HABER MERKEZİ – Cemil Mazlum’un kaleminden Komün ve Meclisler üzerine değerlendirme
“Toplumu bireyler oluşturmaktadır. Her bir birey toplum üzerinde etki bırakabilir ve-veya bir halkın tarihi akışında önemli rol oynayabilir. Bu nedenle bireylerin yaşama bakış açıları, yaşam anlayışları ve hangi değerler ile kendilerini toplumda var ettikleri önemli bir husustur.
Günümüz kapitalist modernitesinde, liberal anlayışın gelişimiyle birlikte, toplumsallık parçalanmakta ve bireyler giderek yaşamdan koparılmak istenmektedir. Dolayısıyla toplum değerlerini oluşturan; toplumsallık, kültür, ahlak, inanç ve dillere saldıran kapitalist modernite, bireyi toplumun ahlaki değerlerinden yoksun bırakıp, kendi egemen iktidarını hakim kılmayı amaçlamaktadır. Önder APO’nun geliştirdiği demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması, ucube olan bu sisteme (kapitalist moderniteye) karşı alternatif bir yaşam sunmakta ve toplumun yeniden kendi öz değerlerine kavuşmasını sağlamaktadır.
Toplumu nasıl ki bireyler oluşturuyorsa, Önder APO’nun geliştirmiş olduğu Demokratik Modernitenin yapı taşlarını da komün ve meclisler oluşturmakta. Bu sebeple komün ve meclisler ahlaki-politik bir toplumun oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır.
Önder APO komünal yaşamın önemini “Toplumsal varlığın oluşumundaki komünal nitelik, biçime değil öze ilişkin bir husustur. Toplum ancak komünal tarzda varlığını sürdürebileceğini kanıtlar. Komünal niteliğin yitirilmesi toplum olmaktan çıkmakla özdeştir. Komünal değerlerin aleyhindeki her gelişme toplumdan birtakım değerlerin kaybı anlamına da gelir. O halde komün halindeki yaşamı temel yaşam biçimi olarak değerlendirmek gerçekçidir. İnsan türü varlığını bu yaşam biçimi olmadan sürdüremez. Demek ki toplumsal mücadelede tutarlı olmak istiyorsak, öncelikle toplumun var olma tarzına saygılı olmalı ve gerçekçi bakmalıyız. En radikal çağdaş toplumcuların sadece çözümlemelerinde değil pratiklerinde de komünallikten kaçış var. Kendisi özel, düşüncesi komünal demek bir aldatmacadır. Bu, kapitalist sistemin toplumu ahlaktan yoksun bırakmasının bir sonucudur” sözleriyle ifade etmiştir.
Yaşam varoluşunu komünal bir yaşam sayesinde sürdürmüştür. Komün kelimesinin “KOM” kelime kökü Aryenik dillerde ve Kürtçe dilinde grup, topluluk anlamına gelmektedir. Komün ortak yaşamın, ortak aklın formudur. Toplumsallığın olmadığı bir yaşamda, bireyler sömürülmeye ve istismar edilmeye mahkûmdur. Komünalliğini yitiren toplumların, egemenler tarafından baskı altına alınması çok daha kolay olacaktır. Tarihte örnekleri olduğu gibi komünalliğini yitiren birçok topluluk, egemenlerin iktidar zihniyetine maruz kalarak, köle toplumu haline gelmiştir.
Toplumun en büyük savunma gücü toplumsallığıdır. Toplumsallığın olduğu yerde öz savunma var demektir. Toplum, ancak öz savunma ile birlikte kendini dikta rejimlerin boyunduruğu altına girmekten koruyabilir. Bu nedenle kapitalist modernite gibi tüm egemenlikçi zihniyetler, ilk olarak toplumsallığı hedef almıştır.
Egemen zihniyetlerin bir diğer saldırdığı kesim ise kadındır. Kadının geri bırakıldığı veyahut özgür olmadığı bir toplumda ataerkil hiyerarşik ön planda demektir. Dolayısıyla da o toplumu, egemen zihniyetin baskısı altına girmiş bir topluluk olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Kadının geri bırakıldığı tüm topluluklar, aynı şekilde geri kalmaktadır. Günümüz kapitalist modernitesinde ise, kadın saldırıların ilk hedefindedir. Hem bilinç hem de fiziki yönden kadın kimliğine saldıran iktidar zihniyeti, sadece bir toplumu değil tüm toplumları kendi egemenliği altına almak istemektedir. Dolayısıyla Kapitalist modernitede, kadın kimliğine yapılan saldırı hiçbir dönemde bu kadar yapılmamış ve kadın bu kadar sömürü altına alınmamıştır. Bunu yaparken de en büyük silahı olan liberalizmle yani bireysel özgürlüğü aşılayarak yapmıştır.
Komünler toplumun öz savunma bilincini oluşturan örgütlenmelerdir. Aynı zamanda komünlerde kadın kimliğinin korunması da son derece önemlidir. Tarihte birçok komün örnekleri mevcuttur. Etkisiz kılınmasının sebeplerinde, kadın kimliğinin korunmaması ve demokratik eşitliğe sahip olunmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Komünlerde en temel ilke, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma olmalı ve radikal demokrasi sonuna kadar savunulmalıdır. Hiyerarşik ve bürokratik anlayışların olduğu komün ve meclisler; toplumun ihtiyaçlarını esas almak yerine kendi kâr gayelerini oluşturmak için var olacaktır.
Komünler toplumun ekonomik, ekolojik ve ahlaki yaşam alanlarıdır. Meclisler ise demokratik şekilde kendi kimlik ve iradelerini yansıttıkları; iç ve dış ilişkilerini düzenledikleri ahlaki-politik alanlardır.
Demokratik modernitenin inşası, kapitalist moderniteye karşı geliştirilen alternatif bir yaşam ile mümkündür. Ekolojinin talan edildiği, endüstriyalizmin kök saldığı, kadının metalaştırıldığı, demokrasinin ayaklar altına alındığı, yaşamın gerçek yaşamdan giderek uzaklaştığı ve sanal dünyaya indirgendiği bir dönemde, yaşamı ancak; demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma doğrultusunda yaşayabilir ve ahlaki-politik toplumu oluşturabiliriz. Ahlaki-politik toplumun inşası da komün ve meclislerle gerçekleşmesi mümkündür.
Önder APO “Toplumdaki etik ve politik değerler hukuktan önce gelir.” der. İnsanlık tarihinden bu yana toplum, ahlak kuralları doğrultusunda kendilerini yönetmişlerdir. Ancak son 400 yıllık bir süreç zarfında, toplumların yöneltilmesinde hukuk yer almakta. Hukuk, ticaret ve kentlerin gelişimiyle ortaya çıkmış bir kurumdur. Hukuk, toplumlarda eşitliği sağlamak yerine, devlet iktidarını güvenceye alarak toplumdaki eşitsizliği meşrulaştırmaktadır. Hukukun olduğu toplumlarda, ahlak anlayışlarında aşınmalar, zoraki yaptırımlar ve kaoslar devreye girmektedir. Ahlak, toplumun örgütlenmesinde ana ilkedir. Toplumun tüm kesimine eşit düzeyde ancak farklılıklarını göz önünde bulundurarak davranır. Toplumların ahlaki değerleri o toplumun özgürlüğünü belli eder. Ahlak değerlerini yitiren toplumlarda, özgürlükten de söz edilemez.
Komün ve meclisler sadece belli bir kesimini değil toplumun tüm kesimini kapsamalıdır. Demek istediğimiz evrensel olmalı ve sınırlayıcı olmamalıdır. Komün ve meclisler toplumsal tüm alanlara yönelik örgütleme alanları oluşturabilir. Gençleri, kadınları, emekçileri, öğretmenleri, çiftçileri, sanatçıları vb. toplumun tüm kesimlerini örgütlemek için en ideal alanlardır. Ancak bu şekilde toplumun her kesimine ulaşabilir ve onları ahlaki – politik çerçevede örgütleyebiliriz.
Komün ve meclisler, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmanın pratiğe geçildiği alanlardır. Bu nedenle komün ve meclislerdeki çalışanlar ve kadrolar teori ile sınırlı kalmamalı aynı zamanda ahlaki- politik kişiliğini kendi şahıslarında yaşatmalıdır. Aksi takdirde toplum tarafından kabul edilir bir yanı olmayacaktır. Unutmamız gerekir ki sıfırdan bir toplum yaratmıyoruz, ahlaki ve politik bir toplum yaratmayı hedefliyoruz.
Bir diğer önemli husus ise komünlerde “iktidar” anlayışlarının ortaya çıkmasına müsaade edilmemelidir . Tek bir zihniyetin almış olduğu kararların uygulanması, beraberinde devlet zihniyetini de getirecektir. Bu sebeple radikal demokrasi anlayışını savunmalı ve ortak aklın gücü ile hareket edilmelidir.
Ortak yaşamın gerekli ihtiyaçlarından bir diğeri ise ekonomidir. Toplumun ihtiyaçlarının karşılanması için, komün ve meclislerde ekonomi olmazsa olmazlar arasındadır. Kapitalist moderniteyi hayatımızdan bıçak kesiği gibi çıkarıp atamayız. Ancak ona karşı alternatif bir yaşam oluşturabilir ve tekelleşmenin önünü alabiliriz. Komünlerde maddi durumu düşük ve yüksek bireylerin arasındaki bağlamı iyi yapmak gerekmektedir. Amaç toplumdaki tüm bireylerin ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu yüzden maddi durumu düşük olan bireyden alınacak ekonomi değer ile maddi geliri yüksek olan kişi ile aynı olmamalıdır. Maddi geliri yüksek olan birey daha fazlasını vermeyi kabul etmeyebilir. O kişiye komünal yaşamın özü benimsetildiği zaman bu durumu destekleyecektir.
Bizler yeni bir yaşam tarzı ortaya atmıyoruz. İnsanlık tarihinin yüzde 98’lik kısmı olan komünal bir yaşamı savunuyoruz. Dolayısıyla Önder APO’nun fikir ve felsefesinin savunucuları olarak, komün ve meclisler aracılığı ile Önder APO’nun geliştirmiş olduğu Demokratik Moderniteyi tüm toplumlarda inşa edecek, kadın etrafında birleşen özgür toplumu yaratacağız.”