BEHDÎNAN- Kürt halkının her zamankinden daha fazla ulusal birliğe ihtiyacı olduğunu belirten PKK Yürütme Komite Üyesi Murat Karayılan, “Bu tarihi dönemde Kürt halkı da ortak bir stratejiye sahip olmalı, ulusal birliğini gerçekleştirmeli. Her ne kadar bazıları katılmasa da katılanlar gelip birliğini kursun. Bu çok önemlidir. Bu Newroz bunun başlangıcı olabilir” dedi.
Karayılan, önümüzdeki birkaç gün içerisinde yazılı açıklama ile bir müjde duyuracaklarını da açıkladı.
Karayılan, yaklaşan yerel seçimler için de şunları söyledi: “Hiç kimse hırsızlara, katillere, zalimlere oy vermemeli. Bu hususta yurtsever, vicdan sahibi, inançlı kesimlere çağrımdır; düşünüp ona göre oyunu kullanmalılar. Bir kişinin oyu iradesidir; kimse iradesini satmamalıdır. Bilmem hangi aşiretin, aile ileri geleninin, akrabanın hatırı için gidip ona oyunu ver; böyle olmaz. İnsan halkı için, ulusu için, adalet için oyunu kullanmalı. Kendilerini, ailelerini, akrabalarını zengin edecek olanlara değil, gerçekten kendilerine hizmet edecek olanlara oy vermeli.”
PKK Yürütme Komite Üyesi Murat Karayılan’ın gündeme ilişkin ANF’ye yaptığı değerlendirmelerin birinci bölümü;
“Rêber Apo’ya yönelik tecrit 26. yılına girdi. İmralı sistemi sadece tecrit değil, işkence ve teslim alma sistemidir. 26 yıldır bu işkence sistemi devam ediyor. Son 3 yıldır hiç kimse İmralı’dan haber alamıyor. Telekomünikasyonun bu kadar geliştiği çağımızda kimse Rêber Apo’dan ve oradaki üç arkadaşımızdan bir haber alamamıştır. Ne bir telefon, ne telgraf ne de mektup gelmiştir. Bu normal bir şey değildir. Türk devleti bu uygulamalarıyla iç hukuku ve uluslararası hukuku ayaklar altına alıyor. Hiçbir yasada böyle bir şey yok. Bu sadece bir kişiye yönelik bir tutum değil, tüm Kurdistan halkına yönelik bir tutumdur. Rêber Apo, Kurdistan halkını temsil ediyor. Kürt halkının kimlik haklarında ısrarlıdır, kararlıdır. Özgürlük ve demokrasi haklarında ısrarlıdır. Bundan dolayı bu psikolojik işkence yürütülüyor. Geri adım attırmak içindir. Bu Türk devleti buna dayanarak Kurdistan’da imha, soykırım siyasetini yürütmek içindir. Zaten soykırım siyasetinin içeriği, İmralı sisteminde vardır. Bundan dolayı normal değildir, bir zulümdür, Kurdistan halkının iradesine karşı bir saldırıdır, bir tutumdur.
CPT’YE İŞKENCEYİ NORMALLEŞTİRME GÖREVİ VERİLMİŞ
Şüphesiz bunu şu an Türk devleti uyguluyor, fakat burada Uluslararası Komplo’yu gerçekleştiren güçlerin de rolü var. Zaten zaman zaman tartışma konusu haline gelen CPT’nin tutumu da buradan kaynaklanıyor. CPT’nin görevi işkenceyi önlemek değil midir? İşkence zaten var. Bütün uluslararası insan hakları yasalarında tecridin bir işkence olduğu tespit edilmiştir. E orada işkence var. Peki CTP nerede? İşkenceyi önlüyor mu? Hayır. Tam aksine öyle gözüküyor ki CPT’ye normalleştirme, görmezden gelme görevi verilmiş. CPT’nin oynadığı rol böyledir. Yani o da işkence sisteminin ortağıdır. Şüphesiz buna karşı Rêber Apo’nun 26 yıllık duruşu ve direnişi çok anlamlıdır. Bu konuda ne söylesek eksik kalır. Psikolojik işkenceye karşı 26 yıl böyle çelikten bir iradeyle, büyük bir sabırla, olağanüstü bir yaratıcılıkla direnmek öyle kolay, öyle sıradan bir şey değildir.
Bilindiği gibi komplocu güçler İmralı sistemini Rêber Apo’yu diri diri öldürmek için inşa ettiler. Rêber Apo ideolojisiyle, bilinciyle, felsefesiyle vardır. Onlar öyle bir sistem oluşturdular ki, Rêber Apo orada ideolojik çalışmasını yürütemesin, felsefede derinleşemesin. Böylelikle anlamsız kılmak istediler. İmralı sistemi esasen bunun için inşa edildi. Ama Rêber Apo burada sadece öyle klasik, sıradan, değerli bir direniş sergilemedi. Bu da var ancak bunun yanı sıra orayı düşmanın emellerinin aksine bir okula, yoğunlaşma, araştırma merkezine çevirdi. Orada demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü çizgiye dayalı paradigmayı yarattı. Rêber Apo’nun İmralı’da geliştirdiği yaratım başlı başına tarihi, önemli bir konudur. Sadece Kürt sorununun çözümü için değil, Ortadoğu ve tüm dünya sorunlarının çözümü için, kapitalist moderniteye karşı mücadele veren kesimler ve güçler için demokratik ulus alternatifini bir perspektif olarak yarattı. Yani burada yürüttüğü çalışmalar çok anlamlı ve tarihidir. Bu sıradan bir şey değildir. Bunu ancak Rêber Apo’nun tek başına bir ordu olması, amansız iradi duruşu, büyük bir sabırla mücadele verme özellikleriyle bağlantılandırabiliriz. Rêber Apo’nun bu duruşu karşısında halkımız, dostlarımız, Rêber Apo’nun paradigmasını duyan herkes, bütün Kürt kadınlar, artık yavaş yavaş dünya kadınları, bütün Kurdistan gençleri, komşu bölge halkları her geçen gün Rêber Apo’ya daha fazla sahip çıkıyor, Rêber Apo’nun özgürlüğü için mücadele ediyor.
RÊBER APO VE KURDISTAN’A ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ DAHA DA GÜÇLENMELİ
Bilindiği gibi 10 Ekim’de “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesinin enternasyonal dostlarımız tarafından 74 merkezde eşzamanlı ilan edilmesi çok anlamlıydı. O dönemden şu ana kadar da hem uluslararası alanda hem de ulusal düzeyde bu çerçevede önemli bir mücadele yürütülüyor. Özgürlükçü, demokratik kesimler de sadece kendi halkları için değil, Mandela’nın özgürlüğü için verdikleri mücadele gibi giderek Rêber Apo’nun özgürlüğü için harekete geçiyor, mücadele ediyor. Bütün bunlar neyi ifade ediyor? İnşa edilen İmralı duvarlarının, İmralı sisteminin anlamsızlaştığını gösteriyor. Rêber Apo duruşuyla, yine arkadaşların duruşuyla, Kurdistan fedailerinin ve halkımızın mücadelesiyle Uluslararası Komplo boşa çıkarıldı. Rêber Apo’nun Uluslararası Komplo’ya karşı verdiği mücadele, onu uluslararası bir lider haline getirdi, daha da büyüttü. Halklar nezdinde sahiplenme oldu. Bu anlamda, evet komplo boşa çıkarıldı ama bugün Önderlik fiziki olarak hala tecrit, esaret altındadır. Bu yüzden daha fazla mücadele etmek gerekir. 10 Ekim’de başlatılan hamleyi giderek daha da güçlendirmeliyiz. Bu şekilde mücadeleyi toplumsallaştırabiliriz. Bu temelde Rêber Apo’nun özgürlüğü yürüyüşünü, yine Kurdistan’ın özgürlüğü yürüyüşünü -ki her ikisi de ayrılmaz bir bütündür- başaralım. Atılan temel, yürütülen mücadele bu aşamaya gidildiğini gösteriyor. Bu temelde Rêber Apo ve Kurdistan’ın özgürlüğü mücadelesi daha da güçlenmeli. Kesinlikle başarıya ulaşacaktır.
HALEPÇE, QAMIŞLO VE GAZİ ŞEHİTLERİNİN KANLARINI YERDE BIRAKMAYACAĞIZ
Mart ayı, herkesin bildiği gibi Newroz ayıdır. Newroz’un ne anlama geldiği biliniyor. Müjde ayıdır, bayram ayıdır. Bunun yanı sıra Kürt düşmanlarının Kurdistan’a yönelik sürekli saldırılar geliştirdiği aydır. Böylelikle katliamların, saldırıların olduğu bir aydır da. 12 Mart 2004 yılında Qamişlo’da bir provokasyon oldu. Orada halkımıza yönelik saldırı gerçekleştirildi ve bir katliam yapıldı. Bu katliam karşısında Qamişlo’dan, Dêrik’e, Kobanê’ye, Efrîn’e kadar halkımız ayaklanma başlattı. Çok şehadet yaşandı. Aynı zamanda 12 Mart 1995 yılında İstanbul Gazi Mahallesinde Kürt halkı ve Alevi toplumuna yönelik faşist Türk devleti tarafından bir katliam yapıldı. Burada da Gazi Mahallesi halkı direndi. Bir direniş dalgası yaşandı ve şehadetler oldu. Yine 16 Mart’ta (1988) Kurdistan’da büyük bir soykırım yapıldı. Halepçe katliamı yaşandı. Faşist Saddam rejimi tarafından kimyasal silahlar kullanılarak buradaki binlerce halkımız katledildi, şehit düştüler. Her üç katliamın şehitlerini saygı ve hürmetle anıyorum, bu katliamları şiddetle kınıyorum.
12 Mart’ta Rojavayê Kurdistan’da başlayan isyan, bir haftadan fazla sürdü. Rojava Devrimi’nin temelinin aslında daha o zaman atıldığı söylenebilir. O direniş temeli üzerinden sonra devrim gerçekleşti. Şehitler böylesi bir rol oynadı.
Gazi Mahallesi’ndeki Kürt ve Alevi halkımız zaten faşist saldırılara karşı şehitlerin anısı temelinde her zaman direndi. Direnişlerini bugün de sürdürüyorlar.
Saddam’ın Halepçe’de kullandığı kimyasal silahlar, bu kez Türk devleti tarafından yine Başûr’da Kurdistan Özgürlük Gerillalarına karşı kullanılıyor. Farkı şuydu; Halepçe’de soykırım şeklinde sivil halka yönelik gerçekleşti ama Türk devleti aynı silahı gerillaya karşı kullanıyor. Zaman zaman sivillere de zarar veriyor fakat esasta aynı zihniyet, aynı silah Kurdistan’da kullanılıyor. Türk devleti sadece Halepçe’nin bir devamı olarak kimyasal silah kullanmıyor, aynı zamanda bir eşkıya, bir terör devleti olarak Bakurê Kurdistan, Başûr, Rojava hatta zaman zaman Rojhilat halkımıza karşı da suikast, terör saldırıları gerçekleştiriyor. Türk devleti aynı faşist, ırkçı zihniyetle Kürt halkına yönelik saldırılarına bugün de devam ediyor. Ancak katliamların ve bütün şehitlerin anısına bizler de Türk devletinin ırkçılığına, soykırımcılığına karşı direniyoruz, mücadeleyi sürdüreceğiz ve kanlarını yerde bırakmayacağız. Anılarını Kurdistan Özgürlük Mücadelesini yükselterek yaşatacağız.
Bakın, 8 Mart’ta Garê’de düşmanın bir saldırısında Seîd Mubarek ve Aras Ferec gibi iki yurtseverimiz şehit edildi. İkisini de saygıyla anıyorum; ailesine, Zêbarî aşiretine ve Başûrê Kurdistan halkımıza başsağlığı diliyorum. Yaralananlara sağlık diliyorum. Bu yurtsever insanların kanı yerde kalmayacaktır. Onlar Türk devlet faşizmi, soykırımı sonucu katledildi. Özgürlük davasının şehididirler. Kurdistan Özgürlük Gerillası üzerine düşen görevi yerine getirecek, bu iki şehidimizin kanını yerde bırakmayacaktır.
12 Mart, başka şeyler için de başlangıç olmuştur. Mesela Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH), 12 Mart’ta ilan edildi. HBDH’ın ilan platformunda yer alıp konuşma yapan ve daha sonra mücadelede şehit düşen iki kahramanımız Delal Amed ve Ulaş Adalı arkadaşları da bu vesileyle saygıyla anıyorum, kahraman şehitlerimize verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyorum.
Yine 2015 yılında Bakurê Kurdistan’da başlayan Demokratik Özerlik direnişinin, mücadelemizde önemli bir yeri vardır. Sûr, Cizîr, Nusaybin, Farqîn, Gever, Şırnak, Silopi, Hezex, Kerboran ve Varto’dan başlayarak Kurdistan’ın birçok şehrine yayılan direnişin tarihimizde çok önemli bir yeri var. Bu direnişler içerisinde en dikkat çekenlerden biri, başkent Amed’de 105 gün fedaice bir savaşın verildiği Sûr direnişinin komutanı heval Çiyager’di; 12 Mart 2016 yılında şehit düştü. Değerli fedai komutan Çiyager’i de saygı ve hürmetle anıyorum, onlara verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyorum.
RÊBER APO ZAFERE ULAŞAN MEDYA DİRENİŞİNİ ESAS ALDI
Rêber Apo, bundan 51 yıl önce tarihi yürüyüşünü Newroz günü başlattı. Bu temelde Newroz’un ateşi gün geçtikçe daha da gürleşti, daha da anlam kazandı.
Öncelikle tüm arkadaşlarımız, Kurdistan Özgürlük Gerillası adına Rêber Apo’nun Newroz Bayramını kutluyor, selamlarımızı iletiyoruz. Yine tüm Kurdistan halkımızın, şehit annelerimizin, bölge halklarının, Newroz geleneğine inanan herkesin, tüm yoldaşların ve devrim çalışanlarının Newroz Bayramını kutluyorum. Yeni yıl mücadelesinde herkese başarılar diliyorum. Bu kutsal gün vesilesiyle Çağdaş Kawa Mazlum Doğan yoldaş şahsında bütün Newroz şehitlerini saygıyla anıyorum. Onlara verdiğimiz sözü yineliyoruz. Yükselttikleri bayrak, gürleştirdikleri ateş; zafer ateşi, özgürlük ateşi ve şehitlerin anısını yaşatma ateşi olacaktır. Bu sözü yerine getirmek için elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz, yerine getireceğiz.
Newroz, Ortadoğu’da pek çok halkın ve Kurdistan halkının tarihinde anlamlı bir yeri vardır. Hareketimizin mücadele tarihinde ise daha fazla anlamı vardır. Dile getirdiğim gibi, Rêber Apo tarihi bir çıkış yapma hazırlığındayken, geleneksel mirası arıyordu. En iyi gördüğü Newroz’du. Newroz direnişini, Asur İmparatorluğu’na karşı yıllarca süren ve zafere ulaşan Medya direnişini esas aldı. Bunu bir ruh olarak gördü ve ‘Medya ruhu yenilenmeli, Newroz ateşi yine gürleştirilmeli. Bu gün direniş günüdür, birlik günüdür, direnişi yükseltme günüdür’ dedi. Newroz’un bu şekilde geliştirilmesi için ilk adımı Newroz günü attı. Ve Newroz gün geçtikçe artık daha farklı kutlanmaya başlandı. İşte Mazlum Doğan yoldaş Newroz’u Amed zindanında bir Çağdaş Kawa olarak canıyla kutladı, direniş ateşini gürleştirdi. Yine Kürt kızları Newroz ateşini can-ı gönülden yaşıyorlardı. Bedenlerini ateşe çevirip Newroz’u kutladılar. Zekiye Alkan, Rahşan Demirel, daha sonra 94’lerde Almanya’da Ronahî ve Bêrîvan bu şekilde yaptı. Cizîra Botan ve Nusaybin başta olmak üzere tüm Kurdistan şehirlerindeki serhildanlarda Newroz, şehadetlerle, direnişlerle kutlandı. Newroz bu şekilde anlamına kavuştu. Böyle milyonlarca insanın katıldığı bir mücadele, direniş günü haline geldi. Yoksa unutulmuştu artık, çoğunun haberi bile yoktu. Ama Rêber Apo’nun çabası, üzerinde durması, Newroz günlerinde yükseltilen direnişler sonucu bu değişti. Yine Newrozlarda birçok çıkış gerçekleşti. Örneğin ERNK’nin ve KCK’nin ilanı Newroz günü ilan edildi. Yine Newroz’un yeni yılın başlangıcı, yeni başlangıçlar olarak örgütlendirilmesi sonucu halkımız, Newroz halkı, Ari halkı haline geldi. Newroz’un tarihimizde böyle bir rol ve misyonu var.
RÊBER APO VE KURDISTAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ YÜRÜYÜŞÜNÜ YÜKSELTME NEWROZU’DUR
Özellikle bu yılki Newroz, 2024 Newrozu daha anlamlıdır. Bu yıl halkımızın kurumları, Türkiye demokrasi yanlıları tarafından deklarasyonlar yayınlandı. 2024 Newrozu Rêber Apo’nun özgürlüğü mücadelesinin yükseltilmesi olarak ilan edildi. Rêber Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm hamlesi Newroz ateşiyle daha da büyüyecek. Özellikle Newroz her yerde Rêber Apo’nun özgürlüğü için kutlanıyor. Bu çok önemli ve çok anlamlıdır. Halkımızın bu Newroz’a daha coşkulu ve kitlesel katılması gerekir. Hatta Kurdistan ve yurt dışında milyonlarca kişiyle gerçekleşmelidir. Herkes Rêber Apo’nun ve Kurdistan’ın özgürlüğü için çağrı yapmalı. Herkes duymalı. Kurdistan’da Newroz, özgürlüğün yükseltilmesi, Rêber Apo’nun özgürlüğünün yükseltilmesi temelinde olsun. Zaten 10 Ekim’de başlatılan hamle uluslararası alanda yankı uyandırdı. Uluslararası alanda birçok kişi, birçok siyasetçi, sendika, sivil kuruluş, akademisyen, bilim insanı Rêber Apo’nun özgürlüğü hakkında açıklama yaptı, sahip çıktı, mücadele ediyor. Hem dünya çapında bugün verilen mücadeleyi hem de Newroz günü halkımızın büyüyecek haykırışını herkes duysun. Özellikle vicdansız, ahlaksız, kendi çıkarları için halkların geleceğini karartan komplocu güçler duysun. Bu halkın ne istediğini, ne için çağrı yaptığını duysunlar. Bundan dolayı bu Newroz’a katılım çok önemlidir. Ben bütün halkımıza, bütün yurtseverlerimize, demokrasi yanlılarına ve Kürt halkının dostlarına Newroz’a kitlesel bir şekilde katılma çağrısında bulunuyorum. Çünkü bu Newroz, özgürlük Newrozu’dur, Rêber Apo ve Kurdistan’ın özgürlük yürüyüşünü yükseltme Newrozu’dur. Bu çerçevede çok anlamlıdır.
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE HALKIMIZA BİR MÜJDE VERECEĞİZ
Newroz, aynı zamanda birlik, mücadele, direniş günü demektir. Bu vesileyle Kurdistan’daki bütün güçlere; partilere, örgütlere, yurtsever şahsiyetlere ulusal birlik için hareket etmeleri çağrısında bulunuyorum. Bugün halkımızın su gibi, hava gibi her zamankinden daha fazla ulusal birliğe ihtiyacı var. Bu tarihi dönemde Kürt halkı da ortak bir stratejiye sahip olmalı, ulusal birliğini gerçekleştirmeli. Her ne kadar bazıları katılmasa da katılanlar gelip birliğini kursun. Bu çok önemlidir. Bu Newroz bunun başlangıcı olabilir.
Hareketimizin yönetimi olarak bu Newroz’da, önümüzdeki birkaç gün içerisinde halkımıza bir müjde vereceğiz. Müjdemizi yazılı bir açıklama ile duyuracağız. Bu müjde mücadelemizin yükseltilmesinde önemli rolü olan bir araç olacaktır. Bu müjdeyi de önümüzdeki günlerde ilan edeceğiz. Bu çerçevede bir kez daha tüm halkımızın ve bölge halklarının Newroz’unu can-ı gönülden kutluyorum ve Bijî Newroz diyorum.
BU KATİL, ZALİMLERE OY VERMEK GÜNAH DEĞİL Mİ?
Önemli bir yıla, önemli bir bahara girdik. Kürt halkı olarak çok önemli bir aşamadan geçiyoruz. Böyle bir aşamada yerel seçimlerin de önemli bir rolü var.
Bilindiği gibi AKP-MHP ve Ergenekon rejimi 9 yıldır halkımıza ve Hareketimize yönelik her şekilde pervasız saldırılarda bulunuyor. Yetkilileri her gün Kürt genç kadın ve erkeklerini öldürmekle övünüyor. Bugün şu kadar kişi öldürdük, diyorlar. Nereye saldırıyorlar? Rojava’ya saldırıyorlar, Bakur’a, Başûr’a saldırıyorlar. Halkımızın hepsi görüyor; Rojava’da yaşam kaynaklarına saldırıyorlar. Hastanelere, suya, elektriğe, ekmek fabrikalarına, un fabrikalarına saldırıyorlar. Yaşamın her alanına saldırıyorlar. Bugün Rojava’daki milyonlarca halkımız elektriksizdir, mazotla soba yakıyorlar, soba yok. Perişanlık var. Bu zulmü kim yapıyor? İşte bu rejim yapıyor, AKP yapıyor. AKP bugün Kürt halkı için bir zebani gibidir, bir zalimdir. Bakıyor halkımız Hesekê’de bir yaşam inşa etmişse ta oraya saldırıyor. Şengal Türkiye’nin sınırına o kadar uzaklıkta olmasına rağmen Êzidî halkımız özgürlükten bahsettiği anda oraya da saldırıyor. Yani bir zalimdir. Böyle bir anda seçimler oluyor. Yurtsever, dindar, vicdan sahibi halkımızın bu zalimlere oyunu vermemeleri lazım. Bunlar Kürt halkına karşıdır. Terörden bahsediyorlar; siz terör uyguluyorsunuz. Her gün suikastlar yapıyorsunuz, her gün katillik yapıyorsunuz, sivil insanları, okullardaki insanları, herkesi hedef alıyorsunuz. Niçin? Kürt’tür diye. Niçin? Çünkü hak istiyor. Böyle bir durum var. Buna rağmen din, iman sahibi bir Kürt gidip bunlara oy verse ne olur?
Şu anda kutsal Ramazan ayındayız. Bu ayda biri gidip bu katillere, bu zalimlere oy verirse bu günah değil mi? Günahtır. Hele hele bazıları da dini kullanıyor. Yahu sen katilsin. O kadar insanı katletmiş ama dini de kullanıyor. Bu kutsal dini de kendi çıkarları için kullanmak, kendi hizmetine koymak istiyor. İnsanlarımız artık bunlara yol vermemeli. Geçmişte bazıları belki cahildi, bunların ne olduğunu ayırt edemeyip arkalarından gidiyordu ama şimdi o kadar internet var, medya var, dijital medya var. Bugün herkes artık bilinçlenmiş. Bundan dolayı artık bu tür bilinçsizlikler yaşanmamalı. Hırsızlara oy verilmemeli. Bunlar hırsızdır. Hiç kimse hırsızlara, katillere, zalimlere oy vermemeli. Bu hususta yurtsever, vicdan sahibi, inançlı kesimlere çağrımdır; düşünüp ona göre oyunu kullanmalılar. Bir kişinin oyu iradesidir; kimse iradesini satmamalıdır. Bilmem hangi aşiretin, aile ileri geleninin, akrabanın hatırı için gidip ona oyunu ver; böyle olmaz. İnsan halkı için, ulusu için, adalet için oyunu kullanmalı. Kendilerini, ailelerini, akrabalarını zengin edecek olanlara değil, gerçekten kendilerine hizmet edecek olanlara oy vermeli. Kim zaten önceden zenginse, evi büyükse, hırsızsa oyunu ona veriyorsun ki daha fazla hırsızlık yapsın. Bir de zalimlere yaslananlara… Kimse bunu yapmasın artık.
RÊBER APO ÜZERİNDEKİ TECRİT NEYSE KAYYUMLAR DA BÖYLEDİR
Mesela kayyumlar. Kurdistan’da belediyelere kayyum atıyorlar. Kayyum nedir? Kürt halkının iradesinin ihlal edilmesidir. Kürt’ü tanımamaktır. Nasıl ki Rêber Apo üzerindeki tecrit, psikolojik işkence sadece bir kişiye yönelik değil de bir halka, Kürt halkına yönelikse kayyumlar da böyledir. Mesela Selçuk Mızraklı bir suç işlemiş midir? Hayır. Neden şimdi zindandadır? Amed’in temsilciliğini yaptığı için. Ya da Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ bir suç mu işlemiş? Hayır. Bazı hakları savundukları, Kürt halkının haklarını savundukları için, demokrasiyi savundukları için zindandalar. Artık halkımızın, demokrasi yanlıları, adaletten, özgürlükten yana olan herkesin bunu göz önüne alması gerekir. Kimse sıradan yaklaşmamalıdır. Bir yandan ırkçı, faşist, zulümkar bir zihniyet var, bir de buna karşı mücadele edenler, direnenler, özgürlük ve demokrasi isteyenler, adil paylaşıma dayalı yaşam isteyenler, adalet isteyenler var. Bundan daha iyi bir şey var mı? İnsan bunu esas almalı. İnanıyorum ki halkımız ve tüm demokrasi yanlıları bu hakikatleri göz önünde bulundurup, bu temelde seçimlere katılacak, sandıklara gidecek ve buna göre doğru temelde oyunu kullanacaktır. Halkımız oyumuzu kendimize vereceğiz, diyor. Doğru olan da budur. Gerçekten oyunuzu kendinize, evlatlarınıza verin, halk tarafından seçilenlere verin.
KİMSENİN BİR YURTSEVERE SEÇİMLER İÇİN ÇALIŞ DEMESİNE GEREK YOK
Daha iki hafta var. En önemlisi tüm çalışanlar sadece mitinglere, eşbaşkan ziyaretlerine bel bağlamasın. Hayır. Ev ev dolaşın, köy köy, kapı kapı dolaşın, herkesten oy isteyin, onları vicdana davet edin, konuşun, diyalog kurun. Kısacası iyi bir çalışma yürütülmesi gerekir. Bu gerekiyor. İkinci olarak, kendine yurtseverim ve demokratım diyen herkes kendisini görevli gibi görmeli. Kimsenin kendisine git, dolaş, seçimler için çalış demesine gerek yok, kendisi çalışmalı. Ya da herkes kendi evi, akrabaları, dostları, arkadaşları, ailesi üzerinde durmalı. Her yurtsever, herkesin doğru yolda hareket etmesi için, oyunu doğru temelde kullanması için kendi kendini sorumlu kılmalı, bu şekilde hareket etmelidir.
Biz böyle bir süreçten geçiyoruz. Türk devleti yenilen pehlivan güreşe doymaz misali bu bahar yine saldırılar düzenlemek istiyor. Bu temelde tarihi bir direniş gelişecektir. Kan dökülmesini istemeyen, katliamların olmasını istemeyenler bu kişilere oy vermemelidir. Yurtsever ve devrimci oyları güçlendirmeliler. Bu yüzden herkes sandık başına giderek oyunu kullanmalı. İnanıyorum ki halkımız bilinçli bir şekilde hareket edecek ve seçimde halkımıza karşı her şekilde zulüm uygulayan bu ırkçı, faşist, katil zihniyete gerekli cevabı verecek, tutumunu ortaya koyacaktır. Bu temelde tüm yurtsever halkımızı selamlıyorum, umut ediyorum ki iyi bir sonuç alacaklardır.”