HABER MERKEZİ- ASKERİ EĞİTİMLERDE KOMUTANIN ROLÜ
“Zihniyet devrimi her şeyden önce bir eğitim olayıdır. Sınıflı toplum tarihini incelediğimizde devletçi otoritenin kurumlaşmasını sağlayan temel etmenlerin askerlik ve politikanın gelişimi olduğunu görürüz. Yani, devleti devlet kılan, her şeyden önce bu iki olgunun gelişimidir denilebilir. Kadının toplumsal statüden düşürülmesi ve yönetim olgusundan uzaklaştırılması da bu sürece denk gelmektedir. Hiyerarşik sistemle birlikte kadın artık toplum dışı bir konuma itilmiş bulunmaktadır. Erkek damgalı kurumlaşmalar olarak ortaya çıkan askerlik kurumu ve politika, yarattığı sisteminde kadına yer vermediği gibi, askeri ve siyasal zor olayı da en temel tahakküm araçları olarak rol oynamaya başlamışlardır. Toplumun ahlak normlarının yıkılması da bu temelde boy göstermiştir.
Görüldüğü üzere askerlik ve siyaset birbirini tamamlayan ve bütünleyen iki temel olgudur. Kaldı ki ‘askerlik politikanın en yoğunlaşmış halidir’. Böylesi bir zihniyet temelinde askerlik ve politikayı karşılıklı bağımlılıkları ekseninde ele almak, ordu ve komuta gerçekliğimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Fakat önemli olan tüm toplumsal alanda olduğu gibi, askeri ve politik alanda da ahlaksal ve etiksel normlara oturtmaktır. Nihayetin Başkan APO hiyerarşik sistemin aşılmasını ve demokratik-ekolojik topluma ulaşmayı üç temel üzerinden gerçekleştireceğimizi, insanlığın bu üç alandan çıkış yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu alanlar, ahlak, askerlik ve politika olmaktadır. Alternatif bir ordu olarak ordu sistemimizde bu perspektif üzerinden askeri ve siyasal eğitim alanlarına yönelmek ve bu anlayışla komuta olgusunu geliştirmek önem taşımaktadır.
Bu noktada ‘hiyerarşik sistemin çözülüşünü esas alıyorsak, askerleşmenin demokratik-ekolojik toplumla bağlantısı nedir?’ şeklinde bir soru akla gelebilir. Ortadoğu ve Kürdistan gerçekliği bilimsel ve tarihsel kökenleriyle ele alındığında bu sorunun cevabını bulmak daha kolay olacaktır. Bu güne kadar yürütülen mücadeleler katı hiyerarşik sistemin yalnızca tek ayak üzerinden başarıya ulaşamayacağını göstermiştir. Fakat ordu ve politika bir iktidarlaşma, devlete koşma aracı değil, hiyerarşinin çözülmesinde ve özgürlüğe ulaşmada bir araç olarak ele alınmak durumundadır. Bu noktada kadın ordulaşması ve onun öncü gücü komutanın misyonu önem taşımaktadır. Kadına tahakkümle başlayan ahlaki çöküntünün yıkımlarını gidermek ve yeni bir toplumsal, askeri ve politik ahlak oluşturmakla mükelleftir.
Askeri alanda başarı sağlanmadan siyasi alanda başarılı olunamayacağı açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. Askeri eğitimlerde öncelikle komutanın bunu bilince çıkarması ve yapısını bu bilinçle eğitmesi önem taşımaktadır. Devleti ve iktidarı hedeflemeyen ve ahlaksal bir yapılanmayı amaçlayan bir askerlik anlayışını (aynı zamanda politikayı, çünkü her asker ve komuta, aynı zamanda bir siyaset insanıdır) eğitimlerin temeline yerleştirmek ordulaşmaya olan yanılgılı yaklaşımları da ortadan kaldıracaktır. Orduyu yalnızca bir zor ve şiddet aracı olarak gören hiyerarşik zihniyetin aşılması ve demokratik-ekolojik topluma ulaşmanın temel aracı olarak ele almak yeni eğitim sisteminin temel perspektiflerinden biri olmalıdır. Bu zihniyeti öncelikle komutanın kendisinde geliştirmesi gerekmektedir. Komuta, zihni ve vicdani anlamda kendisinde bir değişim, dönüşümü yarattığı, ideolojik bir netliğe ulaştığı ve hiyerarşinin çözülmesinde iknayı yaşadığı oranda yapısını da çizgi mücadelesine çekebilecektir. Aksi taktirde teori ve pratik bütünselliğin yakalanmasından da söz edilemeyecektir. Komutada ideolojik derinlik ve pratik bütünsellik yakalanmadığı müddetçe, bugüne kadar yaşanılan pratiklerde sergilendiği gibi ‘dediğimi yap, yaptığımı yapma’ anlayışı hakimiyetini koruyacaktır. Bu da en temelde komutanın kendisinde doğru bir askerlik anlayışını geliştirmesini, hiyerarşiyi zihninde ve kişiliğinde yıkması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Askerlik iktidarlaşma demek değildir. Askeri eğitimlerde iktidarlaşmaya giden yolun aracı olmamalıdır. Eline silah alıp savaşmak bir hükümranlık olayı olarak ele alındığı taktirde, öz değerlerinden, halk mücadelesinden kopmak kaçınılmaz olacaktır. Gerilla gücü en temelde halk savunma güçleridir ve bu temelde bir yaklaşımın esas alınması gerekmektedir. Toplum üstü bir statüye oturtulan gerilla gücü, uğruna mücadele yürüttüğü gerçeklikten kopuşu yaşayacaktır. Bu nedenle zor ve şiddet olgusunda da sapmalar yaşanacak ve çizgi karşıtlığına düşecektir. Orta yoğunluklu savaş tarzında ‘nereye kadar zor ve şiddet, nerede şiddet kullanılmalı?’ konuları en fazla doğru kavranılması gereken olguların başında gelmektedir. Sivil halkı hedefleyen, doğayı tahrip eden savaş tarzının esas alınmaması gerektiği eğitimin temel konuları olarak belirlenmektedir.
Aşırı zor ve şiddet kullanımından kaçınmak en doğru meşru savunma anlayışıdır. Zor ve şiddet olgusuna yaklaşım, en temelde komutanın kendisinde oturtması gerektiği ve temel bir eğitimi konusu haline getirilmesi öncelik taşıyan bir husus olmaktadır. Askeri eğitimlerin kapsamı ne olursa olsun, komutanlık öncülük ve çözümleme düzeyi belirleyici bir etmene sahiptir. Meşru savunma çizgisine kendini doğru yatırmayan bir komutan, yapısını da militan çizgiye çekemez ve doğru bir eğitim tarzını uygulayamaz. Diğer önemli bir nokta komutanın yapısında öz güven, inisiyatif, askeri kültür ve disiplini geliştirme olayıdır. Askeri kültür ve disiplinden uzak bir ordu örgütlenmesi dağınık, başı bozukların kol gezdiği, her an her türlü tehlikeyi içinde barındıran ve başarıya ulaşması oldukça zor bir yapılanmayı ifade edecektir. Ki bugüne kadar Kürdistan tarihine baktığımızda yürütülen mücadelelerin başarıya ulaşamamasının ve doğru bir öncülüğün yakalanamamasının temelinde de, askeri kültür ve disiplinin olmaması yatmaktadır. Eğitimlere gelişigüzel yaklaşan, kendini katmayan bir komutanın yapısında askeri kültürü ve disiplini yaratması da mümkün olmayacaktır.
Aynı zamanda yapısında öz güveni, inisiyatifi geliştiremeyen bir komutanın doğru bir komutanlık anlayışından da söz edilemez. Askeri eğitimlerin temelinde de bireyi yaratmak esas alınmaktadır. Askeri alanda öz güvenden, inisiyatiften yoksun bir bireyin, gerçek anlamda birey olamayacağı açıktır. Özellikle kadının, bin yıllardır içine sürüklendiği öz güvenden ve özgür iradeden yoksun kişilik yapılanmasının aşılması çok kolay bir temelde gelişmemektedir. İradesinin, özgür düşünce ve inisiyatifinin, öz güveninin açığa çıkmasını engelleyen herhangi bir durumda da hiyerarşik sistemin köleliğe endekslediği zihniyet ve kişilik yapılanmasını aşması daha zor olmaktadır. Bu nedenle komutanın askeri eğitimlerde kadının gizli kalan bu yönlerini açığa çıkaracak bir yaklaşım sahibi olması da önem taşımaktadır.”
Apollon Akademilerinin Komutanlaşma Broşüründen Alınmıştır.
Kaynak: YJA-STAR Sitesi