HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin kaleminden: Türkiye’de faşizm koşullarında bazı çevrelerin devrimcilik yapması
Faşizm koşullarında devrimci mücadele yürütmek imkansızı gerçekleştirmek gibidir. Zulmün bir rejime dönüştüğü koşullarda ya devrimci çizgide durulur ya da devrimciymiş gibi görünüp kendine bir yaşam alanı açılmak istenir. Devrimci savaşla yüzleşmek istemeyen birçok çakma sol-sosyalist hatta komünist olduğunu, dağa doğrusu sol, sosyalist ve komünist olduklarını iddia edenler var. Türkiye’deki faşizm koşulları Kürt düşmanlığının bir ürünü olarak ortaya çıkıyor ve birçok sözde sol-sosyalist çevre de buna göre kendilerine bir pozisyon ve rol veriyorlar. Kürtlerin meşru-haklı mücadelesine yaklaşmak ve buna göre tavır koymak ilgili çevrelerde aslında nasıl bir siyasal çizgide olduklarını ve ne yapmak istediklerinin de bir aynası oluyor. Türkiye’nin mevcut siyasi yapısı ve Kürtlerin içinde bulundukları soykırım kıskacı kendilerine devrimci diyen bazılarının da gerçek yüzlerini belirliyor. Türkiye’de faşizmin, zulüm, işkencenin diz boyu olması aslında, Kürtlerle beraber hareket eden bir kesim dışında kalan çoğunluğun devrimcilikle ilgileri olmadığını barizce gösteriyor. Bir halk sözü, “dostluk zor günde belli olur” der. İşte Türkiye’deki devrimciliği de Kürtlere yaklaşım belirlemektedir. Faşizmin hakkında devrimci şiddet gelir ve devrimci şiddeti doğuran da faşizm koşullarıdır. Yoksa Kürtler silaha ve devrimci şiddete sevdalı değiller ama ulusal varlıkları ve düşmanın soykırımı söz konusu olunca devrimci şiddet bir zorunluluk halini alıyor. Var olmanın ve varlığını sürdürmenin bir yolu haline geliyor.
Ezenin zulmü mazlumu isyana sürükler, baş kaldırmak zorunda bırakır. Devletin uyguladığı zulmü ve baskıyı devletin ve ülkenin güvenliği olarak açıklamak ve Kürtlerin meşru mücadelelerini ise şiddet olarak görüp karşı çıkmak devrimcilik değil karşıdevrimci bir pozisyondur. Kimseye fiili olarak Kürtlerin yanında yer alın ve açıktan destek verin demiyoruz ancak Kürtlerin ulusal var olma mücadelesini meşru görmek sadece devrimci olmanın değil, asgari düzeyde insan olmanın da bir gereğidir. Kürtler söz konusu olduğunda, Türkiye’de genellikle sağı ve solu, sözde demokratı, sözde sosyal demokratı, liberali istiklal marşı okuyorlar ve tek hizaya diziliyorlar. Türkiye’de devletçi olmak bir çeşit hastalık halini almış ve birçok çevrenin de ruhuna işlemiş durumdadır. Türkiye’de sol bir kitle olduğu halde, solun devrimci bir duruşa sahip olamamasının nedeni, Kürtlere karşı yer almalarıdır. Filistin halkına Kürtler zaten sahip çıkıyorlar ama kendilerine Müslüman diyen süslümanlar İsrail devletini karşı çıkarlarken TC’ye ise toz kondurtmuyorlar ve bu durumun aynısını, özelliklede yasal zeminde sözde mücadele eden bazı sol-sosyalist hatta komünist olduklarını iddia eden çevrelerde de görüyoruz. Türkiye’nin dindarı sahte olduğu gibi, sözde sosyalistlerinin- komünistlerinin de çoğu sahtedir. Kürtlere yaklaşımları sosyalist ideolojide yer alan, ulusların kendi kaderini tayin etme hakkını görmezden geliyorlar.
Sadece bu bile bu çevrelerin sosyalistliklerini- komünistliklerini sorunlu, özürlü ve sakat hale getiriyor. Birçoğu, PKK’yi Avrupa’ya ve ABD’ye yakın buluyorlar. Oysa, PKK kurulduğu günden beri, Türkiyeli devrimcilerle her türlü birlikteliği ve eylem birliğini geliştirmek istemiş, özelliklede 1990’lı yıllarda, PKK’nin Kurdistan’da iktidarlaşma hamlesini başlattığı koşullarda her türlü birliği geliştirmeyi ve yardımı daha PKK yapmak istemiştir. Bırakalım Kürtlere devrimci yaklaşmalarını, bu çevrelerin Türkiye devrimini bile yapma gibi bir amaçları ve uğraşları olmamıştır. Bir ülkede, bunca zulüm olacak, faşizm insanların evlerine ve odalarına kadar girecek ama bir devrimci gelişme olmuyorsa bu çevrelerin devrimcilikleri ve sosyalistlikleri sorgulanmaz mı? Faşizmin olduğu başka bir ülkede, bunca sol bir kitle ve sol-sosyalist örgüt ve parti olsaydı on defa devrim olmuştu ve farklı ulusların kimliksel-ulusal sorunları çözülmüştü. Devlete ve sisteme yedeklenmenin sonu Kürt karşıtı olmaktır. Kürtler ise, Türkiye demokratik olsun, kendi sorunlarını çözsün diye varını yoğunu ortaya koyuyorlar. Sanki Türkiye’nin sorunu din ve laiklikmiş gibi bir gündem yaratılarak siyasal İslamcı çevrelere karşı sözde laikliği ve sözde cumhuriyeti savunmayı ilericilik ve devrimcilik olarak görüyorlar. Kürtlerin yanında yer almayı feodallik ve gerilik olarak gören bir zihniyet aslında en geri en ilkel zihniyettir. Türkiye’de bundan dolayı, Kürtlere yaklaşım kimin devrimci ve sosyalist olup olmadığını belirler.
Türkiye’nin komünisti Vietnamlının, Filistinlinin, Kübalının, Çinlinin, Korelinin ve bilmem nerelinin yanındadır ama Kürtlerin ise tam karşısındadır. Devletçi ve iktidarcı düşünmek, inkârcı rejime yedeklenmek devrimcilik olamaz. Faşizm koşullarında direnmeyenlere ya da direnenlere söylemde olsa bile destek vermeyenlere değil devrimci demek normal insan bile demek zordur. Çünkü nihayetinde mücadele insanlık için yürütülüyor ve herkesi kapsıyor. Türkiye’de devrimcilik toplumsal sorunları çözmek için değil, masa başı lafazanlığı ve aydın olma görüntüsünü geliştirmek için yapılıyor. Türkiye’de devrimcilik klasik tarikatçı zihniyeti aşamamıştır. Bazı çevreler, sanki kendileri dışında kimse devrimci değillermiş, olamazlarmış gibi hareket ederek devrimciliği, komünistliği ve sosyalistliği kendi tekellerine alıyorlar. Biraz gözlerini açsalar, en büyük devrimciliğin, sosyalistliğin, komünistliğin-toplumsallığın Kürdistan’da geliştiğini görürler. Gözleri kör olanlar değil beyni körleşenler Kurdistan’daki devrimci gelişmeleri göremezler. Bu beyinsel körlükte devletçi hastalıklar ve Kürt karşıtlığı varsa bu çok daha tehlikelidir. Çünkü Kürtlerin tarihsel değerlerine ve şahsiyetlerine saldırmak devrimcilik olmadığı gibi insanlık da değildir. Devrimcilik insanlıkta başlar. İnsanlığı olmayanların devrimcilikleri ve komünistlikleri bir işe yaramaz. Bütün halkları kucaklayan, halkları kaynaştıran, bütün insani değerleri yaşamsal ve yaşanılır hale getirenler gerçek devrimci ve gerçek komünisttirler. Komünist, devrimci, sosyalist ve toplumcu görmek isteyenler yönlerini Kurdistan’da yürütülen mücadeleye çevirebilirler.