HABER MERKEZİ – Seher Ateş’in Kürdistan gençlerine yönelik Nûçe Ciwan ajansımız için kaleme aldığı yazısı.
Güneş sabahın 6’sında değil onların gülüşü ile doğuyor
Bu partinin yarattığı ruhun, heybeti ve anlamı anlatılmaz yaşanır. Eyleme giden bir gerilla veda ettiği arkadaşlarına şöyle söylüyor: ‘Biz başarıyı esas alan bir örgütüz. Şimdi eyleme gidiyoruz, eğer geri gelirsek karşınızda başarılı şervanlar göreceksiniz, eğer geri dönemezsek şehadete ulaşırsak karşınızda başarısız şervanlar görmeyeceksiniz. Her haluklarda başarıya ismimizi yazacağız, bu şekilde APOCU ruh başaracak.’ Bunları duyunca insanın aklına şehit Çekdar Canfeda’nın değerlendirmesi geliyor, diyor ki: “Savaş başlamadan kazanılmıştır şehitler bunun kanıtıdır.” İşte heybetin ve amacın birleştiği ruhlar bunları söylüyorlar. Onlar anlamın ve hissin yarattığı en güzel insanlardır. Onlar beyinlerini ve yüreklerini sağlam tutanlardır. Onları kelimelerle anlatmak eksik kalıyor, anlatmamak ise bizi borçlu kılıyor. Önder Apo’nun süvarileri Kürdistan dağlarında destanlara imza atıyor. Bu destanların adı bazen Bişeng, bazen Hewrê, bazen Sara bazen de Rûstem oluyor. Cizîra Botan’dan Ciwanro’ya, Ciwanro’dan Riha’ya, Riha’dan Îdir’e yayılıyor bu destanın kokusu. Güneş sabahın 6’sında değil onların gülüşü ile doğuyor. Çocukların rüyaları araba, ev değil o savaşçıların ellerindeki silah ve yüreklerindeki sevgi oluyor. Halkın umudu devlet değil, süvarilerin bastığı topraklar oluyor. Onlar hep vardı. Tarihte, şiirlerde ve dağlardalardı. Onlar hep varlar yüreklerde, şikeftlerde ve düşmanın kabuslarındalar. Onlar hep var olacaklar çocukların geleceğinde, gençlerin beyinlerinde ve özgür günlerde. Kürdistan’ın kalbinde saklı anılara sahip çıkmak, orada kurulan hayalleri gerçekleştirmek tarihi bir mirastır. Bu halkın acılarını iliklerine kadar hisseden o güzellikler, düşman ile karşı karşıya gelince akıtılan her damla göz yaşı için bir mermi sıkıyor. Düşmanın korkulu rüyası olan o heybetli kadınlar zılgıt çekince Ankara sallanıyor, meclis yeniden toplanıyor. Sara ve Ruken’ler yeniden filizleniyor, Erdal ve Rojhat’lar anılıyor. İntikam diyerek karadan vuran gerilla, ‘Bijî Serok APO’ diyerek havadan yağdırıyor bombaları. Nereye kaçacağını bilmeyen insanlık yoksunu yaratıklar, oturup ağıt yakmaya başladılar bile.
Özgürlüğün kokusunu nereden alıyorlar
Düşmana sadece gerilla değil APOCU gençlikte vuruyor. Gerilla’nın ardılları Bakur’dan Türkiye’ye oradan Rojava’ya hatta Avrupa’ya kadar sıçratıyorlar fedai ruhlarını. Bu mücadelenin başlangıcından beri akın akın akıyorlar güler yüzlü gençler. Kürdistan’ın dört bir yanından filizlenip kan akıtılmış coğrafyamızın her taşını korumak için yola çıkıyorlar. Onlar Rêber Varto oluyor Çiyager Hêvi ile birleşiyor. Canşer Şêrawa olup Arîn Mîrxan’ın ruhuyla sınırları aşıyorlar. Viyan Soran ismini takıp Helmet Dêralûk’a kadar uzanıyorlar. Kemal Pir’in intikam sözü olup Sara gibi hakikate varıyorlar. Durdurun durdurabilirseniz, akan bir volkanı elle durdurmak bilimsel olarak kanıtlanmamış, hakikat yoluna çıkan bir Kürt gencini geri çevirmek ise daha kimsenin haddine düşmemiş. Onlar çoğalıp çoğalıp vuruyorlar, her gün yeniden doğuyorlar. Nerden geliyor bu tutku? Özgürlüğün kokusunu nereden alıyorlar? diyecek olursan cevabı almak için yüzünü İmralı’ya çevirmen gerekir. Dört duvar arasına sığdırılmayan ruha bak. Al eline resmini ve onun gözlerinin içine bak. Oradaki heybeti görememek için kör olmak gerekir. Bak ona, görmüyorsan aç sesini dinle duymuyorsan koy elini kalbine hisset onun insanlığa olan sevgisini. Eğer onun gerçekliğini anlıyorsan çevir yüzünü bu sefer onun yarattığı özgür dağlara. Rêber APO’nun şu an ki durumunu kabullenebiliyorsan bu tecridi kabul ediyorsan sök at o işlevsiz vicdanını ve git sil ismini tarihin insanlık sayfasından. Beklemek değil yerinde ve zamanında onu anlamak gerçek APOculuktur. İmralı’dan yükselen ruh Zap’ta soluk alıyor Metîna’dan dağılıyor, Avrupa’ya vurunca ise sıra sana geliyor. Kürt gençliğinin ruhu Botan’a, bedeni özgür vatana yakışıyor.