HABER MERKEZİ- KJK Koordinasyonu yaptığı yazılı açıklamada Kürt kadınlarını hedef alan saldırılara sert tepki gösterdi.
BİR MERKEZDEN YÖNETİLEN SİSTEMATİK SALDIRILAR
KJK’nin açıklaması şöyle:
Evrensel ve bölgesel çapta 8 Mart eylem ve etkinliklerinde ortaya çıkan kadın direnişi, mücadelesi ve tutumu karşısında; erkek-devlet-Kürt işbirlikçiliği el ele vererek, kadın kazanımlarına karşı olan saldırılarına ağırlık vermiş durumdalar. Özel savaş ve Kürt halkına karşı soykırım savaşının baş aktörü, yürütücüsü ve Kürt katili Süleyman Soylu’nun has elemanları ve ardılları olarak; Kürt kadınının kazanımlarına saldırmayı görev bellemiş durumdadırlar. Hatırlanırsa, Süleyman Soylu, Kürt halkının mücadelesi ve direnişinde kadının belirleyici olduğu ve hedef alınması gerektiğini açıkça kamuoyu önünde deklare etmişti. Eşbaşkanlık sistemi, eşit temsil ve özgür eş yaşamı hedefleyenlerin de Süleyman Soylu’nun temsil ettiği faşist, ırkçı, Kürt ve kadın düşmanı anlayış ve politikanın elemanları olduğu açıktır. Belli bir süreden beri sistematik olarak çok değişik gerekçe ve argümanlar üzerinden geliştirilen bu saldırı politikası son bir yılda çok daha sistematik hale gelmiş ve bir merkezden yürütülmektedir. Bu merkez AKP-MHP/HüdaPar/KDP güdümündeki Kürt işbirlikçilerinin katkısıyla birlikte ortak yürütülmektedir.
ANADİL ÜZERİNDEN YAPILAN SALDIRILAR
Binlerce Kürt kadın aktivist ve politikacı göz altına alınmış, her türlü saldırı ve irade kırma politikası ile tutuklanmış, cezaevlerinde esir muamelesine maruz bırakılmıştır. Cezaevleri adeta dolup taşmaktadır. Buna karşı cezaevinde başta kadınlar olmak üzere siyasi tutsaklar direnişlerini ısrarla sürdürmektedirler. 8 Mart etkinliklerinde kadınlar Türk kolluk güçlerinin şiddetine maruz kalmış ve 8 Mart etkinliklerine katılmaları gerekçe gösterilerek yine kadınlar gözaltına alınmış durumdadır. Özel savaş merkezi tarafından süreklileştirilen bu tutuklamalar ile kadın mücadelesi ve kazanımları zayıflatılmak, etkisiz kılınmak istenmektedir. Aynı paralelde politika yapmak isteyen ve kadın özgürlük mücadelesinde taviz vermeyen devrimci, yurtsever kadınlar, eşit temsil rolleri ve “Kürtçe bilmeme” gerekçesi üzerinden sistematik bir şekilde politik linç ve saldırıya maruz kalmaktadırlar. Hatta fiziki ve psikolojik saldırılar yapılmaktadır. Eşit temsil, eş başkanlık ve anadilin yeniden öğrenilmesi, kullanılması gibi kazanımlar, binlerce kadının canı ve kanı pahasına ortaya çıkmış kazanımlardır. Kaynağında büyük bir emek, bedel ve direniş vardır. Öyle günlük siyasete, kişisel hırsa, menfaate ve erkek egemen anlayışına feda edilecek değerler değildir. Her ne adına olursa olsun bu kazanımlara dil uzatmak, tartışmak, menfaat ve kişisel hırs konusu yapmaktan vazgeçilmelidir. Söz konusu kazanımlar öyle hafife alınacak, kolayca tartışma konusu yapılacak ve üzerinde tasarruf geliştirilecek değerler değildir. Bu tartışmanın içinde, tarafı olanları bu anlayış ve tutumlarından bir an önce vazgeçmeye davet ediyoruz, sorumluluk ve görev üstlendikleri esas çalışmalarına dönmeleri gerektiğini belirtiyoruz. Eşit temsil noktasında göreve talip olan her Kürt yurtseveri ve devrimcinin de düşmanın bu politikaları karşısında uyanık olması, bu politikalara gelmemesi ve tutum alması gerekir. Kendilerinden beklenen tutum bu temeldedir. Kürt halkının kazanımlarını büyütmek, koruma, direniş ve mücadele tutumu dışında bir gündemi yoktur.
ANADİLİN TAŞIYICISI VE AKTARANI KÜRT KADINIDIR
Kürtlerde anadilin ve kültürün bugüne taşıyıcısı ve aktaranı olan Kürt kadınının anadil üzerinden hedeflenmesi alçakça ve iki yüzlücedir. Kurdistan Kadın Özgürlük Mücadelesi esasta yurtseverlik, toprağa ve anadile bağlılık üzerinden gelişmiştir. Bu konuda Kürt kadınları büyük kazanımlar ortaya çıkarmıştır, bu kazanımlarını her gün biraz daha büyütme ve geliştirme çabası içerisindedir. Tüm mücadele ve direniş cephelerinde böylesi bir sorumluluk içindedir. Kürt dilini ve kültürünü inkâr eden, saldıran, yok sayan ve asimile eden düşman safında yer alarak, yanında durarak; Kürt kadın politikacıların hedef alınması açıkça düşman politikasıdır ve kabul edilebilir bir durum değildir. Bu saldırıların esas amacının Kürt halkının ve kadınların politik kazanımlarını zayıflatma, geriletme ve hatta el uzatma gayreti olduğu görülmek durumundadır.
Kadınlara dönük geliştirilen, her gün biraz daha sistematik hale getirilen özel savaş saldırıları karşısında halkımızın, Kürt ve Türkiyeli tüm kadınların tutum alma noktasında yetersiz kaldığını gördüğümüzü ve eleştirdiğimizi belirtmek istiyoruz. Kadının her kazanımına dil ve el uzatanlara karşı güçlü tutum ve tavır konulmak durumundadır. Benzer tutumları gözaltı ve tutuklamalar karşısında geliştirmek önemlidir. Bütünlüklü ve topyekûn olarak yürütülen bu saldırıları durduramazsak, her güne sığdırılan kadın katliamlarının daha da çoğalacağı görülmelidir.
TAVIR GELİŞTİRİLMELİ
Diğer bir çağrımızda kadın özgürlüğüne inanan, bu nokta da duran, kendini kadın özgürlük mücadelesinin yanında gören erkekleredir. Bu kırım ve saldırı politikası karşısında ses çıkarmalı ve tutum almalısınız.
Saldırılar siyaseti demokratik kılacak olan güce ve kimliğe karşıdır. Demokratik Siyasetin korunup geliştirilmesinin özü kadındır.
Bu saldırıların bertaraf edilmesinde örgütlü kadın mücadelesi belirleyici olsa da tüm demokratik çevrelerinde örgütlü kadın duruşu etrafında tavır ve tutum geliştirmeleri önem arzeder. Kadınlar dün olduğu gibi bugün de kültürün, anadilin, demokratik özgür yaşamın koruyucusu ve yaşatanı olacaktır.”