HABER MERKEZİ- İskan Amed’in Kaleminden:
DEVLETİ VE İKTİDARI SAVUNMAK AHLAK YİTİMİDİR.- I
Sanma ki alev yangını ile
Küllenen düşler son bulur
Sanma ki artık özlemlerimizin sadeliği
Zulmün neşteri altında ram durur
Sanma ki gidenlerin bıraktığı yaşanmışlıklar
Unutularak yok olur
Sanma ki zulmün girdabına tutulan
Ve ruhumuza işleyen intikam andımız
Tutuşarak kül olur…
Unutma ki
Berivan çiçekleri gibi yaşama tutunduk
Beton hücrelerde yediveren güller gibi açtık
Kökü kurutulmaya yüz tutmuş bir halkı
Asırlara bedel özgür yarattık
Ve külleri de tutuşturur bu yürek
Küllerde yanar elbet…
“En samimi devrimciler tanrılarla beraber dövüştüklerini düşünenlerdir. Bu devrimcilerin farkına ahlaki direnişlerinde varıyoruz. Sümerlerin şehir devletleri ile başlayan uygarlık yani devletçi-iktidarcı zihniyete karşı direniş ancak ahlaki değerlere sahip çıkmakla gerçekleşebilir. Ahlakın kendisi zulme, sömürüye, tahakküme karşı sürekli net bir duruşu ifade eder. İşte bu noktada uygarlığa karşı kadim bir kin haline gelen demokratik direniş geleneğinin ruhu ahlakın kendisi olmaktadır. Ahlak kavramı Kürtçe dilindeki ‘Xulk’ yani yaratma kelimesinden türemiştir. Zaten insanlığın günümüze kadar geliştirdiği bütün değerlerin kaynağında ahlaki yaratımın özü yadsınamaz. Ahlakın ezelden ebede evrenin, doğanın, insanın dili ve eylemi olduğu ise en çok yaşam gerçekliği ile karşımıza çıkmaktadır.
Ahlak ‘Xulk’ kavramının iki kuramsal düşünce tarafından belirlendiğini gözlemliyoruz. Bunlardan biri sabitliği, derinliği, kök salmışlığı ve devamlılığı yansıtan yerleşiklik yani genetik kuramıdır. İkincisi ise zorlanmadan sergilenen davranışlar hakkında kullanılan ‘kendiliğinden oluş’ kuramıdır. Burada ahlak kavramının davranışlara karşılık gelmediğine dikkat edilmelidir. Aksine ahlak dediğimizde davranışların çıktığı kaynaktan, kökleşmiş bir yapıdan bahsediyoruz, ki bu da zihin ya da karakter dediğimiz gerçekliktir. Yani ahlak evrensel genin en temel, en arı halidir. Bu doğrultuda hakikatin yolunun ahlaktan ibaret olduğunu görüyoruz. Ahlakın genel tanımının ise bilim, estetik, kültür, toplumu savunma, hayranlık duyma, doğru ve makbul yol, her şeyde ölçülü davranma gibi anlamlara geldiğini görüyoruz.
Sümerlerden itibaren tarih yazımı devletçi-iktidarcı güçlerin zihniyeti ile işlenmeye çalışılsa da bu büyük bir aldatmacadır. İnsanlık tarihini yazanlar gerçek de devletçi-iktidarcı zihniyete karşı mücadele edenlerdir. Devlet ve iktidar çıkışından günümüze kadar insana, doğaya, yaşama daima ölümcül silahlar ile saldırmıştır. Tarih hileci ve kılıktan kılığa giren canavarın yaptığı zulümler ile doludur.
İnsanı, doğayı ve yaşamı savunanlar aralıksız bir biçimde bu canavarın vahşetinden tiksinmiş ve bu canavarın neden olduğu zulümlere karşı kesintisiz direniş halinde olmuştur. İnsanlığa çağrıları ise bu canavara ait her şeyin kusulmasına dönüktür. Kusma bir nevi vücudun tiksindiği şeylere karşı savunma refleksidir. Ama buradaki kusma hiç şüphesiz ki zihniyet bağlamındadır. Zihniyet dünyasında bir arınma olmadığı sürece canavara karşı başarılı bir mücadelenin yürütülemeyeceği de oldukça aşikardır.
Mezopotamya’nın göbeğinde Sümer adı ile ortaya çıkan bu canavara karşı direniş Mezopotamya dağlarında yaşayan Guti, Huri, Mitani ve Med halkları tarafından geliştirilmiştir. Bu doğrultuda Kürtlerin ilk ataları ve anaları olan bu halkların vediasının uygarlığa karşı koca bir nefret olduğu ve günümüzde PKK hareketinin bu vediayı zorunlu bir şekilde sahiplenmesi tesadüfi olmasa gerek.
Oluş anından itibaren insan doğası, yani ahlakı bu canavarın insan yaşamına büyük felaketler getireceğini idrak etmiştir. Çünkü devlet ve iktidar insan yaşamının ve özgürlüğünün yok edilmesi temelinde ancak gelişebilmiştir.
Hz. İbrahim’in Nemrut’a karşı mücadelesi bir patika gibi Hz. Musa’nın Firavun’a karşı mücadelesine kadar uzanır. Yine onların bir ardılı olan Hz. İsa, Roma tarafından cehenneme çevrilen yeryüzüne ateş yağdırmaya geldiğini ifade eder. Yeryüzünden kastı ise Roma’dır. Özünde ise Hz. İsa varlığını devletçi-iktidarcı uygarlığın sonunu getirmeye ahdetmiştir.
Fakat onun ardılları da çok geçmeden bu canavarın sunduğu tahta göz dikerler. Ve onun kısa yaşamının akabinde Hıristiyanlık bir yol, bir direniş hareketi olmaktan çıkar ve bir din, bir itikat haline gelir. Artık onun ardılları olduğunu söyleyen rahipler hiçbir yola kılavuzluk etmez ve hiçbir şey vaat etmezler. Çünkü kilisenin rahipleri zaten olmak istedikleri yere varmışlardır. Onlar aynı anda hem itikadın çobanları hem de Roma İmparatorluğunun koyunları olurlar. Ve artık koyunlara canavarın insanlık dışı ve doğaya aykırı gaddarlığının canavarda değil de onun kurbanlarında bulunduğunu ifade ederler. Köpeğin gerisinde sallanan kuyruk olmaktan övünç duymak için herhalde yüzsüz olmak gerekir.
Hıristiyanlar, direnişçilere sırt çevirdikten sonra direnenlerle karşı karşıya gelmeleri de çok uzun zaman almaz. Hıristiyanlar artık yaşamdan yana olan tüm gruplarla bir arada değildir. Önce diğerlerinin yaşamdan yana tavır alma yollarına düşman olurlar, sonra giderek yaşamın kendisine…
Uygarlığın yüzsüz bir canavar olduğu ve bukalemun gibi sürekli kılıf değiştirdiği su götürmez bir gerçektir. En karşıtını bile bu derece cezbetmesi onun kötücül karakterinin derinliğini gösterir. En karşıtları bile onu, ‘zorunlu ve mutlak kötülük’ olarak ele almış ve kutsama törenine vaftiz suyu olmuşlardır.
Ama canavara karşı direniş kesintisiz bir biçimde devam eder. Mardin’li Mani canavarın karanlık dünyasına ayak uydurmaz. O ışığın galip geleceğine inanır. Canavarın yakılıp kül edilmesine iman eder. Kral Şapur’un ardılı Behram, bu kocamış asiyi hapse atar ve kurumlaşmış Zerdüşt rahipleri de onu içerde öldürtür.
Ama bu canavara karşı mücadele kesintisiz bir biçimde süreklileşerek devam eder. Bu canavarın öldürdüklerinden, dirilerek ortaya çıkanlar direnenler olmuştur. Köleliğe, sömürüye ve zorbalara karşı direnişin, hainleri olsa da yoğun ve kendine özgü arı bir tecrübeden ve mirastan daima kendini yaratır. Bu noktada canavara nihai bir zafer kazandırmayan gerçekliğin ahlak olduğu görülmektedir. Zira ahlak ruha nakşolmuş bir hakikattir. Ve bu mührün bozulması mümkün değildir.”
devam edecek…