HABER MERKEZİ- 7 Ekim Hamas saldırılarının ardından daha da korkunç bir aşamaya giren İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımı, Erdoğan ve Türkiye’yi yöneten AKP-MHP rejiminin diğer üyeleri tarafından yüksek sesle kınanırken ve Türkiye Filistinlilerle dayanışmasını her ne kadar ifade etse de, Erdoğan da kendisini Müslüman dünyasının lideri ve Filistinlilerin lideri olarak tanıtsa da Türkiye ile İsrail arasındaki giderek karmaşıklaşan ilişkilere neyin yön verdiğini merak etmek gerekiyor.
Türk-İsrail ilişkilerinin tarihsel bağlamı
İsrail ile Türk devleti arasındaki yakın ilişkinin kökleri İsrail’in kuruluşunun ilk yıllarına dayanmaktadır. Türkiye, 1949 yılında Ortadoğu’da İsrail’i tanıyan ilk devlet oldu. O tarihten bu yana iki ülke arasındaki stratejik ilişkiler günümüze kadar devam etti. İsrail, “çevre doktrini” çerçevesinde, kuruluşundan bu yana, diğerlerinin yanı sıra, pan-arabisme karşı koymak için Türkiye ile ittifaklar geliştirmeye çalıştı. Yıllar içinde hava, deniz, kara ve istihbarat işbirliği, uçak, silah ve füze üretimi, karşılıklı eğitim ve tatbikatları içeren askeri ortaklıklar geliştirildi. İsrail hava kuvvetleri pilotlarının Türk kuvvetleriyle ortak tatbikatlar çerçevesinde Türkiye’de eğitim alması dikkat çekicidir. Yüzeysel sürtüşmelere rağmen, özellikle diplomatik bağların belirli bir düzeye zarar verdiği Mavi Marmara olayının ardından, devletler arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kesilmedi ve retorik çatışmaların zirve yaptığı dönemlerde bile ekonomik alışverişler daha da gelişti. Türkiye’deki farklı NATO üsleri, Ortadoğu’daki batı emperyalizmi için, başlangıçta Sovyetler Birliği’ne karşı, daha sonra da 11 Eylül sonrası sözde “teröre karşı savaş” çerçevesindeki müdahale için büyük önem taşıyordu. Bu üslerden İncerlik askeri üssünün, Gazze’deki mevcut işgalinde İsrail ordusunu desteklemek için kullanıldığı bildirildi.
Türkiye’nin İsrail’le ticareti soykırıma rağmen devam ediyor
Türkiye, özellikle Erdoğan’ın söylemleriyle kendisini Filistinlilerin savunucusu olarak sunarken, Türkiye’nin İsrail’in altıncı en büyük mal tedarikçisi konumunda olduğunu açıkça görülüyor. Özellikle İsrail’in Demir-Çelik talebinin %37’si Türkiye’den yapılan ithalat yoluyla karşılanıyor. Savaşın başlangıcından Aralık ayına kadar 700 Türk gemisi (günde 8) savaş için önemli malzemeleri (petrol, çelik, tekstil) taşımak üzere İsrail’e gdiyor. İlgili şirketlerin birçoğunun AKP ve Erdoğa ile yakın bağları var.
Gazze’de yaşanan soykırıma rağmen Türkiye, Gazze’de Filistinlilere yönelik zulümlerde doğrudan kullanılabilecek malzemeleri sağlamaya devam ediyor. Ayrıca Türkiye’den ihraç edilen çimento, çelik ve makine gibi inşaat malzemeleri, işgal altındaki alanlar da dahil olmak üzere inşaat projelerinde kullanılıyor. Bu malzemeler, altyapıyı destekleyen yerleşim yerleri ve genellikle duvar olarak bilinen ayırma bariyerinin inşası da dahil olmak üzere çeşitli inşaat projelerinde uygulama alanı bulmaktadır. Türkiye, nisan ayında ilk kez Türkiye’den İsrail’e ihracatı kısıtladığını belirttiğinde 30.000’den fazla Filistinli öldürüldü, 2,3 milyon insan yerinden edildi ve Gazze Şeridi’nin büyük bir kısmı moloz yığınına dönüştü.
Erdoğan’ın 3 Mayıs’ta açıkladığı toplam ihracat yasağı da bugüne kadar tam anlamıyla hayata geçirilmiş gibi görünmüyor. Bu uygulama gazetecilik araştırmaları sonucunda ortaya çıkınca, Türkiye Ticaret Bakanlığı sözde geri adım attı ve İsrail ile ticarete üç aylık aşamalı olarak son verme dönemi başlattığını açıkladı. İsrail’in ana ham petrol tedarikçisi olan Azerbaycan’dan gelen petrol (İsrail’in petrol arzının %40’ı Azerbaycan’a bağlıdır) görünüşe göre hâlâ Ceyhan’daki bir Türk limanından taşınmaktadır.
Yakın zamanda açıklanan ihracat yasağı ve İsrail’e karşı UAD nezdindeki davaya katılma duyurusu gibi adımlar iyi niyetle atılmıyor. Faşist Erdoğan hükümetini eylemsizlikle suçlayan ve bu sayede Mart ayındaki bölgesel seçimlerde AKP’den oy alabilen İslamcı parti ve hareketlerin iç siyasi baskıları nedeniyle Erdoğan harekete geçti. İsrail ile ticari ilişkilere karşı yapılan protestolara yönelik acımasız baskıya bakıldığında da bu durum açıkça görülüyor.
Türkiye’nin Hamas’a desteği: Gazze’yi izole etmek
Türkiye, İsrail’le yakın ekonomik bağlarını sürdürürken ve İsrail’in Gazze’de test ettiği savaş teknolojisinden yararlanırken, Hamas’la sıkı ilişkilerini sürdürüyor. Ekim 2023’e kadar birçok Hamas yetkilisi ve üst düzey lider Türkiye ve Katar’daydı. Ancak 7 Ekim’deki Hamas saldırılarından sonra Türkiye-İsrail ilişkilerine zarar verme korkusuyla ülkeden sınır dışı edildiler. Filistin birliğini zayıflatmak ve Filistin’deki sosyalist hareketleri ötekileştirmek amacıyla diğer İslamcı hareketler gibi ilk dönemlerinde İsrail devleti tarafından da desteklenen Hamas, Türkiye’den siyasi destek aldı. Türkiye, verdiği destekle İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri Wets Bank’taki Filistinlilerden izole etme stratejisine dolaylı olarak destek verdi.
Geçtiğimiz günlerde Yunanistan’da düzenlediği basın toplantısında 1000’den fazla Hamas üyesinin Türk hastanelerinde tedavi gördüğünü açıklayan Erdoğan, Filistin meselesini her zaman (Ukrayna savaşında da olduğu gibi) kendisini arabulucu olarak gösterme aracı olarak kullanmış ve bölgede iyi bir oyuncu olarak imajını korumaya çalışmıştır.
Türkiye’deki AKP-MHP rejimini ifşa edin
Gazze’deki Soykırımı çevreleyen Türk ikiyüzlülüğüne ışık tutan Erdoğan’ın manevralarının göstermelikten başka bir şey olmadığı açıkça ortaya çıkıyor. Türkiye’nin eylemleri görünüşte Filistin’i destekliyor gibi görünüyor, ancak karşı çıktığını iddia ettiği zulmü körüklemedeki suç ortaklığı nedeniyle gölgede kalıyor. Erdoğan’ın kendisini Filistinlilerin haklarının savunucusu olarak gösterme çabaları, Türkiye’nin stratejik ittifakları ve ekonomik çıkarları açısından bakıldığında içi boş görünüyor. Bu ikiyüzlülüğü ortaya çıkarmanın ve AKP-MHP rejiminden fırsatçı tavırlarının hesabının sorulması şarttır. AKP rejimi biçimindeki Türk faşizmi hiçbir çözüm sunmuyor. Ne Filistin için ne de Ortadoğu için. Rejimin İsrail’e yönelik söylemi hem retorik hem de ikiyüzlülükten ibaret: Türkiye, sivillere yönelik saldırıları nedeniyle açıkça İsrail’i kınarken, Türk savaş uçakları ve insansız hava araçları Aralık ve Ocak aylarında Kuzeydoğu Suriye ve Rojava’daki sivil altyapıyı sistematik olarak saldırmaya devam ediyor. Erdoğan’ın ikiyüzlülüğünü ortaya çıkararak, Türk faşizmine karşı durarak Filistin halkının ve Rojava halkının gerçek özlemleriyle dayanışma içinde olacak ilerici sesleri güçlendirebiliriz.
Riseup4Rojava Network, 16.05.2024
1 https://oec.world/en
2 https://www.turkishminute.com/2024/02/28/more-than-100-ton-of-good-shipped-israel-from-turkish-ports-in-last-3-days-alone-journalist/
3 https://x.com/snarwani/status/1775525493627879678
4 https://medyanews.net/turkey-bypasses-total-trade-ban-with-israel-facilitates-azerbaijani-oil-shipments-via-ceyhan/
5 https://oec.world/en/profile/bilateral-product/crude-petroleum/reporter/isr
6 https://www.intellinews.com/turkey-reportedly-still-loading-azerbaijani-oil-for-israel-despite-total-trade-ban-323947/
7 https://archive.ph/FlkK6
8 https://www.wsj.com/articles/SB123275572295011847
https://archive.ph/rwKYm#selection-1159.0-1159.313
9 https://www.al-monitor.com/originals/2024/05/erdogan-rebukes-greek-pm-calling-hamas-terrorists-says-1000-members-being-treated
10 https://rojavainformationcenter.org/2023/12/update-turkeys-christmas-airstrikes-targeting-nes-civilian-service-facilities-and-infrastructure/
Turkish airstrikes on Suwaydiyah power station: documenting the damage
Kaynak: riseup4rojava.org