HABER MERKEZİ – Geçtiğimiz günlerde Venezüella’nın başkenti Karakas’taki Miraflores Sarayında, Venezüella ve Türk şirketi Yıldırım Holding arasında altın işletilmek üzere imza atıldı. İmza törenine katılanlar arasında, Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro ve Yıldırım Holding’in CEO’su Robert Yüksel Yıldırım vardı.
Maduro, X’ten yaptığı paylaşımda, “Türkiye ve Venezuela arasında kazan-kazan ortaklığı, yeni bir dünya inşa etmek ve iki ulusu daha da birleştirmek için ortak çabalar ve stratejik projelere imza atıyoruz. Bunlar petrokimya, gaz, altın ve madencilik alanında doğaya saygılı olağanüstü anlaşmalardır. Üretken bir ekonomi inşa ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Çevreciler ise bu anlaşmayı bir doğa felaketi olarak değerlendirdi. Venezüella’nın güneyinde yasa dışı madencilikten ötürü 118 bin 843 km²‘lik bölge maden nedeniyle ağır tahribat görmekte, bölgede bulunan minareller ve doğal kaynaklar yok edilmektedir. Çevreciler son dönemlerde yaygınlaşan madenciliği “eko kırım” olarak değerlendirdi.
Venezüella’nın güneyinde yapılan yasa dışı madencilik adeta bir toplu mezar haline gelmiştir. Bölge insanı başka alternatifi olmadığından, çok cüzi miktarlarda ve can güvenliğine dair hiçbir önlemin alınmadığı şartlarda çalışmaktadır. Yaşamlarını idame ettirebilmek için çalışan işçiler, ölümle defalarca yüz yüze kalmış, kimileri ise can vermiştir. Birçok kadın ise tecavüz ve tacize uğramıştır.
Maduro hükümetinin bu durumlara göz yumması ve uyuşturucu konusunda tampon rol oynaması, ABD ve Avrupa devletleri tarafından tepkiler toplamış ve nihayetinde yaptırımları beraberinde getirmiştir. 2018 tarihinde yaptırıma tabi tutulan Venezüella devleti, Türk hükümeti tarafından destek görmüştür. Türkiye’nin faşist Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Venezüella başbakanı Nicolas Maduro’yu arayarak “ne olursa olsun yanındayız, yaptırımları doğru bulmuyoruz” sözleriyle destekte bulunmuştur. İkili arasındaki ilişki de bu sayede genişlemiştir.
Doğa ve canlı yaşamın yok edilmesidir
Geçtiğimiz tarihlerde, faşist Türk devletinin tetikçilerinden eski mafya liderleri Sedat Peker, ağabeyleri Erdoğan ve çevresi ile ters düşünce, YouTube kanalı üzerinden videolar yayınlamıştı. Sedat Peker; Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın, Covid 19 test kitleri ile nasıl uyuşturucu taşımacılığı yaptıklarını ifşalamıştı. Son dönemlerde faşist Erdoğan hükümeti ile Maduro hükümeti arasındaki yaşanılan sıcak ilişki uyuşturucu ticaretleri, para aklama gibi kirli işleri de beraberinde getirmiştir. Son olarak da altın madenciliği, petrol, gaz işletmeciliğiyle faşist Erdoğan’ın destek mesajını daha iyi anlamış olduk.
İkili arasındaki kirli ticaretler her ne kadar vahim olsa da asıl vahim olan, doğa ve canlı yaşamın yok edilmesidir. Ekolojiyi kırımdan geçiren maden işletmeciliği, ilk darbesini bölgede altın yerinin belirlenmesi için açılan sondajlara vermektedir. Binlerce ağaç, kesimden geçirilmekte ve milyonlarca yılda oluşan toprak, sıyırma işleminden geçirilerek bir anda yok edilmektedir.
Altının bulunduğu alana ulaşılabilmek için, toprak yüzeyi dinamitlerle patlatılır. Bu patlatmalar sonucu, yeraltı sularının yolları değişir, bu da birçok bölgenin susuz kalmasına neden olur. Altının olduğu toprağa ulaşılana dek bu işlem defalarca uygulanır. Altının olmadığı topraklar ise başka bir yere taşınır. Sonunda yüzlerce metre kazılmış bir alan, tonlarca toprak yok edilmiştir. Altının olmadığı topraklarda başka madenler bulunmaktadır. Bu madenler yağan yağmurlar ile karışarak, asitli su akışları oluşturur. Bu asitli su akışları, su kaynaklarına karışarak suyu içilmez ve kullanılmaz hale getirir. Toprağı ise verimsizleştirir. Bu da canlıların yaşam koşullarını tehlikeye sokar.
Birçok canlının ölümüne yol açmaktadır
Çıkarılan altınlı toprak ve kayalar, başka alana götürülerek öğütücüden geçirilir. Öğütme işleminde çıkan tozlar ise, akciğer kanseri, koah, verem gibi ağır hastalara neden olur. Öğütülen toprak altının çıkarılması için membran kumaş üzerine dökülerek, siyanürlü su ile yıkanır. Bu yıkama işlemi haftalarca sürer ve bu süreçte binlerce litre su harcanır. Siyanür toprağa karışarak, ağır metanları aktif hale getirerek, nehirlere, göllere ve doğal su kaynaklarına karışır. Bu durum insanlarda ağır hastalıklara yol açarken, birçok canlının ölümüne de neden olur.
Çocuklarımızdan miras olarak aldığımız doğa, altın madenleriyle geri dönüşü olmayan tahribatlarla zarar görmekte, milyonlarca yılda oluşan yaşam koşulları ise bir anda yok olmaktadır.
İnsanlığı, doğayı bu yok edici sistemden koruyacağız
Kapitalist modernite ile dünyamız adeta yok olacak duruma gelmiştir. Giderek artan küresel ısınma, iklim değişiklikleri, su kıtlığı bir kez daha bu sistemin yaşamı yok ettiğini göstermiştir. İktidar zihniyetinin tek güç kaynağı paradır. Kendi iktidarını sürdürebilmek için doğaya karşı savaş açan bu zihniyet, doğanın tüm zenginliklerini çalarak, büyük ağır tahribatlara yol açmaktadır. Bu sisteme karşı ise tek çözüm yolu Önder APO’nun geliştirmiş olduğu; demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmadır. Önder APO’nun geliştirdiği demokratik modernite; tüm insanlara bir umut kaynağı olmuş, doğa için ise koruma olanağı sağlamıştır.
Önder APO geliştirdiği Demokratik Modernite ile, faşist Erdoğan, Maduro gibi doğa ve insanlık düşmanı kişilerin korkulu rüyasıdır.
Bizler Önder APO’nun sevenleri olarak bir kez daha sözümüzü yineliyoruz ki her 4 Nisan’da ağaç dikeceğiz ve insanlığı, doğayı bu yok edici sistemden koruyacağız.