HABER MERKEZİ- Özel Dosya : Özgürlük Çocuklukta Başlar – 1
“Hâlâ hatırlıyorum: Caminin gölgesindeydik. Anlattım, anlattım… İhtiyar başını çeviriyordu. “Oğlum” diyordu, “biz kurumuş tahtalar gibiyiz. Sen şimdi bunu yeşertebilecek misin?” Hatırladığım ilk anım oluyor ve hâlâ unutamıyorum. 1994’lerde bir şair gelmişti yanıma, bir sözümü hatırlattı: “Taşta gül olmak” dedi, “senin böyle bir sözün vardı.” Yani ben taşta ekilmiş bir gül gibiyim veya öyle olmayı başaracağım. Kuru tahtayı yeşertmek, kaya parçasında gül olup bitmek… Hırsımızı biliyorsunuz. Özgürlük çocukta başlar. Eskiden beri hep beraber yürümek istedim. Çocuk faaliyetlerinde, çocuk oyunlarında en çok bayıldığım olaylardan birisi de, küçük çocukların toplu gösterisini, yürüyüşünü geliştirmekti. Bayağı o bildiğimiz oyunları yaratmak için, oynayalım diye bin dereden su getirirdim. Ama birlikte. Yalnız oynamak yok. Çok oyun çıkarırdım. Gece gündüz onları hareket halinde tutardım. Zaten o konuda biraz isim de yapmıştım. Hepsi çocuklarını saklardı. “Buna teslim etmeyin” derlerdi.
Dağlarda çok kalırdım. Yemiş toplar, kuş avcılığı yapardım… Gerçi giderek fazla avlanacak kuş da yoktu, ama o kadar taş atıyordum ki… Hatırladığım kadarıyla birkaç kuşu havada vurdum. Öyle düşürdüm. Ve kurduğum tuzaklar vardı. Epey üveyik avladım. Tabii, dört-beş tanesini birden avlamak çok büyük bir başarıydı. Ve onları artık kendim pişirmeye çalışacaktım. Bu, tabii, çocukların ilgisini çekti. Onları kuşların ardı sıra dereye kadar götürürdüm. Ve o avladığım kuşlardan her birine bir parça verirdim
Bende vatanseverlik yönü güçlüdür. Doğayla nasıl yaşanması gerektiğini bildiğim gibi, onu kolay unutmadığımı da düşünüyorum. O kıraç topraklarda, derelerde, o harabelerde kalmaktan hiç bıkmazdım. Ama bizim o zamanki köylüler hep kaçarlardı. Zaten hiç hoşuma gitmedi o topraklardan kaçış biçimleri. Çok kolay bir yaşa m tarzı içine girmelerinden nefret ediyordum ve bu beni hep düşündürdü. Bu insanlar hep kaybediyorlar, diye düşünürdüm
Çocuktum, çocukları çekmek istiyordum; topluluk olmak, etkili olmak için, biraz ABC’yi öğrenmek için. Biraz sağda solda avcılıkla, bir de kırsal alanda çiğdem toplamakla, varsa bağ-bostan, oradan bir şeyler getirmekle ilk örgütlenmelerim başlar. Ve hepsine de tane tane dağıtırdım. Yani bir çocuk çevreme geldiğinde, bilir ki bende bir şeyler var. Evet, kendimi bir zenginlik kaynağı haline getirirdim. Köyün ilk çocuk topluluklarını böyle oluşturdum.”