HABER MERKEZİ- Hüseyin Gedik’in Sanallaşma ve Dijital Gerçeklik Kitabından
Savaşların Dijital Ayağı ve Öz Savunma- Üçüncü Kısım
“Dijital teknolojiyle yürütülen savaşlar günümüzde çok daha yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır. Konvansiyonel silahlarla yürütülen klasik savaşlar, yerini nükleer savaşlara ve dijital teknolojik savaş aygıtlarına bırakmıştır. Tehlikenin boyutları insanlığı yok edecek, eko sistemi çökerterek, dünyayı yaşanmaz hale getirecek kapsamdadır. Bunda dijital teknolojik yeniliklerin payı belirleyicidir. Savaşların dijital ayağı kapsamında devrimci halk savaşını her açıdan tahkim etmek, halklar için ertelenemez bir görevdir.
Askeri alan çalışmalarında gelişen dijital sistemler karşısında, devrimci halk savaşı stratejisini yeniden ele alarak tanımlamaya, savunma ve saldırı stratejilerinde yenilenmeye gitmeye ihtiyaç vardır. Halklar, meşru savunma stratejisine uygun, güvenlik ve savunma alanlarında yeni tedbirler almak durumundadırlar. Dijital teknolojik silahlar karşısında başarı sağlamak için, öz savunma stratejisini yeniden ele almak kaçınılmaz bir gerekliliktir. Halklar, meşru savunma ekseninde yürüttükleri devrimci halk savaşı stratejilerinde, toplumun eğitilmesi ve örgütlendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Düşmanın teknolojik güç üstünlüğü göz önünde bulundurulmalı ve buna uygun saldırı ve savunma pozisyonu alınmalıdır. Halkta savunma bilincinin geliştirilmesi için bu kapsamda eğitim programlarının geliştirilmesi, toplumsal eğitimin yapılması şarttır. Tıpkı tarih, coğrafya, matematik, kimya, fizik dersleri gibi, savunma ve güvenlik derslerinin işlenmesi zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir. Savaş kapıya dayandığında, halka silah eğitimi vermenin, saldırıları karşılamaya yanıt olmadığı görülmüştür.
Devrimci halk savaşına, öz savunmaya gereken önemin verilmemesi, duyarlılığın geliştirilmemesi, güvenlik sorununun ötelenmesi anlamına gelir ki, bu da halklar için ölüm fermanını imzalamak demektir. Devrimci halk savaşında, halkın sadece silah kullanması yeterli olmayacaktır. Savaş için gerekli her türlü bilgi ve pratik donanıma sahip olması için seferber olmalıdır. Silah kullanmanın yanı sıra, gelişen silah teknolojileri karşısında kendisini nasıl savunması gerektiği konusunda da eğitilip bilinçlendirilmelidir. Halkın can ve mal güvenliği açısından buna ihtiyaç vardır. Yakıcı ve yıkıcı silahlar karşısında devrimci halk savaşını geliştirmek, meşru savunma görevlerini yerine getirmek ve korunma tedbirlerini almak, bunları iç içe örmeyi sağlayacak donanıma sahip olmak, ertelenmez bir görevdir. İster yeraltı sistemlerini geliştirme, isterse alternatif taktik ve teknikler kullanarak meşru savunmanın geliştirilmesi çerçevesinde olsun, savaş hali yaşayan toplumlar, savunmaları üzerinde önemle durmayı gerektirir. Süregiden savaş halinden çıkarılması gereken ders, ihtiyaç duyulan tedbirlerin ivedilikle alınmasıdır. Sığınaklar, tüneller -hem korunma hem de savunma eksenli- yapılarak, halkın kendisini müdafaa etmesinin bilincini ve alt yapısını geliştirmek önem taşımaktadır. Bu hususları çeşitli tatbikatlarla deneyimleyerek pratikte öğrenmesi ve tecrübe kazanması gerekir. Günümüzün savaşları bu yöntem ve taktikleri uygulamayı zorunlu hale getirmiştir.
Bütün savaş tekniklerine, dijital sistemlere, orduların donanımlarına, savaş kapasitelerine, nitel ve nicel üstünlüklerine karşı duracak ve zafer getirecek tek yöntem toplumu Devrimci Halk Savaşı temelinde örgütlemektir. Devrimci Halk Savaşı stratejisine uygun toplumun bilinçlendirilmesi, örgütlendirilmesi, donatılması, mevzilendirilmesi, altyapısına kavuşturulması, sığınak ve tünel gibi yeraltı sisteminin geliştirilmesi çok önemlidir. Savaşın gerçek anlamda halka dayanması gerekiyor. Halkın fiilen içinde yer aldığı Devrimci Halk Savaşı’nın taktik ve stratejik perspektifini mutlaka oluşturmak, savunma sistemlerini bu esaslara göre geliştirmek gerekiyor.
Günümüz savaşları teknik ve taktiksel açıdan büyük değişim yaşamaktadır. Savaşların yürütülüş tarzı gelişen teknolojilerle birlikte biçim değiştirmiştir. Sömürge halklara karşı yürütülen özel savaş taktiklerinde de önemli değişimler yaşanmaktadır. Ortadoğu gibi sürekli savaş hali yaşayan toplumlarda, iç savaşın uzun süreye yayılmasından çıkarılması gereken dersler vardır. Halkların karşı karşıya bulunduğu tehlikelere bakıldığında savaşın daha da uzayacağını öngörmek mümkündür. Gerek dış müdahaleler ve gerekse egemen ulus devletlerin sömürge halklara dayattıkları, sürekli bir savaş hali içinde tutmaktadır. Özelliklede Kürt halkı bu savaş girdabının içindedir. Küresel kapitalist güçlere ve ulus devletlere karşı Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesi yarım yüzyıldır devam etmektedir. Kimyasal silahlar da dahil kitlesel imha silahlarına ve en gelişmiş tekniğe karşı muazzam bir direnme savaşı verilmektedir. Halklar adına önemli bir deneyim ve tecrübe de ortaya çıkarılmıştır. Nihayetinde, yaşanan bu kaotik ortamdan çıkmak için halkın kendi öz gücü belirleyici olacaksa, tam da bu aşamada Devrimci Halk Savaşı üzerinde yoğunlaşmak ve geliştirmek gerekliliğin ötesinde kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Devrimci Halk Savaşı her şeyden önce öz savunmaya dayanır. Halklar, savunmalarını hiç kimseye, hiçbir güce ve kuruma bırakmadan, kendisi tarafından yapılması gerektiğinin bilincine varması gerekiyor. İdeolojik bir bakışla, devrimci halk savaşı stratejisinin özünü kavramak ve kavratmak şarttır. Özgüce dayanmadan devrimci halk savaşı yürütülmeyeceğine göre, öz gücün örgütlendirilmesi, mutlak gerekir. Toplumsal yaşamın en önemli boyutu olarak öz savunma ve meşru müdafaanın ele alması hayati bir gerekliliktir. Toplumsal boyutları olan, halkların genelini ilgilendiren böylesine can alıcı bir konu, bütün boyutlarıyla ele alınıp irdelenmeli ve ona göre taktik ve stratejiler geliştirilmelidir.
Devrimci Halk Savaşını, kültürel yaşam düzeyinde, toplumsal savunma refleksi olarak geliştirmek önemlidir. Oluşturulacak bütün politikalarda, alınacak bütün kararlarda savunma ilkesinin gözetilmesi gerekir. Halkın güvenliğini sağlamak, kendisine yönelen tehlikeleri bertaraf etmek, Devrimci Halk Savaşını teorik-pratik olarak gerçekleştirmek; düşünsel faaliyetleri ve pratik çalışmaları iç içe örmekten geçer. Toplumu ilgilendiren bütün konularda bu ilke gözetlenmelidir. Siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, diplomatik bütün toplumsal alan çalışmalarında halk savunması öncelikli başlıktır. Eğitimden sağlığa ve savaşın alt yapısına varana dek her konuda halkın bilinçlendirilmesi, eğitilmesi, örgütlendirilmesi hem düşünsel ve hem de psikolojik olarak pratik boyutlarıyla, savaşın ihtiyaçlarına göre hazır hale getirilmesi gerekmektedir.”