HABER MERKEZİ- ARJÎN PÊŞENG yazdı:
İnsanlık ilk şekillenişinden bu yana bir vatana, yurda ihtiyaç duyar. İlk toplumsal ilişkilerini bu toprak parçasında gerçekleştirir ve üzerinde yaşadığı toprağı yaşanılır kılmak için toplumsal yoğunlaşma ile ortak bir zeminde buluşulur. Evini-barkını, çalışma alanını kurar, herkes birbiriyle kaynaşır ve bununla bağlantılı bir kültür oluşur. Emek verir bu toprak parçasında ve burayı koruma duygusu gelişir.
Kürt halkı Kürdistan’da böyle can buldu ve insanlığın gelişmesinde tarihe mal olacak katkılar sağladı. Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi ile Kürt halkı ve üzerinde yaşadıkları toprak parçası için sömürge hayatı başladı. İşgalci devletler Kürdistan’ın bütün güzelliklerini kendine mal ederken, Kürdistan’ı doğu olarak adlandırdı ve geri, barbar bir toplumun varlığını, yaşanılmayacak bir toprak parçasını, bir sürgün, mecburi görev alanı olarak yarattığı algı politikası ile halkları buna inandırdı. Kürdistan’ı Kürt halkı gözünde karartma politikaları sergiledi ve yönünü kendi kültüründen, değerlerinden uzak alanlara çevirdi. Kürdistan’ı Kürt halkı nezdinde anlamsızlaştırmaya çalıştı. Oysa Kürdistan sömürgeciler için paha biçilmez bir yerdi.
Kendi özüne bağlı olan Kürt halkı bu düzenbazlığa karşı gelince zorla göçertildi, iskan ettirildi. Kürdistan’ın bütün verimini kendine alarak insanları aç bıraktı. Kaçsınlar, yurdundan uzaklaşsınlar diye yaptı bunu. Sömürgenin amacına ulaşması için ilk yol yurt bilincini, yurtseverlik duygusunu yok etmekti. Gözden ırak gönülden de ırak olur düşüncesi ile önce yurdundan etmek istedi sonra da kültüründen, dilinden, değerlerinden uzaklaştırarak parçalı bir Kürt kişiliği yaratmayı amaçladı. Toprağında yaşam sürdüren Kürt halkını ihanete zorladı, toprağının özgürlüğü için kılını kıpırdatmama durumuna düşürdü. Bunun adı inkarcılıktı, vatansızlıktı ve Önder Apo ‘toprağa bağımlılığını, sevgisini terk etmiş, bunu yadsımış ve böylece yabancılaşmayı en tehlikeli noktada yaşayan bir kişi, bir aile, bir halk aslında kendi kendine köleliğin en tehlikeli biçimlerinden birisini yakıştırmıştır’ tespiti ile Kürt halkında yadsınan vatanseverlik duygusunu yeniden yaratmak için büyük mücadeleye başladı.
Vatanımıza karşı duyacağımız manevi bir güç olmaz ise özgürlük tutkumuz olmaz ve köle gibi başı eğik, eli mahkûm bir halde nefes alıp veririz. Peki Kürdistan’ı Kürt halkı için bu kadar anlamsızlaştırırken kendileri için neden bu kadar anlamlı sorusunu sormadık mı kendimize. Yer altı ve yer üstü zenginliği ile, iklimi ile, doğası ile, tarihsel geçmişi ile dünyanın harika parçasını ellere teslim etmek vatan hainliği olmaz mı?
Yurtseverliğin başlangıcı olarak doğduğumuz köyle, yöreyle, çevreyle yeniden tanışalım. Toplumsal şekillenmemizi, ulusal değerlerimizin ahlaki bir toplumla özdeş yapılanma olduğunu ve düşmanın yarattığı toplumun ahlaksızlığı ile karşılaştıralım. Vicdanımız el verecek mi Kürdistan’ı sömürüye tabi tutmaya.
İnsanlık tarihinin gübresi olmuş bu toprakların kudretinin derinliğinin arayışına girmek yurtseverlik bilinci yaratır, bu bilinç de halk sevgisine dönüşür. Önder Apo, çiğnenmiş Kürdistan topraklarında yurtseverlik arayışını sağladı. Ancak vatanımıza olan bağlılığımız ulusal kurtuluşumuzu sağlayabilir. Yurtseverlik duygusu bizi öz kimliğimize ulaştırır, örgütlenme zemini yaratır ve eyleme geçirir. Yurdumuz için savaşma cesareti bizi sonsuz umutsuzluktan kurtarır. Önder Apo ‘Yurtseverliğe dayanmayan bir insanlık anlayışı kozmopolitizmdir ve sonsuz umutsuzluktur. İnsanımızla en büyük ve tehlikeli bir tarzda oynamadır. İnsanlıkla sıradan bağımız varsa, kendimize sıradan saygımız varsa, bu konudaki çabalarımız bu biçimde özlü bir tarzda kendini kabul ettirdiğinde, bunun uğruna savaşıma rahatlıkla indirgediğimizde ancak anlam bulabilir. Biz bütün insanlarımızı bu doğrultuya çekmedikçe, ölüm pahasına onları bu topraklarda tutmadıkça ve savaşımı sonuna kadar bu temelde kabul ettirmedikçe asla görevlerimizin başarısından bahsedemeyeceğimiz gibi, demokrasi ve sosyalist kurtuluş kavramlarını kirletmekten başka hiçbir şey yapamamış oluruz. Demokrasi ve sosyalizm her şeyden önce ve herhangi bir sistemden daha fazla özgür vatan parçasını şart kılar. Vatansızlığı katmerli yaşayanların, demokrasi ve sosyalizmi ağızlarına almaları en alçakça suçlardan ve caniliklerden birisidir.’ diyor.
Devrim halkındır, Kürt halkı da kendi devrimini kendisi yaratmalıdır. Başkalarının yoluyla, siyaseti ile Kürtler ancak öldürülür. Düşmanın biz de yok etmek istediği yurtseverlik bilincimizi arşa çıkaralım ve örgütlü bir güç halinde düşmana yönelelim. Kürt halkı olarak öncelikle kendimizi eğitelim, siyasallaşalım, örgütlenelim ve büyük yaşamak için düşmanla soluksuz bir mücadeleye girelim. Her evi bir örgüt evine dönüştürelim, kendi gücümüzü tanıyalım ve düşmanın bizim karşımızda ne kadar güçsüz olduğunun farkına varalım. Hegoman devletler Kürtler’in ölümü üzerine hesap yapıyor, bu gerçekliği unutmadan sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Dönem halkın kendi kendini savunması, örgütleme yapması dönemidir. Her şeyi özgürlük gerillasından beklemek doğru olmaz. AKP faşist rejimi gerilla ve halk arasında makas açarak her iki tarafı yalnızlaştırıp saldırmayı amaçlıyor. Oysa halk ve gerilla ayrılmaz bir bütündür ve her iki tarafın güçlü katılımı düşmanı bozguna uğratacaktır. Bu nedenle yurt sevgimizden, halkımızın sevmekten uzaklaşmayı kendimize haram edelim, günahtır diyelim ve direnerek arınalım.
Düşmana karşı vereceğimiz mücadele yaşama hakkımızı doğurur eğer bunu yapmaz isek karanlıklar içinde boğulmaya devem edeceğiz. Çünkü düşman kendi varlığının devamı için her gün bizi kurban etmeye ant içmiş. Önder Apo ‘Şimdiye kadar yapamadıklarınızı bundan sonra yapın. Fırsattır, bin yıldır ilk kez ele geçiyor. Dil ile olursa dille, yürekle olursa yürekle, mal ile olursa malla, can ile olursa canla, silah ile olursa silahla, taş ile olursa taşla; kısaca sizden hayırlı olan ne istenirse onu yapın’ diyor.
Damarlarımızda akan yurtseverlik kanı ile faşist AKP-MHP rejiminin anti Kürt yaklaşımlarına karşı soykırımcı rejimi güçsüz kılmanın eylemselliğine başlamalıyız. Örgütlü bir güçle oluk oluk akıtılan ve akıtılmaya ant içilen faşist rejimden hesap sormalıyız.