BEHDÎNAN- Önder APO ile anılar:
Kurdistan Heftanin’in Kaleminden….
“1992 yılının Newroz ayında Parti’ye katıldım. Partiye katıldıktan sonra eğitim görmek için heftanîn alanında Mehmet Karasungur akademisine geçtim. Kuşkusuz katılmadan önce Önderliği bir düzeye kadar tanıma vardı fakat daha çok duygusal temeldeydi. Bundan kaynaklı Önderlik sahasına gitmek ve O’nu görmek istiyordum. Bu en büyük hayalimdi. İlk kampa gittiğim zaman Heval Cıwan’ı gördüm. Heval Cıwan’a Önderliği görmek istediğimi ve O’nun yanına gitmek istediğimi belirttim. Çok heyecanlı olduğumu gördükleri için onlarda benimle şakalaşarak “acele etme gidersin heval” dediler. Ertesi gün Aram arkadaş yanımıza sicillerimizi almak için geldi. Aram arkadaşa da aynı şekilde Önderliğin yanına ne zaman gideceğimi sorunca oda bana “ ne zaman gelişirsen o zaman gidersin” diye belirtti. Bende hiç durmadan peki nasıl gelişeceğim, gelişmek için ne yapmam gerekiyor diye sorunca oda bana “ arkadaşlar önüne hangi görevi verirse kusursuz bir şekilde görevlerini başarıyla gerçekleştirirsen ve ne kadar çalışıp emek verirsen o kadar erken gelişirsin. Bu şekilde Önderlik sahasına gidip Önderliği görürsün” dedi. Bundan sonra evimin dağlar olduğunu ve buna göre kendimi hazırlamam, geliştirmem gerektiğini belirtti. ilk dağ sahasına geldiğim zaman var olan koşullardan kaynaklı her ne kadar biraz zorlanmış olsam da, ülke sevgisi ve aşkı, Önderliği görme heyecanı ve umudu tüm zorlukları bize şerbet kıldırıp
içirtiyordu. Bundan kaynaklı önüme çıkan zorluklara boyun eğmeden ve yılmadan hangi görev olursa olsun yapmak için sürekli kendimi öneriyordum. Biran önce Önderliği görmek için her şeyi yapmaya çalışıyordum. Partimiz o zamanlar biz kadrolarından rapor istiyordu ve hazırladığımız raporların sonunda da önerilerimizi yazıyorduk. Ben hazırladığım bütün raporların öneri kısmına sürekli Önderlik sahasına gidip Önderliğimizi görmek istediğimi yazıyordum. Arkadaşla benim Önderliği çok merak ettiğimi ve görmek istediğimi bildikleri için kendileriyle birlikte getirdikleri Önderliğin fotoğrafını bana verdiler. Ben o günden sonra her gece uyumadan önce Önderliğin fotoğrafına bakıp öptükten sonra öyle uyuyordum. Önderliğin fotoğrafı benim için büyük bir maneviyattı…
1994 yılında katıldığım eylemde başımdan ağır yaralandım ve bunun yanında da bir gözümü kaybettim. Doktorlar tedavi olmam için ya Suriye’ye ya da Rojhılat’a gitmem gerektiğini söylediler. Ben yaralandığım zaman çok duygusallaşıp hüzünlendim. Artık Önderliği göremem diye çok hayıflanıyordum. Önderliği fiziki olarak sağlamken görmek istiyordum. Çünkü durumumdan kaynaklı istenilen düzeyde ve daha iyi katılım sağlayamamaktan korkuyordum. Arkadaşlar Suriye’ye tedavi görmem için gitmem gerektiğini belirttiler. Ben bir yandan Önderliği görmeyi çok fazla istiyordum ama bir yandan da Önderliğin yanına sağlamken gitmek istiyordum. Bu düşüncelerimle 12 yaralı arkadaşla birlikte Suriye’ye geçtik. Yaklaştığımız her an heyecanım fazlalaşıyordu. bir yandan da yaralanma
durumumu düşünerek kendim için büyük bir eksiklik olarak ele alıyordum. Rojava’ya ulaştığımızda ilk olarak Dêrîk de bir eve geçtik. Evin içerisi kırmızı, sarı ve yeşile boyanmış, evin her tarafı Önderliğimiz ve şehit arkadaşların fotoğraflarıyla süslenmişti. Ben evi bu şekilde görünce çok fazla duygulandım ve ağlamaklı hale geldim. Bakur’da biz sarı, kırmızı, yeşil rengi takamazken, şu an kaldığımız evi böyle görmek beni içten etkiledi ve özgür bir Kürdistandayım hissiyatını yarattı. Daha sonra Şama doğru yola çıktık ve Şama yaklaşınca kalp atışlarım daha çok atmaya başladı, yerimde duramıyordum ve duygularıma hakim olamıyordum. O an duyduğum heyecan ve aşk çok farklıydı ve bu aşk benim için halende devam etmektedir.
Önderliği Görünce:
Bir anda arkadaşlar toplanın Önderlik geliyor deyince heyecandan yüreğim ağzıma gelmişti. Toplamda 60 arkadaşla Önderliği karşılamak için sıraya girdik. O kadar heyecanlanlıydım ki sanki üzerime yavaş yavaş kaynar su dökülüyordu ve ben ağırlaşıyordum. Önderlik beyaz taksiden inince üzerinde lacivert bir pantolon, gökyüzü mavisi bir gömlek ve ayağında bir sandalet vardı. Önderlik içeriye girince ve ben O’nu görünce hareket edemiyordum, sanki bir mıknatısla yere yapışmışım gibi hissediyordum. Önderlik herkese selam verdi ve sıra bana gelince elini uzatarak “merhaba heval” dedi. Önderliği görüyordum, sesini duyuyordum fakat heyecandan Önderliğe selam vermek için elimi kaldıramıyordum. Önderlik bir kez daha “merhaba heval” dedi ve ben yine hareket edemeden cevap veremedim. Önderlik benim heyecandan donduğumu ve ağırlaştığımı anlayarak hafif bir şekilde tokat atarak “kendine gel heval” dedi. Önderlik böyle yapınca sanki donarak buza dönmüş vücudum yavaş yavaş çözüldu ve kendime geldim. Önderlik selam verdikten sonra içeri geçti ve bizde ardından geçtik. Biz toplam 5 kadın arkadaştık. Erkek arkadaşlar bizden önce içeriye girdikleri için en önde oturdular ve bizde arkada kaldık. Önderlik bu şekilde görünce hemen kadın arkadaşların öne gelmesi gerektiği söyledi. Erkek arkadaşlar önden kalktı ve biz öne oturmak için geçtik. Önderlik tüm arkadaşlara soru soruyordu ve arkadaşlarda Önderliğin sorularını cevaplandırıyordu. Sıra bana gelince bende ayağa kalktım ve Önderliğin sorularını ayakta cevaplamak istedim. Fakat başım hala sargılı olunca Önderlik bana “otur heval” dedi. Ben de ayakta daha iyiyim böyle kalabilirim diye belirttim. En son oturmadığım için Önderlik sandalyeden kalkıp iki eliyle omzumdan tutarak beni öylece sandalyeye oturttu. Önderlik arkasını döndükten sonra ben tekrardan ayağa kalktım. Önderlik inatçı bir kişiliğimin olduğunu anlayınca bir şey demedi ve Önderliği nasıl tanıdığımı sordu. Ben de Önderliği yanım da var olan fotoğrafla tanıdığımı belirttim. Önderlikte bana “bunca yıldır fotoğrafıma bakarak mı direndin!” diye sordu. Bende doğrudur Başkanım çünkü okumam yazmam yoktur dedim. Bundan kaynaklı Önderlik “eğer bizle yaşamak istiyorsan bizleri okumalı ve öğrenmelisin, bizimle yaşamak için sadece fotoğraf yeterli değildir” dedi. Önderlik detaylara önem vererek insanların öğrenmesi için büyük emek veriyordu. Bu yüzden bana okuma yazma öğretmek için birkaç arkadaş görevlendirdi. Önderlik dağ yaşamımız ve savaş alanındaki durumumuzla ilgili birçok soru sordu ve ben de cevap verdim. Nerede kaldığımı, eğitim gördüğümü ve nerede yaralandığımı sorunca bende Heftanin diye cevap verdim. Önderlik adımı neden Kurdistan olduğunu sorunca cevap verip vermeme konusunda tereddüt yaşadım ama doğru olan düşüncemi söylemem gerektiği için ben de Kürdistanın manasının bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum dedim. Bu cevabıma karşı Önderlik çok içten bir şekilde kahkaha atarak güldü. Sonra şakacı bir tavırla yani Kurdistanın manasının bu kadar büyük olduğunu daha önce bilseydin yine gelmez miydin diye sorunca bende yok yine gelirdim diye belirttim.
Önderlik son farklı bir şey belirtmek istiyor musun diye sorunca ben de bir şey daha söylemek istiyordum ama nasıl dile getireceğimi bilmiyordum. Hızlı bir karar alarak bir anda anlatmaya başladım. 1992 yılında biz çok genç bir arkadaşla aynı mevzide savaşıyorduk. Cephanemiz bittiği için ben cephane almaya gittim. Dönünce Dijwar arkadaşa tank vurmuştu ve çok ağır yaralanmıştı. Dijwar arkadaş slogan atarak hangi arkadaş Önderliği görürse O’na selamlarımı iletsin dedi. Bende Dijwar arkadaşın şahadetini ve selamını Önderliğe söylerken, Önderlik birden masaya oturdu ve 10 dakika boyunca kafasını elleri arasına alarak düşünerek bekledi. Önderlik çok fazla etkilendi ve çok kötü oldu. Ben Önderliği öyle görünce çok etkilendim fakat şehit bir arkadaşın vasiyeti olduğu için söylemem gerekiyordu. Önderlik bir anda “Heval ma bende ülkeye gelmek istemiyor muyum. Ma ben de arkadaşlarımı görmek istemiyor muyum. Hepinizden çok ben dağda olmak isterdim. Kırk yıldır hayalim olmasına rağmen sizin için gelemiyorum. Dağa gelirsem eğer düşman size saldıracak ve siz kendinizi koruyamayacaksınız. Ben sizin şahadet sebebiniz olmamak için gelemiyorum. Bu durumda yine sizler önümde engelsiniz” dedi. Hepiniz için özgürlük alanları açıp yer yaptım ama sizler benim için bir yer yapamadığınız için gelemiyorum dedi. Önderlikle karşılaştığım ilk an böyleydi. Önderliğin tarzı, ayrıntı ve detaylara bakış açısı çok farklıydı. Her şeye çok fazla önem veriyor, durmadan öğretiyor ve hesaplamaya çalışıyordu. Önderlik benim için her yönüyle çok öğreticidir ve benim yaşama sebebimdir.”