Kemal SÖBE yazdı :
HABER MERKEZİ- Özgürleşmenin toplumsal bir olgu olduğu gerçeğiyle hareket ederek, insan toplumunun, baskının, sömürünün, sınıfların, emperyalist savaşların olmadığı ve bütün maddi kaynakların ortaklaşa kullanıldığı bir yaşam kurmak ve insanın onuruna yakışır şekilde barış içinde yaşamak özgürlük olarak tanımlanır ve toplum olarak yaşanılır. Özgürlüğü toplumsallığın dışında arayan birinin, mevkide, makamda, para, servet ve mal biriktirmede gözü olduğu bilinmeklidir. Toplum için en tehlikeli birey toplumsal ruhunu kaybetmiş bireydir. Birey toplum içinde gelişir, bir değer olur. Bu açıdan, toplumsal değerlerden kopmuş bireyin özgürlüğü aslında topluma düşman olma durumu olarak açıklanır. Bireyin sosyal ve kültürel olarak kokuştuğu zaman toplumsal kimliğini kaybettiği zamandır. Devletli sınıflı sistem bireyi maddiyatçı karakterde olan, sadece bireysel ekonomik kazanımlara odaklı olan ve bunlara ulaşmak için her insani değerden vazgeçilmiş bireydir. Buna bozulmuş insan denir.
Maddiyatçı insan, toplumsal dokusu çökmüş insan olup toplumsallığın yok edilmesi üzerine varlığını inşa eden insan türüdür. Bu insan tipi, seçkin/elit sınıf haline gelmeyi en büyük başarı ve kazanım olarak görür. Oysaki burada, insanlık adına ne özgürlük vardır ne de bir kazanım ve başarı. Toplumsal emeğin üzerine çullanmış, insan olarak bile görülemeyecek duruma gelen modern yam yam haline gelmiş ucube insan tipi bugün dünyayı istila etmiştir. Maddiyata ve paraya teslimiyet başka nasıl açıklanır? İçi çürütülmüş, ruhu yok edilmiş, kendi türüne ve aslında her şeye düşman olan bir insancık türü oluştu. Doğal insan olma özelliği yok edilmiş. Eşyayla, parayla, bindiği arabayla ve mülkle övünen insanın hangi yönü insan kalabilir? İnsan, sahip olduğu canın bile kendisine ait olmadığını anladığında, insani değerleri anlama ve yaşama konusunda artık çok geç kalmış ve büyük bir iflas yaşamış oluyor. Bazı tiplerin anladığı ve yaşadığı gibi, özgürlük başı boş olma, her kafasına geleni yapma, toplumsallığın dışında bir hayat aramak değildir.
Özgürlük soytarılık ve serserilik hiç değildir. İnsanı insan yapan, toplumsal emek ve dayanışma olduğuna göre, insan kalmak toplumsallığı derinliğine yaşamakla olur. Toplumun mutlu ve huzurlu olmadığı koşullarda özgür olunacağına göre, özgürlüğü toplumsallığın her bakımdan geliştiği koşullarda yaşayabiliriz. Özgür birey özgür toplumla oluşur. Kapitalizmdeki özgürlük anlayışı, kesinlikle toplumsallığın karşıtı haline gelmedir. Kapitalizm toplumsallığa değer vermez, toplumsal ruhu dağıtmıştır, bireyi seçer ve bu insancık tiplemesiyle kendi sistemini kurar ve bütün bireyleri bu hale getirmeye çalışır. Sadece maddiyat ve iktidar için, birbiriyle yarışan, rekabet eden, birbirinin kuyusunu kazıyan ve bu hedeflere ulaşmak için her yolu mübah gören insan tipi özgürlüğün en büyük düşmanıdır. İnsanın kendi kendisine, kendi türüne acıyacak bir hissi kalmamıştır. Maddiyatı yaşam aracı olmaktan çıkarıp amaç haline getiren ve maddiyatı kölesi olan bir insan ne kadar özgür olabilir? Sakin bir kafayla insan düşündüğünde, maddiyata esir olan insan tipinin yaptıkları çılgınlıktan başka nedir? Bir dolar milyarderinin, kazandığı milyarların yüzde birini bile, ömrünün sonuna kadar harcamıyorsa, bunca parayı kazanmak için yaptıkları sömürü, çevre tahribatı, toplumun fakir bırakılması hangi akla mantığa sığar? İnsanın kendi türüne yani kendine düşman olması işte budur. Gerçek insan, insanın mutluluğuyla övünür, koluna taktığı altın saatle, bindiği lüks şatafatlı arabayla, oturduğu villalar, cebinin şişkinliğiyle değil. Özgürlük yeni insan olmakla gerçekleşir. Yeni insan, toplumsallığı derinden yaşayan, derin insani duyguları yaşayan, insani erdemleri yaşam tarzı haline getirmiş insandır. Bir insan, hiç tanımadığı kimsesiz bir çocuğu kendi çocuğu gibi sahiplenirmi, korurmu? Hiç tanımadığın bir insanı, kendi kardeşin gibi sevebilir misin? Yeni insan olabilmek böylesi ölçülere sahip olmayı gerektirir. Devrimci mücadelede, yoldaşlık ilişkisi aslında doğal komünal yaşam içinde insanın birbirini tanımasa bile birbirine sahip çıkmasıdır.
Bu, iyi bir şekilde insancıl olmayı gerektirir. Yani insanın yeni insan olması çok yönlü erdem sahibi olmaktan geçer. Özgür insan, esasen insani değerleri derinden yaşayan insandır. Bu ise, insanın toplumsal kimlik kazanmasıyla, toplumsal değerler içinde pişmeyle olur. Adam olma diye bir halk deyimi vardır. Yani devrimci mücadele aslında insanın kendisini adam etme mücadelesidir. İyi adam olmayan özgür olamaz. İnsan iyi insan oldukça toplumsal olmada başarılı olur. Toplumsal oldukçada özgürlük gelişir ve yaşanılır. Bu açıdan, toplumsallığın olmadığı bir özgürlük anlayışı kesinlikle toplumsallığın karşıtı haline gelmektir. Toplumsallığın olduğu yerde birey öz güvenle yaşar ve kendi aslına döner, yani doğal insan olur.