Öz savunma ve direniş denince ilk akla gelen kesim elbette ki gençlik. Kürt gençliğinin öz savunma düsturu ne olmalı, Toplumsal alanda nasıl bir tarz ve yöntem izlemeli?
Kürt gençliği, PKK’yi ve Kurdistan Özgürlük Gerillası’nı yaratarak tarihi bir rolü ve misyonu başarıyla yerine getirmiştir. Bilindiği gibi; PKK bir gençlik partisidir. Gerilla da en temel gençlik örgütüdür. Dolayısıyla gençliğin çizgisi partileşmek ve gerillalaşmaktır. Öz savunma, gençliğin temel örgütlenme ve mücadele biçimidir. Bunun dışındaki işler gençlik için daha sonra gelen çalışmalardır. Gerçek böyle olsa da mevcut haliyle Bakurê Kurdistan’da gençlik çalışmaları fazlasıyla legalize olmuş durumdadır. Rojava’daki gençlik çalışmaları ise kitle yürüyüşleri gibi tali bir eylemlilik etrafında yürütülmektedir.
GENÇLİK, TEMEL GÜÇ OLMAK ZORUNDADIR
Kuşkusuz gençliğin iradesini ortaya çıkartabilmesi için kendi özgün örgütlülüğü gerekir fakat bu örgütlülüğün hangi çizgide gerçekleşeceği önemlidir. Dikkat edilirse, son zamanlarda yumuşak örgütlenme ve mücadele yöntemleri gençlik çalışmaları açısından adeta temel hale getirilmektedir. Bizce böyle bir durum hatalıdır. Soruda kullanılan kavramı esas alırsak, gençliğin örgütlenme ve eylem düsturu kesinlikle öz savunma olmak durumundadır. Parti ve gerilla gibi, gençlik hareketi de toplumsal öz savunmanın öncüsü ve temel gücü olmak zorundadır. Toplumun öz savunma ordusunun temel gücünü gençlik oluşturmalıdır. Bununla birlikte, başta serhildan olmak üzere diğer tüm toplumsal eğitim, örgütlenme ve eylemlere de gençlik öncülük etmelidir.
Peki böyle kapsamlı bir görevi gençlik yapabilir mi? Doğru eğitilir ve örgütlendirilirse, evet yapabilir. Fakat bilinmeli ki, egemen düzenler her zaman devrimci örgütlenme ve eylemin önünü kapatıp reformist biçimlere kapı açarlar. İşte böyle bir durum karşısında gençlik hareketlerinin yanılmaması, zor olanı bırakıp açılan kapıya koşmaması gerekir. Hele hele faşizm ve soykırım koşullarında gençlik örgütlenmesinin esas olarak illegal tarzı esas alması ve bunu başarması şarttır. Faşizm koşullarında gençlik örgütlenmesi legalize olursa diğer tüm örgütlenmeler daha fazla yasalcı hale gelir; gençlik eylemleri reformist olursa, diğer kesimlerin eylemi tümden etkisiz hale gelir. Bu bakımdan da mevcut gençlik çalışmalarını yeniden değerlendirmek ve doğru çizgide geliştirme konusunda ısrarlı olmak gerekir.
Öz savunma denince akla fiziki anlamda direniş geliyor ki bir halka soykırım dayatılınca bu durum aslında anlaşılır da bir husus. Öz savunmanın, fiziki karşı koyuşun, direnişin yanı sıra ne tür boyutları var?
Direniş gibi öz savunmanın da çeşitli yöntemleri vardır; ruhta direnme, duyguda direnme, bilinçte direnme, kültürde direnme, fiziki direnme, yani serhildan ve savaş gibi. Tüm bu direnişler de birer öz savunma kapsamında değerlendirilebilir. Faşizm ve soykırım koşullarında tüm bu direniş yöntemleri hem gereklidir ve hem de anlamlıdır. Öz savunma savaşını esas almadıkça ve ona bağlanmadıkça tüm bu direniş yöntemleri etkisizdir, sonuç alıcı değildir. Aynı şey öz savunma için de geçerlidir. Öz savunma da sonuçta savunma savaşına bağlı ele alınırsa doğru ve anlamlı olur. Sonuç verir. Savunma savaşıyla bağlanmayan ve onunla birlikte ele alınmayan diğer tüm öz savunma biçimleri sonuçsuz kalır. Bu nedenle öz savunmayı tanımlarken kesinlikle yanlış yapmamak, onu sadece bir düşünce, duygu ve tutum olarak görmemek, bunları mutlaka savunma savaşıyla birlikte ele almayı öngörmek gerekir. Bu konuda bazı yanlış anlayışları yukarda eleştirmiştik. O temelde ele almak bizce en doğrusudur.
Toplumsal örgütlülük ile toplumsal öz savunmanın nasıl bir bağı var?
Yukarıda belirttik, öz savunma demek güvenlik demektir. Güvenlik de beslenme ve üreme ile birlikte var oluşun üç temel koşulundan biridir. Yani öz savunma var oluşun üç temel koşulundan biri olmaktadır. İnsan türünün var oluş biçimi olan toplumsallık da bu üç temel koşul üzerinde şekillenir. Yani toplumsal örgütlülüğü bu üç koşulun yerine getirilmesi belirler. Doğal toplum, beslenmede (yani ekonomide) komünalizme, üremede (yani cinsler arasındaki ilişkide) farklılıkları esas alan eşitliğe, güvenlikte de (yani öz savunma) kendi gücünü kullanan özgürlüğe dayanır. Erkek aklının ürünü olan iktidar ve devlet zihniyet ve sisteminin topluma saldırısı da esas olarak bu üç noktada gerçekleşir. Ekonomide komünalizmi parçalayarak bireysel özel mülkiyeti, üremede cinsler arasındaki farklılıklara dayalı eşitliği ortadan kaldırarak erkek egemen zihniyet ve sistemi, güvenlikte öz savunmayı yok ederek kendini koruyan ordu ve polis sistemini geliştirir. Demek ki iktidar ve devlet sistemine karşı geliştirilen her türlü demokratik toplumcu mücadele de bireysel özel mülkiyete karşı komünal mülkiyeti, erkek egemenliğine karşı kadın özgürlüğünü (yani farklılıklara dayalı eşitliği), ordu ve polis gücüne karşı da öz savunmayı esas almak durumundadır. Yani demokratik toplum örgütlülüğü, demokratik komün, kadın özgürlüğü ve öz savunma üzerinde gerçekleşebilir.
ÖRGÜTLENME, ÖZ SAVUNMA TEMELİNDE OLMALI
Buradan anlıyoruz ki, demokratik komün ve kadın özgürlüğünü esas almadan bir demokratik toplum örgütlülüğü olamayacağı gibi, öz savunmaya dayanmadan da bir demokratik toplum örgütlülüğü olamaz. Kuşkusuz günümüz Kürt toplumu açısından da bu gerçeklik esas itibarıyla geçerlidir. Yüzyıldır soykırıma tabi tutulan, küresel kapitalist modernite sistemi tarafından yok edilmek istenen, varlığını ve özgürlüğünü ancak öz savunma temelindeki devrimci halk savaşıyla kazanabilen bir halk olması itibarıyla Kürt toplumu, açısından öz savunma birinci planda gelmektedir. Belirttiğimiz gibi; Kürtler açısından güvenlik, ekmek ve sudan daha önce gelir. Bu açıdan öz savunmayı özgürlük mücadelesinin ve demokratik toplum örgütlenmesinin merkezine almak hem doğrudur ve hem de kesin gereklidir. Örneğin Kürt toplumunun demokratik örgütlenmesi, yani demokratik ulus inşası esas olarak öz savunma temelinde ve onun etrafında gerçekleştirilebilir. Demokratik komünal ve kadın özgürlükçü yaşam, öz savunma etrafında örülebilir ve gerçekleştirilebilir. Bu durum esasen kadınlar açısından da geçerlidir. Dolayısıyla Kürtlerin ve kadınların demokratik örgütlenmesinin öz savunma temelinde olması zorunludur. Sorunu böyle ele alanlar, başarılı olabilir. Böyle ele almayanlar, ne söyleyip yaparlarsa yapsınlar, sonuçta başarısız olurlar ve hep sömürgeci-soykırımcı sistemin değirmenine su taşırlar.