HABER MERKEZİ- Geçtiğimiz günlerde daha önce Şanidar Mağarasında bulunan Neandertal kadın kemiklerinin bugün yaşasaydı yüzünün nasıl gözükeceği bilim insanları tarafından canlandırılmış ve bu oldukça gündem olmuştu.
Bugün ki “Kurdistan’da Tarihi Eseler” bölümümüzde Neandertal kadın kemiklerinin bulunduğu Şanidar Mağarasını ele almak istedik. Okuyacağınız yazı Şehit Kasım Engin’in Tarih Şimdidir kitabından alıntılanmıştır.
“Neanderthal insanı ile Homo Sapiens türünün 60 bin yıl kadar önce bu topraklarda yan yana yaşadıklarının ve insanın Homo Sapiens türüne evrilmesinin en güçlü ipuçları Şanidar’da ortaya çıkmıştır. Homo Sapiens türünün yarattığı ilk kültür örneklerinden kabul edilen Orta Paleolitik dönemin Musteriyen kültür örneklerine ait bulgulara Şanidar’da 52 bin yıl öncesine ait olarak rastlanmıştır. S. Teber’in ifadesiyle, “Homo Sapienslere geçişin izlerini ve örneklerini sergilemede özellikle Şanidar mağarası en öğretici verileri sağlamıştır. (Uygarlığın Doğuşunda Kültür ve Kürtler-Mehmet Sait Yıldırım)
Başka önemli bir kalıntı ya da bulgu ise Süleymaniye yakınlarında bulunan Hazarmert Mağarası’dır. Tarihi 40 bin yıl öncesine endeksleniyor. Yine önemli başka bir tarihi kalıntı ise -25 bin yıl öncesine endekslenen-Kerkük civarlarında bulunan Zerzi Mağarası’dır. Kürdistan dışında mağara yaşamı başka coğrafyalarda da görülmektedir. Örneğin Lübnan bunlardan sadece bir tanesidir.
1 milyon yıl içerisinde insanların Altın Hilal’de yoğunlaşmaları yaşanırken, 20 bin yıllarında son Buzul Çağı’nın sona ermesi yaşanacaktır. Havaların ısınması sonucu iklim ve bitki örtüsünün yaşama uygun hale gelmesiyle birlikte yeni gelişmeler yaşanmaya başlar. Altın Hilal’in hem bitki zenginliği, hayvan bolluğu, mevsimlerin uygunluğu, su kaynaklarının bolluğu, toprağın müsaitliği bu gelişmeyi hızlandıracaktır. Daha sonra tarihe Doğal Toplum olarak geçecek bu tarihi süreç, esasta giderek Neolitiğe evirilecektir.
Doğal Toplum’u insanın ilk toplumsallaşmaya başlamasıyla ele alacak olursak, primatlardan kopan ilk insan topluluğundan hiyerarşik topluma kadar uzanan tarihi süreç olarak ele almak yerinde olabilir. Temel formu 20-30
kişilik klan topluluğudur. Doğal toplum aynı zamanda: Mezeolitik, Paleolitik ve Neolitik merhalelerini de kapsamaktadır. İnsan türü daha önceleri doğada avcılık ve toplayıcılıkla geçimini sağlarken giderek yerleşerek kendi ürettikleriyle de yaşamasını sürdürür düzeye gelecektir. Temel karakteri avcılık ve toplayıcılığın hakim olduğu bir yaşam kültürüdür. Özellikleri: Ateş kullanılabilmesi, kaba taşlardan, ağaçlardan.
Paleolitik Dönem’e Kaba Taş Devri de denilmektedir. (2 milyon ile 20 bin yıl önce): Temel karakteri avcılık ve toplayıcılığın hakim olduğu bir yaşam kültürüdür. Özellikleri: Ateşi kullanılabilmesi, kaba taşlardan, ağaçlardan hayvan diş ve boynuzlarından -ok ve mızrak da dahil -aletler yapabilmesidir. Klan biçiminde yaşamaktadır. Çocuklar klanın ortak değeridir. Klan bilincinin sembolü totemdir. Doğa ile bütünlük esastır. Klan, kadın Ana etrafında oluşan bir birliktir. Çocuk, Ana ile tanınmaktadır. Erkeklerin dışa karşı savunma rolü vardır. Sihirsel düşünüş bu döneme aittir. Mağara sanatı yaygındır.
Mezeolitik Dönem’e Yontma Taş Devri de denilmektedir. (20-15 bin yılları arası): Mezeolitik Dönem küçük taşları da işleyebilmektedir. Estetiği daha gelişkindir. Avcılıkta uzmanlık gelişmiştir. Olta, balta ve zıpkınlar kullanılmaktadır. Köpek evcilleştirilmiştir. Hayvanlar evcilleştirilmiştir. Doğada yabanıl tahıllar bilinmektedir. Sihirsel düşünüş daha fazla gelişmiştir.
Neolitik Dönem’e Cilalı Taş Devri de denilmektedir. Ancak Neolitik, Köy Tarım Devrimi olarakta bilinen, insanlığın hafızasının en gelişmiş form alan çağıdır da. (M. Ö. 15-3 bin yılları arası): Ziraat yapılmaktadır. Çiftçiliğe geçiş yapılmıştır. Evcilleştirme çok gelişmiştir. Küçük çapta da olsa sulamayla tarım yapılmaktadır. Tarlalar açılmaktadır.
Çobanlık gelişmektedir. Klandan köy toplumuna doğru oradan da kabile ve aşirete geçiş yaşanmaktadır. Ortakçı düşünce yapısı ve ortak mülkiyet zihniyetinin gelişmiş olduğunu görüyoruz. Toplumsal artı ürün gelişmektedir. İnsanlık tarihinin en büyük icatları bu tarihi sürece denk gelir. Köyden kasabalara geçişin yaşandığı çağdır da.
Neolitik dönemde en belirgin olarak öne çıkan Kadın Kültürü’dür. Neolitiğin bir Kadın Devrimi olduğu artık kabul gören bir tezdir. Ana yanlı bir toplum söz konusudur. Yaşam kadın ekseninde şekillenmektedir. Ana Tanrıça Kültürü esastır. İnsan ilişkileri daha eşitlikçi ve özgürcedir. Daha adaletli ve paylaşımcıdır.
Neolitik Dönemin icatlarını sayacak olursak: M.Ö. 8. bin yıla geldiğimizde ağırlıklı olarak hayvanlar evcilleştirilmiştir. Tarım için: Değirmen, Dibek, Havan, Madencilik, Çanak-Çömlek, Dokumacılık, Kazma, Saban ve
Yontma Taş araçları icat edilmişlerdir.
Neolitik dönem aynı zamanda tümden bir dil devrimidir. Dilin oluşmasını bizler ilk işaret diline kadar götürecek olursak bu bizleri milattan önce 40-50 bin yıl öncesine götürebilir. Ancak dilin en somut geliştiği tarihi süreç neolitik çağdır. Dil gurupları giderek neolitik dönemin sonuna doğru ayrışacaktır. Kürdistan’da Ari diller esasta bu süreçte gelişeceklerdir. Gordon Childe’nin belirttiği: “Neolitik Devrim bir kültür çağıdır. Tüm tarımsal, zanaatsal, ulaşım, barınma, sanat, yönetim, din alanlarında devrim niteliğinde gelişmeler yaşanmıştır dediği çağ esasta bu çağdır. Prof. Dr. Hauptmann’ın: “Bu bölge Avrupa’da olsaydı, dünyadaki yankıları büyük boyutlarda olacaktı
dediği yer yine Kürdistan’dır ancak, oluşum süreci ise Neolitik Çağdır. Braidwood’un, “Dünyanın hiçbir yerinde yaşam Toros-Zagros dağ silsilelerinin kavisli eteklerindeki yaşam kadar anlamlı olamaz dediği yer yine bu
mekanlardır. Alman arkeolog Klaus Schmidt, gördüklerinden duyduğu heyecanı “Çayönü’nde o günlerde bilim tarihi yazılıyordu diyecek kadar coşkuyla yer altında çıkarılan arkeolojik bulguları karşılayacaktır. Aynı Klaus Schmidt’in hem eleştiren hem de hayıflanarak: “İçinde İncil isimlerinin geçmemesi ve sansasyonel buluntular sunmaması nedeniyle bu topraklarda hak ettiği ilgiyi görmeyen birçok arkeolojik bulguya işaret ettiğini de belirtelim.
Bugün dünyada en eski neolitik bulgulara bizler arkeologların ALTIN ÜÇGEN, ÇEKİRDEK BÖLGESİ diye tabir ettikleri coğrafyada karşılaşıyoruz. Altın Üçgen’i arkeologlar Amed’in kuzeyi (Ergani’ye kadar), Fırat’ın (Halfeti civarlarında) doğusu ve batısı ve Batman ile Siverek arasına kadar uzanan hat olarak tarif ediyorlar. Kimi bilim insanı bu hattın Qerejdağ’ın (Karacadağ) etrafını çemberlediğini ifade etmektedir. Ancak, ortaya çıkan bulguları ve bulundukları yerleri dikkate aldığımızda, bu üçgenin bir ayağını İlam ve Kermanşah’a kadar uzatıp, oradan bir çizgi çekerek Antep’in güneyiyle bağlamak belki daha yerinde olabilir.
Muhtemeldir ki bu coğrafyada daha birçok yeni yerleşim yerleri bugünkü tabirle “Şehirler keşfedileceklerdir. Şimdiden en eski yer olan Göbekli Tepe (Xerawreşk)’dir. Yaklaşık M. Ö. 12 bin yıla endekslenmektedir. Yine M.Ö. 11 binlere varan Urfa’ya yakın Nevala Çore. Yine Diyarbakır’ın Ergani sınırları içinde Çayönü (Çemê Kota Ber ya da Qote Berçem) ve Gıre Heciyan, Batman’da ise Çemê Xallan’ı da ekleyebiliriz. Antep etrafında bulunan Oylum Höyük, yine Adıyaman’ın kuzey batısında ise Titriş’tir. Bunların tümü Altın Üçgen diye belirtilen coğrafyada bulunuyor. Ayrıca Güney Kürdistan’da Süleymaniye civarında ise Çermok ve Gıregewre’yi eklememiz gerekiyor. Ganj Dara ve Giyan buluntuları ise Doğu Kürdistan’ın İlam ve Kermanşah şehirlerine yakın düşmektedirler. Sözünü ettiğimiz yerleşim yerlerinin nüfusları 1000-1500 arası tahmin edilmektedir.