HABER MERKEZİ – Kemal Söbe yazdı: Kürtler, yeni bir yıla umut ve başarıyla giriyorlar
Hakikatin ve hakkın gücüyle direnenler başarıyı garantilerler. Hakikat hayattır, hak ise yaşamın hakkıdır, anlamıdır, değeridir. İşte bu gerçeklikler ışığında yürütülen Kürt Ulusal Devrimci Direnişi yeni bir evreye evrilmiş, nihai zafere yakınlaşmıştır. 2023 yılı zorlu olsa da, çetin geçsede başarılarla dolu olmuştur. Önder Apo’nun paradigması dünyanın gündemine girmiş, tartışılmıştır. Dünyanın ezilen kesimleri Kürtlere daha yakın hale geldiler. Kürt kadın direnişi, başlı başına dünyayı yerinden oynatmıştır. Ortadoğu’nun ve Kürdistan’ın yüzlerce/binlerce yıl devletli egemenlikli bir karanlığı yaşamaya mahkûm edilmesi, uzun vadeli, sabırlı, keskin ve kararlı bir mücadeleyi gerektiriyor. Bu zorlu koşullarda direnmek, imkansızı gerçekleştirmekle aynı şeydir. Önder Apo, bundan dolayı, “Kürdistan devrimi ateşten gömleği giymekten daha yakıcıdır ” diyor ve “Bu mücadeleyi iğne ile kuyu kazarcasına bu düzeye getirdik ” diyor. Kürdistan’da direniş, başarı ve değişim sadece silah ile değil ideolojide derinleşmekle oluyor. Silah düşmana askeri darbe vurmak ve zayıflatmak içindir. Önceki Kürt isyanlarında silah ve maddi imkanlar vardı ama devrimci güçlü bir ulusal önderliğin olmaması, ideolojik derinlikte yoksunluk/yokluk isyanların yıkılışına yol açtı. Demek ki düşmanı hangi silahlar ile hangi koşullarda savaşacağını iyi bilmek ve düşmanı çok iyi tanımak gerekiyor. PKK direnen bir parti/örgüt gerçekliğinden direnen devrimci halk gerçekliğine ulaşmış bulunuyor. PKK’de partileşmek halkla bütünleşme olarak gerçekleştiği için, Kürt halkı düşman karşısında özellikle de ideolojik derinlikte başarılı oldu. Düşman Kürt halkını, PKK’den, ne yaptıysa koparamadı. Çünkü PKK’nin halklaştığını ve Kürt halkının da partileştiğini hazmedemedi, sindiremedi. Kürt halkı, ideolojik düzey kazandıkça düşmanı daha iyi tanıdı ve nasıl mücadele edileceğini daha iyi öğrendi. Önder Apo, adeta Kürtlerin ruhuna nüfuz etti.
Çünkü Kürtler, PKK’yle bir yenilenme yaşadı ve partiyi bir yaşam, özgür yaşam kaynağı, duygu deryası olarak gördü. Her bakımdan bir yenilenme PKK’yle gerçekleşti. Önder Apo, sadece güçlü bir örgüt kurması, esasında güçlü devrimci bir halk yarattı ve bir devrim rüzgarını Kürdistan ve Ortadoğu’da estirdi. TC, bölge devletleri ve global büyük güçler, her ne kadar bunu söylemeseler de PKK’nin halklaşması ve büyük bir güç haline gelmesi karşısında şaşkına dönmüş durumdalar. Kürt halkının, PKK’nin varlığıyla binlerce yıllık bir uykudan uyandırılması insanlığın yeniden dirilişi oldu denebilir. İnsanlığın kalbi Kürdistan’da atıyor. Düşman Kürtler karşısında ideolojik olarak iflas etti. Askeri saldırılarda ısrar etmesinin nedeni siyasi tükenmişliktir. PKK’nin elli yıllık mücadele tarihinde, direnmek, halkı örgütlemek, eğitmek, halkın gelişimini sağlamak öyle kolay olmadı, çok bedel verildi, veriliyor. PKK’de fedailik adeta bir yaşam haline geldi. İdeolojinin ve hakikatin gücü tekniğin gücünü un ufak etti. Demek ki ideolojik başarıyı kazananlar her savaşta başarı elde ederler. Tabii PKK’de gelişen savaş özgür yaşam mücadelesidir. PKK’de gelişen insanlığın ortak değerleridir. Yoksa PKK, klasik anlamda ulus-devlet olmayı, iktidar ve egemenlik kurmayı hedeflemedi. PKK’de en büyük değer halkın ve halkların özgürlüğü olmuştur. İşte PKK yaşamın hakkını verdiği ve yaşama anlam kazandırdığı için başarılı oluyor. Kürdistan’da mücadele sadece yüz yıllık inkârcı rejime karşı verilmiyor, binlerce yıllık devletli/sınıflı sisteme karşı veriliyor. PKK insanlığın hakikatinden gücünü alarak insanlığı yeniden şekillendiriyor. Kürt halkı şahsında insanlık kendi hakikatiyle yeniden buluşuyor. Bundan dolayı önümüzdeki yıl daha büyük gelişmelere yaşanacaktır. Kürtler, dört parça Kürdistan’da birlik oldukça düşmanın saldırıları daha çok artıyor ama Kürtlerin birlik olmada başarılı olmaları düşmanı büyük korkutuyor.
Düşman sadece bir partiyle değil bir halkla savaşıyor. Kimse Kurdistan’da kısa sürece bir değişim beklemesin. Ağır ağır olan bir devrimin etkileri de çok derin olacaktır. Köklü bir değişimden söz ediyoruz. Devletli-sınıflı sistemlerde toplumsal değişim eğer ki devletin yaşamdaki rolünü ortadan kaldırmayı hedefliyorsa uzun sürer. İşte TC”yi ve bölge devletlerini korkutan da toplum üzerindeki egemenliklerinin bitmesi korkusudur. Kurdistan ve Ortadoğu söz konusu olursa, en küçük bir toplumsal gelişme bile devletleri korkutuyor. Devletin ilk oluştuğu ve yaşama egemen olduğu bir alanda bu korku anlaşılırdır. Çünkü devletlerin egemenlik kurmaları, halkların itaat etmelerine ve devleti kutsamalarına bağlıdır. İşte Kurdistan ve Ortadoğu’da toplumsal gelişim demek devletin intiharı demektir. Bu açıdan, en büyük gelişim düşünsel ve ideolojik alanda gerçekleşiyor. Devleti kendi beyninde öldürülüyor. Çünkü devlet zindan ve kelepçe demektir. Kimse devleti ulusun koruyucusu olarak görmesin. Özgürlüğün ne olduğunu bilenler devlete itibar etmezler. Ulus-devletin hışmına en çok uğrayanlar Kürtler oldular. Bunun için, devlet aygıtından en çok intikam almaları gereken de yine Kürtlerdir. Her yeni yılda, Kürtler daha çok bilinçlenip yeni yaşama yaklaşıyorlar. Bazıları, ulus-devlet mantığıyla hareket ettikleri için, Kurdistan’da bir kazanımın olmadığını söylüyorlar. Özgürlük ulus-devlet sahibi olmayla olsaydı, dünya halkları özgür olurdu ve emperyalist savaşlarla halklar katledilmezdi. Kürtler ulus-devlet sahibi değiller ve gerekli de görmüyorlar ama Kürtler öz yönetimi geliştiriyorlar. Özgürlük ve demokrasi için en doğru olan öz yönetimin gelişmesidir. Ulus-devlete karşı olmak egemenliğe ve sömürüye, savaşlara yol açtığı içindir.
PKK’nin ulus-devletle sorunu işte buradadır. Ulus devlet toplumsal yaşamı zehirlediği ve toplumu egemenlik altında tutup sömürdüğü ve küçük bir seçkin sınıfa hizmet ettiği için karşı çıkılması ve yaşamda silinmesi gerekiyor. Köle beyinler ulus-devlete sevdalı olurlar. Kürtler, devleti yaşamadıkları için öz yönetimi daha iyi anlıyorlar ve tercih ediyorlar. Bazı Kürtler, ulus-devletin olmamasını Kurdistan’ın olmaması olarak görüyorlar. Bu yanlıştır. Kurdistan olacak, Kürt halkı özgür olacak ama bunu ulus-devlet aygıtıyla değil öz yönetimle başaracaklar. Yani ulus-devleti ret etmek yönetimsizlik ve toplumsal dağınıklık, örgütsüzlük değildir. İnsanlar, devlete alıştıkları için, devletsiz yaşanılamayacağını düşünüyorlar. Tam tersi devletin olmadığı yerde en güzel yaşam olur, toplumun iradesi yaşamsallaşır. Gerçek demokrasi de zaten budur. Devlet denilen zindanda, sandıkta oy kullanmak sahtekarların kandırma demokrasisidir. Bundan dolayı, arsızlar-utanmazlar, egemenliğin temsilcileri, her gün utanmadan Kürtlerin ve Türkiye halkının karşısına çıkıp oy dileniyorlar. Ulus-devletle toplumsal değerler kullanıla kullanıla posası çıkarıldı. Öz yönetimle halklar buna dur demeliler. Bunun için, Rojava Kurdistan başta olmak üzere bütün Kurdistan bir çekim merkezidir. Toplumlar için, önemli olan devlete sahip olmak değil, kendi öz yönetimlerini kurup, politikleşmede derinlik kazanıp kendi kendini yönetip özgür olabilmektir. Kendi kendisini yönetmeyenler özgür olamazlar. Özgür olmanın yolu da öz yönetimden ve politikleşmiş halk olmakla mümkündür. Politik olmayan halk devlete esir olur. Bu açıdan halklar devrimci politikleşmeyi başarmak zorundalar. Kürtler bu konuda belli bir gelişme sağladılar. Devletin toplum üzerindeki egemenlikçi zihniyetinin kırılması ve yok olması ancak politikleşmiş halk olmakla ve öz yönetimle olur. Bu bilinçle hareket etmek gerekmektedir. Devleti iyi tanıyanlar, özgürlüğü nerede arayacaklarını, nasıl bulacaklarını ve nasıl yaşayacaklarını iyi bilirler.