HABER MERKEZİ- Nûçe Ciwan Ajansı olarak Önder APO’nun tutsaklığını protesto etmek amacıyla 26 yıldır evinden çıkmayan Jiyan Abdullah’ın evine konuk olduk.
Nurettin Demirtaş bir süre önce kaleme aldığı “Haseke’li Kadının İnancı” adlı yazısında 26 yıldır evinden çıkmayan Jiyan Abdullah’tan şöyle söz etmişti. “Haseki’de bir bilge kadın 1999’dan beri evinden dışarıya çıkmamıştır. Keşke adını bilebilseydik. İmralı koşullarını sürekli hissetmek için kendi evinde bir tutsak gibi yaşıyor. Hiçbir yere gitmeden, durduğu yerde ve herkesten habersiz eylemini yapıyor. Sadece bir eylem değil, bir inançtır, bir ibadettir, yaşam tarzıdır geliştirdiği.”
9 Ekim Komplosunun 26. yıldönümüne yaklaşırken Jiyan Abdullah’a mikrofon uzatmak için Haseke’nin yolunu tuttuk. Eve girer girmez bizleri odasında ağırlamak istiyor. Heyecanla kapıyı açıyor; şaşırıyoruz. Çünkü oda tepeden tırnağa Önder APO ile dolu, odanın ismi de var: Önderliğin Odası. Büyük ve küçük boylarda olan Önderlik fotoğrafları, Parti bayrakları ve şehitlerin resimleri büyük bir özenle dizilmiş. Oturuyoruz, bizlere çay ikram ediyor. Kısa bir sohbetin ardından röportaja uygun olsun diye odada bazı değişiklikler yapmak istiyoruz, kızıyor. “Odamı değiştirmem, çekecekseniz böyle çekin” diyor. Çaresiz ‘tamam’ diyoruz. Konuşmaya başlamadan önce duvardaki Önderliğin resmine dakikalarca bakıyor, hiç bozmuyoruz. Ardından kameraya dönüp başlıyor.
İlk önce kendini şöyle tanıtıyor: “Adım Jiyan Abdullah. Partinin kuruluş yılı olan 1978’de doğdum. Aile olarak Partiyi ve Önder APO’yu 1988’de tanıdık.” Çocukken babasının ona verdiği bir Önderlik fotoğrafından bahsediyor. Med TV açıldıktan sonra izlediği programların, haberlerin, gerilla ve şehit anılarının etkisini sanki o an yaşıyormuş gibi anlatıyor. Sıra Önder APO üzerindeki komploya geliyor, gözleri doluyor anlatırken:
“Önder APO’nun imhasını hedefleyen komplo 1996’da başladı fakat Önderliğin tedbirleri sayesinde hedefine ulaşamadı. Daha sonra 9 Ekim 1998’de onlarca devlet Önder APO’nun Suriye’den çıkarılması için baskı yapmaya başladılar. Önder APO barışı sağlama ve Kürt sorununu demokratik yollarla çözme isteğiyle yönünü Avrupa’ya verdi. Devletler Önder APO’nun bu isteğine hainlikle karşılık verdiler. Tüm NATO devletlerinin de içinde bulunduğu 30’u aşkın devletin işbirliği ile Önder APO 15 Şubat 1999’da tutuklandı.
Çok iyi hatırlıyorum o günleri. Huzursuz ve lanet bir hava vardı. Sanki tüm dünya soğumuştu. ‘APO’yu yakalamışlar’ dediklerinde kendime bir söz verdim: Önder APO özgürleşmeden ben de bu evden çıkmayacağım. O günden sonra kendimi bu eve, hatta bu odaya kapattım. Önder APO aramıza gelinceye kadar da bu eylemimi sürdüreceğim.”
Bu sözlerden sonra tekrar Önder APO’nun resmine bakakalıyor.
Jiyan, umutsuz değil. Bakışlarından inanç ve umut akıveriyor resimlere bakarken. Bizler “Acaba hiç mi umutsuz düşmemiş, bir kere bile ’26 sene oldu, niye dışarı çıkmıyorum?’ dememiş?” diye düşünürken tekrar kameraya dönüyor:
“Önder APO’nun özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür diye boşuna denmiyor. Eğer buna canı gönülden inanıyorsak, mücadelemizi de bu oranda büyütmemiz gerekiyor. Yaklaşık 4 yıldır Önder APO’dan hiçbir haber alınamıyor. Önder APO’nun durumuna ve sağlığına dair hiçbir şey bilinmiyor. Bu beni oldukça korkutuyor.
Hedefimiz yalnızca tecridin kaldırılması olmamalıdır. Önder APO’yu fiziki özgürleştirmek ve onunla özgür yaşamak olmalıdır. Bu noktada en ağır yükü kaldırması gereken gençlerdir. Uluslararası komploya karşı mücadeleyi zirveleştirmeliyiz. Çünkü artık Önderliğimizin tutsaklığına tahammülümüz kalmamıştır. Güneş’in özgürlüğü, gençliğin mücadelesi ile gerçekleşecektir. Gençler bunu unutmamalıdır.”
Komplo gerçekliğini ayrıntılarıyla anlatıyor. Önderliğin sözlerinden örnekler veriyor. Komplonun nasıl boşa çıkarılabilceğini yorumluyor ve konuşmasının sonunda uluslararası komployu ve işbirlikçileri lanetleyerek şöyle diyor:
“Tüm bu gerçekliklere rağmen umudumu asla yitirmiyorum. Eğer kalbinizde Önder APO sevgisi varsa umutsuzluk imkansızdır. Yüreğimde çok inatçı ve çok büyük bir inanç var. Bu inanç, Önderliği özgür bir ülkede görme inancıdır. Yaşamımın sonuna kadar bu inanç ve umutla yaşayacağım. Önder APO’nun yoldaşlığı bu umudu ve inancı hep besliyor.”