HABER MERKEZİ- Yurtsever Gençlik Dergisinin son sayısından alınmıştır;
Ali Şeraiti der ki ‘‘zorbalık ve hile takva elbisesine büründüğü gün o zaman dünyanın en büyük faciası yaşanır.’’ Her zaman zorbanın ve zalimin tarafında olan, düşünsel olarak bağnaz ve gerici hizbil- kontra son zamanlarda niye Kürt alim ve değerlerini kullanmaya başladı? Bu alimlerin itikadını, felsefik düşüncesini küfür olarak görmelerine rağmen niye onların eserlerine dört elle sarılmış bulunuyorlar. Çünkü bunlar eylem ve söylemleri ile deşifre oldular ve farklı bir etiket ile Kürtlerin önüne çıkıp onları kandırmaya çalışıyorlar. Kutlu doğum haftasında kullandıkları kişi Meleye Bateyi ve yazdığı eser Mewlüt olduğu için Mewlüd’ün bir kısmını açacağız ki bunlar ne okuduklarını bilsinler ve kendi itikatlarına göre nasıl bir küfür işlediklerini anlasınlar. Kuran onlar için kitap yüklü merkepler tabirini kullanıyor. Mele’nin düşüncelerini onlara anlatacağız ki ne okuduklarını anlasınlar. Ondan sonra onlara göre küfür bize göre çok güzel bir edebi eser olan Mewlüdü anlayarak okusunlar ki yükleri hafiflesin. Zahiri düşünceye mensup olan Gazali ve İbn-i Teymiye’nin selefleri, doksanların domuz bağcıları, nasıl oluyor da küfür olarak gördükleri batıni düşünceye mensup Mele’nin Mewlüdünü meydanlarda okuyorlar. Bunlar ya kitap yüklü merkeptirler ya da yeminli insanlık ve Kürt düşmanı. Mevlüdten kısa bir kesit dünyada verilen nimetler ve Müslüman yaratılmadan dolayı Mewlüd’ün güzergâh bölümü şükretmek ve Allah’ın nimetlerini anmak ile başlamaktadır. Bu bölümde Allah’ın büyüklüğü, peygamberin kutsiyeti, İslam ümmetinin diğer ümmetlerden üstünlüğü edebi bir dille anlatılmaktadır.
Ew Xudayê daye me dînê mubîn
Em kirîne ummeta xeyr-ul beşer
Ew Xudayê malikê mulkê ‘ezîm Daye me mîrasa Qur’ana Kerîm
Ew Xudayê bênezîr û zulcelal
Bêmîsal û bêheval û bêzewal
Devamında Mewlüd’ün kutsiyetinden bahsedilmektedir. Dinleyenler için gelecek olan müjdelerden, diğer tarafta da cennetin kapılarının kendilerine açılacağını peygamberin ağzı ile müjdelemektedir.
Her kesê gûhdarê Mewlûda Nebî Dergehê mîzgînîyan dê lê vebî
Gotî wî Pêxamberê ‘alî sifet:
Mewlûda min her kesê mezin biket
Ez şefî’ê wî me roja mehşerê
Dê vexwut ew tasek ava kewserê.
Aynı zamanda Mewlütte sarf edilecek tek dirhem paranın bir tepe altına eşdeğer sevap kazandırdığı yazılmaktadır. Mewlüt 1400’ler de Meleye Bateyi tarafından yazılıyor; ama Mele edebi bir dil ile dört halifenin de bu Mewlütten haberdar olduğunu yazmaktadır. Bu düşünce tarzına tasavvufçular yabancı değiller, çünkü birlik içinde çokluk,
çokluk içinde birlik düşüncesi Arabi, Hallacı Mansur olmak üzere fenafillah düşüncesine mensup alimlerde mevcut idi. Kürdistan medreselerinde okuyan ve ders veren kişilerin eserlerini okuduğumuzda mevcut bağnazca Sünni saltanat düşünce biçimi olan Cebriye ve Eşariye’den çok özgür düşünme biçimine daha yakın Hurufilik, batın
ilik, kelamı ve vahdeti vücut düşüncesini yoğun olarak görüyoruz. Sadece dört halife değil başta Fahrettin-i razı olmak üzere birçok şeyhin Mewlüd’ün hikmetlerinden bahsettiği ve Mewlüd’ün yazılacağından haberdar oldukları anlatılmaktadır.
Qedrê Mewlûdê bizanin hun kebîr
Hem ji bo Bekr û ‘Umer hat ev xeber Hem ji ‘Usman û ‘Elî çêbûn eserii
Hem ji Şeyxan bû rîwayet ev xeber
Şeyxê kerxî, Fexrê razî, badiger
Mewlüd’ün okunduğu çıranın altında bulunanların kurtuluşa ereceği ve haşir meydanında peygamberin etrafında bulunacaklarından dolayı ateşin onlara dokunmayacağı yazılmaktadır. Mevlüdün okunduğu yere getirilen bütün yiyecek türlerinin bereketleneceği, içilen suyun kutsiyeti kazandığından dolayı hastalıkları gidereceği, okunduğu
evlere ise musibet değmeyeceği anlatılıyor. Bunun yanında nazar başta olmak üzere birçok belanın def edileceği, Mewlüd’ün kerametlerinin sayılmakla bitmeyeceği yazılıyor. İkinci kısım Mewlüd’ün kerametlerinin anlatıldığı bölümdür.
Her cihê lê bête xwendin rehme lê
Dê Melek bibin tijî wê menzîlê Xanîyê lê bête xwendin ev sela
Dê bibîte ba’îsê def’a bela
Üçüncü kısımda ise dünyanın yaratılması anlatılmaktadır. Bu anlatım tek tanrılı inanışlarda olduğu gibi yedi günlük bir mitolojik yaratım sürecinden ziyade xweda(tanrı) ve tabiat arasında geçen konuşmalarla ve dünyanın yaratılış amaçlarının anlatıldığı bölüm olmaktadır. En ilginç diyalog ise Xuda ve kalem arasındaki diyalogdur.
“Ya qelem binvîs bi emrê Padîşah”
“Ez çi binvîsim? biferma ya Îlah
Hem Muhemmed Qasidê emrê min e
Padîşahê sermedî got: Ya qelem.
Ger nebûya ew Muhemmed, lewh û ‘erş
Min netîna ne wucûdê ta bi ferş
Ney tû ney Cennet û narê mezin
Cumle eşya min ji bo Wî çêkir in
Burada anlatıldığına göre her şeyden önce ida yani düşünce var ve bununla ilgili diyalog kaleme yazmayı emreden Xwuda’nın emirlerini anlamayan kalemin kafasının karışması ve yazdığı bazı şeyleri anlamadığı için Xwuda’ya soru sorma ve Xuda’nın cevap verme faslı ile geçer. Xwuda kalemden Muhammed ismini yazmasını ve kendi isminin yanına koymasını istiyor. Bu istekte bulunduğu dönemde daha insan ve cin olmadığı için kalem duraksıyor. Mewlüt’e Mu-hammed’in nebi olarak yaratıldığı zamanda Adem’in su ve toprak olduğu şöyle anlatıl maktadır;
Ew nebî bû Adem hîj av û herî
Adem yaratılmadan önce Muhammed’in nur biçiminde yaratıldığı; Ama cismani boyut kazanması için ahir zamanının bekleneceği yazılmaktadır.
Hate gêran hêj ne behsa Ademê
Nê hezaran Salê çûne axîrî
Ew nebî bû Adem hîj av û herî
Yer kendisinden yaratılacak günahkâr bir varlık için toprak vermek istemiyor. Xweda Toprak getirilmesi su ile karıştırılıp hamur yapılarak Xweda suretinde Adem’in yapılması ve yer kürenin ikna edilmesi görevi Cebrail’e veriliyor. Cebrail toprağı ileride Muhammed’in konulacağı kutsal mezardan alıyor. Yer kendisinden böyle bir nebinin çıkacağından dolayı ikna oluyor ve toprak vermeyi kabul ediyor.
Emrî hate goşê Cibrîlê Emîn:
Qebde’ê bîne ji beyda’ê zemîn
Ew dilê erdê û hem hûsn û biha
Zîneta meknûn û dûrra bê biha
Hatî Cebraîl li ba emrê Letîf
Çengekî axê ji wê qebra şerîf
Girt û ba tesnîmê safî kir hevîr
Têkveda heta ku ew qenc bû xemîr
Adem yaratıldıktan sonra Xweda ona ruhundan üflüyor ve melekleri çağırıp ona secde etmesini emrediyor. Burada ilginç olan diğer dinlerin tersine bütün meleklerin Ademe secde etmesidir. İsyancı ve kibirlenilip kendisini Ademden üstün gören ve secde etmeyen melek versiyonu Mewlütte yok. Bu da; Ezîdî din ve kültürünün o dönemde Kürtler arasında canlı bir şekilde yaşandığı ve medreselerde de bu kültürel boyutun kabul gördüğünü gösteriyor.
Paşî hingî xaliqê her sûretê
Çêkirî Adem bi destê qûdretê
Pif kirî ruhê xu ew bû nazenîn
Lew Melek hatin ji bo wî sacidîn
Ademin canlanmasından sonra Muhammed’in nurunu onun sırtına yerleştiriyor. Yani daha önce nurdan yaratılan Muhammed’i Adem’in sırtına yerleştiriyor. Muhammed’in bir üstünlüğü daha burada ortaya çıkıyor o adam gibi topraktan değil nurdan yaratılmıştır.
Bû xezîne ew ji bo dûrra yetîm
Danîye pişta wî ew Nûra ‘Ezîm
Cennet bahçesine gönderilen Adem’e yasak meyve dışında bütün meyveleri yiyebileceği söyleniyor. Adem cennete iken melekler gelip onu izliyorlar; Ama hep ona arkadan bakıyorlar ve onun arkasında duruyorlar. Adem meleklerin niye onun önünde değil de arkasında durduklarını merak edip soruyor, Xweda cevaben ona diyor ki; Muhammedin nurunun onu sırtına yerleştirildiğini meleklerin bir nuru izlemek için geldiğini söylüyor. O da nurun sırtından alınıp önüne konulmasını, bu sayede onun da melekleri görebileceğini söyleyince Meleyê Batei’ye göre bu nurun sırtından alınıp şehadet parmağına veya alnına konuluyor. Bu iki yer arasında itilafa olduğunu söylüyor.
Sef bi sef westane pişta wî Melek
Nazirê Nûra Muhemmed ew Melek
Gotî Adem ew Melaîk bo çi her
Wî li pişta min dikin daîm nezer
Rebbê ‘alem gotî Adem ey mûlî
Tu ji bo Nûra Muhemmed hamilî
Ew Hebîbê Min di pişta te zuhûr
Lew Melek têne temaşeyê ji dûr
Gotî Adem ey Xuda wendî felek
Min divêtin bêne pêş min ew Melek
Hem bi fermana Xuda wê se’atê
Nûr ji piştê hate nîva cebhetê
Hin dibêjin hate tilya şahidê
Lê heqîqet her dizanitin Xudê
Adem bir aldatmanın sonucunda değil de sadece kendi merakından yasaklı meyveyi yemek için uzanınca bu nur onun şehadet parmağından veya alnından yine arkasına geçiyor. Bu bölümde tek tanrılı inançlarla zıtlık arzediyor. Yani onu kandıran birisi yok kendi merakından meyveyi yiyor. Nur emre itikatsızlığı görmek ve kirlenmek istemiyor. Adem yasaklı meyveden yiyince nur onun vücudundan alınıp meleklerin ve Allah’ın katına çıkarılıyor ve adem cennetten kovuluyor.
Gotî Adem: -Ya Îlahî qenc e bêt
Bête tilyan her çi maye, Min divêt
Çûnkî bê emrê ji Adem bû zîhar
Nûr ji enyê hate piştê bû sitar
Îhbîtû mînha cemî’en hate emr
Adema dî pêkve lakîn bi sebir
Der „Seren” dîbê bi erdê ket girî Çend salan rohnîkê wî bûne herî
Rohnîkê wî şîn kirin dar û nebat
Tek tanrılı dinlerdeki inanışın tersine Adem yıllarca tövbe edip ağlıyor. İslamiyet’te bu süre 40 gündür. Yahudi ve Hristiyanlıkta daha fazladır. Meleye göre onun gözyaşları sayesinde ağaçlar ve bitkiler yetişiyor, ama Xweda onu affetmiyor. Bir gün kafasını kaldırınca ondan alınan Muhammed’in nurunu ve ismini göklerde görüyor, Cebrail’in akıl vermesi ile Muhammed’in ismi ve nuru hürmetine af diliyor ve Xweda onu af edip Mekke’ye yerleşmesi emrini veriyor. Af edildiğinin nişanesi olarak kara taşı(hacerul Esvet) ona veriyor ve Kâbe’yi inşa etmesi emrini
veriyor.