HABER MERKEZİ- Kemal Söbe yazdı: Türk-İslam sentezinin yarattığı korkunç cehalet
Yüz yıllık Cumhuriyetin ötekileştirme ve altı yüz yıllık devşirme Osmanlı siyaseti, Anadolu’da büyük bir kültürel cehaleti ortaya çıkarmıştır. Osmanlı-Türk-İslam sentezi olarak belirteceğimiz siyaset devletin temel siyasi karakteri olmuş, bu siyasetle toplumlar kendi gerçekliğine yabancılaşma yaşadılar. Son beş yüz yılda, Anadolu toprakları, deyim yerindeyse at iziyle it izinin karıştığı bir alan haline getirildi. Özellikle de son yüz yıllık cumhuriyetin ötekileştirme siyasetiyle sahte yapay bir Türklük oluştu. Tarihsel Türklükle ilgisi olmayan, Kürtlere ve diğer halklara düşman olan bir devlet Türklüğü oluşturuldu.
Emevi İslamıyla boyanan bu Türklük devletin tartışılmaz ideolojisi olarak işlev gördü. Tarihsel Türklükle bir ilgisi olmayan Cumhuriyet Türklüğü tümüyle devşirme bir kültürel ortamda mayalandı. Osmanlı döneminde, Türklüğün ismi bile söylenmezken, 1923’ten itibaren, okullarda her gün Türklük marş olarak okutuldu, körpe beyinler felç edildi. “Türküm” demek mutluluk olarak görüldü. Dünyada, eşi benzeri olmayan bir çeşit milliyetçilik gelişti. Düşünün ki bir toplum, her gün kendi milli aidiyetini kimliğini bağırarak söylesin. Yani Kürtler, diyelim ki her gün biz Kürdüz desinler ve herkese bunu zorla benimsetsinler ve kabul etmeyeni de öldürsünler. İşte cumhuriyet Türklüğü bu çerçevede gelişim gösterdi ve Anadolu’yu kültürler mezarlığı hâline getirdi. Osmanlı döneminde, devlet ortamına alınanlar, devletin yapısına uygun olarak devşirilirken, kimsenin alt kimliğine yani halkların alt kimliğine, imparatorluğun varlığının kabul edilmesi durumunda karışılmazdı. Ancak cumhuriyetle birlikte, bir kimlikler, kültürler katliamı başladı. Bizim köyde, 1950’lerde, 1960’larda öğretmenler, akşamları evlerin pencerelerinin önüne gelip içerideki insanları dinliyorlardı Kürtçe konuşan var mı diye. Kürtçe yasaklı bir dil, Kürtler inkâr edilen bir halk olmuştu. Yani kendi evlerinde bile Kürtçe konuşmak yasaklanmış, Kürtçe konuşanları rapor ediyorlardı.
Dünyada, Türkiye dışında hangi ülkede böyle bir zulüm oldu? İngilizler bile, sömürgelerinde böyle yapmadılar. Arak’ı rakı yapın, ser xoş’ı sarhoş yapın, dûrbin’i dürbün yapın, hınar’ı nar yapın, xiyar’ı hıyar yapın, xêr’i hayır yapn, sonrada Kürtçe diye bir dil yoktur deyin ya da bilinmeyen dil deyin. Ortadoğu’nun, Anadolu’nun, Mezopotamya’nın tarihi kültürüne Türk kültürü deyin. Her şeyi Türklüğe mal edin, Orta Asya’dan getirdik deyin. Oh ne kadar iyi. Peki son yüz yılda, Türkçe denilen dil, Türk kültürü denilen kültür Orta Asya’da niye yok? Kangal köpeği Anadolu ve Mezopotamya’da binlerce yıldır yaşayan bir köpek türüdür ama devşirme siyasetine göre Orta Asya’dan Türkler Anadolu’ya getirmiş. Ama peki Orta Asya’da kangal köpeği bugün neden yok? Baklava Ortadoğu’nun bir tatlı türüdür ama devşirme siyasetine göre Orta Asya’dan Türkler Anadolu’ya getirmiş. Ama Orta Asya’da baklavanın rengini ve e şeklini bile bilmezler. Lah-macun, Arapçada etli ekmek demektir yani et ile sebze karışımıyla oluşan karışıma Arapçada macun denir. Lah ise hamur ve ekmek anlamına gelir. Bütün bunlar, son yıllarda tartışılır hale gelince, resmî ideolojinin devşirme siyasetçileri, Anadolu ve Mezopotamya’nın on beş bin yıllık medeniyetini Türklere mal etmeye kalkıyorlar. Yani Türkler, 1071’de değil de on beş bin yıl önce Anadolu’ya ve Mezopotamya’ya gelmişlerde, bütün medeniyetleri Türkler yaratmış. Türkler, çadırlarda göçebe hayatı yaşayarak hangi medeniyeti yaratmışlar acaba? Baştan sona, uydurma bir tarih, Türkiye’de topluma gerçekmiş gibi öğretiliyor. Türkler fiziki özellikler bakımından Asyalı sarı ırktan ve çekik gözlüyken, nasıl oluyorsa, Anadolu’da badem gözlü ve beyaz oluyorlar, hatta beyaz ırkın temsilcileri bile oluyorlar. Bunlar yetmedi, Avrupalılar bile Türk kökenli oluyorlar.
Dünyada, en uydurulmuş tarih, sadece Türkiye’de var. Türkiye’de kendilerine Türk diyenler, hem Türkçülük yapıyorlar, bazen, biz Arap değiliz Türk’üz diyorlar ama ezan Arapça okunur diyorlar, Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ali, Ayşe, Fatma, Zeynep ve kullanılan adların büyük ölçüde Arap adları olduğunu bilemeyecek kadar kara cahiller. Acaba Osmanlı yıkılmasaydı, Türklüğü kim umursardı? Ki Osmanlı, kendi kurucusunun adını almış bir aile devletiydi, Türklükle bir ilgisi yoktu ve Türklüğü hiç umursamazlardı. Osmanlı paşalarının büyük çoğunluğunun Türk olmadığını söyleyen bazıları, bir Osmanlı paşası olan M. Kemal’i ise Türklerin atası yapıp adına da Atatürk diyorlar. İşte cehaletin karası buna nedir. Osmanlı imparatorluk olmaya başladığında devlet erkanı, Osman oğulları hariç Türk değildi bu doğru ama M. Kemal, nasıl Türk oluyor? Osmanlı padişahlarının bile, bir süre sonra ana tarafı Türk değil Balkan toplumumdan oluştu. Son yüz yılda, insanların beyni boşaltıldı, sahte ve yalan uydurma şeylerle dolduruldu. PKK’nin Kürdistan’da filizlenmesiyle ve gelişim göstermesiyle Kürtler doğru bir tarih ve yaşam bilincine sahip oldular. İnkârcı rejimin PKK’ye düşmanlık yapmasının nedeni, sadece Kürtlere ulusal bilinç vermesi değildir. PKK, TC’nin resmi sahte tarihini deşifre etti, yalan ve sahtelik üzerine kurulu olan bir ulus devletin kirli çamaşırlarını ve ipliğini pazara çıkardı. PKK’ye olan hınçları ve karın ağrıları bu nedenledir. Türklükle ilgisi olmayan milletlerden ve kültürlerden bir Türk ulusu ve Türk kültürü yaratın, tıpkı Nasrettin hocanın gölü, ya tutarsa deyip mayalandığı gibi. TC’yi kuranların, ne gibi sahteliklerle bu ulus devleti kurduklarını bildiklerini için, devletin Türklükle ilgili maddeleri tartışılamaz diyorlar, çünkü tartışılırsa, ne kadar Türk olduğu tartışılır ve sahtelikleri ortaya çıkar. Selanikli Rum ya da Arnavut, Makedon M. Kemal’in, Bitlisli Kürt İsmet İnönü’nün, Erzurumlu Kürt Cemal Gürsel’in, Vanlı Bülent Ecevit’in Türklükle ilgileri olmadığını herkes biliyor. Türkiye’de Kürtler hariç, toplumun büyük bölümü bu gerçekliklerden bihaber yaşıyorlar. Bir taraftan, Arap değiliz Türk’üz diyorlar, diğer taraftan da ezan susmaz ve Arapça okunur Türkçe okunmaz diyecek kadar akılsızlar.
Yani kendisi olmaktan çıkmış bir toplum gerçekliği var. Osmanlı döneminde, çingene diye aşağılanan, katledilen Türkmenler-Yörükler, son yüz yıldır Osmanlının sadık koruyucuları oldular. Osmanlı döneminin kaymağını yiyenler devşirme Balkanlılardır-Bizanslılardır ama cumhuriyetin tekçi rejimi döneminde ise zavallı Türkmenler-Yörükler ve Anadolu’nun diğer devşirmeler Osmanlıya sahip çıkıyorlar. Dikkat edilirse, Osmanlı kendi kurucusunun adını alıyor, Selçuklu devleti, Selçuk Bey denen kurucusunun adını alıyor ve Türklük hiçbirinin umurunda bile değil, adamlar devlet kurup saltanat kurma sevdasındayken, ekmek yemeye bulamayan zavallılar ise onların savunuculuğunu yapıyorlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde, kimse kendi etnik kimliğini okullarda söylemezken, Türkiye’de her gün, okullarda ne mutlu Türküm diyene diye bir kafatasçı sözü körpe beyinlere söyletiyorlar. Bu yetmezmiş gibi, herhangi bir yerde, durup dururken, birileri ne mutlu Türküm diyor. Türküm demekle nasıl mutlu olunuyor anlamış değilim. İşte sorun, Türk olmayan toplumlardan zorla bir ulus yaratma sorunudur. Normalde Türk olan insanlar, neden her gün Türküm Türküm Türküm desinler, buna ihtiyaçlarımı var? Orta Asya’daki, Türkler neden Türküm Türküm demiyorlar? Çünkü ihtiyaçları yok. Bunun nedeni, Türk olmayan insanların beynine zorla Türklük yerleştirildi. Kürt sorunu çözülürse, Türkiye demokratik olursa, bütün bunlar masaya yatırılır, doğru bir tarihsel gerçek Türk kimliği ve kültürü Anadolu halkına ve Türk toplumuna öğretilir. Türkiye yüz yıldır sıkıyönetimlerle ve cuntalarla yönetiliyor ve ordu, sanki bir devletle savaşa girecekmiş gibi teyakkuzda bekliyor, bir korku bir telaş herkesi sarmış, iç güçler, dış güçler-mihraklar, şu düşmanlar, bu düşmanlar deyip Türkiye nihayet uçurumun kenarına getirildi. Gerçeklikten uzaklaşılırsa doğruya ulaşılmaz. Ucube bir rejimle ucube bir toplum yaratıldı.