HABER MERKEZİ-
Hüseyin Gedik’in Dijital Gerçeklik Ve Sanallaşma Kitabından
Sanallaşma ve Gençlik – İkinci Kısım
“Dijital tekniğin zorunlu kullanımı, insanın sorunlarla karşılaşmasının ilk adımı olmaktadır. Dijital sistemler ve sanal medya araçları, yaşamı ne kadar kolaylaştırıldığıyla tanınır ve bilinir. İnsanların kafasındaki algı da öyle şekillenmektedir. Sanal medya dünyasının canlılığı, sürekli ve hızlı veri akışı, isteyen herkesin içerik üretmesi ve paylaşması, kendisini ifade etme özelliği insanlar için çekim merkezi olmaktadır. Sanal medya iletişim ağlarının çeşitliliği, çok seçenekli ve farklı alternatifler sunması serbest olduğu anlamına gelmiyor. Bağımsız, özgür ve tarafsız yayıncılık olarak adlandırılması gerçeği yansıtmamaktır. Bütün iletişim ağları devletlerin ve istihbarat örgütlerinin denetiminde ve sıkı kontrolündedir. Dijital teknolojiler sayesinde insanların daha kolay denetlendiği bilinmektedir. Küresel çapta insanın denetlendiği bir kontrol sistemi kurulmuştur. Dijital teknolojiler sayesinde ve kullandığımız cihazlara yüklenen yazılım programları buna imkan sunmaktadır.
Cihazlarda ki QR kodu çok basit bir işlem olduğu kadar çok büyük denetim mekanizması görevi görmektedir. Günlük yaşamımızda rastlamakta olduğumuz birçok işlem akıllı telefonlarımızda bulunan QR kodu üzerinden işlem yapmaktadır. Alışveriş merkezlerinde, banka işlemlerinde, oto parklarında, kimi restoranlarda ve nerdeyse birçok yerde geçerli hale gelen dijital işlemlerde QR kodu girmek zorunluluğu vardır. Bazı yerlerde QR kodu olmadan tuvalete bile gidilemez. QR kodu kullanmak demek, gidilen her yerde, yapılan her işte kayıt altına alınmak ve izlenmek anlamına gelmektedir. İnternette hesap açmak, kimlik bilgilerini vermek kişinin kayıt altına alınması demektir. Sahte kimlikle açılan hesaplar da bireyin denetim ve kontrol altına girmekten kurtarmıyor. Sahte kimlik bilgileriyle açılan hesaplar kişinin gizlenmesine hizmet eden korunma tedbiri değildir. Dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir cihazdan internete bağlanıldığında kendisine rakamlardan oluşan bir kod verilecektir. İP adresi olarak bilinen bu kod, kişinin asıl kimliği olmaktadır. İnternette girilen her sayfa, ziyaret edilen her web sitesi kayıt altına alınmaktadır. Kişiye ulaşmak artık çok kolaylaşmıştır.
İşin en basitinden örnek verdiğimiz akıllı telefon cihazı, insan yaşamını en fazla dönüştüren araç haline gelmiştir. Dijital sistemlerin tümü aslında yaşamın vazgeçilmez araçları haline gelmiştir. Dijital sistemin vazgeçilmezliği aynı zamanda sanal medya ve sanal iletişim ağlarını da vazgeçilmez kılmıştır. Dijital araçlar insanı en fazla dönüştüren araçlardır. İnsanlar araçları dönüştürdükçe araçlar da insan yaşamını dönüştürmektedir. İnsan araç ilişkisi dijital teknolojilerle birlikte oldukça farklılaşmaktadır. Dijital sanal medya araçlarını en fazla kullananlar ve internette dolaşımda olanlar gençlerdir. Bu dönemin gençliğine ‘internet gençliği’ denilmesin nedeni dijital teknolojiye ve sanal ağlara bağımlı hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Gençliğin bu hale getirilmesinde internetin oynadığı rol mutlaka bilinmelidir. Çok özel politikalar ve internet programlarıyla, dolaşıma sokulan içeriklerle, gençliğe çok çeşitli tuzaklar kurulmuştur. Gençliğin fiziksel yapısına, biçimsel görünümüne, duygusuna, güdüsüne, giyimine, his ve sezgisine, yaşam alışkanlığına, tüketim zevkine, beğenisine, ilişki biçimine, internet dolaşımında ilgi duyduğu alanlara, kültürel düzeyine varıncaya dek hemen her yönüne hitap eden sanal dünya, gençlik için vaz geçilmez mecralar olmuştur. Bu nedenle internet gençliği, gerçek dünya ile bağları kopmuş bir nevi sanal alemde kaybolan gençliktir.
Gençliği cinselliğe, uyuşturucuya, kumara, sanal oyunlara, magazine, spora, modaya, bireyselliğe, görselliğe, profil oluşturmaya, fenomen olmaya, içerik paylaşmaya özendiren internet ciddi tahribatlar yaratmaktadır. Hem düşünsel ve hem de yaşamsal alanda internetin gençlik üzerindeki etkileri kalıcı hale gelmiştir. Bozulan gençlik aynı zamanda dağılan toplum demektir. Toplumun sürdürülmesi gençliğin kendi rolünü oynamasına bağlıdır. Oysa ki, kapitalist sistemin, egemen güçlerin denetiminde olan internet, ne yazık ki gençliği kendi geleceğine sahip çıkamaz ve rolünü oynayamaz hale getirmiş durumdadır. Kültürel yozlaşma kadar düşünce muğlaklığını en çok yaşayan kesimler olmaktadır. Bellek yitimine, tarih bilinci kaybına, kültürel yabancılaşmaya yol açması içten bile değildir.
Yeni doğan çocuklar gözlerini dijital dünyaya, sanal ağların içinde açıyorlar. Toplum için sanal risk asıl çocukluktan başlıyor. Çocuk oyuncakları bile değişim geçirerek elektronik, teknik oyuncaklara yerini bırakmıştır. Dijital teknolojiye özenti çocuklarda başlamaktadır. Dijital tekniği en iyi kullanan kategori neredeyse çocuk yaş gurubu olması tesadüf değildir. Çocukluğu ve gençliği dijital ortamda, sanal medya ağlarında geçiren yaş gurubu toplumsallıktan, sosyal yaşamdan, kültürel değerlerden, kısacası toplumu toplum yapan özeliklerden koparılmış, köksüzleşmiş bir nesil haline getirilmek isteniyor. Bu durum toplum için tehlike çanlarının çaldığı objektif bir durumdur. Kapitalist sistem tarafından, dijital teknoloji kullanmaya mecbur bırakılarak alıştırılmış gençlik, aynı sistem tarafından yutulmuştur. Bu sisteme karşı mücadele etmesi gereken toplumun en dinamik kesimi, sistemin üzerinde tepindiği kesim haline gelmiştir. Gençliğin tümü için bir genelleme yapmak gerçekçi değildir. İnternette aşırı bağımlı hale gelen birey için sosyolojik bir değerlendirme yapıldığında varılacak sonuç, ‘bağımlı birey’ haline gelmiş demektir. Yaşamda edinilen bağımlı alışkanlıklar gibi, sigara, uyuşturucu, içki bağımlılığı gibi alışkanlıklara internet bağımlılığı da eklenmiştir.”