HABER MERKEZİ- DAĞLARIN FIRTINASI: SEMA YÜCE
“Kadın tarihi, her dönemde efsanevi direnişleri ve direnişçi kişilikleri kendinde barındırmıştır. Bugün de tarih, her coğrafyada küllerinden yeniden doğan kadınlara tanıklık etmeye devam ediyor. Bu tarihi kişilikler arasında iradesiyle ve katıksız adanmayla karşımıza çıkan, Kürt Kadın Mücadelesi içerisinde yerini almış devrimci militan; Serhildan, yani gerçek ismiyle Sema Yüce’dir.
1971 yılında, Kürdistan’ın, döneminde tarihi direnişine ev sahipliği yapmış olan Serhat bölgesinde; Ağrı’nın Tutak ilçesinde, 6 çocuklu bir ailenin 3. çocuğu olarak dünyaya gelir. Büyüdüğü çevrenin etkisiyle, belli bir derecede yurtseverlik duygularını barındırmıştır kendisinde. Büyük amcası onun bir gün adını tarihe altın harflerle yazdıracağını sezercesine, evde ona Leyla Qasım diye hitap edermiş. Sema Yüce 12 Eylül darbesinin hâla çok taze olduğu ve faşizmin en üst düzeyde uygulandığı yıllarda; 80’lerin sonunda ODTÜ’de okumaya başlar. Emperyalizmin yoğun bir biçimde kendini Kürdistan ve Türkiye halklarına dayattığı bu süreçte sistem içerisinde dayatılan köleliğe ve erkek egemen zihniyetin dayatmalarına karşı büyük bir öfke duyar ve faşizmin yoğun saldırılarına karşı isyan bayrağını kaldırır. Sema yoldaş, üniversiteye başladıktan kısa bir süre sonra siyasi faaliyetlere başlar ve Ankara’da Yeni Ülke Gazetesi’nde ve Yurt Yayınları’nda çalışmaya başlar. PKK hareketi ile burada tanışır. 1991 yılında Mardin’de PKK hareketine katılarak profesyönel devrimciliğe başlar. Devrimci mücadeleye katılımıyla birlikte ailesini de etkiler ve ailesinde mücadele bilincinin gelişmesini sağlar. Feodalizmin zincirlerini kıran Sema yoldaş, yaptığı öncülükle bir çok kadının PKK saflarına katılmasını ve mücadeleye akmasını sağlar.
1992 yılında Ağrı’da, cephe faaliyeti yürütürken bir ihbar üzerine gözaltına alınır. Kısa bir süreden sonra Nevşehir Cezaevi’ne, daha sonra Çanakkale Cezaevi’ne, ardından da İstanbul Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilir. Devrimci faaliyet yürüttüğü her alanda, kadın iradesinin açığa çıkması için çabalayan Sema yoldaş, zindanda derin bir yoğunlaşma ve açığa çıkan pratikleri sorgulama sürecine girer. PKK gerçekliğini, Önderlik hakikatini derinlemesine kavrama ve anlam gücüne kavuşturma temelinde sürekli olarak kendisinde derin bir sorgulama yaratır. Sema yoldaş 1996 yılında Önder APO’ya dönük gerçekleştirilen komployu protesto etmek için fedai eylem yapan ve tanrıçalaşan Zeynep Kınacı (Zilan) kişiliği üzerinde yoğunlaşır. Kendisini Zilanın ardılı olarak kabul eder. Ve bütün kirlerden arınmanın Zilan gerçekliğini kavramayla gerçekleşeceğine inanır.
1998 yılında Önder APO’ya dönük gerçekleştirilen devletlerarası komplonun devreye girdiği süreçte Sema Yüce 21 Mart günü yazmış olduğu mektubunda var olan durumu şöyle değerlendirir; “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz. Kürdistan tarihini öğrenmek, bu tarihten doğru dersler çıkarmak, bu temelde PKK gerçeğini kavramak, her Kürt bireyinin görevidir. Tarihimize baktığımızda zayıf, parçalı ve örgütsüz olanın direniş, bağımsız bir yaşam; güçlü, örgütlü olanın ise ihanet olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni; Kürtler’in kendi içlerinde birlik olmayışları, hep dışarıdan beklemeleridir. Bu kara tarihi bir tek parçalamayı, tersine çevirmeyi başaran PKK ve onun yaratıcısı Başkan APO’dur.” Mektubunda Kürt halkına bu çağrılarda bulunurken Kürt kadınlarına da şöyle demektedir; “Kadınlar küllenen Kürt ateşinin kıvılcımlarıdırlar. Küllerinden yeniden doğmayı başaran, bunun kıvılcımı olabilen her kadın, özgür Kürdistan’ın dokuyucusu olacaktır. Ancak bu bile Başkan Apo’ya cevap olmaya yetmez. Cevap olabilmek için karartılan her yüreğin ateşte arınması gerekir. Kendimi Newrozlaştırırken, beynimi ve yüreğimi, bedenimin her hücresini bu öğretinin yoluna adadığımı bir kez daha belirtiyorum. Bağlılık andımı yineliyorum.”
Sema Yüce bunları belirtirken yaşanan yetersizlikleri dile getirmekten çekinmez, tam tersine yetmezlikleri aşma çabası içerisine girerek tarihi bir eylemin sahipliğini yapar. Yaşadığı duyguları Önder APO’ya yazmış olduğu mektupta dile getirir ve bütün sadeliğini Önder APO karşısında ortaya koyar. ‘‘Başkanım! Bu temelde beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ın ve diğer tüm şehitlerimizin iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newrozlaşmak istiyorum. Diğer Newrozlaşan Berivan, Ronahi, Mirza Mehmet ve Eser yoldaşların izinde kararlıca yürümek istiyorum. Kadının yaşam gücünün, zafer gücünün olduğunu, kadının da yoldaş olabileceğine olan inancımı soylu bir eylemle taçlandırmak isteğimin nedeni; soyluluğu bilinen tüm tanımlarından arındırarak, kendisi basit düşleri büyük insanın erdemi olduğunu haykırmak isteyişimdir.’’ Bunlar Sema Yüce’nin yüreğinden kalemine dökülen son sözleridir. Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin, Kadın Özgürlük Mücadelesinin bedeller gerektirdiğini bu bedelin bir yok olma değil aksine kendini yeniden yaratma olduğunu eylemiyle ispatlamıştır.
21 Mart gecesi, kutsal Newroz günü zindanda bedenini ateşe veren Sema Yüce, 17 Haziran 1998 yılında şehadete ulaşarak tanrıçalaşır. Önder APO, Sema Yüce’nin yapmış olduğu eylemin ardından, eylemi şu sözlerle anlamlandırır; Oysa bu şehitler belki de insanoğlunun yapamadıklarını gerçekleştirdiler. İbrahim Halil Peygamber ve Hallacı Mansurlar düşmanları tarafından ateşlere atılmıştır. Ama hem de genç yaşta, hayatın baharında rahatlıkla başka mücadele biçimlerini deneyebileceği imkanları olduğu halde, kendi özgür iradesiyle ateşlenmeyi Sema yoldaşımız gerçekleştiriyor. Bu bizi büyük düşünmeye zorluyor, zorlamak zorunda.”
Sema Yüce’nin eyleminden sonra PKK militanlarından Fikri Baygeldi, Sema Yüce’yi komutanı, kendisini ise onun askeri olarak tanımlar. Bu temelde Sema Yüce’nin izinden giderek, fedai eylem gerçekleştirir. Fikri Baygeldi, kadın öncülüğüne olan inancı temelinde, bu eylemi gerçekleştirir ve daha sonra PAJK’ın bir erkek olarak ilk fahri üyesi kabul edilir. PKK’nin öncü militanlarından ve devrimci sanatın ustalarından Ş. Hozan Serhat ‘Ağrı’nın İsyan Kızı’ adlı parçayı, Sema Yüce’ye ithafen yazarak, Sema Yoldaşın bir türkü gibi, dillerden dillere dolaşmasını sağlar. Sema Yüce direnen kadın ve direnen Kürt gerçekliğinde, tarihi bir rolün sahibi olur. Ağrı’nın isyan havasını, bütün Kürt kadınlarının ve Kürt halkının yüreklerine, beyinlerine nakşeder.