HABER MERKEZİ- NURETTİN DEMİRTAŞ yazdı:
Boynuna Filistin atkısı takan AKP-MHP’lilerin her birinin mal varlığı tüm Filistin halkının toplam ekonomisi kadardır. Bunlar servetlerini Kürt ve Filistin halkının acıları üzerinden, kan tüccarlığıyla elde ettiler. Kürt’ü veya Filistin halkını hiç düşünürler mi?
Kapitalistlerin sofrası artık küresel faşizm olmadan dolmayacak! Bir yanda büyük vicdan hareketi bir yanda ise faşizmin sofrasına kan taşıyan kurt ve çakal ulumaları! Dağlarımızda ise kleş ve tilili sesleri!
İnsanın insan yemesine yamyamlık denilir, bir kişinin başka birini meşru müdafaa dışında katletmesine cinayet denilir ama binlercesini, yüz binlercesini katletmesine sadece “savaş” denilip normal görülür.
Yasalar güçten yanadır. Bunu bilmeyen yok. Gücün yasası ise bilen-bilmeyen herkesi etkiliyor.
Gücü olan yasasını yapıyor veya yasaya bile ihtiyaç duymuyor, bildiğini yapıyor. Fakat ne güç ne de yasalar insanın özünde olanı koparıp alamıyor. Bastırılsa bile vicdan yok olmuyor.
İnsan olmak için yasaya gerek yok. Vicdan her şeye yeter.
Önder Apo’nun felsefesiyle tanışan insanlığın vicdanı ayaklanıyorken diğer yandan Erdoğan-Bahçeli faşizmi Rojava başta olmak üzere Kürt halkına karşı soykırım saldırılarını sürdürüyor ve açığa çıkan yalanlarına rağmen büyük bir utanmazlıkla Filistin halkının yanında olduğunu söylemeye devam ediyor.
Hamas’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği saldırının hemen ardından PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan yoldaş Hamas’ı kışkırtanın Tayyip Erdoğan olduğunu açıklamıştı. Geçen aylar çok net gösterdi ki yeni enerji hatlarıyla ilgili gelişmelerden hareketle yaptığı yorumların tamamı doğru çıktı.
Erdoğan, savaşın her günü Hamas temsilcisi gibi konuştu, mitingler yaptı, Netanyahu’ya “kasap” dedi. Mısır’a gidip “çaktırmadan” dört parmağıyla İhvan işareti yaptı. Bu kadar sahtelik kimsede kolay bulunmaz. Bir benzerini Muaviye’de görürüz. Muaviye, Hasan’ı zehirletip katlettikten sonra adına yas düzenlemişti.
Erdoğan, mazlum Filistin halkının acılarını istismar ederken pratikte İsrail ile ilişkilerini ileri düzeye taşımıştır; Netanyahu’nun açıkça belirttiği gibi savaş başladıktan sonra İsrail-Türkiye ticareti en az iki kat arttı. Pastanın en büyük parçası her zaman Erdoğan ailesine gitti. Bunlar artık herkesin malumuyken Filistin ve tüm Arap aleminin Erdoğan’a tavır alması için daha ne gerekiyor?
Aylardır bunlar konuşulduğu halde halen Filistin halkının Erdoğan’a bel bağlaması, ona inanması ve ondan medet umması biraz da Filistin yönetiminin yanıltıcı tutumundan kaynaklanıyor; Filistin halkının dostuymuş gibi Erdoğan’la oturup konuşuyorlar. Venezuella devlet başkanının da Filistin için Erdoğan’ı öven konuşmalar yapması akıllardadır ve tarihin utanç verici olayları arasına girmiştir. ABD’nin havadan yardım paketleri atması ise bu tiyatronun hakaret düzeyine varmasına yol açmıştır.
Fakat Filistin halkı başta Erdoğan’a tavır alırsa bu tiyatroyu kimse daha fazla sürdüremez. Çünkü bunların ateşkesleri de çözüm değil ve ortada 30 bin ölüm var.
Hamas’ın ötesinde tarihi bir sorun var ortada ve Önder Apo’nun perspektifleri kalıcı çözüm olanağını sunuyor. Ama sorunun sürmesinden en çok AKP-MHP nemalanıyor. Bu nedenle Filistin ve İsrail’de çözümden yana olan herkes bilmeli ki çözümün önündeki en büyük engel AKP-MHP faşizmidir.
Boynuna Filistin atkısı takan AKP-MHP’lilerin her birinin mal varlığı tüm Filistin halkının toplam ekonomisi kadardır. Bunlar servetlerini Kürt ve Filistin halkının acıları üzerinden, kan tüccarlığıyla elde ettiler. Kürt’ü veya Filistin halkını hiç düşünürler mi?
Erdoğan ve ortaklarının ikiyüzlü tutumunu Kürt halkının özlü bazı sözleri iyi ifade ediyor:
“Bı gurra dıxwa û bı şivanra dıgrî!” Yani “kurtla yiyor çobanla ağlıyor!”
Sözün anlamı açıktır; kiminle ağladığına değil kiminle yediğine bakılmalıdır.
Erdoğan’a hırsız deniliyor ya; en çok da halkların umudunu çalıyor. Kürtçe’de bu tiplere “şeriki dız, dostê kervan!” denilir, yani “kervanın dostudur, hırsızın ortağıdır!”
Tayyip Erdoğan gerçekliğini, veciz sözler kadar Kürt halkına dönük saldırıları da yeterince gözler önüne seriyor.
Geçmişte Çerkez, Süryani, Ermeni, Rum kanıyla bugün Kürt, Arap, Fars kanıyla beslenen bu faşist sisteme karşı tüm bölge halkları birlik olmalıdır.
Bunun için bir eksikliğe önemle dikkat çekmekte yarar vardır: Özgürlük hamlesi Ortadoğu’da yeterince karşılık bulmuş değildir. Oysa Ortadoğu’nun sadece “uyanma” değil “kurtulma” zamanı gelmiştir. Ortadoğu halkları, emekçileri, aydınları, kadınları, gençleri harekete geçmelidir. Ağırlığımızı Ortadoğu’ya daha fazla vermeliyiz.
Bu kanlı sofrayı kapitalizm kurmuştur ve kapitalistlerin sofrası artık küresel faşizm olmadan dolmayacak!
Bir yanda büyük vicdan hareketi bir yanda ise faşizmin sofrasına kan taşıyan kurt ve çakal ulumaları!
Dağlarımızda ise kleş ve tilili sesleri!
KAYNAK YENİ ÖZGÜR POLİTİKA