22 Haziran günü, kamyonlardan ve zırhlı araçlardan oluşan büyük bir konvoy Amediye’den Kani Masi’ye geçmiştir. 23 Haziran gecesi ise Türk ordusuna ait ve zırhlı araçlardan oluşan askeri konvoy Duhok’tan Amediye’ye geçirilmiştir. 24 Haziran gecesi ise üçüncü kez, ağır silahlar ve zırhlı araçlardan oluşan büyük bir konvoy Amediye’ye geçirilmiştir. Bölgeler ve alanlar arasındaki hareketlilik ve askeri sevkiyat devam etmektedir” dedi.
“Irak ve Güney Kurdistan’ın ortak sorumluluğunda olan bu topraklardaki Türk işgali, KDP yönetiminin ve Bağdat hükümetinin bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleşmektedir” denilen açıklamada, “Sık sık Irak’ın egemenliğinden ve toprak bütünlüğünden söz eden Bağdat yönetimi, Türkiye ile yaptığı ve adına “sınır güvenliği mutabakatı” denilen anlaşma ile Türk işgalinin normalleşmesine ve meşrulaşmasına zemin hazırlamaktadır. Türk ordusunun Irak topraklarının 30-40 kilometre derinliğine kadar indiği, bu topraklarda yüzlerce askeri üs ve karakol kurduğu, hava ve kara sahasını dilediği gibi kullandığı bir ortamda, Irak’ın sınır güvenliğinden de Irak’ın egemenliğinden de söz edilemez” diye belirtildi.
KDP BÜTÜN İMKANLARI TÜRK ORDUSUNUN HİZMETİNE SUNMAKTADIR
KCK Dış İlişkiler Komitesi açıklamasında şu hususlara yer verildi:
“KDP ise bu konuda daha aktif tutum içindedir ve Türk işgalinin tamamlanması için bütün imkanlarını Türk ordusunun hizmetine sunmaktadır. KDP Güney Kurdistan’daki Türk karakol ve üslerinin savunmasını üstlenerek ön cephe korumasını yaptığı gibi, yeni işgal operasyonları için Türk ordusunun bölgeler arasındaki sevkiyatını ve güvenliğini sağlamakta, Türk askerlerinin üslenme, barınma, taşınma ve lojistik işlerinde doğrudan ve fiilen görev almaktadır. KDP yönetimi ve Barzani ailesi bu tutumu ile soykırımcı faşist Türk devletine karşı savaşan Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın genç kadınları ve oğullarının dökülen kanlarından ve şehadetlerinden Türk devleti kadar sorumludur. Kürt halkı KDP’nin Kürt soykırımcısı Türk devletiyle içine girdiği bu kirli ve uğursuz ilişkilerini çok iyi görmelidir. Bunların kendi aile ve çevrelerini korumanın ve zenginleştirmenin dışında gerçek anlamda Kürtlükle ve Kürdistan’la hiçbir ilişkilerinin olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır. Yoksa KDP’nin Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı Türk devletiyle bu düzeyde işbirliğine girmesinin bir anlamı bulunmamaktadır.
Türk askerleri işgal ettikleri alanlarda yasak bölgeler ilan ederek insansız bölgeler oluşturmaya çalışmakta, askeri üs kurduğu alanlarda kimlik kontrolü yapmakta, köylülerin bahçe ve tarlalarına gidiş-gelişleri Türk askerinin iznine tabi kılınmaktadır. Türk devleti bu yöntemle köylerin boşaltılması ve göçertilmesi politikasını da kapsamlı bir şekilde yürütmektedir. Irak devleti ve KDP iktidarı bu politikaya karşı da hiçbir tutum geliştirmemekte, binlerce Kürt gencinin Avrupa’ya kaçışına ve yollardaki trajik ölümlere zemin hazırlamaktadır.
Güney Kurdistan ve Irak topraklarındaki Türk işgaline karşı, Bağdat ve Hewlêr yönetiminin hiçbir tepki göstermemeleri, Irak’ta yaşayan toplumların geleceğine yönelik çok ciddi bir tehlikedir. Tehlike, Türk işgalinin kalıcı hale gelmesi ve zamanla ilhaka dönüşmesidir. Fakat her iki yönetimin tepkisizliği ile birlikte Irak’taki siyasi partilerin, basın-yayının, gazetecilerin, aşiretlerin, İnanç guruplarının, aydın, yazar, akademisyenlerin ve toplumun tepkisizliği de normal değildir. Özellikle yurtsever Kurdistan gençliği soykırımcı ve işgalci Türk devletinin bu onur kırıcı saldırılarına karşı sessiz kalmamalı, güçlü tepki gösterebilmelidir.
TÜRK DEVLETİ BAŞÛRÊ KURDISTANI İŞGAL VE İLHAK ETMEKTEDİR
Güney Kurdistan halkı başta olmak üzere tüm Iraklılar kendi topraklarının Türk ordusu tarafından işgal ve ilhakına karşı çıkmalıdır. Kendi hükümetlerinin Türk işgalini meşrulaştıran politikalarını ret ederek işgale karşı aktif bir tutum içine girilmeli; Irak topraklarındaki Türk üslerinin boşaltılması ve Türk işgalinin sona erdirilmesi amacıyla yürüyüş, miting vb. birçok eylem ve etkinlikler geliştirilmelidir. Çünkü soykırımcı-sömürgeci Türk devleti hiçbir uluslararası hukuk ve ahlaki ölçü tanımadan dünyanın gözü önünde Başûrê Kurdistan topraklarını açıkça işgal ve ilhak etmektedir. Buna karşı direnerek tepki göstermek her Kürdün ve her Irak vatandaşının en asli görevi olmaktadır.
Bunun içindir ki başta Kürtler olmak üzere tüm Irak halkları insan olmanın ilkesi ve özgür kalmanın gereği Türk devletinin gerçekleştirdiği işgale karşı direnerek seslerini yükseltmeli ve mücadele etmelidirler.”