HABER MERKEZİ-
Altı kadın ve altı erkek arkadaş hazırlanmış beklerken Önderlik bana yaklaşarak “futbol oynamasını biliyor musun ve bize karşı oynamak için kendine güveniyor musun” diye sordu.
Bende “güveniyorum Başkanım” dedim.
Önderlik “o zaman kaleye geç” dedi.
Jiyan Suruç’un Kaleminden…
1995’te Önderlik sahasında kaldığım eğitim devresinde geçirdiğim bir anımı paylaşmak istiyorum. Sahada Önderlik, derse başlamadan önce ya da sonrasında arkadaşları bir araya toplayıp futbol, voleybol vb. spor aktivitelerinde bulunuyordu. Futbol, voleybol maçlarında Önderlik bireyleri, kişilikleri pratik anlamda da çözümlüyordu.
Bende birey olarak futbol oynamayı sevdiğim için bir gün eğitim sonrası Önderlikle futbol oynadım. Genelde voleybol bittikten sonra voleybol maçı yapıyorduk. Şehit Mordem arkadaş voleybolda çok güçlü bir arkadaştı ve çok güzel voleybol oynardı. Önderlikte her zaman “hadi arkadaşlar Mordem’i bugün yenelim” derdi. Şehit Mordem arkadaş Apocu militan kişiliğe sahipti. Her zaman çalışmalarında ve bulunduğu ortamda başarılı bir kişilikti. Önderlik dışındaki arkadaşlarla çok hırslı oynayan bir arkadaştı.
Önderlik esprisel temelde şehit Mordem arkadaşa takılır “bugün seni yeneceğiz Mordem” derdi. Önderlikte yenilgiyi kabul etmeyen bir gerçeğe sahipti. Önderlik spordan tutalım, yaşamın tüm alanında çok disiplinli bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini her zaman vurgulardı. Maçta gelişen hatalarda dahi arkadaşlara yönelir ve “hataları neden kabul ediyorsunuz” diyordu. Yapılan maçlar esnasında arkadaşlar hataları pek ciddiye almazken, Önderlik tüm yapılan hatalara maç esnasında anında müdahale ediyordu. Ciddi bir yoğunlaşma sağlattırıyordu. Bir cümleyle de olsa yoğunlaştırma amaçlı mutlaka bir şeyler söylerdi.
Bir takım kadın arkadaşlar ve erkek arkadaşlar voleyboldan sonra futbol oynamak için hazırlandık. Futbol ve voleybol takımlarını Önderlik düzenliyordu ve böylece takımlar oluşturuluyordu. Önderlik yedek oyuncular pek fazla oluşturmazdı. Amacı oyuna giren arkadaşların sonuna kadar oyunu götürmesi ve başarıyı hedeflemesiydi. Oyuncu değişikliği bu nedenle pek fazla yaptırmazdı.
Altı kadın ve altı erkek arkadaş hazırlanmış beklerken Önderlik bana yaklaşarak “futbol oynamasını biliyor musun ve bize karşı oynamak için kendine güveniyor musun” diye sordu.
Bende “güveniyorum Başkanım” dedim.
Önderlik “o zaman kaleye geç” dedi.
Küçük yaşlardayken futbol oynamıştım. Fakat sadece bir iki kez kaleci olmuştum. Ve daha sonra uzun zaman futbol oynamamış hem de kalecilik yapmamıştım. Önderlik sahasında o gün oynarken Önderliğin yaptığı düzenlemeyle kaleci oldum ve kaleye yerime geçtim. Tabi Önderliğe karşı takımın kalecisiydim. Önderliğin kalesi olsaydı belki de gidemezdim. Çünkü Önderliğin kalesinde yer alan arkadaş kendine güvenen, yenilgiyi kabul etmeyen arkadaşlardı. Bu nedenle kendine güvenemiyordum. Bir kalede gol yersem, Önderliğe ne derim diye kendi kendime düşünüyordum.
Önderliğin karakterinde yenilgiyi kabul etmek ve yenilgiye yer vermek yoktu. Önderlik saçının telinden, tırnağına kadar tüm hücrelerine kadar yenilmez bir kişiliktir. Tüm arkadaşlar oyun için yerini aldılar. Ve maçımıza başladık. Şehit Gurbetelli Ersöz arkadaşta maçı kameraya alıyor ve fotoğraflar çekiyordu. Maç biraz devam ettikten bir süre sonra ilk topu kalede yakaladım. Maç biraz daha devam ettikten sonra penaltı oldu ve penaltıyı kullanmak için Önderlik kalenin karşısına geçince topu yakalayıp yakalayamayacağım heyecanına girdim.
Topu geldiğinde topu yakaladım. Önderlik ikinci kez kullandı ve topu yarım metre uzağıma ayağımın yanına bıraktı. O kadar garip oldum ki; kesin bu topu tutamam, bu top bu kez tutulmaz diye içimden geçirdim. Önderlik biraz mesafe yaptıktan sonra arkasını dönüp “ kim seni buraya koymuş, gücüm sana yetmiyor” gibisinden gülerek espriler yaptı. Psikolojimi anlamaya çalışıyordu. Acaba tutabilir miyim tutamaz mıyım, heyecanlı mıyım değimliyim diye beni izleyip anlamaya çalışıyordu. Yani reflekslerimi ölçüyordu. Önderlik başarı için azim gösteren bireyleri her zaman benimsiyordu. Her zaman başarıyı hedef almalısınız diyordu. Ve bende ne olursa olsun mutlaka bu topu tutmalıyım dedim. Önderlik topu atıp yakaladığımda ise bana “bravo çok inatçı ve başarıyı hedefleyen bir yaklaşımın görülüyor” dedi.
Önderlik her zaman bizlerde böylesi bir ruhu yaratmanın önemine vurgu yapıyordu. Başarıya kilitlenmenin insanın amaçları için ne kadar belirleyici olduğunu belirtti. Öndelik “başarmak için inatçı bir kız olman elbette ki güzel bir şey” dedi.
Daha sonra kaleden ayrıldım ve normal kaleci olmadan oyuna devam ettim. Maç hala devam ederken kaleye bir arkadaş topu çok yakın attı. Fırat arkadaş Önderliğin kalecisiydi ve gözlüklü bir arkadaştı. O gün gözlüğünü takmamıştı. Top kaleye girmedi fakat yakınlarına düştü. Önderlik yine de Fırat arkadaşa yöneldi. “Neden yenilgiyi bu kadar kolay kabul ediyorsun, ben yenilgiyi kabul etmem. Daha mücadeleci olman gerekiyor” dedi.
“Git gözlüklerini tak gel. Yenilgiye karşı açıksın, yenilgiyi ne kendimin ne de çevremin kabul etmesini isterim” dedi. Önderlik bizzat bazı şeyleri sözlü söylemese de gözleriyle dahi oyunu yönlendiriyordu. Verdiği çabayla, hırsla Önderliğin yenilmezliğini okumak mümkündü. En ufak noktada dahi yenilgiyi kabul etmezdi. Bu Önderliğin karakteriydi ve özgürlük mücadelesine yansıyan biçimidir de. Sorun bir maç değildi fakat Önderlikte bir tarzdı ve bunu bulunduğu yerde tüm arkadaşlara empoze ederek arkadaşlarda bu ruhu yaratma amacı, girişimi ve çabası çok açık görülüyordu. Bizim kendimizde oluşturmamız gereken karakter olarak değerlendiriyordu. Bunu kişiliklerimizde yaşamsallaştırmak istiyordu. Bu ölçü ve ilkelerle yaklaşmak zaferin ta kendisidir diyordu. Uzun vadeli ve eğitim amaçlıydı. Bir bireyin gelecekte kendisini nasıl zafere kilitlemesi gerektiğini gösteriyordu. Önderliğin bize öğretmeye çalıştığı gerçek olgu ise başarılı ve bilinçli kişilikleri yaratmaktı. Önderlik sahasında oynadığım bir futbol maçında Önderliğin yenilmez karakterinden fazlasıyla etkilenmiştim.