HABER MERKEZI – Nuçe Ciwan Ajansına değerlendirme yazısında bulunan Ronî Med: “Kaçmayı başaran işgalci kurtulmuştur, kalan işbirlikçisi o toprağın en derinine gömülecektir. ‘Bu bir tehdit değil, makul yolu gösterme biçimidir.'”
Düşman olarak tanımlananın yapmak istemeyeceği bir şeyi yapmasını sağlamaya yönelik etkiyi ifade eden güç olgusunu geliştirmek, devletlerin başlıca amaçları arasındadır. Bu amaç; özel savaşı beraberinde getirmektedir. Özel savaş; Yavaş yavaş ve toplumun savunma reflekslerini öldürmeye dayalı yumuşak ölüm olarak da nitelendirilen özel-psikolojik savaştır. Bunun için araçlarını ve yöntemlerini oluştururken, buna kaynaklık eden ideolojik saldırı araçlarını oluşturur. Bununla birlikte toplumun sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel ve inançsal yapısını gözler, açıklarını kullanmak üzere çelişkileri görünür kılmaya ve yönlendirmeye çalışır. Devletler, baskıya ve yaptırımlara dayalı gücün yanında psikolojik savaş ile daha uzun vadede ve geniş kesimler nezdinde rıza yaratarak hareket etmeye başlamıştır. Bu kapsamda psikolojik savaş, özel savaşın bir parçası olarak en yaygın kullanılan özel savaş türü olarak kullanılmaktadır.
Özel savaşa maruz kalmadığımız bir saniye bile yoktur
Ulus-devletlerin herkesçe bilindiği üzere homojen, sorgulamayan, red-kabul ölçüsü oluşmamış, savunma refleksleri azalmış ya da tamamen yok edilmiş bir toplum yaratma arzusu vardır. Yani denilebilir ki özel harp çeşitli boyutlarıyla tahayyül edilen ‘o’ toplumu (kapitalizmin siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel olarak hâkimiyetini kurabileceği) yaratma görevi görmektedir. Bunu kimi zaman açık kimi zaman da gizli araçlar üzerinden yürütmektedir. Zihinlerde somutlaşması adına özel savaşı Kürdistan boyutu ile ele almakta yarar olacaktır. Türk devletinin Kürdistan’da yürüttüğü işgal savaşının yalnızca silah ile olduğunu düşünmek, büyük bir yanılgıdır. Toplumsal yaşamımıza sızan gizli ve tehlikeli bir araç olan özel savaş, doğru tanımlanmadığında tehlikeleri görünmez kılmaktadır. Bu nedenle yaşamı kuşatan gizli bir güç olarak ele alınması gereken özel savaşın karakteri ve yapılanması, ideolojik olarak değerlendirilmeli ve bu temelde mücadele yöntemleri geliştirilmesi elzemdir. Günümüz teknolojisinde özel savaşa maruz kalmadığımız bir saniye bile yoktur. Bu özel-psikolojik savaşın bir boyutu küreselleşmenin gittikçe yükseldiği ve uzay çağı olarak tanımlanan günümüz dünyasında sanal medyada sürmektedir. Kapitalist devletçi uygarlık toplumun radikal inşa gücü olan gençliği sanal medya denilen garabet ile pasifleştirmek ve güdümüne sokmak için elinden geleni yapmaktadır. Elbette sömürge toplumlarda devrimci öncüye dair kara propagandalar bambaşka bir boyuttadır.
Kalan işbirlikçisi o toprağın en derinine gömülecektir
Özgürlük hareketi çıkışından itibaren sayısız kara propaganda biçimlerine maruz kalmıştır. Söz gelimi bunlar arasında en bilineni devlet kanalı olan TRT’de “Anadolu’dan Görünüm” adlı programla dehşet bir propaganda organizasyonu kurmuştu. Fakat tarih bize bunların nafile olduğunu göstermiş ve hakikatin bütün çıplaklığı ile mücadelenin yarattığı değerlerde olduğunu nakşettirmiştir. Yine de düşman bu özel tekniğini kullanmaktan elbette vazgeçmiş değildir zira bu ters yüz edilmiş algı bombardımanı ile etkilediği kesimler olmamış değildir. İşte bugün bu tekniğini yoğunlaştırdığı yer sanal medyadır. Gazetelerindeki kalemşörler, kanallarında itibar tetikçileri, sahadaki kontraların yanında sanal medyada dijital ajanlar çalıştırmaktadır. Dünya ölçeğinde tirajları düşen gazeteler ve reytingleri düşen TV kanallarının yerine yüksek bir kullanım istatistiğine sahip sanal medyada algı ajanlarının olmayacağını düşünmek hakikatten kopmaktır.Binlerce şehidin kanı üzerinden var edilen “Adını bile anmaya koktukları bir ülkenin yurtseverliğini üstlenenler ve bu uğurda canını feda edenler” sayesinde bugün Özgürlük Hareketinden bağımsız bir şekilde mücadele perspektifleri, naraları ve nutukları atılmaktadır. Bunu yapanlar yine gecenin sonunda konforlu alanlarından dışarı çıkmadan devletin belirlediği “makul sınırlarda” keyif sürenlerdir. Kürdistan mücadelesi, kan ve savaş deryasına dönmüş ortadoğuda ne örgütsüz ne de ideolojisiz ve asla da silahsız yürütülecek bir mücadele değildir. Sözüm ona milliyetçilik ya da bağımsızlıkçı geçinenlerin, dijital medyada bu sosyal şovenizmi yaymaları düşmana hizmet, Kürdistan’a ihanetten başka bir şey değildir. Adını sadece bir twitte dile getirebildiğiniz Kürdistan, bugün dağlarda kızgın namluda sıkılan, düşmanın kalbinde patlayan bir kurşun olmuştur. Dağlarda verilen savaşın sonucu bağımsızlaşan topraklarımızda aşiretinizle ve trol ordularınızla yaydığınız ihanet ve yaygaradan daha sahici, hakiki ve yakıcıdır verilen bu savaş. Ama en nihayetinde bu savaş kazanılacak, bu topraklar kurtarılacak. İşgalcisi, sömürgecisi, işbirlikçisi temizlendiğinde bugünün trolleri ile yüzleşeceğiz. Ve şiirler, methiyeler, uzlaşı metinleri dizmeyeceğiz; hiç olmadığı kadar gerçek ve sahici bir şekilde yaklaşacağız. Kaçmayı başaran işgalci kurtulmuştur, kalan işbirlikçisi o toprağın en derinine gömülecektir. “Bu bir tehdit değil, makul yolu gösterme biçimidir.”