HABER MERKEZİ- Mazlum Azapert’in kaleminden
“Denilebilir ki, tarihin bol çelişkili ve çatışmalı akışı içinde, her şehir kendine özgü bir kültür, bir hafıza ve karakter edinmiştir. Ve kimi şehirler var ki çağlar boyu merkezi bir rol oynamış, her süreçte sosyal-siyasasal gelişmeleri belirlemişlerdir. İşte Cizre, yani Cizîra Botan tam da böyle bir şehirdir. Her şeyden önce Cizîra Botan herhangi bir şehir değildir. Kürdistan’ın çok kadim, jeostratejik önemi yüksek ve halkımızın tarihinde son derece belirleyici bir rol oynamış bir Kürt şehridir. Daha da ötesi Hz. Nuh’tan beridir pek çok tarihsel olayın, yüksek şahsiyetin ve kültürel gelişmenin odağı olmuş bir merkezdir.
Cudi dağının yanı başında, Dicle nehrinin kıyısında, dağ ile ovanın kesiştiği, tarihi İpek yolunun üzerinde kurulmuş olan Cizîra Botan, tarih boyunca önemini korumuştur. Tufanlı zamanlarda Nuh’lara sığınak olmuş, Ebu-Liz, Melayê Cizîrî, Ehmedê Xanî ve Feqiyê Teyran gibi nice bilgine, şaire mesken olmuştur. Tüm Beko’lara rağmen Mem ve Zin’ler yetiştirmekten geri durmamış, her çağda umudun ve özgürlüğün diyarı olmayı başarmıştır.
Kürtler Ortaçağ boyunca yer yer bağımsız, ağırlıklı olarak özerk yaşamışlardır. 18.yüzyıla gelindiğinde ise gittikçe güçsüzleşen ve sonu yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu tarafından tehdit olarak görülüp hedef alınmışlardır. Ağır vergiler ve asker talep eden Osmanlı, Kürt beyliklerinin bir bir ayaklanmasına neden olmuştur. Bu ayaklanmaların sonuncusu merkezi Cizîra Botan olan Bedirxani ayaklanmasıdır. İç ihanet ve birlik olamama gibi nedenlerden dolayı başarıya ulaşamamış olsa da geriye büyük bir direniş mirası bırakmıştır. Cizre merkezli ayaklanma yörenin köklü kültürüne ve halkın ulusal duygularına dayanmıştır.
Mücadele tarihimizde Hilvan-Siverek direnişinden sonra ilk kitlesel direniş 15 Ağustos atılımı sonrası, 1987-1988 yıllarında gelişip doksanların başında doruğa ulaşır. Başta Mardin’in Dargeçit ve Nusaybin ilçeleri olmak üzere gerilla cenazelerinin sahiplenilmesi halkta büyük bir maneviyat ve mücadele azmi geliştirmiştir. Tüm baskılara, her tür şiddete ve faili meçhul cinayetlere rağmen gittikçe yayılan kitlesel direniş Amed’te Vedat Aydın’ın cenazesinin sahiplenmesine ve tüm Kürdistan’da Newroz kutlamalarına dönüşerek yükselmiştir. Direnişin yükseldiği ve ayaklanma aşamasına ulaştığı merkezlerin başında Cizîra Botan gelir. Gelişen direniş devlet otoritesini sarsmış ve kesintisiz bir direniş sürecinin önünü açmıştır.
Her destansı direnişin olduğu gibi, Cizîra Botan direniş destanının da öncüsü Bêrivan, bir diğer adıyla Binevş Egal’dır. Avrupa’da Ezidi bir ailede doğan Binevş Egal yoldaş erken yaşlarda partiyi tanır ve parti saflarına katılır. Partiye katıldıktan sonra her boyutuyla gelişip aktifleşen Binevş yoldaş bir süre partinin Avrupa çalışmalarında kaldıktan sonra Önderlik sahasına geçer. Burada aldığı eğitimle 1988’de Botan’a geçer. Namıdiğer Bêrivan’ın Botan’ geçmesi ile Botan’da adeta kitlesel bir direniş fırtınası başlar. Berivan’ın öncülük ettiği Cizîr direnişi tüm Bakurê Kürdistan’a yayılıp halka büyük cesaret ve umut vermiştir. Aslında Bêrivan’dan sonra Cizîr hiç durmamış, hep bir ayaklanma halinde olarak mücadelesini bügüne kadar da taşırmıştır.
24 Temmuz 2015 imha saldırılarıyla başlayan süreçte de Cizîra Botan bir defa daha kendisine yakışan bir biçimde, destanlar yazarak katılmıştır bu direnişe. Düşman, adına çöktürme dediği planla halkımızın varlık ve özgürlük iradesi olan hareketimizi tasfiye edip halkımızı teslim almak istemiş, tüm hazırlığını
bu temelde yapmıştır. Bu gerçeği gören hareketimiz ve halkımız gelişen soykırımcı saldırılara karşı top yekün bir direnişle karşılık vermiştir. Faşist türk devleti tüm imkanlarıyla, binlerce asker ve polisiyle Cizreyi kuşatmasına ve her tür savaş kuralını çiğneyerek saldırmasına rağmen Cizir halkı savaşçılarıyla beraber teslimiyeti kabul etmemiş, sonuna kadar direnmiştir. Son nefesine kadar savaşan Cizir halk meclisi eş başkanı Mehmet Tunç’un ‘’Biz direndik, diz çökmedik, bizimle gurur duyun’’ sözleri bu gerçeğin en açık ifadesi olmuştur. Yine sonuna kadar direnen ve şehit düşen halk meclis Eş başkanı Asya Yüksel ve yüzlerce Cizir’li kadın direnişçi Kürdistan halkının gururu olmuştur. Aylarca süren direnişin sonlarına doğru düşman savaşçıların bulunduğu mahalleleri tanklarla bombalamış, evleri yıka
yıka ilerlemiştir. İşgalci türk devleti evlerini ve savaşçılarını bırakmayan, artık kendilerini koruma olanağı kalmayan ve bu nedenle evlerinin bodrum katlarına giren halkın evlerin benzin dökerek yakmış, bu bodrumlarda onlarca insanımızı, yoldaşımızı katletmiştir.
Cizîra Botan’ın yiğit evlatları böylesi tarihi bir zamanda yürütüğü direnişle insanlığın özünü, halkımızın onurunu savunmuştur. Kürdistan’da Cizîr, direnişin kalesi olmanın yanı sıra, aynı zamanda kültürel Kürtlüğün güçlü bir merkezidir. Bu nedenledir ki defalarca işgal edilmesine, yakılıp yıkılmasına rağmen adeta her seferinde kendini küllerinden yeniden var ederek Cizîr olmayı, direnişiyle şehadet verdiği evlatlarına sahip çıkmayı ve yine doksanlardaki gibi Cizîr olarak kalmayı başarmaktadır.”
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi