azadi’ devrimini Küresel Özgürlük Kampanyasıyla buluşturarak yeni bir evreye taşımalı ve bu temelde herkes bu hamleye katılmalı, kampanyaya sahip çıkılmalı” dedi.