HABER MERKEZİ-
Küçük burjuvanın en temel özelliği bireyciliğidir:
“Biliyoruz ki, küçük burjuva bütün düşünceleri ve bütün duyguları ile tamamıyla bireycidir. Küçük burjuvanın başka türlü olmak elinden gelmez. Çünkü, küçük burjuvanın bireyciliği burjuva toplumunun asıl temelini oluşturan “kutsal özel mülkiyet kurumu”na dayanır” der Gorki. Elbette paralı-maaşlı, özel mülkiyeti esas alan herkes küçük burjuvadır ve devrimci sistem içinde bir asalaktır. Maddiyatçıdır. Başkasının emeği üzerinden yaşar:
“Fransızca solitaire (şerit) sözü yalnız, tek başına demektir. İnsanın bağırsaklarında yaşayan bir kurttur bu. Bağırsaklardaki özsu sayesinde yaşar. Birbirlerine gevşek bir şekilde bağlı küçük halkalardan ibaret bir şerit’tir. Her birinin ayrı üreme organları vardır. Üç dört metre uzunluğunda da olur. Bu halkalardan 99’unu bağırsaklardan atın, yalnız bir tane kalsın. Kısa zamanda korkunç bir şekilde ürer.
Tıp biliminin bize öğrettiğine göre, şerit çelimsiz kimselerde baş dönmeleri ve vücutta genel bir çöküş şeklinde kendini belli eder.
Küçük burjuva, şeride son derece benzer.
Küçük burjuva bir parazittir, bir asalaktır. Başkalarının özsularını emerek geçinir. Küçük burjuvanın da tıpkı şerit gibi, şaşılacak bir yaşama kabiliyeti vardır. Hızlı üremek gücüne sahiptir. Her çevreye pek kolayca uyar.”
Küçük burjuvazi içten hesapçıdır!
Her zaman hesap yapar, karşılık bekler. “Bir verdim bir isterim” der ya da “bir ben yaptım bir başkası yapsın” der. Katılım tarzı ideolojiye ve tarihe göre değil günübirlik ve kendine göredir.
Kompleksleri, kaprisleri, kariyerist özellikleriyle küçük burjuvazinin toplumsallaşması mümkün değildir. Bu nedenle toparlayıcı değil dağıtıcı ve kaçırtıcıdır.
Söze önce “olmaz” ile başlar. Tereddütlü, kararsız ve iddiasızdır.
Sürekli olarak halinden şikayetçidir, saflarda rahatsızlığı dillendirip durur, tahammülsüzdür; üzüntü veya sevinçlerini uçlarda dışa vururken kendine hâkim olamaz, tepkicilik en temel özelliğidir, onun dilinde ve tarzında çözüm yoktur.
Küçük burjuvanın sözü, eleştirisi, davranışı…
Küçük burjuva kişiliklerin sözleri, eleştiri tarzları, davranışları son derece itici, kırıcı ve sorumsuzcadır. İlişkilerinde laçkadırlar, uyarılınca “biz sadece şaka yapıyorduk” deyip ört bas ederler. Duygudaşlıkla birbirlerini dolduruşa getirir, tahrik eder ve muhalefet odağı haline gelirler. Bulundukları ortamın ölçülerini geriye çeker, tartışmadık kural bırakmaz, disiplinden kaçar, bencil isteklerini eşitlik perdesiyle gizlerler. Uzlaşmaları da çatışmaları da ilkeli değildir, pragmatizm ruhlarına sinmiştir. Bu nedenle omurgaları yoktur denilir. Güç karşısında ezilip büzülür veya böyle görünmemek için ani parlamalarla, olur olmaz çıkışlarla adeta “gösteri” yaparken güçsüz gördüklerini ise laf kalabalığıyla bastırırlar.
Küçük burjuvaların maskeleri düştüğünde günah çıkarmaya kalkarlar ama sonrasında bildiklerini okumaya devam ederler.
“Bizi affedin, ama biz günah işlemekten vazgeçemeyiz. Söyledikleri işte budur.”
Teorik olarak ezberlediklerini tekrarlamakla ve sınıf temelinden gelen sınırlı becerileriyle olağan pratik işlere katılmakla kendisini emekçi sınıfın temsilcisi gibi sundukça özlü bir değişim yaşayamaz. Kendini filozof da görse bir küçük burjuva lafazanıdır.
Çünkü kendinden-kendini dünyanın merkezine koymaktan vazgeçmemiştir. Kendine göreliğin anlamı budur. Kendini çok fazla abarttığı için kendine göreliği de normal görür.
Küçük burjuvazi liberalizmin yazı tahtasıdır!
“Her küçük burjuvanın temel özelliği kendisinin “bir tek”, “eşsiz” olduğuna inanmasıdır. Bu yüzden o, her törende bulunur: “Bütün düğünlerde nişanlı, bütün gömmelerde ölü” olan odur. O aslında kendisinden başkasını sevmez! Sadece sevgi sözcükleriyle herkesin gönlüne göre şerbet dağıtır. Liberalizm en fazla küçük burjuva kişilik şahsında yaşam bulur.
Yalpalayan karakteriyle küçük burjuvazi kendisine dokunulduğunda ve yaşayacağı ortam bulmadığında soluğu düşmanın yanında alır ve kölece bir yaşama boyun eğer. Fakat kendine ortam oluşturmakta maharetlidir. Kendini haklı çıkarmak için “kalelerin yerini değiştirir!” Müthiş uydurmacı olduğu gibi tüm ortamı da kendisine benzetmek ister. Aslında o bir tek tipçidir!
Orta sınıfın, küçük burjuvazinin neden faşizm yüklü olduğu onun virüs gibi ortama yayılan bireyci, bencil, tekçi eğiliminden anlaşılmaktadır.
Önder APO bu kişilik özelliğine karşı öfkemizi, kinimizi asla azaltmayalım diye her zaman uyarıcı olmuştur: “Bunlar basit küçük burjuva hafifliklerini, kurnazlıklarını bir halkın, bir ulusun kaderiyle karıştıracak kadar, önüne geçirtecek kadar hafif meşrep, düşkün, zavallı, oyalayıcı, bastırmacı ve örtbas edici davranıyorlar. Ve tabii ki birçok ögemiz de bunlara ya bilinç yetersizliğinden ya da işlerine geldiğinde uyuyorlar. Ortayolculuk, her zaman sağına soluna biraz iyi şerbet dağıtır, iyi gülümser, iyi geçinir ve iyi taviz verir. Dolayısıyla da kadrolarımızda aldanma, bunlarla uyuşma durumu fazlasıyla görünür. Doğru devrimci hatta, Önderlik hattına sonuna kadar, ama çok disiplinli, yüksek bir sorumluluk, yüksek bir otorite ile bağlı olmak, onu böyle yaşamak yerine, ‘o da güzel konuşuyor, o da güzel söylüyor; o da devrimcidir, uyar gideriz’ deniliyor. ‘Parti içinde nasıl olsa bizi herkes iyi tanır, herkes bizi iyi birisi olarak bilir’ düşüncesiyle hareket etmek ortayolculuğun diğer bir özelliğidir.
Küçük burjuvaya karşı sınıf bilinciyle mücadele
Ortayolculuk, herkesle iyi geçinme, arayı fazla bozmamadır. Elbette biz Parti içinde kadrolarla aramızı fazla bozmamalıyız. Sadece Parti içinde iyi geçinme de değil, candan ve yürekten birbirimize bağlı olmalıyız. Ama bir ortayolcu belirti gördüğümüz zaman, ona karşı büyük öfke, büyük kinimizi asla eksiltmemeliyiz.”
Burada sıralanan özellikler niyet meselesi değil sınıf özellikleridir. Niyet sorgulamasına girmeden küçük burjuva sınıfının karakteri çözümlendiğinde mücadele saflarında bu özelliklerin yaşatılmaması gerektiğine ikna olmak zor değildir. Çünkü tarih ve toplum karşısında sorumluluğumuz vardır.
Tarihi süreçlere kendi duygularını, bireysel psikolojisini dayatan küçük burjuva kişilik özelliklerine karşı sürekli olarak sınıf bilinciyle mücadele etmek gerekiyor. Bu da yetmez, sınıf ve cins bilinci etle-tırnak gibi birlikte ele alınır ve bu temelde mücadele bütünlüklü yürütülürse sonuç alıcı olabilir.