HABER MERKEZİ- Yazar Numan Amed’den Önder APO hakikati üzerine değerlendirmeleri ve Önder APO ile anıları.
“En çok üzerinde durmak istediğim konu kadronun yaklaşımı değil. Önderlik üzerine yapılan değerlendirmedir. Bu çok önemli. Çünkü bilen, bilmeyen herkes ve farklı amaçları olan var. Yani herkes Önderlik hakkında yorum yapıyor. Elbette bu değerlendirmeler Önderliği ifade etmiyor. Öncelikle Önderliği bilmeniz, okumanız, özü itibariyle anlamanız, sonra eleştirip yorum yapmanız gerekiyor. Ama bu böyle değil. Bu yorumlara sahip olan kişiler, alanın kendilerine bırakıldığını düşünürler, ağırlık sahibi oldukları yanılgısına düşerler ve bu nedenle de ortamı bulanıklaştırmak amacıyla bu değerlendirmeleri geliştirirler. Ben de bir şahıs olarak bu değerlendirmelere cevap verme ihtiyacı hissediyorum. Bu önemli.
Önderliği anlamak isteyen bir kişinin Önderlik temposunu dikkate alması gerekir.
Önder APO Partisi’nin üyesi olmamıza rağmen ‘önderliği henüz tam olarak anlayamadık’ diyoruz. Bu insanlar da dışarıdan sanki Önderliği anlamak çok kolaymış gibi bakıyor ve aynı zamanda eleştiriyorlar. Bu bir eleştiri değil. Önderliğe karşı bir saldırıdır. Avrupa’da bazı kişilerin, örgütten kopan bazı kişilerin değerlendirmeleri büyük bir saldırıdır. Çünkü hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Önderlik anlamaktan bahsederken amacımız propaganda değil. Aslında bu bilgi gerektirir, bilim insanı olmayı gerektirir. Önderliği anlamak hıza yani tempoya bağlıdır. Hızlı düşünme ve hızlı yanıt gerektirir. Önderliği anlamak isteyen bir kişi, Önderliğin temposunu dikkate almalıdır. Eğer hızınız ve temponuz buna göre değilse ‘benim anlama tempom ağır, o yüzden Önderliğ’i anlamıyorum ya da geç anlıyorum’ diyebilirsiniz, bu bir açıklamadır. Kendim için belirtmek gerekirse; Kürdistan İşçi Partisi’nin adını duyunca mücadele eden bir örgüt, Önderliği var, adı Abdullah Öcalan, Başkan APO deniyor, dedim. Katıldıktan sonra bunun gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu anladım. Katılmadan önce bir yurtsever olduğum ve Önderliğe bağlı olduğum halde. Ama benim Önderlik algım ve anlayışım aynı değildi. Önderliğin sırtında bu kadar ağır bir yük beklemiyordum. Yine söylüyorum, Önderliğin bu kadar çaba harcayarak bu kadar imkansızlık sonucu bu günlere gelmesini beklemiyordum. Diğer Önderlere benzemediğini gördüm. O her yerde. Hem kadroyla hem de yurtseverlerledir, nerede mücadelede sorun varsa Önder APO oradadır. Bu gerçekleri anlamak zordur. İnsan katıldığında bu zorlukları anlıyor. Bunlar görülmeyince insanın Önderliği hissetmesi, anlaması çok zorlaşıyor.
Önderlik, yaşamdan en küçük şeyi bile alır, onu ideolojiye, felsefeye bağlardı.
Hem yurt içinde hem de yurt dışında Önderlik için çok değerli bir hamle başlatıldı. Bunun yanında Önderlik üzerindeki tecrit insanların hissetmesi gereken ayrı bir konudur. Önderlik gerçekliği yalnızca bedenden ibaret değildir. Önderlik gerçeği bir fikirdir, bir paradigmadır, bir uygulamadır. ‘Önderlikte sizi en çok çeken şey neydi?’ diye sorsanız, en çok dikkat çeken şeyin Önderliğin kendi gerçekliğini yaratması olduğunu söylerim. Gerçek ne olursa olsun, nasıl görüldüğü önemli değil. Bir diğer örnek ise bir Önderliği, bir hareketi, bir örgütü tanımak için 2-3 kitap okuyarak anlayacaksınız. Ancak Önderliği okumak ile Önderliği görmek çok farklıdır. Önderlik, hayattan çok küçük bir şeyi bile alıp onu ideolojiye, felsefeye bağlamış ve öyle değerlendirmiştir. Çünkü Önderlik kendi hakikatini yaratır ve bunu sadece kitaptan anlayamazsınız. Önderliğin sorunu çözmedeki tarzı da belliydi. Örneğin mevcut teoriler gerçeklik yaratmaya çalışıyor. Bu yüzden yüzlerce yıldır bir sonuca varamıyorlar. Önderlik ise hayatın gerçeklerinden bir teori üretiyordu. Başkan yine çok güzel bir umut yaratıyordu. Belki bugün herkes bu sözü söylüyor ama Önder umuttan bahsederken hiç umut yoktu. Önderlik, tüm dünyada umut olmayan bir süreç te ‘Umut Zaferden Değerlidir’ diyor.
Önderlik ‘uyuduğum 4 saat dışında tüm saatlerim halka ait’ diyor.
Pek çok arkadaş Önderliği görmüş ve anılarından bahsetmiştir. Nasıl görmek istersen öyle görürsün. Mesela o dönemde Önderlik hakkında çok şey söylerlerdi. Diktatör olduğunu söylediler ya da farklı şeyler söylediler. Tabii Önderliğe gitmeden önce en çok onun bilgisine ilgi duyuyordum. Önderlik kitabını okuyorduk ve ne kadar geniş, derin ve aynı zamanda sistemli bir anlatım olduğunu gördük. ‘Önderlik bu kitapları nasıl yazıyor, nasıl bu kadar biliyor, nasıl bu kadar uzun süre konuşabiliyor?’ derdim. Önderlik sahasına gittiğimde ilk olarak Mahsum Korkmaz Akademisi’ni gördüm. Bugünlerde sıklıkla ‘toplum nasıl olmalı?’ konusunu tartışıyoruz. Belki o Akademinin adı bir topluluk değildi ama Önderlik orada bir topluluk kurmuştu. Belki ülkemizde değildi ama Önderlik ülkemizin geneli için öngördüğünü orada inşa etmişti. Önderlik, ‘Uyuduğum 4 saat dışında tüm saatlerim halka ait’ diyor.
Akademiye ilk gittiğimde kütüphaneye gitmek istedim. Yerleşmeden önce kütüphaneye gittim. Kütüphane çok büyüktü ve kütüphaneden bir arkadaş sorumluydu. Kütüphanede gezerken “Kesin Önderlik bu kitapların hepsini okumuştur” diye düşündüm. Bilgiyi ve bilmeyi bu şekilde ele alıyordum. Kollarıma birçok kitap koydum ve yerleşmeye gittim. Tabii arkadaşların da dikkatini çekmişti, ‘Bu kadar çok dersin içerisinde bu kadar kitabı nasıl okuyabileceksin?’ dediler. Tam o sırada bir gazeteci Önderliğin yanına geldi ve Önderliğe ‘Çok kitap okuyor musunuz?,’ diye sordu. Önderlik şöyle cevap verdi:
“Eskiden çok okurdum. Kitaplara baktım, kitaplarda anlatılan şeyleri zaten düşündüğümü ve bunlarla ilgilendiğimi fark ettiğimde artık çok okumadım.”
Önderlik bunu söylediğinde kendime şunu sordum: ‘Ben neyle uğraşıyorum? Amacım nedir, ne kadar sade, amaçlarımı ne kadar anladım ve hedefime ne kadar bağlıyım? Önderlik sahasında, Önderlik değerlendirmelerini dinlemek ilk dersim oldu. Kitaplar gerçekliğe dayanmalıdır. Eğer hakikati anlamadıysanız, hakikatin sıkıntılarını görmediyseniz okuduğunuz kitap boştur. Mesela bir gün Önderin elinde bir kitap vardı. Sun Tzu’nun Savaş Sanatı adlı kitabı. Kitabı daha önce okumuştum. Tabii Önderliğin yaklaşımının bizimkinden ne kadar farklı olduğunu gördüm. Mesela savaşın ortasında olduğumuz için taktiksel eksiklikler yaşadık, o yüzden okuduk o kitabı. Yoğunluğu hakkında pek bir şey bilmiyorduk. Ama Önderlik tüm ayrıntılara yoğunlaşırdı. Yaşamsal düşünürdü, pratikleştirirdi. Bizimki bundan çok uzaktı.”