HABER MERKEZİ – 31 Mart yerel seçimlerinin üzerinden bir hafta geçti, ancak seçim sonucuna dair tartışmalar henüz sona ermedi. Sadece seçim sonucunun tartışmaları da değil, AKP-MHP faşist saldırı ve hilelerine karşı seçim mücadelesi de henüz sona ermedi. Bu gidişle çok fazla sona ereceğe de benzemiyor. Faşist saldırı ve hilelere karşı mücadele giderek yerini erken seçim tartışmalarına ve mücadelesine bırakacağa benziyor. Gerçekten de Türkiye siyasetinde yeni bir dönemeç yaşanıyor. Bunun nasıl seyredeceği ve yeni siyasi yapılanmanın nasıl olacağını ise yürütülecek mücadelenin sonuçları belirleyecek.
Aslında bu sonuç 14 Mayıs 2023 genel seçiminde de ortaya çıkartılabilirdi. Her türlü faşist baskı ve hileye karşın, mevcut iktidarı değiştirici sonuçlar alınabilirdi. Eğer bu durum gerçekleşmediyse, bunun nedenlerini AKP-MHP faşizmine karşı mücadele eden muhalefet güçlerinin izledikleri seçim strateji ve taktiklerinde aramak gerekir. Bu nedenle, 31 Mart yerel seçim sonuçlarından yola çıkarak 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerini yeniden değerlendirmek öğretici olur. Nitekim mevcut seçim tartışmalarının sürmesi, giderek tartışmaların bu düzeyde genişleyeceğini göstermektedir.
Her ne kadar 14 ve 28 Mayıs 2023 seçim sonuçları Türkiye siyasetinde yeni bir değişim sürecini başlatamadıysa da, seçim sonrası yaşanan CHP Genel Başkanlığı’ndaki değişim aslında bu yeni süreci başlatmış oldu. Yani 31 Mart yerel seçim sonuçlarını ortaya çıkartan süreç, aslında CHP Genel Başkanlığı’ndaki değişim ile başladı. Biz o zaman bu gerçeğe dikkat çekmiş, ‘Aşılan Kemal Kılıçdaroğlu, aşılan Tayyip Erdoğan olacaktır’ demiştik. Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu’nun düşüşünden altı ay sonra Tayyip Erdoğan da düştü.
“Düştü” diyoruz, çünkü demokrasinin zerresinin bulunduğu her ortamda 31 Mart seçim sonucu ardından AKP’nin durumuna düşen partinin genel başkanı istifa ederdi. Eğer Tayyip Erdoğan, en azından AKP Genel Başkanlığı’ndan bile istifa etmiyorsa, bu durum mevcut haliyle Türkiye’de demokrasinin lafzından başka bir içeriğinin olmadığını gösterir. Nitekim seçim ardından yaptığı ilk konuşmada Tayyip Erdoğan da “Bu sonuç bir bitiş değil, bir dönemeçtir” demek zorunda kalmıştır. Kuşkusuz Türkiye siyaseti açısından bir dönemeçtir, fakat 31 Mart yerel seçim sonucu Tayyip Erdoğan ve mevcut AKP için gerçekten bir bitiştir. Bu kavramın Tayyip Erdoğan’ın aklına gelmiş ve dilinden dökülmüş olması da aslında Tayyip Erdoğan’ın da seçim sonucunu böyle algıladığı ve gördüğü anlamına gelir. Gerisi AKP’lileri aldatmaya dönük bir söylemdir. 31 Mart yerel seçiminin birinci önemli sonucu budur.
Diğer sonuçlarını ise kısaca şöyle özetlemek mümkündür: Bu temeldeki ilk önemli sonuç, Kürt halkının bir kez daha faşizme dur demesi ve geçit vermemesidir. Bunu hem Kurdistan’daki sonuçlar ve hem de Türkiye’ye savrulmuş olan Kürtlerin tutumu açıkça göstermektedir. Her türlü faşist-soykırımcı baskı ve hileye karşı Kürt halkının özgür yaşamda ve Türkiye demokratikleşmesindeki büyük ısrarı gerçekten de takdire şayandır. Kürtlerin bu tarihi tutumu ne kadar kutlansa azdır. Böyle bir sonucun ortaya çıkmasına hizmet ettiği oranda DEM Parti de 31 Mart yerel seçiminde başarılı olmuştur. Fakat DEM Parti’nin Türkiye genelindeki durumu elbette tartışmaya ve değerlendirmeye açık bir durumdur. Bu husus herhalde ilgili güçler tarafından ve ilgili yerlerde değerlendirilmektedir.
İkinci önemli sonuç, Özgür Özel başkanlığındaki CHP’nin seçimi kazanması ve Türkiye’nin birinci partisi olmasıdır. Bu sonuç, CHP’nin Türkiye’yi yönetmeye aday parti haline gelmiş olması nedeniyle önemlidir. Bir türlü seçim kazanamayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan düşüşünün hemen sonrasında gerçekleşmiş olması açısından önemlidir. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu kimliğinin yeniden değerlendirilmesini gündeme getirmektedir. Bülent Ecevit’in 14 Ekim 1973 seçimi ardından elli yıl sonra Özgür Özel yönetiminin CHP’yi birinci parti haline getirmiş olması bakımından önemlidir. Dolayısıyla bu sonucun kapsamlı değerlendirilmesi ve doğru anlaşılması gerekir.
Diğer bir sonuç, Fatih Erbakan yönetimindeki YRP’nin aldığı sonuçlar ve kendini üçüncü parti haline getirmesidir. Tıpkı Necmettin Erbakan’ın 14 Ekim 1973 seçimindeki çıkışına benzer bir çıkış yapmayı şimdi de oğlu başarmıştır. Demek ki geçen süreçte “RP’nin devamı olma” adına kurulan partiler aslında Necmettin Erbakan’a yönelik gerçekleştirilen bitirme operasyonunun birer parçası konumundaymış. Şimdi Fatih Erbakan bunu aşmış oluyor. Fakat yeni siyasi yapılanmada yerinin neresi olacağı henüz tam belli değildir.
Pek değmez ama, çok tartışıldığı için Hüda-Par denen oluşum için de birkaç şey söyleyelim. Dikkat edilirse, seçim öncesi AKP bu gücü parlattı, ancak bir ilçede bile onu destekleyip belediyeyi kazanmasına yol açmadı. Peki bu ne anlama geliyor? Demek ki, AKP Hizbulkontrayı seçim kazansın ve güç olsun diye desteklemiyor, özgür Kürtlere ve PKK’ye saldırsın ve Kürt birliğini parçalasın diye destekliyor. Sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyasetin tüm Kürtlere yaklaşımı işte budur. Bunu da özellikle Kürt milliyetçisi ya da Müslümanı olduğunu söyleyenlerin iyi anlaması gerekir.
Biz yeniden gelelim Özgür Özel başkanlığındaki CHP gerçeğine. Kuşkusuz 31 Mart yerel seçimini kazanıp birinci parti haline gelmiş olması CHP için önemli bir başarıdır. Genel Başkan olduktan altı ay sonra girdiği ilk seçimde bu sonucu almış olması ise, Özgür Özel için ikinci büyük ve önemli bir başarıdır. Böyle bir başarıyı daha önce CHP sadece bir kez yaşadı. 1923’te kuruluşundan elli yıl sonra 1973’te Bülent Ecevit böyle bir başarıyı CHP’ye yaşatmıştı. Şimdi Ecevit’in başarısından elli yıl sonra Özgür Özel ikinci kez benzer bir başarıyı ortaya çıkardı. 1972’de İsmet İnönü’den genel başkanlığı alan Ecevit bir yıl sonra seçimi kazanırken, 2023’te Kemal Kılıçdaroğlu’dan genel başkanlığı alan Özgür Özel de yine ertesi yıl yapılan seçimi kazandı.
Şimdi burada önemli olan şey, 31 Mart yerel seçimini kazanan Özgür Özel CHP’sinin ne yapacağıdır. Gerçekten Özgür Özel’in seçim ardından yaptığı ilk konuşmada ifade ettiği gibi, yeni CHP her ideolojiden gerçek demokratların partisi mi olacak, yoksa demokrasi söylemi altında mevcut faşist-sömürgeci zihniyet ve siyaseti mi sürdürecek? Kuruluştaki dar milliyetçi cumhuriyet ilkelerini mi esas alacak, yoksa gerçekten herkesi kucaklayan bir demokratik parti haline mi gelecek? Bu sorunun cevabı CHP için önemli olduğu gibi, tüm Türkiye için de çok önemlidir. Dikkat edilirse, elli yıl önce seçimi kazanan Ecevit CHP’si, kuruluştaki dar milliyetçi cumhuriyet ilkelerini aşamadığı için başarılı olamadı ve Türkiye’yi demokratikleştiremedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süreli yöneticisi olmasına rağmen, Kürt düşmanı zihniyet ve siyaseti aşamadığı için Tayyip Erdoğan yeni bir kurucu haline gelemedi.
Şimdi Özgür Özel, söylediği gibi gerçekten demokratik bir kişilik olabilecek mi? Tekçi, milliyetçi CHP’yi gerçekten demokratik bir parti haline getirebilecek mi? Böylece kurduğu cumhuriyeti demokratikleştiren bir parti yapabilecek mi? Çok açık ki, Türkiye’nin tartışmasız ihtiyacı bunadır, yani demokratikleşmeyedir. Hatta bu konuda çok geç bile kalınmıştır. Eğer böyle bir şeyi başarabilirse, Özgür Özel CHP’si yeni bir gelecek yaratabilir ve sürece damgasını vurabilir. CHP’yi demokratikleştiremezse, yapacağı şey, kendinden öncekiler gibi demokrasi demogojisi yapmaktan öteye geçmeyecektir.
Kuşkusuz Türkiye’nin demokratikleşmesinin çok yönlü boyutları vardır. Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel boyutlarda ortaya çıkan demokratikleşme ihtiyacının kilit noktasının zihniyette ve siyasette demokratikleşme olduğu ve bunun da Kürt düşmanı zihniyet ve siyaseti değiştirerek Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünde odaklandığı ortadadır. Elbette bu sorun bir anda ve tek başına çözülemez, ancak atılacak bazı önemli başlangıç adımları giderek çözümü adım adım getirir. Örneğin başta ekonomik kriz olmak üzere Türkiye’nin tüm krizlerinin en önemli nedeni olan Kürtlere karşı savaşa açıkça karşı çıkarak işe başlanabilir. Hiçbir hukukun uygulanmadığı İmralı tecrit sistemine karşı çıkılabilir. Sadece kendine yönelen faşist baskılara değil, AKP-MHP faşizminin Kürt halkına ve demokratik siyasetine yönelik baskılarına da açıkça karşı çıkılabilir. Başta Kürt kurumları olmak üzere tüm demokratik kurum ve kuruluşlarla açık ilişki ve tartışma içine girilebilir.
Kısaca Özgür Özel CHP’si yeni bir sürece girmiştir ve ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Erken seçimi gündemleştirip genel yönetim olmaya çalışabileceği gibi, mevcut durumuyla da önemli demokratikleşme adımları atabilir. Yüzyıllık cumhuriyeti ikinci yüzyılın başında tamamen demokratikleştirmeyi öngören yeni bir zihniyet ve program ortaya koyabilir. Eğer böyle yaparsa Kürtlerin de tüm demokratik güçlerin de desteğini yanında bulur. Bunun için zamana yaymaması, elini çabuk tutması gerekir. Yoksa 31 Mart seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı demokratikleşme kredisini kaybederek, ölü doğum benzeri kötü bir durumu yaşar.
Kaynak: Yeni Özgür Politika