HABER MERKEZİ- Bu yazı Yurtsever Gençlik Dergisinin Mart- Nisan sayısında Komalên Ciwan Kordinasyon üyesi Ferzende İsyan tarafından öğrenci gençliğine dönük kaleme alınan perspektif yazısından alınmıştır.
“ZAFER YILININ ÖNCÜ GÜCÜ DEVRİMCİ ÖĞRENCİ GENÇLİĞİDİR”
Yeni mücadele yılına kahraman Kürdistan Gerillasının faşist düşmana vurduğu etkili eylemler ile giriş yapmış bulunuyoruz. Yılsonu itibari ile hem gerillanın faşist Türk çetelerini ezen eylemsellikleri hem de ‘‘Önder Apo’ya özgürlük Kürt sorununa çözüm’’ hamlesi kapsamında kadın ve gençlik hareketinin öncülüğünde dünyanın dört bir tarafın- dan gelişen toplumsal ve bireysel eylemsellikler geçen mücadele yılının özeti olmuştur. Bu durum yeni mücadele yılının nasıl şekilleneceğini de göstermiştir. Hiç kuşkusuz bu muazzam direnişin temelini Önder Apo’nun İmralı işkence sistemindeki mücadelesinden ve duruşundan bağımsız ele alamaz ve göremeyiz. Savaştıran ve mücadele ettiren Rêber Apo gerçekliğidir. Şimdiden yeni mücadele yılının her açıdan yoğun bir savaş ve mücadele yılı olacağı görülmektedir. Düşmanı yıl sonu itibari ile sersemleten ve kimyasını bozan bir gerçeklik açığa çıkmıştır. Soykırımcı faşist düşmana bitirici darbeler vurarak zaferin kesinleşeceği bir sürece girmiş bulunmaktayız. Bu da topyekûn bir mücadele ile görev ve sorumluluklarımızı doğru ve başarılı bir şekilde yerine getirerek mümkün olacaktır. Bu anlamda gençlik hareketinin özelde de devrimci öğrenci gençliğin rolü ve misyonu daha fazla belirgin olmaktadır.
Gençlik de kimliksel olarak ele alındığında bahar ayına benzemektedir
Bahar ayının hem toplumsal olarak hem de mücadele tarihimiz açısından ayrı bir önemi ve anlamı olmaktadır. Doğa nasıl ki bu mevsimde kendini yeniliyor ve oluşturuyorsa 50 yılı aşkın olan mücadele mirasımız halk gerçekliğimizde de bu durumu yaratmıştır. Elbette bunun yaratıcıları başta Rêber Apo ve Mazlum Doğanlar, Sema Yüceler, Zekiye Alkanlar ve nice kahraman şehitlerimiz ile mümkün olmuştur. Gençlik de kimliksel olarak ele alındığında bahar ayına benzemektedir. Bahar ayının yenilikçi, direngen ve oluşturucu özellikleri bir anlamda gençlik kimliğinin ifadesi olmaktadır. Bu da Newroz ile sembolleşip özelde Kurdistan ve Ortadoğu’da ifadesini bulmaktadır. Bu gerçekliği bilince çıkarması gereken ve bunu mücadeleye dökmesi gereken en önemli güç devrimci öğrenci gençliği olmaktadır. Bu anlamda mücadele gerçekliğimizi anlamak, görev ve sorumluluklarımızı da anlamamızı sağlayacak, doğru pratikleştirilmesini de beraberinde getirecektir.
Öğrenci gençlik karakteri gereği düşünce üreten, var olanı sorgulayan, değiştirici ve üretici olandır
Yürüttüğümüz savaş özünde bir zihniyet savaşı olmaktadır. Hangi zihniyete karşı savaştığımız sorusu önemli olmaktadır. Kapitalist modernitenin zihniyet yapısını oluşturan milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, dinciliğe, bilimciliğe karşı mücadele etmekteyiz. Yine ahlaki-politik bir zihniyet ile anlamlı bir yaşamı inşa etmeye çalışıyoruz. Bu anlamda Rêber Apo’nun da belirttiği gibi; ‘’Düşüncesi bizim olmayanın pratiği de bizim değildir’’ belirlemesi
mücadele perspektifi açısından önümüzü aydınlatmaktadır. Bu hakikat ışığında yaklaştığımızda devrimci öğrenci gençliğinin misyonu ve rolü daha iyi anlaşılmaktadır. Öğrenci gençlik karakteri gereği düşünce üreten, var olanı sorgulayan, değiştirici ve üretici olandır. Yani bir anlamda zihniyetin öncülüğünü yapmaktadır. Dikkat edelim kapitalist modernite güçlerinin üniversite ve lise boyutu ile kendilerini bu kadar örgütlemelerinin tek bir sebebi zihniyetlerini yayma, aşılama ve zihniyet karmaşası yaşatmaktır. Faşist rejimin başı Erdoğan her şehre bir üniversite götüreceğim derken amaçladığı da bu kirli zihniyetini her şehre taşıma olmaktadır. Bunun dışındaki yorumlar ve anlam arayışları celladından yaşam beklemekle aynı anlama gelir ki bu da kişiyi gaflete götürür.
Aydın Erdemler, Şerzan Kurtlar, Mahsum Karaoğlanlar hepimize nasıl direnileceğini göstermişlerdir
Cevabını bekleyen bir soru da şu olmaktadır ki, sistem içinde sisteme karşı mücadele nasıl olacaktır? Kapitalist modernitenin zihniyet kalelerinde özgür yaşamı ve zihniyeti örgütlemek mümkündür. Aydın Erdemler, Şerzan Kurtlar, Mahsum Karaoğlanlar hepimize nasıl direnileceğini göstermişlerdir. Bu arkadaşların her biri faşizm kalelerini fethederek üniversite gençliğine büyük bir direniş mirası bırakmışlardır. Üniversite gençliğinin de bu direnişçi mirası esas alması ve sistemin tüm dayatmalarına ve zihniyet saldırılarına karşı sürekli mücadele halinde olması gerekir. Kapitalist modernitenin giydirmek istediği köle gömleğini parçalamak ve zihniyetinin kişilikleri bir ölüye dönüştürdüğünü görmek gerekir. Ayaktaki ölüler haline gelmekte bu sistemin hizmetine girmek ve yaratmak istediği karakterde yani köle karakterini kabul etmek demektir. Şimdi her üniversiteli gencin bu karakteri ret etmesi ve kendisine doğru bir rol ve misyon biçmesi gerekir. Bizleri her an, her saniye öldürmek için çabalayan bir sisteme karşı direnerek kazanacağımızı, direnerek varlığımızı koruyacağımızı ve ancak karşı atağa geçip saldırarak yerle bir edileceği görülmelidir.
Arayışlarımız bu çarkı döndüren değil, bu çarkı yerle bir edip, doğru ve anlamlı bir yaşamın hakikat arayışçılığına götürmelidir
Kendimize sormamız gereken bir diğer soru da öğrenci gençlik olarak nasıl bir yaşamın arayışçısı olacağımızdır. Karın tokluğu için celladına her türlü uşaklığı yapmak bilinçli olmak ve okumuş olmak anlamına gelmemektedir. Bu durum en derin köleliği yaşamak ile aynı anlama gelmektedir. Türkiye ve Kürdistan’da bir taraftan bu kadar üniversite açılırken diğer taraftan iş bulma kurumlarındaki kuyruklar her gün uzamaktadır. İş, eş ve aşa muhtaç etme ve ardından istediğini yaptırma politikası her gün kendine yeni kurbanlar bularak sürdürülmektedir. Sömürü çarkı bu şekilde kendini ayakta tutmaktadır. Bu nedenle devrimci öğrenci gençliğinin en önemli görevi bu sömürü çarkına çomak sokacak zihniyet ve yaşam tarzını yaratmak olmalıdır. Bunu yapmanın en başat koşulu da var olanı
sorgulama ve reddetme tavrını kendimizde geliştirebilmemizdir. Arayışlarımız bu çarkı döndüren değil, bu çarkı yerle bir edip, doğru ve anlamlı bir yaşamın hakikat arayışçılığına götürmelidir.
Sorumluluk bilinci özgürleştirir
Öğrenci gençlik açısından üzerinde durmamız gereken önemli konulardan biri de sorumluluk durumu ve anlayışının ne olduğudur. Aydın özellikler taşımak, bilinçli olmak sorumlu olmak ile aynı anlama gelmektedir. Sorumluluk anlayışından kopmuş bir bilinçlenme durumu yoktur. Sorumluluktan kopuk bir bilinçlenme lafazanlık, konuştuğu gibi yaşamama durumunu getirir ki bunun da yaşamda bir karşılığı olmayacaktır. Sorumlu olmak, sorumlu yaklaşmak bilinçli yaşamak anlamına gelmektedir. Sorumluluk bilinci özgürleştirir. Bu temelde kapitalist modernite liberal ideolojiler ile bu hakikati ters-yüz etmek için her şeyi yapmaktadır. Özellik ile bu ideolojik bombardıman durumunu öğrenci gençlik üzerinde yoğunca uygulamakta ve sonuç almayı hedeflemektedir. Sorumlu olmak ahlaki ilke ve ölçülere göre duruş sahibi olmayı ifade etmektedir. Liberalizm en başta var olan ahlaki toplumsal örgüyü parçalamakta, bireyleri toplumsal değer yargılara karşı duyarsızlaştırmakta ve sonuna kadar bireycileştirilmiş, güdülere indirgenmiş bir yaşamı hâkim kılmaya çalışmaktadır. Öğrenci gençlik hedeflenerek bu durum her gün yeni yöntemler ve politikalar ile daha kapsamlı hale getirilmektedir. Devrimci öğrenci gençlik anlamlı bir yaşam arayışında ise özgürleşmenin sorumluluktan geçtiğinin farkındalığıyla bunun mücadelesini vermelidir.
Önderliğimiz ‘Ben evrenim, yakını ve uzağı olmayan zaman ve mekânım’’ derken an’da oluşmaya ve anın devrimciliğine işaret etmektedir
Önder Apo yaşam duruşunu tanımlarken aldanmayacağını ve aldatmayacağını belirtmiştir. Bu temel ilkeler üzerinden özgürlük mücadelesini geliştirmiştir. Devrimci öğrenci gençliği de bu ilkeye göre kişiliğini
ve yaşamını örgütlemeyi bilmelidir. Özellikle söylem düzeyinde dile getirilen ‘’oku, bir meslek sahibi olduğunda mücadeleni verirsin’’ söyleminin büyük bir yalandan ibaret olduğunu bilmeli ve bu söylemlerden kaçınmalıdır. Yine bu tarz mücadeleden uzaklaştıran yaklaşımlara karşı tavır sahibi olmalıdır. Bu söylem hem aile gerçekliğince çokça kullanılmakta hem de düşman kurumlarında çokça dillendirilmektedir. Bu durum aslında düşmanın devrimci öğrenci gençliğini pasifize etme, mücadeleden koparma ve kendine tabi kılmak için oluşturduğu bir yalandan ibaret olmaktadır. Önderliğimiz ‘Ben evrenim, yakını ve uzağı olmayan zaman ve mekânım’’ derken an’da oluşmaya ve anın devrimciliğine işaret etmektedir. Anda oluşum, mücadeleyi anda var etme; ertelemeci ve zamana yayan yaklaşımların bırakılması demektir. Örneklendirecek olursak; Kurdistan tarihine baktığımızda keşke ile başlayan ve her anının hayıflanmalar ile dolu olduğunu görürüz. Bu keşkelerin hepsinin temel sebebi de zamanında yerine getirilmeyen görevler olmaktadır. Bu görevler, yurtseverlik görevleridir. Devrimcilik görevleridir. Varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama görevleridir. Sonuç olarak bunlar yerine getirilmediği için ve sömürge kişiliğinin yoğun etkileri sonucu ya sürekli şikâyet eden, ana babaları suçlayan bir konum açığa çıkıyor ya da yerine getirilmeyen görevler sadece hayallere indirgenerek kendini tatmin etme durumu yaşanıyor. Doğru tarih bilincine sahip olma, tarihi daha fazla okuyan ve çözümleyen bir kişilik esas alınmalıdır. Önder Apo çıkışı bu tarz çözümsüz, kendini güç görmeyen ve soykırımı kabul eden bir Kürt gerçekliğine karşı devrimci bir çıkış, bir isyan olmuştur. Önder Apo bu devrimsel çıkışı yaptığında üniversite okuyan bir gençti. Günümüz koşullarına bakıldığında da ideolojik grup döneminden daha zorlayıcı bir dönemde olunmadığı görülecektir. Aksine daha rahat bir konumda olduğumuzu ve bu büyük miras sonucu büyük başarabilir ve büyük kazanabilen durumda olduğumuz görülmeli ve buna göre görev üstlenmelidir.
Düşmanın bu kadar iradesizleştirme yönelimlerini ancak Apocu tarzda kendimizi eğiterek boşa çıkarabiliriz
Devrimcilik çözüm gücü olmayı ifade etmektedir. Çözümsüz olmak, çaresiz olmak, sürekli başkalarından beklemek, kaderci olmak devrimci karakterin özellikleri olamaz. Bu saydıklarımız özünde köle kişiliğin özellikleri olmaktadır. Mücadele ettiğimiz sistem bu anlayış ve yaklaşımları içinde barındıran bir zihniyeti hem toplum üzerinde özelde de öğrenci gençliği üzerinde etkili kılmaya çalışmaktadır. Bunun ile amaçlanan kendine olan özgüvenini yitirmiş bir birey ve toplum gerçekliği yaratmaktır. Böyle olunca sistem istediği gibi topluma ve bireye yön verebilecek, düşmanın istediği gibi davranacak, yaşayacak ve konuşacaktır. Bu şekilde öğrenci gençliğinin devrimci refleksleri, asi ve isyankâr duruşu yok edilerek her yönden ehlileştirilmiş bir şekil açığa çıkarılacaktır. Düşmanın bu kadar iradesizleştirme yönelimlerini ancak Apocu tarzda kendimizi eğiterek boşa çıkarabiliriz. Bu da sürekli olarak Önderlik savunma ve çözümlemeleriyle kendi kişiliğimizi sorgulayıp, düşman anlayış ve alışkanlıklarından arındırarak mümkün olacaktır. Bu temelde yeni mücadele yılı devrimci öğrenci gençliği açısından doğru bir bilinç ile örgütlenmenin, eylemsel olmanın imkân olanakları ile doludur.
Devrimci öğrenci gençliği Ş. Zekiye Alkan gerçekliğini tanımalı ve yaşam sallaştırmalıdır
Mücadele olarak zafere kilitlendiğimiz böylesi bir süreçte devrimci öğrenci gençliğinin kendini bu süreç dışında gören, pasif kalan, seyirci olan ve umursamaz tutum ve yaklaşımları olmamalıdır. Böylesi bir durumu ne tarih affeder ne de zafer günlerini çoktan hak etmiş olan yiğit halkımız. Kürdistan koşullarında 50 yıllık mücadele mirasımız ispatlamıştır ki olmaz diye bir şey yoktur. Yapmayı istememe vardır. Bu tarz ve bilinçle kendimizi eğitmek, onurlu mücadelemizde bizi daha güçlü kılacaktır. Bu anlamda devrimci öğrenci gençliği Ş. Zekiye Alkan gerçekliğini tanımalı ve yaşam sallaştırmalıdır.
Yeni bir Newroz ayına girdiğimiz bu süreçte, Amed surlarında Zekiye’nin bedeninde alevlenen isyan ve devrim ateşi bugün her alanda sömürgeci düşmanı yakmaktadır. Gün bu ateşi daha da büyütüp, zafer ile taçlandırma günüdür. Bu ruh ile dönem görevlerine sarılacak olan devrimci üniversite gençliğini hiçbir güç durduramayacak, başarı ve zaferi mücadele çizgisi ile sağlayacaktır.